• 102
    galalatasaray adına enteresan geçen maç. zira tek tek baktığınızda vasatın altında kalan oyuncu sayısı 1 veya 2 yi geçmezken*; takım olarak bir türlü istediğini sahaya yansıtamayan bir oyun vardı sahada. hatta beni daha da şaşırtan; geçen hafta karla kaplı sahada topu havaya kaldırmadan; ısrarla yerden ayağa oynayan takım gitti, şu güzelim denizli zemininde sürekli uzun top yapan bir takım geldi bu maç. bu pasları elano, neill, arda verince sorun olmuyor da; bütün takım vurunca olmuyor yahu. ha diyeceğiz ki denizlispor pres yaparak bozdu bizi. evet doğrudur bozdular ama galatasaray oyun planını rakibe göre bozmamalı, aksine; yaptığı isabetli paslarla rakibin direncini kırmalıdır. bunu yapacak oyuncumuz olmaz anlarım ama bu kadroya yakışmadı o kadar şişirme top.
  • 103
    artık kabak tadı veren 'galip durumdayken laubali top oynama' özelliğimizin zirve yaptığı maçtır.galip duruma geçinc nedense takımımızda bir isteksizlik,bir umursamazlık baş gösteriyor.son pası yapmamakta ısrar ediyoruz,uygun pozisyonda şut çekmiyoruz vs vs.elimizi kolumuzu sallaya sallaya kazanmamız gerken maçı ıkınıp sıkılarak kazanmamız haklı olarak ümitsizlik yaratmaktadır.
  • 104
    maça dair notlar:
    -ayhan oyuna girdiği an 3. golü atma şansımız kalmadı, aldığı topu hem geç oyuna sokuyor hemde sürekli yan ve geri pas yapıyor.
    -emre çolak iyiydi fakat top rakipteyken takım 10 kişi oynuyordu. hiç adama basması yok, hep ileride.
    -caner sol bek oynamasın. uğur oynasın ama o oynamasın. çok boşluk bırakıyor o kanatta. sadece sol açıkta iş yapar caner.
    -elano ne hücumda ne defansta vardı. bütün yük mustafa sarp a kaldı.*
    -jo iyiydi. çıktığı hava toplarının neredeyse tamamını aldı. birebirlerde çok etkili fakat biraz güçsüz gibi.
    -neill bir kaç önemli pas hatasının haricinde çok iyiydi.*
    -leo. sana hiçbirşey demiyorum. eğer sezon sonu şampiyonluk giderse bunun sebebi leo yerine nonda yı takımdan göndermemiz olur. jo nun alternatifi yok. dos santos forvette oynayamaz. fiziği buna uygun değil.
    -arda sahanın en iyisiydi, giovani dos santos da girdikten sonra "bu çocukta iş var" dedirtti. ilerki haftalarda daha iyi olur.

