• 207
    kanımca maçı teknik açıdan değerlendirmek çok anlamlı değil. şu oyuncu iyiydi ya da kötüydü denemeyecek kadar kolay bir maç oldu. 18'de gelen golün etkisiyle tabi. oyuncular sadece idare etse de alacağımız bir maçtı kanımca. nitekim golden sonra idare etti takım ve de yetti. gecenin yıldızı burak hariç. burak'ın ilk goldeki extra gol vuruşu maçı açtı ve sonuca gittik. gerçek bir gol vuruşuydu. burak sol ayağını unutmasa dördü de atıp dörtçekerler kulübüne girebilirdi.

    şampiyonlar liginde uzun süre sonra alınan galibiyet çok önemli. psikolojik olarak fatih hoca takımı çok iyi hazırlamış ki; bu işin virtiözü. inanıyorum önümüz açık. teknik açıdan çok önemli kazanımlar elde etmedik ama; psikolojik olarak artık rahatladık. bu üç puanın dışsallığı çok fazla. hem takımın hem de tek tek oyuncuların özgüveni için çok önemli bir galibiyet oldu. ama şunu gözden kaçırmayalım: cluj kesinlikle bizim sikletimiz değil. başkanından teknik ekibine kadar vizyon fukarası bir takım. oynatmadan mutlak üstünlükle kazandığımız basit bir maç oldu. maç boyunca 1-1 iken dahi maçı alacağımızdan emindim. "mikail" izin verseydi geçen hafta; bu galibiyet çok daha anlamlı ve rahatlatıcı olacaktı. asıl hedef maçlar için bir anahtardı. almalıydık; aldık.

    güzel günlerin habercisiydi bu maç. güldür yüzümüzü dedik: bugün de güldürdün. daim olur inşallah.
  • 215
    galatasaray'ın romanya'da maçı vardı ve ben 25 seneden beri ilk defa tribünlerde değildim. hem de romanya'nın en güzel şehirlerinden birinde, dünya'nın en güzel botanik bahçelerinin içinde olmak isterdim yine galatasaray özelinde. iki kluj demirspor maçını da doğru okumanın huzurunu yaşıyorum. ilk maçta, romanya'dan gelen tüyolarla, kendi takımımızın form durumunu harmanlayıp, maçı kazanamayacağımızı falan söylemiştim. dün gece çok kolay maç olacağından emindim. ne mutlu ki galatasaray beni bir kez daha isabetsizliğe uğratmadı.

    maçın kadrosunu öğrendiğimde yüzüm buruştu buruşmasına da, aynı kadroyu bekliyordum. ner de bir küçük takım, nerede bir küçük takım hocası varsa değişmez taktiğidir. galip takımı bozma. 3 gün önce rezil bir futbolla belediyespor'u yenen takımla çık. galatasaray tarihinin en büyük savunma oyuncusu semih'i oynatmana gerek yok. bir önceki maçı kris baltasıyla kazanmışsın, üstelik gollerden birini atmış artık, hoca değil, semih düşünecek. bir de tabelaya asla bakmayan ben. ve bekleyeceğiz artık, galatasaray'ın dandik, somut bir kaç gol daha yemesini. bunun taktikle, oyun kurgusuyla alakası yok. maç boyu dikkatle izledim, kel'in yaptıklarından acaba semih'in yapamayacağı ne vardı diye?

    çok rahat bir galibiyetin alındığı, galatasaray'ın şova devam ettiği bir maçın ardından konuşmak lazım asıl. kim oynarsa oynasın iyi oynayacaktı, bundan eminim. çünkü galatasaray kader maçına çıkıyordu. formanın böyle maçları oynama refleksi, geleneği vardı. bakın göreceksiniz, hatta manu maçından bile ben umutlu değilim ama braga'yı portekiz'de yenip guruptan çıkacağız. muhtemelen o maçta beraberlik her iki takımı da turnuva dışına itecek. böyle bir kumar maçını galatasaray kaybetmez.

    maç kadrosu sahaya çıkmadan önce, hagi'yi gördük, abdurrahim albayrak'la beraber. içim cız etti, biri karpatların mardona'sı, her galatasaraylının gördüğü, andığı yerde gözlerinden yaş süzdüren, biri şebekenin olma ise olmaz yalaması. arkasından attığını hagi mutlaka duymamıştır. galatasaraylı futbolcular hagi'den nasıl bir motivasyon aldılar bilmem, ama benim coşkum iki kat daha arttı. emindim maçtan, hoca vermmek için ne kadar hata yaparsa yapsın bu maçın alınacağından emindim.

