486
bu gece için, kendi adıma önemli bir sinerji misyonu yüklediğim başlıktır. umarım beklenen gol gelir ve cesurkorkmaz kardeşiniz şu güzel turu geçer.*
bu maç benim olur mu dersin?
yüzünü ilk kez gördüğümde
büyük bir maç heyecanıyla
hissettim ben seni…
önemli bir turdaydık avrupa’da
sen çıkmıştın kurada
zor takımdın.
ilk maç senin evindeydi
golsüz berabere bitti
ve döndük eve.
rövanş öncesi
tek bilekte tek yürek
bütün camia oldu kenet
zafer yoluna…
taraftar sesini bırakmaya gelmişti o gün
önceki gece heyecandan uyumamıştı hoca
geçen sene bırakmış kulübün efsanesi
şeref tribününde yerini almıştı bile
ve başkan locasında kibirinin üstünde oturuyordu.
açıklandı ilk onbirler.
kulübün geleceği parlak genç oyuncusu
hocası tarafından yedek soyundurulmuştu
oysa hiç üzülmedi çocuk, biliyordu
o gün kulübede de bir görevi olduğunu
sahaya indi takım.
taraftar marşları yürekten bağırıyordu
kaptan alışılmış o güven veren duruşuyla
izliyordu arkadaşlarını sahanın ortasında
hakem çağırdı, yazı-tura atıldı.
kaptan tura dedi, tura geldi.
hakem sordu: “top mu kale mi?”
kaptan kaleyi seçti.
ve çaldı ilk düdük
oyuna sen başladın.
hissediyordum
titriyordu senin de ayakların
geride top çeviriyordun öylece
inanmıyormuş gibi kendine
ilk dakikalar biz de bir şey oynamadık
seninle karşılıklı pas hataları yaptık
sen bana atıyordu topu, ben sana
oyun sıkışınca dönüyordum yana
ve bir an, takımda neden olduğunu bilmediğim
öyle boş, öyle savruk oyuncum
atacağı o basit pası
takımındaki en iyi pasörün önüne yuvarladı
forvetindeki tilki, hemen araya kaçtı
adamın topu ona attı
karşı karşıyaydı tilki
maçın ilk şutunda golü yazdı:
dakika dokuz, 0 – 1.
üzüldük takımla, taraftarla…
kendimize gelmek zaman aldı
ve tatsız ilk yarıda son düdük çaldı.
hoca çok kızdı içeride
bağırıp çağırdı herkese
sahaya geri inerken
takımdaki herkesin aklında
senin forvetinden bile kurnaz bir tilki vardı
ikinci yarı başladı.
hırslı, istekliydik.
çabaladık dakikalarca
ama zaman geçiyordu
kaptan aldı topu bir an
kafasını kaldırıp ileriye baktı
ileriye uzun bir pas attı
benim de forvetimde bir delifişek
aldı topu, güzel bir plaseyle ağlarına bıraktı:
dakika altmış altı, 1 – 1.
golü bulunca daha çok inandık
oyunu senin yarıya yığdık
dakikalarca çalıştık, çabaladık
ama bize turu getirecek gol
çizginden öteye geçmiyordu
sona doğru geldikçe risk alıyorduk
bekler ileri gidiyor, geri gelmiyordu
bir ortada defansından sekti top
senin pır pır kanadının önünde kaldı
sürdü topu, girdi sol taraftan ceza sahasına
karşısında kaleci vardı, solundan yuvarladı topu
ağlarımda asılıydı hüzün, gol oldu!
dakika seksen bir, 1 – 2.
bizim takım, inan turu çok istiyordu
oysa şimdi bize iki gol gerekiyordu
oyunu başlatıp, ileri çıktı takım
sen de takımı geriye yaslamıştın
yaptığım uzun ortalar
senin defansındaki kulelerce püskürtülüyordu
takımın her aldığını ileri dikiyordu
birkaç dakika daha, eridi böyle.
bir an pireden hallice sol bekime, geldi top
açıktan ilerledi, orta yapacakken topa bastı, hop
durdu, ceza yayının önüne yuvarladı
topu aldı benim delifişek
şut çekmek için ayağını kaldırdı
senin defanstan iki koca adam
cansiperane topun önüne atladı
vurmadı delifişek, topukla geriye bıraktı
şu ilk golde topu sana veren
benim savruk adam aldı
topla iki adım attı
önünde işte mükemmel açı
yaradana sığınıp vurdu
üst direk, yer, üst ağların içi
ve gol! taraftar çıldırıyordu.
