• 108
    beşiktaş – galatasaray : 2-0 dertler benim olsun

    bu sezon maç için attığım başlıklara bak, “fesupanallah” , “dertler benim olsun”. sezonun nasıl geçtiğini özetliyor.

    galatasaray, son aylarda olduğu gibi yine fena oynamadı. ama yine yenildi. kader mi? pek sayılmaz. özgüven diye diye dilimde tüy bitti. niye biliyor musunuz, bu futbolcular bu kadar da kötü olamaz. kalite çok iyi olmayabilir ama bu kadar da kötü değil. bu net.
    bu takımın özgüveni sezon başından beri yok. bak “sezon başından beri” diyorum, buna dikkat edin. bundan sorumlu olanlar sezon başında bu takımdan sorumlu olanlar. ilk sekiz haftayı unutup da sonrakilere sallayıp durmayın sadece. bak “sadece” diyorum, buna da dikkat edin. neyse, arıza çıkıyor bu konulara değinince, hiç uğraşamıycam bu saatten sonra.
    bu özgüven mevzusu her maçta yenen ilk golden sonra dağılan takımdan belli. belli değil mi? değil diyorsanız boşuna okumayın bu yazıları, sizi sadece sinirlendirir çünkü yazdıklarım.
    maç başında çok umutsuzdum kadroyu görünce. bülent ünder’in, maç başı para alan yerli futbolcuları, kıyak olsun diye kadroya almış olabileceğini bile düşünüyorum doğrusu. hiç yadırganacak bir şey yok bunda. eski zaman usulü bir tavırdır bu. eskiden paralar garanti olup da primler için yapılırdı. son dakikada oyuncu değişikliği hem zaman geçirmek hem de sevilen ve genellikle eski futbolcu tam prim alsın diye yapılırdı.
    bilmeyenlere bir daha anlatayım. ilk 11 tam prim alır, yedekler yarım prim alır. yedek kaleci tam prim alır. oyuna giren yedekler de tam prim alır. bu sistem bir çok takımda hala devam etmektedir. galatasaray’da bu sistem fatih terim dönemine kadar devam etti. fatih hoca, performansa göre prim sistemini getirdi de bu enayi sistemden kurtulduk. fatih hoca, kulübe kimin ne kadar prim alacağını söylerdi. hoca sadece sahadakine bakar diyen ulemalar bir daha düşünsün bu konuyu. hoca bir takımdaki her şeye hakim olmalı, her şeye karışmalıdır. ceo diyorum ya, kesinlikle haklıyım. alex ferguson yapınca iyi biz galatasaray’da isteyince kötü, yok ya !
    takımın genel durumuyla bazı oyuncuların bireysel durumlarını karıştırmamak lazım. mesela mustafa sarp. iyi bir takımda sırıtmayabilir ama kötü bir takımda iyice yerin dibine batıyor. ilk devre bir tane topa vurdu top baros’a çarptı, sanki adamın göbek deliğinden geçirecek. bir de baros’a kızdı. ulan sen baros’a daha önce pas versen böyle bir enayilik olmayacaktı. ikinci devre simao topla ceza sahasına girerken topu simao’nun üstüne vurdu. sarp’tan yine bir göbek deliği fantezisi. top gitti ikinci gol oldu.

    2-0 iyi sonuç. maç başında çok daha fena şeyler bekliyordum. gerçi verdiğimiz pozisyonlar gol olsaydı haklı çıkabilirdim, haksız çıkmak daha iyi.

    son sözüm deplasmana giden galatasaraylılara. sizinle gurur duyuyorum be. helal olsun. bazıları kendi sahamızda maça gitmeyi bile gereksiz görürken, bir şey ifade etmediğini savunurken, takım bu haldeyken oraya gitmek için nasıl bir kafa, nasıl bir sevgi lazım. hepinizin alınlarından öpüyorum. oğlum, kızım yaşında demiyorum çünkü hem oğlum hem kızım yaşında olanlar var orada. helal olsun size.
App Store'dan indirin Google Play'den alın