• 182
    maçkoskop
    kadro:
    muslera (üşüdü top gelmedi)
    ?
    aboo (o da gol attığı için)
    3
    76(yok hükmünde benim için)
    10
    gökhan( topun canı olsa küfür eder)
    1
    hakan balta(oynarken acı çekiyor)
    1
    selçuk(dibe doğru yürüyüşe devam)
    -2
    melo(takımın tek iyi futbolcusu)
    5
    aydın(q7 de 7 numara bu da, acı çekiyoruz)
    -3
    riera(futbolcu dersek dayak yeriz)
    -7
    sercan(bu takımda her zaman oynar)
    5
    baros(tek forvet, gol pozisyonu yok)
    -2

    takımın attığı tek şutun gol olması
    -
    zurnanin zirt dediği an:
    varil:
    riera; varilliği bırakacak gibi görünmüyor, bu güne kadar seyrettiğim en kötü açıklardan biri. şu zamanda, futbolun bu kadar para ettiği dönemde bu kadar 5 para etmez adamı bulmak, oynatmak için ordinaryus profesör falan olmak lazım.
    -
    gladyatör:
    sonradan oyuna giren emre çolak; yanlış anlaşılmasın iyi oynadığı falan yok. bu kadar kötü futbolun oynandığı, tek bir organize atağın olmadığı, iki pası yapabilecek kalitede oyuncunun bulunmadığı maçta, bir iki çalım attığı, atmaya kalktığı için.
    -
    borozanci:
    halis özkayha; maç o kadar kötü ki, hakem bu maçı evinden bile yönetebilirdi. oynanan oyun futbol olmadığı için, maçı yöneten borazancının da hakem olmasına gerek yoktu.

    bir soru – bir cevap:
    bıktık bu soruyu sormaktan, galatasaray ne zaman güzel futbol oynayacak?
    oynayamayacak, güzel futbol sıradan futbolcularla oynanmaz. sıradan futbolculara güzel futbolu oynatacak dünya'da tek hoca vardı, onu da kovduk gitti, lucescu idi.
    imparator:
    o kadar çok söyledim ki kendisi hakkında, arşivlerden seç ,kopyala yapıştır. elinde bir izmir torba, daldırır çeker, tavşan çıktı ne ala, çıkmadı zaten imparatore.
    -
    ordakiler:
    nerde olurlarsa olsunlar, galatasaray taraftarı her zaman büyüktür. ankara da da büyüktüler, taraftarın temposunu düşürmeye sahadaki 22 kötü futbolcu, kenardaki 2 kötü hocanın bile güzü yetmedi.
    -
    analiz:

    artık bir işkence halini aldı galatasaray maçları. bu kadar da fazla oluyor. her maç bir önceki maçı arıyoruz. organize tek atak, 3-5 pas, göze hoş gelen bir çalım seyredemeyecekmiyiz? önümüzde fener maçı var diye fazla saldırıya geçemeyeceğim, zor tutuyorum, yazdıklarımı siliyorum.

    kadro huzurumuza çıktığında sormadan edemiyoruz. semih eğer fenerbahçe maçında oynayacak bu yüzden sarı kart riskine girmeyelim diye kurgulanmışsa, bir önceki maç bir sarı kart aldırılıp da temizlenemezmiydi?

    gençlerbirliği bırakın galip gelmeyi 1-0 yenilmeye dünden razı bir oyun sergiledi maç boyunca. tum'un kendi yaratıp, futbol ilahlarının ıskalattığı pozisyıon dışında kalemize gelmedi, geldiyse de ben görmedim. muslera geldiğinden beri rahatsız edilmeden bir maç tamamladı.