    kadroyu gök tanrı yapıyordu. elmander sakatlanıp, burak ile umut rahatladıktan sonra seri atışlara başladı çocuklar. melo ceza almasa yekta adında bir futbolcumuz olduğunu hiç bir galatasaraylıya inandıramazsın. hakan balta ruhuna biraz takviye yapabilse, riera tekniğinde bir sol bekimizin olduğunu rüyamızda bile göremeyecektik. biraz abartacağım ama, istiyorum ki muslera 4-5 maç ceza alsın, sakatlansın. keleye ufuk geçecek, ilk geçtiği maç follaş olacak. bir sonraki maç kaleye eray işcan geçecek. bir rüyam daha gerçekleşecek. galatasaray kalesi yasin özdenak'a kavuşacak.

    şehrin ikliminden olsa gerek, en güzel ağaçların filizlendiği bölgenin sahası cillop gibiydi. futbol oynamak isteyen takımın tam istediği zemin vardı. şu yada bu şekilde oluşturulmuş galatasaray kadrosu da tamamı teknik futbolculardan oluşuyordu. gelişigüzel top kaybına tahammülleri yoktu. topla daha fazla oynayacaktık, rakipten daha fazla mücadele edecektik. bu kadar dı maç taktiği. gerisi futbolcu kalitesi olacaktı. çok daha fazla gol pozisyonuna gireceğin, dolayısıyla atacağın garantiydi. kadronda ligin gol kralı tay burak, yanında da şu an en çok gol atan umut hemen arkalarında ordinaryus kaptan. kaptan'ın yanında unutulmaya yüz tutmuş, gözümüzden gönlümüzden düşürülmüş yekta. yekta bu sene gelmiş olsaydı, bu da ilk maçı olsaydı, hepimiz coşku içersinde olacaktık. şimdi takım kazanmış, kazanan takımın en iyi futbolcusu yekta'yı gel de oynatma. ama hoca terim olunca işi kolay, melo'yu oynatmazsın olur biter. hakan balta dert değil, zaten taraftarın çoğu sevmez, bugün takımdan gönderilse yarın sokakta görsek selam vermeyiz. ama ya elmander iyileşmişse. buyur hocaya bir uzmanlık sorusu. kimi keseceksin? kolay, ya galip takımı bozmam, ya golü kim atamamışsa onu keserim. kes de göreyim bakalım umut'u, burak bu kadar kolay gol atabilecek mi? elmander'i oynatmayacakmısın? gerekirse maça kalecisiz çıkacaksın elmander'e bir yer bulacaksın. kaleci dedik de, ya bir maçı da al be kardeşim. bir topu da çıkar da nankörlüğümüzü yüzümüze vur. kaleye gelen her topa gol diye bakıyorum haberiniz olsun.

    ilk yarı beklediğimiz gibi sonuçlandı. ikici yarıya rakip bilinçsizce saldırarak başlayacaktı. biz her zamanki gibi topa basmaya oynadık. kaleyi muslera'dan, kris'ten ziyade futbol tanrılarına emanet edip kaderimizi bekledik. golü atacağımızı bilen kafalar, gol yiyeceğimizi de biliyordu. an meselesiydi global bir aptallık. savunmada 5 ayrı milletten, bir küçük devlet merkez bankası kasasına mal olarak oluşturulmuş gol yememem timi iş başındaydı. 5 inin ortaklaşa hatasından beraberlik golünü yedik. kendi payıma golün dakikasına şükrettim. ya son dakikalarda yeseydik de imparatorun aklına 2.yi atma fikri geldiğinde zaman kalmasaydı. bereket çok erken yedik golü. şimdi tekrar atma vaktiydi. bu galatasaray'ın her hangi bir takıma gol atamaması imkansıza yakın bir şey. hamit'in bize göre çok iyi, kendisine göre kapasitesinin çok altında oynadığı bir maçta azıcık maçı forse etmesiyle pozisyonlar ardı arkasına gelmeye başladı. tay burak, hamit'in savunmayı kısmi felçe uğratarak geriye doğru kestiği topu mıhlayarak bizi fazla bekletmedi. hatta tam o sıralar emre çolak'a yoğun homurdanmalar başladığı dakikalardı. dünyanın dört bir yanına dağılmış tecrübeli galatasaraylılardan, emre'ye küfür etmemiş tek bir kişi bile yoktu. aslında maç yazımın tamamen değişmesine neden olmuştu emre. maç sonu fatih terim en iyi adamım emre çolak'tı der demez, yazdığım bütün yazıyı sildim. bu fizikle, bu mantel yapıda, bu futbol aklıyla futbolcu olacaksan adın messi, saviola, maradona olacak. emre çolak'sa taraftarla barışık bir sezon geçirmen imkansız. haydi hayırlısı, şimdi böyle bir maçtan sonra takmayayım birine.