dakika seksen altı. 2 – 2.
tekrar oyun başladı.
bu skor tatlım, sana yarıyordu.
soğutmak için oyuncu değiştirdin
ben de o ara oyuna aldım benim şu çocuğu
tuttum yarma stoperimi forvete yolladım
hatta kornerlerde kaleci de gidecekti.
top yine sahandan geçmiyordu
biz de iyice yerleşmiştik senin oraya
üstelik bütün maç zamana oynamıştın
hakemin en az on dakika uzatma vermesi lazımdı
ama ömrüme yedi dakika verdi, olsun yeterdi…
o dakika bütün stad gümbür gümbür
taraftar sesini rekorlara yırtıyordu
bizim hoca gergin
zaten bu sene
iyi gitmedi işler ligde
bu maçı alamazsa kovulacak gibi
başkan, cebini yokluyor, kalp ilacını arıyor
aman tanrım! şeref tribünündeki efsane
ayağa kalktı, bir taraftar gibi bağırıyor
bu maçı harbiden almamız lazım!
bizim takım iyice ileri yerleşti.
biz boyuna dolduruyoruz içeri
senin kuleler boşaltıyor
yerden oynuyoruz
liberon kalecime şişiriyor
benim parlak çocuk
sahada kendini unutturmaya çalışıyor
olmuyor, top bir türlü ona gelmiyor
ama bir dakika, şimdi önüne düştü top
bir çalım attı, sol yanından içeri girdi
tanrım birini daha geçti
ve benim delifişek altıpasta
doksan artı üçüncü dakika
delifişeğe çıkardı topu
ve bu delifişek astı golünü
kalbinin ağlarına...
dakika doksan artı dört. 3 - 2
spiker yüreğimdi, sesi kısıldı
ve tur şimdi bana geliyor.
ama söz tatlım
beraber kutlayacağız.
cesurkorkmaz a. d.
26 ocak 2020, 3.08
edit: son kısım güncellendi. bu maçın son anları halen oynanıyor, ama oldu gibi sözlük. böyle biraz tematik gibi oldu ama umarım yakın bir zamanda bu tuhaf şiirin bağlantısını sözlük sevinme duvarı başlığına taşıyabilirim.
bu maç benim olur mu dersin?
yüzünü ilk kez gördüğümde
büyük bir maç heyecanıyla
hissettim ben seni…
önemli bir turdaydık avrupa’da
sen çıkmıştın kurada
zor takımdın.
ilk maç senin evindeydi
golsüz berabere bitti
ve döndük eve.
rövanş öncesi
tek bilekte tek yürek
bütün camia oldu kenet
zafer yoluna…
taraftar sesini bırakmaya gelmişti o gün
önceki gece heyecandan uyumamıştı hoca
geçen sene bırakmış kulübün efsanesi
şeref tribününde yerini almıştı bile
ve başkan locasında kibirinin üstünde oturuyordu.
açıklandı ilk onbirler.
kulübün geleceği parlak genç oyuncusu
hocası tarafından yedek soyundurulmuştu
oysa hiç üzülmedi çocuk, biliyordu
o gün kulübede de bir görevi olduğunu
sahaya indi takım.
taraftar marşları yürekten bağırıyordu
kaptan alışılmış o güven veren duruşuyla
izliyordu arkadaşlarını sahanın ortasında
hakem çağırdı, yazı-tura atıldı.
kaptan tura dedi, tura geldi.
hakem sordu: “top mu kale mi?”
kaptan kaleyi seçti.
ve çaldı ilk düdük
oyuna sen başladın.
hissediyordum
titriyordu senin de ayakların
geride top çeviriyordun öylece
inanmıyormuş gibi kendine
ilk dakikalar biz de bir şey oynamadık
seninle karşılıklı pas hataları yaptık
sen bana atıyordu topu, ben sana
oyun sıkışınca dönüyordum yana
ve bir an, takımda neden olduğunu bilmediğim
öyle boş, öyle savruk oyuncum
atacağı o basit pası
takımındaki en iyi pasörün önüne yuvarladı
forvetindeki tilki, hemen araya kaçtı
adamın topu ona attı
karşı karşıyaydı tilki
maçın ilk şutunda golü yazdı:
dakika dokuz, 0 – 1.
