3340
bizim en sevdiğimizin en nefret ettiğimizi en çok sevmesi :
vurun abalıya, yapmayı en çok sevdiğimiz şey. çok az kişi böyle oldu ama neden oldu diye düşünüyor, olay ne olursa olsun. bazen gerçekte olmayan, birilerinin poposundan uydurduğu komplo teorileri, bazen gerçek olaylarda aynı tepkiyi büyük çoğunluk gösteriyor. kolay çünkü. asıl şaşırtıcı olan olayların derinine inmeyi, analiz etmeyi bilenlerin bile böyle davranması. ne yapalım, olur öyle.
mevzumuz yine arda turan. arda’nın emre belözoğlu ile dostluğu. aslına bakarsanız, galatasaraylılar içinde dostluklarına canı sıkılan kadar, bunu çok sık dile getirmesine kızanlar da var. ben ikincilerdenim. dost olursan ol, ama ikide bir bunu açıklamanın ne anlamı var.
emre, okan abisiyle beraber o zamanki menajerlerinin becerikliliği sayesinde galatasaray’a para kazandırmadan inter’e gitti, tövbe yetiştirme parası almışızdır, çerez niyetine. orada oynadı new castle’a gitti. orada da olmadı fenerbahçe’ye geldi. fener forması giyip “ben zaten çocukken fenerliydim” dedi.
neler neler yaşandı o arada bilinmezse galatasaraylıların arda ile emre’nin dostluğuna kızmaları normal. bir keresinde yazmıştım, bizim en sevdiğimizin, en nefret ettiğimizi en çok sevmesi diye. o zamanlar arda’ya karşı bir tavır yoktu, çıkar topunu oynardı. şimdi sorumlulukları var, kaptan oldu, kazandığı para arttı, çok yanlışlar da yaptı ve tepkiler de oluştu.
arada yaşananlara gelirsek. emre yurt dışında oynarken hiçbir zaman fenerli olduğunu söylemedi, biz fenerbahçe’ye gidene kadar onu izlerken gurur duyduk, faruk süren hariç. 2005-2006 sezonunda kulüp ekonomik olarak zora düştüğünde adnan polat’ın zengin galatasaraylılardan para toplama kampanyasına ciddi bir miktar katkıda bulundu emre. söylenenlere göre, 2008 sezonundaki şampiyonluğumuzdan sonra arda’ya “bizi sen şampiyon yaptın” diyerek arabasını hediye etmiş. doğrudur değildir bilemem, ama içeriden tüyo alan bazı fenerli arkadaşlarım, bunu emre’nin fenere transferi söz konusu olmadan önce söylemişlerdi bana.
adnan polat, “emre’yi geri alamamış olmak içimde yaradır” demişti. görüşmüşler ama anlaşamamışlardı, fenerbahçe, yılda 3,5 milyon euro vererek aldı emre’yi.
bu arada ben emre’nin galatasaray için hakaret içeren bir şey söylediğini hiç duymadım. hoşumuza gitmeyen şeyler söyledi tabii, ama hakaret, küfür hiç duymadım. ama galatasaray’da oynarken hakemlere neler söylediğini, fenerbahçe’ye nasıl küfür ettiğini hatırlarsınız. merak eden kendisi araştırsın, her şeyi ben mi göstereceğim.
bunları emre’yi temize çekmek için anlatmıyorum. aksine emre’nin büyük günahları var. fenerbahçe’ye gitmek zaten günah ama “ben zaten fenerliydim” demek daha büyük günah. “ulan yıllık 3,5 milyon euro şahane para ve galatasaray o parayı veremediği için fenere gitti “ diyerek anlayabilirdim, bakın anlayabilirdim, onaylardım değil. çünkü emre’nin yedi sülalesine hayatının sonuna kadar yetecek parası olduğunu sanıyorum, ama tercihidir.
ama hem fenere gidip hem de böyle açıklama yaparsan en hafifinden “samimiyetsiz” olduğun belli olur.
yine de zorlayarak anlamaya çalışırsam, fenerliler istemiyordu emre’yi, galatasaraylı olduğu için ve zamanında ettiği küfürler için, adama “katil” dedikleri için, hala içi rahat olmayanlar var. emre de belki bu baskıdan kurtulmak için böyle bir açıklama yaptı.
ama yine de ne isa’ya ne musa’ya yaranabilmiş değil. olamaz da. ben olsam biraz daha az kazanıp koskoca galatasaray camiasını, hem de beni yetiştiren kulübe saygısızlık yapmazdım. hem daha mutlu olurdum ve bir galatasaray efsanesi olarak hayatımı sürdürürdüm. captano, galatasaray efsanesi. ne güzel bir cümle oldu, acayip hoşuma gitti.