    takmadan olur mu? bu sene ki hedefim eboue oldu. sağ bek mevkisi, mahalle futbolunda en gereksiz, en kötü futbolcunun, çoğu zaman topun sahibi çocuğun oynatıldığı mevkidir. ben bu kadar parayı sağbeke yatırmışsam, o sağ bek kurtalan ekspresi olacak kardeşim. her maç 20 km koşacak, kaleciyi geçen topu kurtaracak, bir sezonda en az 10 gol atacak, 20 asist yapacak. kısacası ağzıyla kuş tutacak. bu bünyeyle biri dokunur dokunmaz yere yatan, takımın tamamına yakınının çok iyi oynadığı bir maçın en kötüsü olan, bir lokantada verdiği bahşiş kadar kazanan futbolcudan çalım yiyen, baldırındaki tüylerden biri döner dönmez takımdan ayrı düz koşu yapan, sabri'yi iptal eden adamı ben bu takımda oynatmam.yolu, servet'lerin, sarp'ların yoludur. tez zamanda dönmesini bekliyorum.

    önümüzdeki maç manu maçı. kader maçı değil. medya maç biter bitmez başladı melemeye. motivasyonsuz, yedek kadrosuyla gelecek yaygarasını eksik etmez. ellerinden gelse en kuvvetli kadroyla gelsin diye ferguson'u etkilemeye çalışır. manu'nun yedeği olmaz. hatta işi bitmiş bir takım, en kuvvetli kadrosuyla gelse daha iyi. şimdi oynamayan bir kaç futbolcu oynarsa, kendilerine oynar tehlikeli olurlar. ben son maça bakıyorum, o maçta galatasaray'a galibiyet gerekirse kimsenin kuşkusu olmasın, maçı alır geliriz. hoca gibi bizde aynı şeyleri söylemeyi beklemişiz. yani braga maçının son dakikalarına yeter ki söyleyecek bir şeylerimiz olarak girelim. son sözümüzü sehpada söyleyeceğiz.

    ''yaşasın galatasaray''
  • 216
    galatasaray'ın a her macta yaptigi gibi topa sahip olma oranini yuzde 65 lere getirdigi mac. 90 dakika içinde topun oyunda kaldıgı süre 53.12 saniye bunun 33.38 saniyesinde topa biz sahip olmuşuz ve bunu deplasmanda yapmışız. cruj sadece 19 dakika topla oynayabilmiş.

    galatasaray toplamda 628 pas yapmış buda 3.2 saniyede bir pas, 4.2 saniyede bir pasarılı pas demek. %78 pasarılı pas oranımız var. cruj ise sadece 200 basarılı pas yapabilmiş. %50 isabetli pas oranı. bu oranın sebebi iyi pres yapmamız.

    en cok pas alan futbolcumuz selçuk inan. 80 kere arkadaşlarından pas almış. 96 kez top kullanıp 80 isabet ile %83 isabetli pas oranını yakalamış ama genede en iyi olamamış onu geçen %86 isabetli pas oranı ile yekta kurtulus. yekta 77 pasın 66'sını arkadaşlarına göndermiş.

    ve emre çolak selçun'dan sonra en fazla topla buluşan futbolcu. 67'de 50 isabetli pas ile %76 gibi isabetli pas oranı yakalamış.

    en cok top kaybını umut ve muslera yapmıs kullandıkları topların %50'sini rakibe vermişler.

    cris içinde ayrı bir parantez açmak lazım. kulladıgı 56 pasın 49 tanesini arkadaşlarına geçirmiş.