üzüldük takımla, taraftarla…
kendimize gelmek zaman aldı
ve tatsız ilk yarıda son düdük çaldı.
hoca çok kızdı içeride
bağırıp çağırdı herkese
sahaya geri inerken
takımdaki herkesin aklında
senin forvetinden bile kurnaz bir tilki vardı
ikinci yarı başladı.
hırslı, istekliydik.
çabaladık dakikalarca
ama zaman geçiyordu
kaptan aldı topu bir an
kafasını kaldırıp ileriye baktı
ileriye uzun bir pas attı
benim de forvetimde bir delifişek
aldı topu, güzel bir plaseyle ağlarına bıraktı:
dakika altmış altı, 1 – 1.
golü bulunca daha çok inandık
oyunu senin yarıya yığdık
dakikalarca çalıştık, çabaladık
ama bize turu getirecek gol
çizginden öteye geçmiyordu
sona doğru geldikçe risk alıyorduk
bekler ileri gidiyor, geri gelmiyordu
bir ortada defansından sekti top
senin pır pır kanadının önünde kaldı
sürdü topu, girdi sol taraftan ceza sahasına
karşısında kaleci vardı, solundan yuvarladı topu
ağlarımda asılıydı hüzün, gol oldu!
dakika seksen bir, 1 – 2.
bizim takım, inan turu çok istiyordu
oysa şimdi bize iki gol gerekiyordu
oyunu başlatıp, ileri çıktı takım
sen de takımı geriye yaslamıştın
yaptığım uzun ortalar
senin defansındaki kulelerce püskürtülüyordu
takımın her aldığını ileri dikiyordu
birkaç dakika daha, eridi böyle.
bir an pireden hallice sol bekime, geldi top
açıktan ilerledi, orta yapacakken topa bastı, hop
durdu, ceza yayının önüne yuvarladı
topu aldı benim delifişek
şut çekmek için ayağını kaldırdı
senin defanstan iki koca adam
cansiperane topun önüne atladı
vurmadı delifişek, topukla geriye bıraktı
şu ilk golde topu sana veren
benim savruk adam aldı
topla iki adım attı
önünde işte mükemmel açı
yaradana sığınıp vurdu
üst direk, yer, üst ağların içi
ve gol! taraftar çıldırıyordu.
dakika seksen altı. 2 – 2.
tekrar oyun başladı.
bu skor tatlım, sana yarıyordu.
soğutmak için oyuncu değiştirdin
ben de o ara oyuna aldım benim şu çocuğu
tuttum yarma stoperimi forvete yolladım
hatta kornerlerde kaleci de gidecekti.
top yine sahandan geçmiyordu
biz de iyice yerleşmiştik senin oraya
üstelik bütün maç zamana oynamıştın
hakemin en az on dakika uzatma vermesi lazımdı
ama ömrüme yedi dakika verdi, olsun yeterdi…
o dakika bütün stad gümbür gümbür
taraftar sesini rekorlara yırtıyordu
bizim hoca gergin
zaten bu sene
iyi gitmedi işler ligde
bu maçı alamazsa kovulacak gibi
başkan, cebini yokluyor, kalp ilacını arıyor
aman tanrım! şeref tribünündeki efsane
ayağa kalktı, bir taraftar gibi bağırıyor
bu maçı harbiden almamız lazım!
bizim takım iyice ileri yerleşti.
biz boyuna dolduruyoruz içeri
senin kuleler boşaltıyor
yerden oynuyoruz
liberon kalecime şişiriyor
benim parlak çocuk
sahada kendini unutturmaya çalışıyor
olmuyor, top bir türlü ona gelmiyor
ama bir dakika, şimdi önüne düştü top
bir çalım attı, sol yanından içeri girdi
tanrım birini daha geçti
ve benim delifişek altıpasta
doksan artı üçüncü dakika
delifişeğe çıkardı topu
ve bu delifişek astı golünü
kalbinin ağlarına...
dakika doksan artı dört. 3 - 2
spiker yüreğimdi, sesi kısıldı
ve tur şimdi bana geliyor.
ama söz tatlım
beraber kutlayacağız.
cesurkorkmaz a. d.
26 ocak 2020, 3.08
edit: son kısım güncellendi. bu maçın son anları halen oynanıyor, ama oldu gibi sözlük. böyle biraz tematik gibi oldu ama umarım yakın bir zamanda bu tuhaf şiirin bağlantısını sözlük sevinme duvarı başlığına taşıyabilirim.