    maçı teknik açıdan yorumlamak imkansız. bu işten para alan spor yazarları kim bilir ne iğrenç yazılar yazmışlardır millet yarın okusun diye. biz ise ateşlerden geçiyoruz, bizim 200-300 trajlı mahalle takımı blogumuza ne yazalım diye. çok zorlanıyorum, bu sistemle, tek santrafor oynamakla, açıksız, ilerde çoğalamayan bir kurguyla iyi oyun seyredemeyeceğim. bir şey seyretmeyince de olumlu şeyler çıkmayacak yazdığım şeylerden.

    yıllar önce almanya'nın her hangi bir köy takımında oynarken ceyhun gülselam'ı, bu fatih terim milli takımda oynatmış. şu takımda, bu kadar cezalı, sakat, bir sonraki maça saklanmış futbolcu varken, ligin en zayıf takımlarından birine karşı bile oynatmayan hoca'nın aynı terim olduğuna insanın aklı almıyor.

    golcüler, seri kazmaların arasında kaybolup heder oluyorlar. baros ilk sene gol kralı olurken, forvet kewell, arda, lincoln ve kendisinden oluşuyordu. o forvete bak, bu maça, hatta yarın fener maçına çıkan forvete bak, takım küçülme yarışında gibi. tek bir büyük futbolcusu yok, ha bizim yok da diğerlerinin var mı? korkmayalım beşiktaş maçını atlattık, gördük ligimizin tek büyük futbolcusu q7 imiş. fenerbahçe bizden de kötü, iki kötü takımın maçı da langırt maçı olacak zaten, çarşamba arena'da görüşelim.
  • 183
    çok stratejik bir galibiyet ile ayrıldı galatasaray ankara’dan. bu aslında bu sezonki ikinci fatih terim galibiyetiydi. birincisi, deplasmanda oynanan kayserispor maçı, ikincisi de bugün oynanan gençlerbirliği maçı.
    çok zor şartlar altında, deplasmandan üç puan çıkarmak, son senelerde galatasaray’da alışkın olduğumuz bir durum değildi. kadroda bir cezalı, bir sakat oyuncu olsun; takım da zor bir deplasmana gitsin, oradan galip gelmek neredeyse mucizeydi. çünkü o takımlar, genelde yumuşak bir takımdı ve takım savunması ne yapılırsa yapılsın oturmamıştı.

    geçen senelerdeki bu psikolojiden ötürü, birçok galatasaraylı bu maç ile ilgili iyimser konuşamıyordu. hatta gençlerbirliği’nde görev yapan bazı kişilerin bile bu duruma şaşırdığını biliyoruz. oysa gençlerbirliği, her ne kadar bu sezon beklentilerin üstünde bir performans sergilese de, çok kaliteli bir takım değil. akıllı oynayan her takım, gençlerbirliği’ni mağlup edebilir.

    fatih terim’in gençlerbirliği maçı özelinde çıkaracağı kadro az çok belliydi. kazım’ın kadro dışı kalmasından sonra, pek tabii orada aydın oynayacaktı. ilk yarı hakkında söylenecek pek de fazla bir şey yok. ölü bir 45 dakikaydı. asıl detaylar ve kıpırdanma ikinci yarıda gerçekleşti.

    kuşkusuz ki maçın kırılma anı, emre çolak ve ayhan’ın oyuna dahil olmasıydı. fatih terim’in aydın ve riera’yı kenara alması; maç boyunca işlemeyen kanatları biraz olsun hareketlendirdi ve orta saha nispeten güçlendi. ayhan’ın oyuna girişi ile beraber, melo forma numarasına benzer şekilde ”10” numara gibi oynamaya başladı. ancak birkaç pozisyon sonra o mevkiyi ayhan ile değişti ve kendisi tekrar ait olduğu bölgeye geldi. kayseri maçında da oyuna sonradan giren emre çolak, kısa sürede göze hoş gelen bir futbol oynamıştı, bugün ise çok daha efektif bir futbol ortaya koydu. emre çolak açısından fatih terim ile çalışmak büyük şans. ancak her zaman, herkesin söylediği gibi; emre çolak orta saha oynamak için çok çelimsiz. kanatlarda denendiğinde ise, seri ama hızlı değil. tüm bunlara rağmen, eboue’nin golünden önce sol kanattan ortayı yapıp, tehlikeyi başlatan isimdi emre.