    kısacası iyi oynamadık ama kazandık. haftaya bu oyun ve saha dizilişiyle kayserispor deplasmanında 3 puan biraz zor olur.
  • 105
    giovanniden ve jo dan mukemmel bir oyun beklemek kesinlikle hayalcilik olurdu.her ne kadar çok iyi oyuncular olsalarda uzun bir süreden beri maç yapmayan ikilinin oyunu bu civarda olabilirdi ancak buna rağmen ben jo'dan çok keyif aldım ve kumaşını gösterdi az çok.ama santosun solda oynayabileceğini düşünmüyorum ve açıkçası ilk maç olarak bana sadece aydın yılmaz kadar umut verebildi gerçi kendiside bunun farkında ve basın toplantısında bunu birkaç kere belirti.18 şubattaki atletico maçına kadar büyük ihtimallede hazır konuma gelemiyecek hazır duruma geldiğinde ise yeni bölgesine alışması bu sol açık ve ya forvet uzun zaman alıcak gibi duruyor.arda çok kötü bir oyun sergiledi bence bu akşam ve barışın kanatta oyun eski sabrinin performansını aratmadı sahada her an en iyiyi ve en kötüyü yapabilcek bir kapasite var kendisinde umarın keita en kısa zamanda ve eski performansı ile takıma katılır ve bize verdiği seyir zevkini kaldığı yerden izletmeye devam eder.
  • 107
    takım halinde ciddi anlamda kötü oynamamıza rağmen kazandığımız mücadele olmuştur. aslında tek tek futbolcularımızın performansına bakarsanız kötü oynayan bir oyuncu yoktu. herkes bir şekilde pozisyonunun gereği olan görevini yerine getirdi. burada problem takımın oynadığı oyunun kalbi olan orta saha kurgusuydu. bugünkü maçta orta sahamız mustafa-elano-emre çolak üçlüsünden oluşuyordu. bu üçlü tartışılabilir. kimisi çok yumuşak bulabilir bu üçlüyü, kimisi de "en ideal üçlümüz bu" da diyebilir. bana göre de ortadaki üçlü bu karakterde üçlü olmalıdır. yani bir defansif oyuncu(bu mehmet olur mustafa olur hatta barış da olabilir), 2 tane de ofansif oyuncu(elano,arda,emre çolak gibi...). eğer böyle teknik bir üçlüyle oynarsanız rakibe önde basmanız, savunmayı da öne çıkarmanız gerekir. çünkü eğer bu üçlüyle arkada beklerseniz gelen atakları karşılayamazsınız. işte o zaman yumuşak kalır orta saha. bugünkü hata da buydu. elano ve mustafa oyunu çok geride kabul ettiler ve denizlispor'un topla oynamasına izin verdiler. oysaki bu teknik orta sahayla oyunu oynaması gereken biz olmalıydık. hal böyle olunca topa sahip olmakta, oyun kurmakta ve pozisyon üretmekte zorlandık ve kısmen baskı bile yedik. neyseki yetenekli oyuncularımızla maçı kazandık ve bana göre çok önemli bir 3 puan yazdık.

    maç da öne çıkan isimlere gelirsek:

    lucas neill: ilk defa kendisini izleme şansı buldum. hamleleri ve ayağı gayet iyi. sadece birkaç zamanlama hatası yaptı ancak ben genel olarak performansını iyi buldum.

    emre çolak: aslında çok sırıtmadı orta sahada. tabi ki takımın devamlı oyuncusu olmaya hazır olduğunu söylemek zor ancak 2 sene içinde fiziğinin de gelişmesiyle ayağından top almak zor olacak. bir de oyun zekası çok iyi. pasları hep atılması gereken yere atıyor. hızlı düşünüyor. ilk golde topu jo'ya aktarmak istedi top geçmeyince hemen sağ kanada oynadı. bu kararı bir anda alması onun açısında çok olumlu. zira 32 yaşındaki ayhan abisi aynı pozisyonda ilk topu geçiremedikten sonra bir saat kendi etrafında döner karar veremez ve pozisyonu harcardı.

    arda turan: onun için söyleyecak çok bir şey yok aslında. en kötü oyunu bile belli bir standartın altına düşmüyor. topu ayağına aldığında hepimiz ekran başında rahatlıyoruz. ilk goldeki kafa vuruşu muazzamdı.

    giovani dos santos: öncelikle onun 20 yaşında olduğunu hatırlayalım. yani serdar eylik ve çetin güngör'den 1, emre çolak'tan ise 2 yaş büyük sadece. bu açıdan bakınca yaşıtlarına göre beklentimiz epey büyük kendisinden ama onun da futbolu yaşıtlarına göre aynı oranda büyük. bugün çok etkili olamadı ama hızlı driplingleri ve akıllı paslarıyla umut vadetti. 2. golde de katkısı vardı.

    jo: onu en sona bıraktım çünkü bugün kendisini çok beğendim. bugüne kadar ya hakan şükür gibi sırtı kaleye dönük top alan ve sağa sola top indiren forvetimiz oldu ya da milan baros gibi aralara koşu yapan, driplingle adam eksilten forvetlerimiz oldu. jo da ise bu 2 özellik de var. henüz 22 yaşında ve ben onu uzun yıllar forvetimizde görmek istiyorum.

    bir paragraf da rakip takıma ayıralım. açıkçası ben bugün denizlispor'u beklediğimden çok iyi buldum. ilk yarıdan sonra epey toparlanmışlar. mutlaka yükselişe geçeceklerdir ama bu yetecek mi bilmiyorum. sadece 7 puanları var ve hükmen haricinde hiç maç kazanamadılar. işleri çok zor.
  • 108
    pek sevgili sözlük, öncelikle arda'nın son dakikalardaki enfes ötesi hareketlerinin beynime mıhlandığınını belirtmek istiyorum. yürü be kaptan!

