• 104
    teknik direktör frank rijkaard'ın çalıştırdığı galatasaray sahaya de santcis sabri insua emre güngör gökhan cana ayhan misimovic arda keita baros ilk 11'i ile çıktığı karşılaşma olsaydı eğer, skor muhtemelen tersi olurdu. ya da berabere bittiği için rijkaard'ın sisteminde 2 yönlü ortasaha oyuncusunun önemini tartışıp şu keşke bizde olsa derdik. ama beraberliğe üzülürdük. şimdi yenilgiyi kabulleniyoruz. beşiktaş'ın 11'i ile bizimkinin arasındaki kalite farkının yansıması oldu bu maç doğrudan. hatta bütün sezon.
  • 108
    beşiktaş – galatasaray : 2-0 dertler benim olsun

    bu sezon maç için attığım başlıklara bak, “fesupanallah” , “dertler benim olsun”. sezonun nasıl geçtiğini özetliyor.

    galatasaray, son aylarda olduğu gibi yine fena oynamadı. ama yine yenildi. kader mi? pek sayılmaz. özgüven diye diye dilimde tüy bitti. niye biliyor musunuz, bu futbolcular bu kadar da kötü olamaz. kalite çok iyi olmayabilir ama bu kadar da kötü değil. bu net.
    bu takımın özgüveni sezon başından beri yok. bak “sezon başından beri” diyorum, buna dikkat edin. bundan sorumlu olanlar sezon başında bu takımdan sorumlu olanlar. ilk sekiz haftayı unutup da sonrakilere sallayıp durmayın sadece. bak “sadece” diyorum, buna da dikkat edin. neyse, arıza çıkıyor bu konulara değinince, hiç uğraşamıycam bu saatten sonra.
    bu özgüven mevzusu her maçta yenen ilk golden sonra dağılan takımdan belli. belli değil mi? değil diyorsanız boşuna okumayın bu yazıları, sizi sadece sinirlendirir çünkü yazdıklarım.
    maç başında çok umutsuzdum kadroyu görünce. bülent ünder’in, maç başı para alan yerli futbolcuları, kıyak olsun diye kadroya almış olabileceğini bile düşünüyorum doğrusu. hiç yadırganacak bir şey yok bunda. eski zaman usulü bir tavırdır bu. eskiden paralar garanti olup da primler için yapılırdı. son dakikada oyuncu değişikliği hem zaman geçirmek hem de sevilen ve genellikle eski futbolcu tam prim alsın diye yapılırdı.
    bilmeyenlere bir daha anlatayım. ilk 11 tam prim alır, yedekler yarım prim alır. yedek kaleci tam prim alır. oyuna giren yedekler de tam prim alır. bu sistem bir çok takımda hala devam etmektedir. galatasaray’da bu sistem fatih terim dönemine kadar devam etti. fatih hoca, performansa göre prim sistemini getirdi de bu enayi sistemden kurtulduk. fatih hoca, kulübe kimin ne kadar prim alacağını söylerdi. hoca sadece sahadakine bakar diyen ulemalar bir daha düşünsün bu konuyu. hoca bir takımdaki her şeye hakim olmalı, her şeye karışmalıdır. ceo diyorum ya, kesinlikle haklıyım. alex ferguson yapınca iyi biz galatasaray’da isteyince kötü, yok ya !
    takımın genel durumuyla bazı oyuncuların bireysel durumlarını karıştırmamak lazım. mesela mustafa sarp. iyi bir takımda sırıtmayabilir ama kötü bir takımda iyice yerin dibine batıyor. ilk devre bir tane topa vurdu top baros’a çarptı, sanki adamın göbek deliğinden geçirecek. bir de baros’a kızdı. ulan sen baros’a daha önce pas versen böyle bir enayilik olmayacaktı. ikinci devre simao topla ceza sahasına girerken topu simao’nun üstüne vurdu. sarp’tan yine bir göbek deliği fantezisi. top gitti ikinci gol oldu.