    hafta ortasında gençlerbirliği maçı hakkında beyin fırtınası yaparken, semih oynamalı mı yoksa kart cezası sınırında olduğundan yedek mi başlamalı? diye arkadaş ortamında çokça tartıştık. hoca, semih’i oynatmamayı tercih etti ve genç oyuncuyu fenerbahçe derbisine sakladı. buradan çıkaracağımız iki sonuç var. birincisi, semih fatih terim için çok önemli bir oyuncu, ikincisi de galatasaray’ın şu anki as stoperleri hocanın kafasında belli. semih ve ujfalusi.

    galatasaray takım savunmasını da bu sene çok iyi yapıyor. son beş deplasman maçında kalesinde gol görmeyen bir galatasaray var karşımızda. bunda kaleci ve stoperlerin iyi olması kadar, felipe melo’nun da defansif orta saha olarak üstlendiği rolü layıkıyla yerine getirmesinin çok önemli bir rolü var.

    ”hücum maç kazandırır, savunma şampiyonluk” diye çok güzel bir laf vardır. fatih terim önce galatasaray’ı adım adım bir takım haline getirmeye çalışıyor, bunu yaparken de çok sert bir takım olma yolunu seçiyor. bu savunma sertliği de galatasaray’ı çok zor gol yiyen ve az yenilen bir takım haline getiriyor. tüm bunlar gerçekleşirken tek ve en büyük eksik, maç kazanma noktasında galatasaray’ın önünü tıkıyor. bu da hücumdaki yetersizlik.

    maçı kazanabilmek için pozisyon bulmak gerekiyor fakat galatasaray bunu yapamıyor. hoca da bunun farkında. işte bu sorun çözüldüğü an, galatasaray muazzam bir takım olma yolunda çok önemli bir adım atacak.
  • 184
    gençlerbirliği – galatasaray : 0-1...ankara’dan sevgilerle…*

    doğru mu görüyorum, galatasaray deplasmanda galip gelmiş. vay be. nereden nereye. geçen sene içerdeki maçlarda galip gelince seviniyorduk. hatta burayı takip edenler bilir, ite kaka kazandığımız maçlardan sonra “galibiyet güzel şey” yazardım. bu alışkanlıklık bu sezon bile devam etti. sigarayı bıraktım, bunu mu bırakamıycam lan ! bıraktım bile :)

    galatasaray yine aynı başladı. takımın yapmak istediği belli. ileride basmak, kazandığı topları çabucak ileri taşımak, işi bitirmek. bu arada işin detayında kullanılacak her şeyi de kullanmak. omuz omuza, kalça kalçaya mücadelelerin hepsini kazanmak. doğrusu takım bunların hepsini kullanıyor ama bir yerde tıkanıp kalıyor.

    sezon başından beri taraftar transfer istiyor. sol bek, sol açık, 10 numara, santrafor gibi. öne çıkanlar santrafor ve 10 numara. kesinlikle eksikliği hissediliyor. ikisi birden alınırsa şahane olur, herhangi bir alınırsa da sorun yok.
    santraforlarımız kötü değil ama elmander de baros da gezici özellikli santrafor. bugün orta sahada taç atışı kullanılıyor baros oraya gidip yardım ediyor. top sağ açığa gidiyor, orta kesilecek, eee santrafor yok yerinde.

    neyse, bunlara çok takılmayalım. neden? bundan sonraki maç için önceki hafta bilerek kart görenler, maç kadrosuna alınmayanlar, yedek kulübesinde oturtulanlar var. demek ki bundan sonraki maç çok acayip önemli. fikstüre bir bakıyoruz ki rakip bank asya takımlarından fenerbahçe.