    şöyle ki, maça genel olarak baktığımızda aslında cidden ortada bir maçtı. zaman zaman biz ataklar geliştirdik zaman zaman denizli. öyle kapanmadı adamlar hakkını verelim, ofansif oynadılar. hele bi ara işi abarttılar, sağlı sollu ataklarla çullandılar üzerimize. üzülerek söylüyorum ki defansif zaaflarımız neille azalsa bile, bir transfer daha şartsavunma bölgemize. ali turan işi bir olsaydı, takımımız hem çok iyi bir stoper hem de aslan yürekli, gönülden has bir galatasaraylı kazanacaktı. inşallah olur diyor, ve en derin mevzu; kaleci'ye geçiyorum.
    hadi dedik, bu adam yıllarca la liga'da oynadı, atletico gibi bir takımda kalecilik yaptı. bu adam cidden "kötü" olsa yıllar boyu barınamaz ispanya ligi gibi bir ligte dedik. defans kötü, otoban gibi, rakip takım istediği gibi at koşturuyo, ondan bu kadar gol yiyo dedik, alışamadı zaar, olur böyle şeyler, zaman..zaman..zaman dedik..dedik, dedik ama yetti daa! demek ki olmuyor artık kardeşim! böyle bir şey olabilir mi ya? bu kadar ucuz gol yenir mi? rakip topa basıyo, az adamla yakalamış üryaa geliyo üstüne, daha bu adam kaleden çıkıp çıkmayacağını hesaplayamıyor. yüzüne bakıyorum, bir telaş, bir panik, her şeyi zamansız. en basit topa bile uzanamıyor. bence adamın sorunu: özgüven. yitirmiş kardeşim, yitirmiş bu adam özgüvenini. leo'dan bir halt olmaz diyorum. acilen aykut-ufuk ikilisi denenmeli. sadece ufuk derim ama daha toy biraz, öyle casillas örnekleri vermekle olmuyo, galatasaray real, tsl, la liga değil. zamanla alışacak, seneye banko kalecimiz olur. bu sene 2. kaleci olarak türkiye kupalarında ve ligin bazı maçlarında kesinlikle görev verilmeli. burgu makarna saçlım, burdan selam ederim sana.
    takıma yönelik son bir sözüm de şu olacak, farkındaysanız her şey iyi hoşta, gol atmakta çok sorun yaşıyoruz. biritici oyuncumuz yok, son paslarda başarılı olamıyoruz. kaleye kadar topu taşıyıp sonra çok aptalca top kayıları yapıyo ve sürekli kontrataklar yiyiyoruz.
    bilmiyorum sözlük ama en basitinden mesela jo-e.güngör değişikliği bile tuhaf geldi bana. rijkaard'a sonuna kadar güvenirim, inanırımi desteklerim o ayrı. ama ilginç olan galatasaray'ın skoru korumaya endeksli değişiklik yapması. hadi skor 4-1 olur, 5-1 olur amenna!
    ama skor daha 2-1, sürekli atak yiyoruz, leo saçma sapan işler yapıyo, ve sen, son oyuncu değişikliğini de skoru korumaya yönelik yapıp takıma defansif bir şekil veriyosun. ya allah korusun yeseydik gol, 2-2 olsaydı. oyuncu değiştirme hakkımızzda dolmuştu**

    öyle işte sevgili sözlük, bu değişikliğe bir anlam veremememe rağmen "vardır lan adamın bir bildiği,koskoca reykard o! denyo musun nesin, sen daha mı iyi bilcen hırbo" şeklinde kendime türlü serzenişlerde bulunmakla birlikte, yine de maçı kazandığımızdan dolayı sevindirik bir durumdayım.

    edit: evet elano-e.güngör değil, jo-e.güngör değişikliğiydi kastettiğim. bir yanlışlık oldu, olur öyle arada.
  • 109
    giovanni dos santos ve jo için tam kanı elde edemediğimiz maçtır ama aksine emre çolak konusunda gönlümüz müsterih olmuştur bu maç sayesinde. ayrıca bu sene düşmeyi garantileyen ikinci takım da sanırsam denizlispor olacaktır. hayır bana hiçbir şekilde koymaz da;

    türkiyenin en iyi zeminine sahip stad içinde futbol oynayan takımın düşmesi ve en efendi taraftar kitlesine sahip takımın düşmesi üzer açıkçası. denizlispor yönetiminin saha zemini konusunda brifing vermesi gerekir sanırsam diğer kulüplere. zaten olan da hakan kutlu'ya olur. yazık gencecik bir teknik direktör daha harcanacağının sinyallerini vermiştir. 9 maç ve sadece 1 puan. en çok ali ipek oturup düşünmeli bu durumu. braga,angelov,roberts gibi kaliteli yabancılara sahip olup bu kadar kötü oynamanın tüm faturası teknik direktöre yıkılmamalı sanki.

    galatasaray'dan çok denizlispor hakkında fikir edindiren maç olmuştur.
  • 110
    kötü oynayarak kazandığımız maçtır.. lakin bahsedildiği gibi şampiyonluğun yolu bu tip kötü oynadığın maçları da kazanmaktan geçiyor.. öncelikle şunu söylemek gerekirse uzun zamandır bu kadar kötü biğr galatasaray orta sahası ve takım savunması izlediğimi hatırlamıyorum.. bunda en büyük pay elano'nun geçen maçların aksine oynadığı bölge itibariyle savunma tarafında yapması gerekenleri yapmaması ve emre çolak'ın da fizik olarak yetersizliğinden dolayı mustafa'nın koca orta sahayı tek başına toparlamaya çalışmasından kaynaklanıyor..

    ayrıca bu maç bir teknik direktörün oyuna ne enli katkı yapabileceğini de göstermiş oldu, önce aksayan emre çolak yerine gio'yu alıp arda'yı forvet arkasına kaydırdı rijkaard, ardından bugün pek gününde olmayan elano yerine ayhan'ı aldı ki o dakikadan sonra 60 dakika boyunca orta sahamızda inanılmaz boşluklar bulan denizlispor bir daha bu tip boşluklar bulamadı ve en son da sol bek oynadığını unutup sol açık gibi 2 pozisyon üst üste gidip dönmeyen ve etkili kontralar yediğimiz caner'in bölgesine bir önlem almak için emre güngör'ü sahaya sürdü.. eğer hücumda birazcık dikkatli olabilseydik, 70'den sonra farkı daha da arttırabilirdik.. umarım, gelecek hafta kayseri maçında bugün oynadığımız oyunu oynamayız çünkü kayseri denizli'ye pek benzemez..

    şahsen, takımımız adına maçın kare ası: arda turan, mustafa sarp, barış özbek, lucas neill..
  • 112
    yeni transferler jo ve giovani oyun anlamında daha tam olarak uyum sağlayamamış gibi görünse de * asıl uyumu arkadaşlık olarak yakalamışlardır. jo nun golünden sonra biraraya gelen futbolcular oluşturdukları o küçük dairenin içinden büyük bir enerji yayıyorlardı. hepsinin gözlerinin içi gülüyordu. bilmiyorum belki ben bu konuda biraz fazla romantik yaklaşıyorum ama;
    *tanım: birbirini gerçekten çok seven arkadaşların yardımlaşarak kazandığı maçtır.
  • 113
    öncelikle, ben galatasarayımız'ın bu maça kafası rahat şekilde çıktığına inanmıyorum. geçen haftadan beri estirilen "fener sivas gibi bi deplasmana 5 eksikle gidecek, şimdi baktığın zaman, sivas bu ligin rererörö..." havası eminim en çok galatasaray'lı oyuncuların sinirini bozmuştur. eğer bu hafta fener'in maçı ankaraspor'la olsaydı; fener'in puan kaybedeceği ümidine kapılabilirdik, ama maç sivas'la...

    haftaya oynanacak kritik bir kayserispor maçı öncesi, zaten lokum gibi fikstür çekmiş olan rakibin puan alacağı garanti iken; ne akıllı ne de teknik oynayabilen "dirençli" bir rakiple deplasmandayız. yutması kolay görünen demir bi leblebi... maçtan önce (bkz: i have a bad feeling about this) diye bakınız versem mi diye düşündüm; totem gereği yazmadım.

    emre çolak sahada. e iyi, eyvallah... belki ben olsam ikinci yarı falan düşünürdüm ama, neyse; sarı kart gördüğü dakikaya kadar "yeter lan; çocuk muamelesi yapmayın bana!!!" der gibi bi futbol oynadı "çocuk" ... bi miktar risk alındı tabi ama; 3 puanla birlikte, emre de kesin olarak kazanılmış oldu. bundan sonrası performansın üstüne koya koya yükselme süreci.

    golü bulduğumuz 19. dakika öncesinde lucas neill'in bizi 2 farklı mağlup duruma düşmekten kurtardığını söyleyebilirim; savunmayla ilgili tüm sorunlar çözülmüş değil ama en azından savunma arasına/gerisine atılan paslarla ilgili artık daha rahatım, aranan kesici bulundu. savunmanın ve sahanın en iyileri uğur uçar ve lucas neill, güzel oyunlarını birer nazar boncuğuyla süslediler; her fırsatta kademeye girişlerini övdüğüm uğur'un kademe hatası gol olup 3 puanı riske attı, neill'in hatalı pası ise maçı gümüş tepside rakibe ikram edecekti ki, şans o an bizden yana durdu...

    neill'in ya da emre güngör'ün varlığının avantajı, yanında çabuk bir adam varken servet çetin'in daha derli toplu oynaması. artık "lan bak adam nasıl oynuyor, ben de kasayım; ayıp olmasın..." mı diyor nedir; ikinci yarı baya sanki asıl işi kesicilikmiş gibi oynadı yılların "tank" servet'i... defansif yönünün zayıflığından bahsede ede dilimde istenmeyen tüy sorununa yol açan caner erkin sol beke daha alışık gibi oynadı, eyvallah. fakat gelişigüzel ayak koyduğu toplar rakipte kalınca(ki genelde öyle oldu) ikinci hamleyi yapamadı; hababam kontra yedik. yani rakipte şu box to box tabir edilen oyunculardan bir tane olsa, caner'in kaptırdığı toplardan farklı mağlubiyet yaşayabilirdik.

    bak sözlük; franco'nun golde hatası yok diyemem, ama o topun o kadar uzun süre dolaşmasına sebebiyet veren savunmanın hatası daha büyük bence. tamam, kapattığın köşeden gol yersen, maç sonunda da zılgıtı yersin hocadan. ama penaltı noktası üstünde, kaleye sırtı dönük ve 3 savunmacımızın arasında yalnız kalmış bi adam o topu nasıl kanada çıkarabilir? sonrası malum işte; nedense leo'nun çıkıp topu alacağı gibi çılgın bir fikre kapılan uğur, markajı gevşek tuttu ve adamı kaçırdı. güzel koşu yapmıştı ama herif... leo franco ile ilgili şunu söylemek gerekir; ilk yarıda yediği gollerin çoğu zor pozisyonlardı ve hepsini kurtarmasını bekleyemezdik, tamam. ama en azından 1-2 tanesini kurtarması bir mucize sayılmazdı ve puan durumuna çok yansımasa da; önünde oynayan savunmaya güven verir, şu tedirgin görüntüsünü biraz silerdi. buna tamamen katılıyorum. ama leo franco'nun ileri çıkışlarını da çok beğeniyorum. ligin ilk yarısı boyunca sanki çok çabuk pozisyon alabiliyorlarmış gibi ceza sahasının 15-20 metre ötesine yerleşen savunmanın arasına atılan topların birçoğunu iyi zamanlamayla çıkarak uzaklaştırdı ve fazla göze batmasa da, maç kurtardı adam. ufuk ceylan ya da aykut erçetin oynasa, belki ist. belediye, manisa, eskişehir gibi maçlardan "mucizevi kurtarışlar" sayesinde 3 puan alınabilir; fakat trabzonspor, beşiktaş, gençlerbirliği maçları da kaybedilebilirdi... bu varsayım tabi sadece; ama leo'nun takıma yaptığı katkı az da olsa, "hiç" değil. fakat leo'cum; şu geri pasları çabuk uzaklaştırma olayına biraz dikkat etsek? bak geçen antep maçında da neill'i zıbarttın daha ilk günden? o soğukta surata yenen top ne biçim yapar biliyon mu sen, hiç mi vicdanın yok lan? gerçi itiraf edeyim; bu akşam topu uzaklaştırma bahanesiyle youla'nın götünü pancar gibi kızarttığında, içimin yağları bi miktar erimedi değil...

    orta alanda çok top kaptırdık. mustafa sarp'ın varını yoğunu pres yapmaya atadığını görüyoruz, ama biraz zamanlama sorunu var. mustafa'nın yaptığı tip pres ile ancak, rakibin ani atak sırasında pas atacak kimse bulamadığı pozisyonlarda top kazanılabiliyor; bilinçli gelişen kontrataklarda zamanlama hatalarımız yüzünden rakip kolay geçiyor. sezon başından beri yediğimiz gollerin yarısından fazlası kontratak, şu orta sahamızın kolaylıkla hızlı geçilmesi problemini çözmemiz lazım. istersen stoperde puyol - marquez ikilisini oynat; umrumda değil. eğer rakibe orta alanda bu kadar az direnç gösterip ilk ciddi direnişini de ceza sahası önünde stoperlerinle gerçekleştirirsen; kocaelispor'dan minimum 2 gol yersin. önemli olan atakların kalitesinden, organizasyonundan, sofistike olmasından çok; sayısı aslında. çünkü en iyiler bile 5 pozisyonun birinde hata yapar ve orta sahada ne kadar az direnç, ceza sahanda o kadar çok pozisyon demektir. elano blumer sırf şu uzun pasları için bile sahada olmalı. bu akşam emre çolak'ın fizik olarak kendisinden daha güçlü olan savunmanın arasında kaybolması sebebiyle ne orta saha, ne de forvet arkası; melez bi pozisyonda oynadı elano... kendi işine konsantre olabileceği bir ilk 11 ile daha iyi oynayacağına inanıyorum; ama şu frikikleri yerden yollamasın artık. bak zemin de güzel, köşeye kavisli bi çakıver; gözlerimiz şenlensin...

    bu barış özbek kötü bir oyuncu değil abi, ama ön libero bu. mustafa'yı çok sevsem de barış-elano ikilisini tercih ederim ön liberoda. hücum hattında da rakibe etkili pres yapabilen, yani presten anladığı tek şey alan daraltmak olmayan bir oyuncuya sahip olmak avantajdır; arda turan ve barış özbek hücum hattında oynadığı sürece, rakibin hücuma çıkarken top kaptırması ihtimali her zaman mevcut. böyle de bir avantajı var barış'ın sağ açık oynamasının, ama kontrataklara karşı dirençsizliğimize getirilebilecek tek çözüm de barış bence... zaten abdul kader keita varken kimse de barış'ı düşünmüyordur sağ açıkta; benimkisi de hariçten gazel işte...

    bu arda 10 numarayı sevdi aslında lan, yani kaptanlık ayrı mevzu tabi de; sahanın her tarafında gezgin oynaması daha hayırlı bence sadece kanat oyuncusu olmasından. çünkü arda'nın kaptırdığı toplar asla hızlı hücum olarak kalemize dönmüyor, arda topu kaptırdığı rakibine pres yapıp savunmasına zaman kazandırıyor. geçen galatasaray tv'deki röportajında şut çalıştığını söylemişti, başka da eksiği kalmadı zaten; biraz daha iyi uzun şutlar çekebilse arda turan paha biçilmez bir futbolcu olur.