    2-0 iyi sonuç. maç başında çok daha fena şeyler bekliyordum. gerçi verdiğimiz pozisyonlar gol olsaydı haklı çıkabilirdim, haksız çıkmak daha iyi.

    son sözüm deplasmana giden galatasaraylılara. sizinle gurur duyuyorum be. helal olsun. bazıları kendi sahamızda maça gitmeyi bile gereksiz görürken, bir şey ifade etmediğini savunurken, takım bu haldeyken oraya gitmek için nasıl bir kafa, nasıl bir sevgi lazım. hepinizin alınlarından öpüyorum. oğlum, kızım yaşında demiyorum çünkü hem oğlum hem kızım yaşında olanlar var orada. helal olsun size.
  • 109
    sezon başı ne güzel başlamıştı oysa. bir tarafta tüpçü'nün, guti'li, karizma'lı ,başında şuster olan uzay takımı. bir tarafta seramikçi'nin, koskoca reykart'lı, misimoviç, cana takviyeli büyük galatasaray'ı. ve bu iki takım adı derbi olan, bitime 4 maç kala oynanan maça çıkıyorlar. fenerbahçeli olanların bile ilgilenmediği bir derbi işte. derbiyi oynayan bizim takım, iki hocası kovulmuş, sonrasında hoca diye bir çapulcuya emanet edilmiş, başkanı derdest olmuş bir enkaz olarak inönü'ye çıkmış.

    kale sırayla, bu sefer golü gelmiş olan kaleci, saçı tokalı, olanca sakin ve soğukkanlılığıyla geviş getiren aykut. serkan, zan, servet, çağlar savunması bugün bank asya liginde sıradan bir takımın savunması bile değil. bu savunmayla erkekse barcelona oynasın görelim. bülent hocam daha ne yapsın. yabancılar kapacağına varsın bizimkiler bölüşsün parsayı. ben olsam ben de onları oynatırım. pino'dan, cana'dan, insua'dan bana ne fayda var. yarın ihtiyarladığımda servet'in kapısını çalsa yardım etmez mi? eder, gökhan'da, serkan'da bu 45 senelik çömez abilerini açıkta bırakmazlar.

    hepiniz bilirsiniz, mustafa sarp'ın düşmanıyım. ama hakkını vermem lazım, bu maçta seyrettiğim en iyi oyununu oynadı. kendisi futbolcu olmadığından, 2 senede ilk defa benim gözüme ancak kötü bir futbolcu olarak görünebildi. artık mustafa sarp'ın arkasındayım. oynatmazlar ya, oynatırlarsa son 3 maçını doya doya oynasın, benden helal olsun.

    biri var ki yazık oldu. ayhan akman, o şampiyon olduğumuz sivas maçından sonraki en büyük futbolunu oynadı. benim babam komadaydı, gün sayıyorduk evde, birden dirildi bir günü çok sıhhatli geçirmişti. acaba ayhan'ınki de böyle bir diriliş maçı mı? babam ertesi gün öldü. golü yiyene kadar, hayranlıkla izledim kendisini, ama çok geç artık eski kaptan. bir önceki paragrafı işgal eden yaratık olmasaydı, inan ömrünü en az 2 sene daha uzatırdın bu takımda.

    baros'u görür gibi oldum ben en uçta. futbolcudan çok sıçana benziyordu. 3 maç sonra olmayacak adam, topu ayağına sürmedi. ofsayt ve sarı kart krallığı bu kadar az oynamasına rağmen onun. oynayamayınca da pislik yüzü ortaya çıkıyor.

    arda'ya acıyorum bu takımda. keşke iyileşmeseydi, şu takımda, içler acısı durumda insan nasıl top oynayabilir?

    aslına bakarsak yüz yılın en kötü kadrosu, beklemediğim kadar iyi futbol oynadı. bir ara 10-15 pasa çıktılar. gol de bas bas bağırıyor ben geliyorum önlem alın diye. 2 defa gök tanrı yardım etti. baştan söyledik ya, takımın, hocası yok, başkanı yok, gelecek korkusu hakim, futbolcular kötü, eller ayaklar felç geçiriyor. bereket beşiktaş bizden bile kötü. mucize 2-0 olunca topa basıp, tabelayı korudular. bizim çapulcu, 2-0 yenik takıma hakan balta'yı sokuyor, hakan balta durumu 5 dakikada 2-2 ye getiremeyince de kovduğu, arkasından emirle geri aldığı pino'yu alıyor. tercüman marifetiyle taktiğini veriyor.'' hadi kolombiyalı pino, seni affettim git şu 5 dakikada beşiktaş'ın işini bitir'' sonrasını musa çözen gösterdi zaten.