    evet usta. fenerbahçe maçı her zaman önemlidir, yetmez çok önemlidir. amma velakin bir galatasaraylı için hayatındaki en önemli maç değildir. 10 yaşından küçükler hariç her galatasaraylı daha önemli en az bir maç yaşamıştır.

    neyse, galatasaray özellikle benim kuşağımın alıştığı şekilde maçı rakip sahada oynayamıyor. asıl amaç bu ama henüz olmuyor. kadronun tam anlamıyla uygun olmaması sebeplerden biriyken, takımın yeni bir takım olması en önemli diğer sebep.

    tabii ki bakış açısı önemli. örneğin bugün %100 futbolda güntekin onay “ilk devre daha iyi oynayan bir gençlerbirliği diye bir” cümle kurdu. efendim? günto bey, galatasaray tek kale oynadı ilk devrede ikinci devrede fark etmedin mi? ilk devre kontralarla bir iki pozisyon buldu diye nasıl iyi oynadı dersin, yuh ! unutmadan engin baytar için de abuk sabuk konuştu güntekin onay. futbol camiası içinde gördüğüm ender beyefendi insanlardan biriydi baba gündüz tekin hoca, bu söylediklerini duysa utanırdı eminim.
    %100 futboldan devam edersek; rıdvan dilmen aklı beyni sarı-lacivert tülbentle örtülmediğinde gayet mantıklı şeyler söylüyorum. bu süre çok kısa zaten, ne bilgi alırsan o kadar iyi. fatih hocanın basan, saldıran takım istediğini, bunu savunmada yaptıklarını ama henüz hücum yönünde olmadığını söyledi. zaten bütün program boyunca söylediği mantıklı nadir cümlelerden biriydi, bu tarihi ana tanık olduğum için çok mutluyum.

    takıma tekrar dönersek. son 2-3 maçta sürekli bir şeyleri düzelten onaran takım yerine, yerinde sayan takım gelmişti. bugün yine bir ilerleme gördüm. bu defa bir oyuncuda, eboue’de. sezon başından beri eboue’nin önce en iyi bildiği yer olan sağ bek oynamasını istiyorum. önce takıma kendini kabul ettirsin, uyum sağlasın sonra istediğin yerde oynar demiştim. bu son kelimeyi yazmayı çok seviyorum “demiştim”. bazen de “ulan demiştim ama olmadı” dediğim de oluyor, gocunmuyorum.

    neyse efendim, eboue takımda mevki ve oyuncu değişikliği bu kadar çokken oldukça iyi oynadı. sivas maçında da iyi oynamıştı, beşiktaş maçında da. beşiktaş maçından sonra taraftarın sahip çıkması da etkili olmuştur sanırım. neyse, birkaç haftada bir süper futbolcu kazanmış olduk. allah kaza-bela-sakatlık vermezse ki allah korusun, türkiye’nin görmüş olduğu en beki izleyebiliriz.

    an itibariyle, ki fenerbahçe-ankaragücü maçı 3-1 devam ediyor, dakika 61. galatasaray maç bitene kadar lider. çok mu önemli? hiçbir önemi yok. sezon sonu play-off falan filan dışında fenerbahçe ve başka takımların küme düşürülmesi gerektiği için önemi yok.

    fenerbahçeyi bekliyoruz. çarşambaya az kaldı.