    jo alves'i cska'da oynadığı dönemden beri severim,orada izlememiş olsam; bu maçtaki performansı sebebiyle bi miktar tırsabilirdim. yani iyi oynadı tabi, taraftarı da baya sevdi; ama bu akşamki performansı pek target man oynayan bi santrafordan çok, ikinci forvet oynayan, orta sahadan ilerlemeyi seven bi ikinci forvete benziyordu. eğer bu maçı izleyip böyle düşünen kimse varsa; rahat olsun, target man'in allahı bu herif, bulur kendini...

    giovani dos santos sırf boy göstersin diye alınmadı sahaya, kart gördüğü andan itibaren morali bozulan emre çolak'ın iyice sahadan silinmesinin akabinde hücumu canlandırması gerekiyordu. gio'yu, jo'yu tanıdığım kadar iyi tanımam; ama topsuz alanı iyi bildiğini gördüm. denizlispor ölümüne hücum ederken geride bıraktığı boşlukları iyi değerlendirdi ama istediği pasları ya alamadı, ya da pas zamanlamaları kötüydü; ayrıca atması gereken bazı pasları da kendisi atamadı. tamam; 60 küsür metre dribling iyi güzel de, son pası da yapsa asistle başlayacaktı galatasaray kariyerine.

    jo alves - emre güngör değişikliği, "ofansif" bir değişikliktir; rıdvan'ı severim, size bi' şey olmaya... atletico madrid eşleşmesinde kullanabileceğimiz, keita dışında, tek forvet gio; ufak ufak santrafora alışması gerekiyordu. bu değişiklikle dizilişte herhangi bir defansifleşme ya da değişiklik olmamıştır; sadece oyuncuların yeri değişmiştir. oyundan çıkan jo alves'in yerine gio santrafora, bek oynadığı sürece dişe dokunur bir iş yapamayacak olan caner sol açığa, defansif yönü kuvvetli olan uğur sol beke ve son olarak da oyuna yeni giren emre güngör de daha önceden birkaç kez oynadığı sağ beke geçti. belki denilebilir ki "neden sağ bekte o mevkiyi daha iyi bilen neill ve stoperde asıl mevkisi stoper olan emre güngör değil?". fena bi soru değil; ama o dakikaya kadar savunmanın sigortası olmuş neill'in yerini değiştirmek ve maçı tamamlayabileceği kesin olmayan emre güngör'ü oraya koymak, hele maç 2-1 iken, macera aramak olacaktır.

    kritik viraj alınmıştır. daha rahat kafayla çıkılacak olan kayserispor maçı, kolay maç olmasa da, bundan daha rahat geçecektir; rahat kafayla oynayan galatasaray, taraftarının kanser riskini %30'a varan oranlarda düşürecektir...

    unutulan edit: elano blumer - ayhan akman değişikliğini anlamamı beklemeyin, anlatmaya kalkışmayın; kalbinizi kırarım!

    unutulan bir diğer edit: giovani dos santos'un hedef santrafor/target man olmadığını yazmayı unutmuşum.
  • 117
    2-3 haftadır caner erkin'in futbol hayatını bitirmeye yönelik hunharca müdahaleler görüyorduk, bu maçta devam etti ve beni cinnet haline soktu. arkadaşlar ben mi taraflı gözle izliyorum yoksa bir görmezden geliş mi var. son 4 maçımızda 15'i aşkın sakatlamaya yönelik hareket saydım. ve bunların hepsi cezasız kaldı. bırakın kırmızıyı sarı bile göstermedi hakemler. nedir yani ''sakatlanıyor mu acaba'' diye deney mi yapılıyor bizim oyuncularımıza. çok büyük isyanım var... bu böyle gitmez, gidemez. en azından benim için...
App Store'dan indirin Google Play'den alın