• 255
    sabahında önce normal bir uçakla bükreş'e ardından pervaneli bir uçan cisimle( uçak gibiydi ama bence tam olarak değildi:) drakula'nın memleketine vardığımız, havalanında bizi sebebini o esnada çok anlayamadığımız şekilde onlarca romen basın mensubu, kamera ve muhabirin karşıladığı, aramızdan bir kardeşimizin resmen basın toplantısı yapıp demeç verdiği( videoları vardır hala ayrca bir süre öncesinde yönetimimizde de görev almıştır bu dostumuz yani staja yanımızda başlamış oldu:) galibiyetimizle biten şampiyonlar ligi deplasmanıdır.

    çok küçük bir öğrenci şehri olan cluj'da maç öncesi hemen hemen tüm tayfalar aynı mekanda toplanıp, stada toplu halde yürünmüş, yokuş yukarı çıkarak vardığımız semt stadının tam tabiri ve aynısı olan stada vardığımızda, o güne kadar çok az kere şahit olduğumuz didik didik aranmanın farklı bir versiyonunu deneyimlemiş olduk. en ince ayrıntımıza kadar tomografimizi çeken aramadan sıyrıldıktan sonra tribüne girdiğimizde, kendimizi kasımpaşa stadı veya anadolu'daki küçük bir stada gelmiş gibi hissettik bu şampiyonlar ligi deplasmanında.

    güzel tribün, güzel oyun, güzel goller ve güzel bir skorla maçı kazanınca tabi ki keyifler çok fazla oluyor. maç sonu bolca bekledik elbette ev sahibi tribünlerinde yer alan cluj taraftarlarının evlerine gidip, yemek yemelerini, yiyip tv yi açıp uykuya dalmalarını. sonuncusu da uykuyu dalınca veya romen polisi bundan emin olunca biz de staddan nihayet çıkabilmiştik.

    az önce bahsettiğim yokuştan bu sefer mutlu şekilde inerken, alman plakalı bir vatandaşımızın aracının(maçla alakalı değil ama kendisinin orada bulunma sebebi) yokuşun hemen başında stop etmiş arabasını" hemşerim bir yardım edebilir misiniz aracı hareket ettirelim" tarzı yardım çağrısını elbette geri çevirmedik, tüm günün yorgunluğunun üzerine bir de 10 dakika boyunca boş cluj sokaklarında araba ittik. o yorgunluğun üzerine yine de performansımız iyiydi gayet. araç çalıştı gurbetçi abimizin ve ailesinin hayır duaları eşliğinde cluj gecelerine doğru yol alınıldı.

    o kadar yorgunluğun ve uykusuzluğun üzerine ben artık uykuya dayanamadığım için otele gidip odama çıktığımda, benim gibi yorgun olup uyuyacağını düşündüğüm ekibin çoğunun(1-2 tanesi hariç) geceleyin turistik faaliyetlerine devam ettiklerine ve bu faaliyetlerini sürdürürken denk geldikleri istanbul tayfamızdan başka renkdaşlar ile ganimet paylaşımında bazı sıkıntılar yaşadıklarını, olayların çok saçma yerlere gelmek üzere iken kapandığını sabah kahvaltıda öğrenmem ise gereksiz bir ayrıntıydı.

    (bkz: yıllardır seninle geldik her yere cluja, gaziantepe)
  • 207
    kanımca maçı teknik açıdan değerlendirmek çok anlamlı değil. şu oyuncu iyiydi ya da kötüydü denemeyecek kadar kolay bir maç oldu. 18'de gelen golün etkisiyle tabi. oyuncular sadece idare etse de alacağımız bir maçtı kanımca. nitekim golden sonra idare etti takım ve de yetti. gecenin yıldızı burak hariç. burak'ın ilk goldeki extra gol vuruşu maçı açtı ve sonuca gittik. gerçek bir gol vuruşuydu. burak sol ayağını unutmasa dördü de atıp dörtçekerler kulübüne girebilirdi.

    şampiyonlar liginde uzun süre sonra alınan galibiyet çok önemli. psikolojik olarak fatih hoca takımı çok iyi hazırlamış ki; bu işin virtiözü. inanıyorum önümüz açık. teknik açıdan çok önemli kazanımlar elde etmedik ama; psikolojik olarak artık rahatladık. bu üç puanın dışsallığı çok fazla. hem takımın hem de tek tek oyuncuların özgüveni için çok önemli bir galibiyet oldu. ama şunu gözden kaçırmayalım: cluj kesinlikle bizim sikletimiz değil. başkanından teknik ekibine kadar vizyon fukarası bir takım. oynatmadan mutlak üstünlükle kazandığımız basit bir maç oldu. maç boyunca 1-1 iken dahi maçı alacağımızdan emindim. "mikail" izin verseydi geçen hafta; bu galibiyet çok daha anlamlı ve rahatlatıcı olacaktı. asıl hedef maçlar için bir anahtardı. almalıydık; aldık.

    güzel günlerin habercisiydi bu maç. güldür yüzümüzü dedik: bugün de güldürdün. daim olur inşallah.
  • 39
    kazanırsak uefa'ya kalma yolunda büyük bir adım atacağımız maç. şu anki puan durumuna göre,

    manu 9
    cluj 4
    braga 3
    galatasaray 1

    cluj'u yendiğimiz taktirde, puanları eşitleyip, ikili averaj ile önlerine de geçiyoruz. cluj'un diğer iki maçı, manu deplasmanı ve içerde braga. manu son hafta liderdiği garantileyip maça yedeklerle çıkma ihtimalinde bile cluj'a şans tanımıyorum ben. manu'nun yedek takımı bile cluj'a fark atabilecek güçte. cluj ingiltereden puanla dönemez. diğer maçta ise, kendi evinde braga ile oynayacak ve puan almak zorunda. braga gibi kontraya iyi çıkan, tam bir deplasman takımı profili çizen bir takım karşısında cluj'un maçtan max 1 puan çıkarabileceğini düşünüyorum. yesinler birbirlerini ibneler.

    bizim tek yapmamız gereken, cluj deplasman 3 puan çıkartmak. şu an bu maç, oynacağımız diğer 2 maçtan daha kritik bir. zira burda kaydedip, braga'dan ve manu'dan puan çıkarsak bile işimize yaramayabilir. bundan bir kaç sene önce manchester yanılmıyorsam 9 puan alıp, gruptan çıkamamıştı.

    şans faktörü, hakem ve boktan hava koşulları yine devreye girmezse, galibiyete inanıyorum. manu deplasmanından oynadığımız oyunu oynarsak, rahat 3 puanla döneriz.

    2.olup cl'den devam ihtimaline gelecek olursak, önümüzde 3 maç ve alınabilcek 9 puan var. olabilir mi, olabilir. 3'te 3 yaparsak çıkıyoruz. onun haricinde cluj'dan 3, manu ve braga'dan 1'er puan alarak da çıkma şansımız var ama biraz karışık. o kadar da kafa sikmicem, kısaca şöyle gösterebiliriz;
    http://1.bp.blogspot.com/.../s1600/karikatur.jpg

    sonuç olarak,

    iyiyiz ya.

    #konsantrasyon
  • 215
    galatasaray'ın romanya'da maçı vardı ve ben 25 seneden beri ilk defa tribünlerde değildim. hem de romanya'nın en güzel şehirlerinden birinde, dünya'nın en güzel botanik bahçelerinin içinde olmak isterdim yine galatasaray özelinde. iki kluj demirspor maçını da doğru okumanın huzurunu yaşıyorum. ilk maçta, romanya'dan gelen tüyolarla, kendi takımımızın form durumunu harmanlayıp, maçı kazanamayacağımızı falan söylemiştim. dün gece çok kolay maç olacağından emindim. ne mutlu ki galatasaray beni bir kez daha isabetsizliğe uğratmadı.

    maçın kadrosunu öğrendiğimde yüzüm buruştu buruşmasına da, aynı kadroyu bekliyordum. ner de bir küçük takım, nerede bir küçük takım hocası varsa değişmez taktiğidir. galip takımı bozma. 3 gün önce rezil bir futbolla belediyespor'u yenen takımla çık. galatasaray tarihinin en büyük savunma oyuncusu semih'i oynatmana gerek yok. bir önceki maçı kris baltasıyla kazanmışsın, üstelik gollerden birini atmış artık, hoca değil, semih düşünecek. bir de tabelaya asla bakmayan ben. ve bekleyeceğiz artık, galatasaray'ın dandik, somut bir kaç gol daha yemesini. bunun taktikle, oyun kurgusuyla alakası yok. maç boyu dikkatle izledim, kel'in yaptıklarından acaba semih'in yapamayacağı ne vardı diye?

    çok rahat bir galibiyetin alındığı, galatasaray'ın şova devam ettiği bir maçın ardından konuşmak lazım asıl. kim oynarsa oynasın iyi oynayacaktı, bundan eminim. çünkü galatasaray kader maçına çıkıyordu. formanın böyle maçları oynama refleksi, geleneği vardı. bakın göreceksiniz, hatta manu maçından bile ben umutlu değilim ama braga'yı portekiz'de yenip guruptan çıkacağız. muhtemelen o maçta beraberlik her iki takımı da turnuva dışına itecek. böyle bir kumar maçını galatasaray kaybetmez.

    maç kadrosu sahaya çıkmadan önce, hagi'yi gördük, abdurrahim albayrak'la beraber. içim cız etti, biri karpatların mardona'sı, her galatasaraylının gördüğü, andığı yerde gözlerinden yaş süzdüren, biri şebekenin olma ise olmaz yalaması. arkasından attığını hagi mutlaka duymamıştır. galatasaraylı futbolcular hagi'den nasıl bir motivasyon aldılar bilmem, ama benim coşkum iki kat daha arttı. emindim maçtan, hoca vermmek için ne kadar hata yaparsa yapsın bu maçın alınacağından emindim.

    kadroyu gök tanrı yapıyordu. elmander sakatlanıp, burak ile umut rahatladıktan sonra seri atışlara başladı çocuklar. melo ceza almasa yekta adında bir futbolcumuz olduğunu hiç bir galatasaraylıya inandıramazsın. hakan balta ruhuna biraz takviye yapabilse, riera tekniğinde bir sol bekimizin olduğunu rüyamızda bile göremeyecektik. biraz abartacağım ama, istiyorum ki muslera 4-5 maç ceza alsın, sakatlansın. keleye ufuk geçecek, ilk geçtiği maç follaş olacak. bir sonraki maç kaleye eray işcan geçecek. bir rüyam daha gerçekleşecek. galatasaray kalesi yasin özdenak'a kavuşacak.

    şehrin ikliminden olsa gerek, en güzel ağaçların filizlendiği bölgenin sahası cillop gibiydi. futbol oynamak isteyen takımın tam istediği zemin vardı. şu yada bu şekilde oluşturulmuş galatasaray kadrosu da tamamı teknik futbolculardan oluşuyordu. gelişigüzel top kaybına tahammülleri yoktu. topla daha fazla oynayacaktık, rakipten daha fazla mücadele edecektik. bu kadar dı maç taktiği. gerisi futbolcu kalitesi olacaktı. çok daha fazla gol pozisyonuna gireceğin, dolayısıyla atacağın garantiydi. kadronda ligin gol kralı tay burak, yanında da şu an en çok gol atan umut hemen arkalarında ordinaryus kaptan. kaptan'ın yanında unutulmaya yüz tutmuş, gözümüzden gönlümüzden düşürülmüş yekta. yekta bu sene gelmiş olsaydı, bu da ilk maçı olsaydı, hepimiz coşku içersinde olacaktık. şimdi takım kazanmış, kazanan takımın en iyi futbolcusu yekta'yı gel de oynatma. ama hoca terim olunca işi kolay, melo'yu oynatmazsın olur biter. hakan balta dert değil, zaten taraftarın çoğu sevmez, bugün takımdan gönderilse yarın sokakta görsek selam vermeyiz. ama ya elmander iyileşmişse. buyur hocaya bir uzmanlık sorusu. kimi keseceksin? kolay, ya galip takımı bozmam, ya golü kim atamamışsa onu keserim. kes de göreyim bakalım umut'u, burak bu kadar kolay gol atabilecek mi? elmander'i oynatmayacakmısın? gerekirse maça kalecisiz çıkacaksın elmander'e bir yer bulacaksın. kaleci dedik de, ya bir maçı da al be kardeşim. bir topu da çıkar da nankörlüğümüzü yüzümüze vur. kaleye gelen her topa gol diye bakıyorum haberiniz olsun.

    ilk yarı beklediğimiz gibi sonuçlandı. ikici yarıya rakip bilinçsizce saldırarak başlayacaktı. biz her zamanki gibi topa basmaya oynadık. kaleyi muslera'dan, kris'ten ziyade futbol tanrılarına emanet edip kaderimizi bekledik. golü atacağımızı bilen kafalar, gol yiyeceğimizi de biliyordu. an meselesiydi global bir aptallık. savunmada 5 ayrı milletten, bir küçük devlet merkez bankası kasasına mal olarak oluşturulmuş gol yememem timi iş başındaydı. 5 inin ortaklaşa hatasından beraberlik golünü yedik. kendi payıma golün dakikasına şükrettim. ya son dakikalarda yeseydik de imparatorun aklına 2.yi atma fikri geldiğinde zaman kalmasaydı. bereket çok erken yedik golü. şimdi tekrar atma vaktiydi. bu galatasaray'ın her hangi bir takıma gol atamaması imkansıza yakın bir şey. hamit'in bize göre çok iyi, kendisine göre kapasitesinin çok altında oynadığı bir maçta azıcık maçı forse etmesiyle pozisyonlar ardı arkasına gelmeye başladı. tay burak, hamit'in savunmayı kısmi felçe uğratarak geriye doğru kestiği topu mıhlayarak bizi fazla bekletmedi. hatta tam o sıralar emre çolak'a yoğun homurdanmalar başladığı dakikalardı. dünyanın dört bir yanına dağılmış tecrübeli galatasaraylılardan, emre'ye küfür etmemiş tek bir kişi bile yoktu. aslında maç yazımın tamamen değişmesine neden olmuştu emre. maç sonu fatih terim en iyi adamım emre çolak'tı der demez, yazdığım bütün yazıyı sildim. bu fizikle, bu mantel yapıda, bu futbol aklıyla futbolcu olacaksan adın messi, saviola, maradona olacak. emre çolak'sa taraftarla barışık bir sezon geçirmen imkansız. haydi hayırlısı, şimdi böyle bir maçtan sonra takmayayım birine.

    takmadan olur mu? bu sene ki hedefim eboue oldu. sağ bek mevkisi, mahalle futbolunda en gereksiz, en kötü futbolcunun, çoğu zaman topun sahibi çocuğun oynatıldığı mevkidir. ben bu kadar parayı sağbeke yatırmışsam, o sağ bek kurtalan ekspresi olacak kardeşim. her maç 20 km koşacak, kaleciyi geçen topu kurtaracak, bir sezonda en az 10 gol atacak, 20 asist yapacak. kısacası ağzıyla kuş tutacak. bu bünyeyle biri dokunur dokunmaz yere yatan, takımın tamamına yakınının çok iyi oynadığı bir maçın en kötüsü olan, bir lokantada verdiği bahşiş kadar kazanan futbolcudan çalım yiyen, baldırındaki tüylerden biri döner dönmez takımdan ayrı düz koşu yapan, sabri'yi iptal eden adamı ben bu takımda oynatmam.yolu, servet'lerin, sarp'ların yoludur. tez zamanda dönmesini bekliyorum.

    önümüzdeki maç manu maçı. kader maçı değil. medya maç biter bitmez başladı melemeye. motivasyonsuz, yedek kadrosuyla gelecek yaygarasını eksik etmez. ellerinden gelse en kuvvetli kadroyla gelsin diye ferguson'u etkilemeye çalışır. manu'nun yedeği olmaz. hatta işi bitmiş bir takım, en kuvvetli kadrosuyla gelse daha iyi. şimdi oynamayan bir kaç futbolcu oynarsa, kendilerine oynar tehlikeli olurlar. ben son maça bakıyorum, o maçta galatasaray'a galibiyet gerekirse kimsenin kuşkusu olmasın, maçı alır geliriz. hoca gibi bizde aynı şeyleri söylemeyi beklemişiz. yani braga maçının son dakikalarına yeter ki söyleyecek bir şeylerimiz olarak girelim. son sözümüzü sehpada söyleyeceğiz.

    ''yaşasın galatasaray''
App Store'dan indirin Google Play'den alın