    *
  • 185
    galatasaray'da takım ruhunun artık tamamen oluştuğu maç. ayhan ve aydın yılmaz'a rağmen kazanıyorsak gerçekten iyi oynuyoruz demektir. yani bu adamların yarattığı eksiklikleri kapatabiliyoruz. bu önemli.

    bunun dışında oyunda fazla sıkıntı çekmediğimiz ve garantici oynadığımız bir maçtı. her ne kadar aydın denen adamı neden ilk 11'e koyduğunu anlamasam da fatih terim semih'i riske etmeyerek doğru bir hamle yaptı. milan baros pek istediği pasları alamadı bugün. bunun nedeni de başta aydın'ın olması ve selçuk'un eski maçlara göre etkisiz kalmasıydı.

    maçın en iyisi şüphesiz eboue oldu. golü de attı. armayı öperek takımın ruhu olduğunu gösterdi.

    kısacası bu kadar eksiğe rağmen ankara deplasmanında ve kötü zeminde çok önemli bir galibiyet aldık. umarım böyle devam eder...
  • 186
    "şampiyonluk şarkısı düşmesin dillerden"

    şampiyonluk şarkısı..
    düşmesin dillerden tribünlerden..
    haykırıyoruz yine..
    iki dileğimiz var cim bom bom'um..
    fener'i yen ve şampiyon ol..

    herhalde şu an'da galatasaray taraftarının ruh halini özetleyen en iyi dizeler bunlar olsa gerek. her ne kadar, fenerbahçe maçında alınacak bir galibiyet, diğer galibiyetler gibi sadece 3 puan getiriyor da olsa, artık işin manevi boyutundan da bakmak gerekiyor biraz. yalan yok, futbolda, galatasaray fenerbahçe galibiyetine bayağı bi' aç durumda ve bu galibiyet önümüzdeki hafta öyle veya böyle gelmeli artık, gelecek de, inancım tam..

    derbi öncesi bir yazı yazarım muhtemelen ama, şimdiden söyleyeyim, kazım şov yapacak.

    bir kenara bırakalım şimdi çarşamba günkü fenerbahçe derbisini de, gençler deplasmanına dönelim biz en iyisi mi..

    evinde, bir kaç hafta önce beşiktaş'a 4 atan, geçtiğimiz hafta ise fenerbahçe'yi elinden kaçıran gençlerbirliği deplasmanından gelecek galibiyete tüm camia kitlenmişti maçtan önce, eksikler falan umurlarda değildi. bir kaç gün sonra fenerbahçe derbisine moralle gitmek için olduğu kadar, fenerbahçe maçından gelecek galibiyetle liderlik koltuğuna oturmak için de lazımdı bu galibiyet.

    semih'i, sarı kart sınırında olmasından dolayı yanına, kulübeye aldı fatih terim ve servet-gökhan ikilisi ile çıktı sahaya stoperde. kanatlarda fayda beklediğimiz isimler çok fenaydı, aydın ve riera! bir zamanların barış-ayhan-sarp üçlüsünün aynı an'da ilk 11 oynaması gibi bir şey ile karşılaştık. al birini vur ötekine. aydın ne ise, riera da o. birbirlerinden tek farkları, aydın'ın maç kurtaran golü, riera'nın ise geçmiş kariyeri. başka da bir halt yok. derler ya hani; geçmiş geçmişte kalmıştır. ikisinin de gönderilmesi lazım devre arasında, ilk iş olarak hem de. diğer işler sonra gelsin.

    aydın ile riera'nın sahada olduğu ilk 45 dakikada, sercan'ın da oldukça etkisiz oyunuyla hücumdaki tüm yük baros'a bindi ve haliyle hücum anlamında 1-2 tane pozisyon ya yakalamışızdır, ya yakalamamışızdır ilk yarıda. buna karşın gençler 2-3 tane net pozisyondan yararlanamadı. servet "s.o.s" verdi her zamanki gibi. sahanın her yerindeki paslardan sorumlu olmak zorunda kalan selçuk da istediği gibi oynayamadı ilk yarıda hal böyle olunca.

    ikinci yarıda aydın ile riera'nın yerlerine emre ile ayhan'ın girmesiyle takım resmen iştahlandı. selçuk ile ayhan orta sahanın gerisine geçti, melo ileri çıktı. 4-2-3-1 gibi bir şey oynadık bu değişikliklerle. suni çim dolayısıyla kayan baros ile sercan bile kaymamaya başladı, siz düşünün gerisini!