    bitmiş bir iş, sinmiş bir kulübe, çökmüş iki hoca, koskoca bir leş.

    büyük galatasaray'ın son hali, ulu bir ölü.

    ve bütün bu kepazeliği seyreden, yazan, zapta geçiren, bitik bir galatasaraylı,
  • 111
    içim acıyor, midem bulanıyor artık galatasaray maçlarında resmen. mağlubiyetlerden falan değil ama, yanlış anlaşılmasın. gerçekten skor falan umurumda değil, kimsenin galatasaray'ı düşünmüyor olması canımı acıtan nokta. bu maçtan sonra, artık bülent ünder'in galatasaraylı olduğuna da zerre kadar inanmıyorum, kusura bakma bülent hocam.

    maçtan önce, bülent ünder'in sahaya süreceği kadroya oranla maçın beklenilenin aksine zevkli geçeceğini düşünüyordum fakat ilk 11'lerin açıklanmasından sonra maç başlamadan önce maçın sonunda alınacak mağlubiyeti görmek zor değildi.

    deneme tahtasına döndü galatasaray kalesi. bi zapata oynuyor, bi ufuk, şimdi de, kaç maçtır oynamayan aykut bir anda derbide sahaya çıkıyor enteresan bir şekilde. fakat kale mevkisinin bu kadar değişmesine rağmen kalan kişilerde herhangi bir değişiklik yok, aynı tas aynı hamam devam. servet oynuyor, bobo'nun yanındaki koltuktan sinema bileti almış gibi her topu izliyor. keza gökhan zan. mustafa sarp zaten bülent ünder'in değişilmez adamı, yine ilk 11'de. sonra mustafa sarp çıkıyor, yerine hakan balta giriyor. culio çıkıp kolombiyalı(!) pino giriyor falan.

    ama bir de karşı tarafa bakıyorsun, tayfur havutçu'ya. gayet ideal bir kadroyla sahaya çıkıyor, yabancı düşmanlığı falan yok, sonra 2 tane gence, rıdvanla onur'a şans tanıyor derbide, beşiktaş'ın geleceğini düşünerekten. olması gereken de bu değil mi? ama bizde nerede galatasaray'ın geleceğini düşünenler. yönetiminin, kulübü mahkemeye verdiği bir galatasaray var iken ortada..

    kalan maçlarda da bu isimler oynasın, iyice kazınsınlar hafızalara da, hiç bir zaman unutmayalım bu isimleri..

    kara günlerin içinden güneş doğacak ansızın üstümüze, dayan galatasaray..

    http://jaimelesport.blogspot.com/...2-0-galatasaray.html
  • 113
    maç sırasında deplasman tribününde olan galatasaraylıların, protesto amacıyla tribünü terk etmek istemeleri sırasında, beşiktaş taraftarlarının yaptığı tezahüratın* videosu facebook da vs twitter da paylaşılıp duruyor malumunuz.
    o protestonun, bjk malubiyeti ile sınırlı olduğunu düşünmeleri ve bunu üzerlerine alınmaları gerçekten çok gülünç. sen kimsin de bize iki gol attın diye takımıma sırtımı dönüp gideceğim ben? galatasaray'ın derdi ne zaman beşiktaş oldu da şimdi olsun?
  • 114
    arena yetmiyormuş gibi bide inönü'de seyrettik takımı. inönü güzel deplasman tabi, girişi çıkışı vs. fena da değildik ilk yarıda, sonra 30 saniyede maçı verdik. halı saha takımı öyle maç vermezdi.

    neyse biri daha gitti kaldı 3. onları da atlatalım da bitsin şu sene.

    ha bu arada beşiktaş tribünü ölmüş ağlayanı yok. ilk yarı biterken o kadar "sarı" dedik karşı tribünden de kimse çıkıp kırmızı demedi.

    bide ölen futbolcularına tezahürat ederken küfür yemek de ayıca ilginçti.
  • 116
    ilk 11de maça çıkan bir çok oyuncumuzun oraya çıkıp oynadığı için para aldığı maçlardan sadece biridir. o parçalı formayı giymiş kişilerin dünkü maçta oynadıkları için aldığı parayı kazanmaya biz 4-5 ay sabah 9 akşam 5 g.tümüzü yırtıyoruz.

    o parçalı formayı giyen kişiler dün 16. mağlubiyetlerini aldılar...31. maçta 16. mağlubiyet..

    o mustafa sarpın top kontrol ederkenki debelenmesini izlemek için verdiğimiz bi ton para var ya lig tvye veya gittiğimiz kafeye..işte o para mustafa sarpın cebine giriyor dönüp dolaşıp..

