öncelikle profesyonelliği ve yaptığı işe olan aşkını, taraftarlığının önüne koyan herkese saygı duyduğumu söylemek istiyorum.
sinan güler'e burada birçok kişi sinirlendi hatta artık ondan da nefret etmeye başladı ancak ben kendisini anlayabildiğime dair de bir entry girmiştim. çünkü kendisi için basketbol ya da sürekli olarak üst seviyede kalmak, bir takımın iyi kötü sembol oyuncusu olabilmekten daha önemli olabilir. sinan'da zaten hep bu profilde bir oyuncuydu. öyle sürekli olarak ben galatasaray kaptanıyım, ben galatasaray'ı yaşıyorum tarzı şeyler duymazdık kendisinden. gerek de yok zaten.
şimdi arda turan bambaşka bir oyuncu. öyle karakter meselesi katmadan bu adam hakkında konuşamazsın. yok şöyle iyi futbolcu, yok şöyle yavaş futbolcu falan bunlar elbette konuşulacak. ancak kendisi futbolcu arda turan yerine adam olan arda turan'ı o kadar empoze etmeye çalıştı ki beğenen beğenmeyen herkes bunun hakkında da konuşmak zorunda hissediyor kendini. kendisi avrupa'ya gittikten uzun bir süre geçmeden hemen bir ulaşılmaz havaya girmiştir. maalesef bunda kendisi kadar türk futbolunu yönetenlerin, türk futbolu basınının ve hatta türk futbol seyircilerinin de katkısı var. adama
* öyle misyonlar yüklendi ki zaten böyle bir şöhrette ve misyonda ne yapacağını sapıtabilecek olan arda, karakteri gereği direkt olarak şımardı. avrupa'ya çok güzel başladı oysa... iyi bir teknik direktör, iyi bir takım ve çok iyi işleyen bir çark... hal böyle olunca istenmek ayrı bir şey ve barcelona'ya transfer olabilmek ciddi de bir başarıdır. ancak mütevazi olmak insanın karakterinde olacak işte. inşallah başka kardeşlerim de buralara gelir, oynayabilir hatta beni geçebilir derken bile o kadar kendini beğenmiş bir eda ile söylüyor ki bunu, ister istemez itici bir konuma geliyor.
bir de bu yüklenen misyon ile otomatik olarak her şeyden anlayabilme özelliği var ki tam bir şenlik. yok faiz düşecekmiş de yok bilmem neymiş de yok adamlık bunu gerektirirmiş de... adamlık ilk olarak baban, deden yaşında adama her ne olursa olsun sabır göstermeyle başlar kardeşim. gücü arkana alınca üzerine yürüyüp tartaklamaya benzemez bu işler.
benim sokakta, okulda, bulunduğum ortamda en haz etmediğim tipler arda turan gibi tiplerdir işte. sürekli popülist olanı yapıp aslında hiçbir alakası olmaması ve benim o ortamda bulunmam resmen eziyet olur. beyoğlu'nda yürürken bir kızla çarpışıp kitapları toplarken kıza aşık olmak istiyormuş... bu zamana kadar hangi ilişkisi bu şekilde olabilmiş sadece soruyorum? bak yakınından geçse yeter. instagram'dan hadis, hayırlı cumalar postu paylaşıp manken eskisinden çıplak foto almaya benzemiyor en azından değil mi? işte popülist olan beyoğlu'nda kızla çarpışıp ona aşık olmak. çünkü o nostalji, çünkü o retro, çünkü o romantiklik... arda'nın ilk işi herkes tarafından sevilmeliyim düşüncesini kafasından çıkarmasıdır. mütevazilik ya da bahsettiği adamlık öyle bir şey değil bence. en azından bence.
gelelim beşiktaş ile olan mevzusuna. ben arda'nın galatasaray dışında her takıma gitmesini isteyen birisiyim. umrumda bile olmaz arda'nın orada oynaması. çünkü kendisi ile ilgili en büyük korkum rakip bir tarafa geçmesi değil, tam aksine bir galatasaray efsanesi olarak kalmasındadır. işte benim gibi birçok insanı da bu duruma kendisi getirmiştir. tam aksi düşünenlerin de olacağını biliyorum hatta takıma katılıp yararlı olabileceğini düşünenler de olacaktır, saygı duyarım. ancak arda'nın tek düşünmesi gereken bana göre popülist olanı yapacağım derken kendisi ile sürekli çelişmesi. galatasaray 4.yıldızı taktığında saha kenarında bizler gibi sevinmek, sürekli olarak metin oktay ya da galatasaraylılık vurgusu yapmak... bunları gerçekten de hissedebilir hiç problem değil. ancak futbolun amatörlüğünden bahsedip, kendisinin sürekli olarak bundan nemalanması onun profesyonel bir oyuncuyum havasından çok daha fazla ileride maalesef. bakalım konuştuğu, bana göre prim de yaptığı amatör futbol hissiyatı mı yoksa profesyonellik mi göreceğiz?
ben hala bizde olma da nolursa olsun diyorum.