gelelim emre ile arda dostluklarına. emre’nin yurtdışında oynadığı belki de daha önce galatasaray’da oynadığı zamanlardan tanışıyorlar. belki emre, arda’nın idolüydü. altyapıdan çıkmış, a takımla uefa kupası kazanmış bir hedefti belki, belki değil büyük ihtimalle böyle.
ilerleyen zamanda hiç birbirlerini görmeseler dahi (ki görüşmediklerine ihtimal vermiyorum) milli takımda arda ile emre birlikte oynamaya başladı. dostluğun daha da ilerlediği belli. öyle ki, aynı menajerle çalışıyorlar.
bir de şu var, ahmet bulut, okan ve emre’nin aynı menajerlik şirketinde ortak olduğu uzun zamandır söylenen, konuşulan bir şey. bu da emre, arda’nın menajeri demek oluyor.
dostluklarını kanıtlayan çok şey var. 2 sene önce ali sami yen’de oynanan ve kavga çıkan maçtan sonra emre’nin arda’yı arayıp, “bana gelsene, canım çok sıkkın” dediğini hatırlıyor olmanız lazım. ikisi de inkar etmedi.
bunları, iki arkadaş arasındaki ilişkiyi anlayalım diye anlattım.
bunların ışığında, siz arda olsanız emre’yi siler misiniz? bunu kesinlikle görüşmemeliler diyenlere soruyorum.
aklıma gelmişken şunu da yazayım da kayıtlara geçsin : emre’nin sahada yaptıklarını biliyoruz değil mi? takımı için kendisini yırtmanın dışında, rakiplerini ve hakemleri de yırtmaya kalkıyor. bütün galatasaraylılar gıcık oluyor. ama emre bizde de böyle oynuyordu. üstünden 10 yıl geçti, hatırlamak zor elbette ya da hiç bilmiyor olmak da mümkün. bunu da unutmayın. çifte standart ayıp şey.
bu dostlukta benim canımı sıkan asıl konu, arda’nın emre ile arkadaşlığını gözümüze sokması. ne gerek var? ne gereği ne de önemi var bunu ikide bir açıklamanın.
arda, bir çok konuda alışılmışın dışında davranıyor zaten. kız arkadaşıyla saklambaç oynamıyor, teknik taktik konularda fikrini söylüyor, gazetecilere ayarı veriyor, herkesle konuşuyor. param var beni kıskanıyorlar diyor. bunlar bizim toplumumuzda burnu büyüklük olarak algılanır, bunu biliyor ama yine de riyakarlık, sskiden her maça kapalıya gidip, küfür kafir maç izleyen sanatçıların “ben milli takımı tutuyorum” sahtekarlığını yapmıyor. arda’nın unutmaması gereken bir şey var, dobra olmakla patavatsız olmak arasında ince bir çizgi vardır.
bazı örnekler var. mesela türkiye’deki arkadaş olan yabancı futbolcular başka takımlarda olsalar da görüşüyor muhakkak. ikide bir çıkıp bunu dillendirdiklerini gördünüz mü? mesela lincoln ile alex çocukluk arkadaşıymış, bir kez biri söyledi başka da lafı geçmedi konunun. bu artık sahtekarlık değil, taraftarına saygıdır.
mesela emre, kendi yetişmesinde en büyük payı olan adamlardan hagi’yi kadıköy’deki maçta gidip öptü mü, “hagi abi hoş geldin” dedi mi? belki daha önce konuşmuşlardır ama herkesin gözü önünde değil. hiç görüntü, fotoğraf görmedim, yazı okumadım bununla ilgili. taraftarının önünde emre bunu yapmadı.
artık arda’nın bunu anlaması lazım. emre’yi çok sevebilirsin ama her fırsatta galatasaray taraftarını sinirlendirecek şekilde emre’yi onore etmekten vazgeçmesi lazım. hem de fenerli olduğunu cümle alemin bildiği acun gibi rıdvan gibilerin sık sık arda ile emre aynı takımda oynasın demelerinin önüne geçsin. madem o kadar samimisin, rica edersin abilerinden, “galatasaray taraftarına ayıp oluyor, ben de zorda kalıyorum” dersin vazgeçerler.
bunda bir sahtekarlık yok. bu galatasaray taraftarına saygının gereğidir. unutmaması gereken sözlerden biri de: “bir söz ki söylemesen de olur, söyleme. bir iş ki yapmasan da olur, yapma”
kendim için de şunu söyleyeyim : “söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil”