215
galatasaray'ın romanya'da maçı vardı ve ben 25 seneden beri ilk defa tribünlerde değildim. hem de romanya'nın en güzel şehirlerinden birinde, dünya'nın en güzel botanik bahçelerinin içinde olmak isterdim yine galatasaray özelinde. iki kluj demirspor maçını da doğru okumanın huzurunu yaşıyorum. ilk maçta, romanya'dan gelen tüyolarla, kendi takımımızın form durumunu harmanlayıp, maçı kazanamayacağımızı falan söylemiştim. dün gece çok kolay maç olacağından emindim. ne mutlu ki galatasaray beni bir kez daha isabetsizliğe uğratmadı.
maçın kadrosunu öğrendiğimde yüzüm buruştu buruşmasına da, aynı kadroyu bekliyordum. ner de bir küçük takım, nerede bir küçük takım hocası varsa değişmez taktiğidir. galip takımı bozma. 3 gün önce rezil bir futbolla belediyespor'u yenen takımla çık. galatasaray tarihinin en büyük savunma oyuncusu semih'i oynatmana gerek yok. bir önceki maçı kris baltasıyla kazanmışsın, üstelik gollerden birini atmış artık, hoca değil, semih düşünecek. bir de tabelaya asla bakmayan ben. ve bekleyeceğiz artık, galatasaray'ın dandik, somut bir kaç gol daha yemesini. bunun taktikle, oyun kurgusuyla alakası yok. maç boyu dikkatle izledim, kel'in yaptıklarından acaba semih'in yapamayacağı ne vardı diye?
çok rahat bir galibiyetin alındığı, galatasaray'ın şova devam ettiği bir maçın ardından konuşmak lazım asıl. kim oynarsa oynasın iyi oynayacaktı, bundan eminim. çünkü galatasaray kader maçına çıkıyordu. formanın böyle maçları oynama refleksi, geleneği vardı. bakın göreceksiniz, hatta manu maçından bile ben umutlu değilim ama braga'yı portekiz'de yenip guruptan çıkacağız. muhtemelen o maçta beraberlik her iki takımı da turnuva dışına itecek. böyle bir kumar maçını galatasaray kaybetmez.
maç kadrosu sahaya çıkmadan önce, hagi'yi gördük, abdurrahim albayrak'la beraber. içim cız etti, biri karpatların mardona'sı, her galatasaraylının gördüğü, andığı yerde gözlerinden yaş süzdüren, biri şebekenin olma ise olmaz yalaması. arkasından attığını hagi mutlaka duymamıştır. galatasaraylı futbolcular hagi'den nasıl bir motivasyon aldılar bilmem, ama benim coşkum iki kat daha arttı. emindim maçtan, hoca vermmek için ne kadar hata yaparsa yapsın bu maçın alınacağından emindim.
kadroyu gök tanrı yapıyordu. elmander sakatlanıp, burak ile umut rahatladıktan sonra seri atışlara başladı çocuklar. melo ceza almasa yekta adında bir futbolcumuz olduğunu hiç bir galatasaraylıya inandıramazsın. hakan balta ruhuna biraz takviye yapabilse, riera tekniğinde bir sol bekimizin olduğunu rüyamızda bile göremeyecektik. biraz abartacağım ama, istiyorum ki muslera 4-5 maç ceza alsın, sakatlansın. keleye ufuk geçecek, ilk geçtiği maç follaş olacak. bir sonraki maç kaleye eray işcan geçecek. bir rüyam daha gerçekleşecek. galatasaray kalesi yasin özdenak'a kavuşacak.
şehrin ikliminden olsa gerek, en güzel ağaçların filizlendiği bölgenin sahası cillop gibiydi. futbol oynamak isteyen takımın tam istediği zemin vardı. şu yada bu şekilde oluşturulmuş galatasaray kadrosu da tamamı teknik futbolculardan oluşuyordu. gelişigüzel top kaybına tahammülleri yoktu. topla daha fazla oynayacaktık, rakipten daha fazla mücadele edecektik. bu kadar dı maç taktiği. gerisi futbolcu kalitesi olacaktı. çok daha fazla gol pozisyonuna gireceğin, dolayısıyla atacağın garantiydi. kadronda ligin gol kralı tay burak, yanında da şu an en çok gol atan umut hemen arkalarında ordinaryus kaptan. kaptan'ın yanında unutulmaya yüz tutmuş, gözümüzden gönlümüzden düşürülmüş yekta. yekta bu sene gelmiş olsaydı, bu da ilk maçı olsaydı, hepimiz coşku içersinde olacaktık. şimdi takım kazanmış, kazanan takımın en iyi futbolcusu yekta'yı gel de oynatma. ama hoca terim olunca işi kolay, melo'yu oynatmazsın olur biter. hakan balta dert değil, zaten taraftarın çoğu sevmez, bugün takımdan gönderilse yarın sokakta görsek selam vermeyiz. ama ya elmander iyileşmişse. buyur hocaya bir uzmanlık sorusu. kimi keseceksin? kolay, ya galip takımı bozmam, ya golü kim atamamışsa onu keserim. kes de göreyim bakalım umut'u, burak bu kadar kolay gol atabilecek mi? elmander'i oynatmayacakmısın? gerekirse maça kalecisiz çıkacaksın elmander'e bir yer bulacaksın. kaleci dedik de, ya bir maçı da al be kardeşim. bir topu da çıkar da nankörlüğümüzü yüzümüze vur. kaleye gelen her topa gol diye bakıyorum haberiniz olsun.