    toplamda 110 km koşmuşuz cruj bizden 4 km fazla koşmuş.sampiyonlar liginde bu sezon ortalamamız 113 km. ortalamamızın 3 km altında kalmışız.
  • 217
    cluj – galatasaray : 1-3 eğrisi doğrusuna denk geldi

    muhteşem anadolu’da söylenen sözlerden biridir “eğrisi doğrusuna denk geldi”. bunu söyleyen herkesin amacı farklıdır. kimi laf sokmak için söyler, kimi bir gerçeği tespit etmek için. benim demem o ki; aslında daha iyisi de olabilirdi ama bugüne kısmetmiş. bu galibiyeti istanbul’da çok daha kolay alabilirdik, saha pisin olmasaydı.

    cluj kim açıkmertkorkusuz? evet. cluj kim usta? cluj’u tanımamak elbette benim cahilliğim. romanya futbolunda ben hala şıtau bükreşteyim tabii ki. ama bana hak verin, bu cluj’un eski şıtau bükreşle alakası var mı, şimdiki şıtau bükreşin kendi geçmişiyle ilgisi yokken.

    cluj’u, braga’yı abartmak endüstriyel futbolun tuzakları. benzeri bir tuzak da “orası şampiyonlar ligi” klişesinde var. bırakın geçmiş başarılarını falan, ne oynuyor bu takımlar? çok etkili oynuyorlar da benim mi haberim yok? mesela manu, real madrid, barcelona falan bu tip takımlara karşı “ulan ya, şampiyonlar ligi başka bir seviye” diye düşünüp savunmaya mı ağırlık veriyor. vurup geçiyor adamlar. haa, evet celtic dün barcelona’yı yendi.

    maç bir başladı ki, galatasaray önde oynuyor. hoca, hani ibb maçındaki gibi kapanacaktık. galatasaray’ın alışılmış önde oynamasından bazı farklar vardı. bu defa rakibi kendi ceza sahasına itmedik, cluj kendisi çıkmıyordu. sanırım başka türlü oynamayı bilmiyorlar. galatasaray golü bulduktan sonra da öne çıkmadı cluj. ikinci devrenin başına kadar. biraz çıktıklarında golü de buldular zaten ve yine kapandılar. çok tuhaf bir takım yahu.

    bu maç şunu net şekilde gösterdi ki; galatasaray aklını kullanarak, telaş yapmadan oynadığında sıradan takımları çok kolay yenebilir. ibb maçı ve cluj maçı kanıt.

    elbette fatih terim’in galatasaray’ı gerçek karakterine, saldıran, ısıran takım karakterine ilerleyen zamanda geçecektir. takımın uyum sorunu henüz bitmiş değil. dişliler tam verimle çalışmaya başladığında saldıran ve fakat aynı zamanda mantıklı bir galatasaray ortaya çıkacak. işte o zaman 96-2000 galatasaray’ından daha etkili bir takım olacak.

    dikkat ettim de, yazının burasına kadar kimseye çakmamışım. dün gece yazıya başladığımda herkese çakmıştım da sildim hepsini.
    ama pas geçmemem gereken tipler var. emre çolak’ı ilk 11 görünce takımı desteklemek desteklememek arasında kararsız kalan galatasaraylı, sana söylüyorum. defol git. başka takım falan da tutma. futboldan direkt uza, başka şeylerle ilgilen. aptal herif.

    üç gol atmış burak yılmaz’ın gol sevincine kafayı takan, sen de bir önceki paragraftakinin yanına, hadi koçum. uğraştırmayın beni.

    cluj’u geçtik diye havaya girmeye gerek yok. dandik bir takımı yendik. cluj’u yenmemiz değil, yenememiz haber değeri taşır. fakat, bu maç galatasaray’ın böyle dandik takımlarla aynı kefede olmadığının kanıtıdır, topçuya, hocaya, taraftara güven verir. galatasaray avrupa’nın süperstar takımlarından değilse de, ikinci kategori takımlarındandır ve bu takımlar her zaman bir üsttekileri tehdit ederler. şampiyonlar ligine katılmayı, bu ligde her sene gruptan çıkmayı başarma istikrarını sağlamak çok önemli.

    önümüzdeki maçlara bakalım.

    *
App Store'dan indirin Google Play'den alın