    şaka bir yana, maçtan önce yedeklere bakıp, yedeklerden hiç birinin maçı çevirecek adamlar olmadığını tweet geçmiştim. dediğimi yutmakla meşgul oldum bu değişikliklerden sonra. ayhan ile emre'nin oyuna girişiyle, pas organizasyonları adam gibi bir hal aldı ve oyun da hızlandı haliyle, nitekim pozisyon da bulmaya başladık. sonra 'duvar pası adamı' sercan'ın eboue'ye bıraktığı top, eboue'nin kontrolü ve müthiş şutu, top ağlarda gol..

    kalan dakikalarda da bir iki pozisyon dışında pek bir şey olmadı ve gençlerbirliği sahasında ilk mağlubiyetini alırken, arka arkaya 5. deplasman maçından da gol yemeden dönmeyi başardık.

    aklıma gelmişken, serkan kurtuluş da girebilirdi aydın'ın yerine ve eboue ileri çıkardı falan. neyse ne, 3 puan geldi ya, koyver gitsin gerisini bea..

    geçen hafta önümüzdeki 3 maç çok önemli demiştim, ilki, gençler deplasmanı başarıyla atlatıldı. sırada fener maçı var arena'da. ardından trabzon deplasmanı. şu 2 maçtan da galibiyet gelirse, değmeyin galatasaraylının keyfine..

    bu arada, şu karşılıklı söylenen "cim bom bom'um benim, biricik sevgilim" tezahüratından, vallahi billahi gına geldi. yürürlükten kalksın artık şu tezahürat, 1-2 sene hiç söylemeyelim hatta, cidden bak..

    http://jaimelesport.blogspot.com/...mesin-dillerden.html
  • 187
    galatasarayın 3 puanı ebuenin güzel golüyle aldığı maç.
    galatasarayın bu kadroyla, çoğu büyük takımın zorlanarak çıktığı (beşiktaş 0 fener 1 puan aldı) bir deplasmandan 3 puanı alması çok güzel.

    -genel olarak kötü oynadık. daha doğrusu durgun oynadık ki belki de bu deplasmanda doğru olan buydu. ama devre arasında daha iyi bir kadro ile daha hızlı oynayabilmeliyiz.
    -ebue, balta, melo, emre çolak ve çok iş düşmese de muslera maçın bizim adımıza en iyileriydi.
    -ebuenin bu performansı önüne keita geldiğinde nasıl olacak çok merak ediyorum. arka arkaya otoban yaparlar sağ tarafı. ah hayaller ah
    -ah ebue ah. biz yıllarca sabri reisi sağ bek bildik de seyrettik. sen gelince anladık sağ bekte nasıl oynanır.
    -bu 3 puanla ve eksiksiz (ne sakat verdik ne kart cezalısı ki en çok korktuğum buydu) bir şekilde derbiye gidiyor olmak çok önemli. orada yendik mi aynı puana (fenerin ankaragücünü yeneceğini tahmin edersek) gelicez fenerbahçe ile. maça bunun bilincide başlamak bambaşka bir şey olur muhtemelen.
    -emre çolak süper olmasa da iyi oynadı bu maçın sonlarında. acaba diyorum terim riera yerine kendisini mi dener fener maçında.
    -bir korkum da bizim gökhan-servet defansı gol yemedi ya şimdi. acaba derbiye de bu ikili ile çıkmak gibi süper bir fikre kapılabilir mi terim. korkuyorum sözlük.
    -nağmalup olan gençlerbirliğini evinde ilk yenilgiyi tattırımak da ayrıca mutluluk verici.
    -bir de uzun zamandır melo'nun defansa yakın oynadığını, böylece hücum gücümüzün azaldığını söylemiştim. ve kendisinin hücum gücünü arttırabileceğinden, yerine ayhan ya da ceyhun'un defansa yakın oynayabileceğinden de bahsetmiştim. maçın sonlarında bunun gerçekleşmesiyle ayrıca sevindirik oldum.