    (bkz: bilgin gökberk gibi yazı yazmak)
  • 117
    arda turan ve milan baroş dışında, kalifiye oyuncumuz yok denecek kadar azken. karşıda ise simao, querasma, fernandes, bobo, kalede rüştü ve guti ki kötü gününde olan bir guti varken alınan skor çokta acayip olmadı. beşiktaş biraz daha çekinerek başlamıştı bunun sebebi de, tamamen galatasaray formasının büyüklüğüdüydü ama futbolun katlili futbolcuları bağırımıza bastığımız için gayet temiz bir mağlubiyet oldu. hakkını yememek lazım ayhan akman elinden gelenden fazlasını yaptı gayet iyi bir maç çıkardı.

    bülent ünder, kazım hiç bir şey yapmazken oyundan çıkarmayıp 80 de pinoyu oyuna alması, bir teknik direktörün oyunu önceden okuması bakımından çok önemliydi. ama bülen hocaya sormak lazım, sağ bekin yok neil'ın ülkesine gitmesine neden izin veriyorsun. önlibero diye mustafa sarp diye bir adam var türkiye dışında hiç bir yerde bu düzeyde futbol oynayamaz ki bu adam için lorik cana'yı 18'e bile almıyorsun. kısacası galatasaray forması beşiktaşa daha fazla korku vermişti ilk yarının çoğunluğu bunu gösterdi ama başka bir şeylerde gerekli.
  • 121
    galatasaray'ın dibe vurduğu maç. dibe ne kadar çabuk vurursan o kadar hızlı yükselişe geçersiniz derler. bu maçla alınan yenilgiyle 31 haftada 16 mağlubiyet alarak ligde on dördüncü sıraya gerilemiştik. yani küme düşme hattıyla aramızda sadece on beşinci takım bulunmaktaydı. gerçekten korkunçtu. ama 2010-11'de o facia gibi geçen sezonda nihayet dibe vurduğumuz andı bu maçın sonu. yani kabus bitmişti nihayet. bundan sonra arınmak ve küllerinden yeniden doğmak için verilmiş bir imkanı hiç ıskalamadan kullanan galatasaray, öyle bir yükselişe geçmiştir ki, bugün hala daha o yükseliş gücünü muhafaza etmektedir. mayıs 2011'e on dördüncü sıraya gerileyerek giriş yapan bir takım, mayıs 2012'de şampiyonluk için gün sayıyor, mayıs 2013'te ise şampiyonlar ligi'nde çeyrek finalde karşılaştığı real madrid maçlarının keyfini yaşıyor, hakem hataları olmasa yarı finaldeydik diyerek bir yandan da üst üste ikinci şampiyonluğun sefasını sürmeye hazırlanıyordu. nereden, nereye.
  • 122
    maç bitmeden maçtan çıktığım tek derbi macidir. mağlubiyet değil acz içindeki takım çok üzmüştü. tribün hayatimda ise 2 kere deplasman maçında, maç bitmeden tribünü terk edip çıktım. her iki maçta bu lanet sezondaydi. biri bu maç diğeri ise 2-0 biten bursaspor deplasmaniydi. orta sahadan yaklaşık 60 metreden gol yiyip çaresizce top bile yapamayan takıma cok kızip 70. dk olmadan çıkmıştık.
  • 123
    30 nisan 2023 beşiktaş galatasaray maçı'ndan tam 12 yıl önce oynanmış olan karşılaşma. süper lig 2010-2011 sezonu'nu son derece kötü geçiren iddiasız beşiktaş ve berbat geçiren bir galatasaray arasında oynanmış, 2 dakika içerisinde bulduğu üst üste 2 golle, maçı 2-0 beşiktaş kazanmıştı. bu karşılaşmadan sonra ise, 4,5 yıl boyunca yani 10 lig maçı üst üste beşiktaş, galatasaray'ı yenememişti.
App Store'dan indirin Google Play'den alın