ilk yarı beklediğimiz gibi sonuçlandı. ikici yarıya rakip bilinçsizce saldırarak başlayacaktı. biz her zamanki gibi topa basmaya oynadık. kaleyi muslera'dan, kris'ten ziyade futbol tanrılarına emanet edip kaderimizi bekledik. golü atacağımızı bilen kafalar, gol yiyeceğimizi de biliyordu. an meselesiydi global bir aptallık. savunmada 5 ayrı milletten, bir küçük devlet merkez bankası kasasına mal olarak oluşturulmuş gol yememem timi iş başındaydı. 5 inin ortaklaşa hatasından beraberlik golünü yedik. kendi payıma golün dakikasına şükrettim. ya son dakikalarda yeseydik de imparatorun aklına 2.yi atma fikri geldiğinde zaman kalmasaydı. bereket çok erken yedik golü. şimdi tekrar atma vaktiydi. bu galatasaray'ın her hangi bir takıma gol atamaması imkansıza yakın bir şey. hamit'in bize göre çok iyi, kendisine göre kapasitesinin çok altında oynadığı bir maçta azıcık maçı forse etmesiyle pozisyonlar ardı arkasına gelmeye başladı. tay burak, hamit'in savunmayı kısmi felçe uğratarak geriye doğru kestiği topu mıhlayarak bizi fazla bekletmedi. hatta tam o sıralar emre çolak'a yoğun homurdanmalar başladığı dakikalardı. dünyanın dört bir yanına dağılmış tecrübeli galatasaraylılardan, emre'ye küfür etmemiş tek bir kişi bile yoktu. aslında maç yazımın tamamen değişmesine neden olmuştu emre. maç sonu fatih terim en iyi adamım emre çolak'tı der demez, yazdığım bütün yazıyı sildim. bu fizikle, bu mantel yapıda, bu futbol aklıyla futbolcu olacaksan adın messi, saviola, maradona olacak. emre çolak'sa taraftarla barışık bir sezon geçirmen imkansız. haydi hayırlısı, şimdi böyle bir maçtan sonra takmayayım birine.
takmadan olur mu? bu sene ki hedefim eboue oldu. sağ bek mevkisi, mahalle futbolunda en gereksiz, en kötü futbolcunun, çoğu zaman topun sahibi çocuğun oynatıldığı mevkidir. ben bu kadar parayı sağbeke yatırmışsam, o sağ bek kurtalan ekspresi olacak kardeşim. her maç 20 km koşacak, kaleciyi geçen topu kurtaracak, bir sezonda en az 10 gol atacak, 20 asist yapacak. kısacası ağzıyla kuş tutacak. bu bünyeyle biri dokunur dokunmaz yere yatan, takımın tamamına yakınının çok iyi oynadığı bir maçın en kötüsü olan, bir lokantada verdiği bahşiş kadar kazanan futbolcudan çalım yiyen, baldırındaki tüylerden biri döner dönmez takımdan ayrı düz koşu yapan, sabri'yi iptal eden adamı ben bu takımda oynatmam.yolu, servet'lerin, sarp'ların yoludur. tez zamanda dönmesini bekliyorum.
önümüzdeki maç manu maçı. kader maçı değil. medya maç biter bitmez başladı melemeye. motivasyonsuz, yedek kadrosuyla gelecek yaygarasını eksik etmez. ellerinden gelse en kuvvetli kadroyla gelsin diye ferguson'u etkilemeye çalışır. manu'nun yedeği olmaz. hatta işi bitmiş bir takım, en kuvvetli kadrosuyla gelse daha iyi. şimdi oynamayan bir kaç futbolcu oynarsa, kendilerine oynar tehlikeli olurlar. ben son maça bakıyorum, o maçta galatasaray'a galibiyet gerekirse kimsenin kuşkusu olmasın, maçı alır geliriz. hoca gibi bizde aynı şeyleri söylemeyi beklemişiz. yani braga maçının son dakikalarına yeter ki söyleyecek bir şeylerimiz olarak girelim. son sözümüzü sehpada söyleyeceğiz.
''yaşasın galatasaray''