    neyse efendim kara boğamız ebue ile 3 puanı aldık mutluyuz gururluyuz.
  • 190
    bugün gittiğim ve ses tellerimi 1 gün süreyle tatile gönderdiğim maçtır kendisi.bize ayrılan kale arkasını tıklım tıklım doldurduk ve özellikle de 2. yarıda yaptığımız destekle takıma büyük katkı sağladığımızı düşünüyorum.maç futbol olarak keyif vermedi ama bu kadar eksikle üstelik fener maçından sadece 3 gün önce üstelik evinde hiç yenilmemiş gençlerbirliğini yendik daha ne kadar keyifli olur ki bir maç.tüm takıma teşekkürler ama eboue ye ayrı parantez açıyorum adamın dibisin ha senden bir de sol da olsa sağlı sollu nakavt ederiz elalemi.
  • 191
    iş başa düştü. bayadır yazmıyorduk, yazalım madem.

    galibiyetten sonra yazayım dedim ki; mağlubiyet sonrası sözlüğe öfke kusan liseli ergen modunda değerlendirilmeyeyim istedim.

    bu tip galibiyetleri sevemedim bu sezon. hani çok özür dilerim ama, utanmasam şu tip futboldan sonra kazanamayalım isteyeceğim. iş galatasaray özeline binince galibiyetin her türlüsü güzel elbette. ama bu tip galibiyetler, kazanma hırsına bürünen taraftarın gözünü köreltiyor, işte onu sevmiyorum.

    söylemekten çekinmeyin, ya da ben sizin yerinize söyleyerek girişi yapayım: galatasaray futbol adına "hiçbir şey" oynamıyor. dur bekle, "kadro bu maçta kısıtlıydı." diyeceksin. gençlerbirliği maçı başlığı üzerinden ilk 13 haftaya giydiriyorum ben de zaten. mesele bu maç, sivas maçı veya beşiktaş maçı değil.

    sapmayalım, konuya dönelim. ne diyorduk, evet galatasaray'ın belli bir oyun düzeni yok. galatasaray sahaya çıkınca, uygulamaya çalıştığı bir şey yok daha doğrusu. hani bir yerden atarsam kazanırım, yoksa banane havasında. enteresandır ki o gol de bu sezon bir yerden geliyor, hocayı ayakta tutan da bu. ama bir gelir, iki gelir... nereye kadar? hani şu futbolun aynısını, skorları değiştirerek koy taraftarın önüne, galatasaray da lig 2.si değil de 6.sı, 7.si olsun, çoktan terim'in akıbeti konuşulmaya başlanırdı. ama dikkat ediyorum, aşağı yukarı her maçtan sonra gelip buradaki maç eleştirilerini okumaya çalışıyorum, skor bir şekilde bizim lehimize sonuçlandıysa "zor bir maçı kazasız belasız atlattık çok şükür." diyip geçiveriyor herkes. geçen seneyi filan düşünüyorum da, her maçın öncesi, sonrası, detaylı eleştiriler, havada uçuşurdu burada. şimdi ise baktığımda kimsenin dili varmıyormuş gibi bir şeyler söylemeye. dedik ya, yalancı galibiyetler beynini sulandırmış herkesin. şu tip maçlardan sonra bile maçın sağından solundan cımbızla pozitif nokta çeker olmuş herkes. şaşırıyor ve üzülüyorum.

    gençlerbirliği maçında yoklar oynandı, sivas maçında 9 kişi kalmasak yine tarihin en sıkıcı maçlarından biri olmaya adaydı, beşiktaş maçına hiç girmiyorum keza "musleraa cnmmm" demekten kimse galatasaray'ı doğru dürüst eleştirmedi. 3 attığı ankaragücü maçı mı istersin, kazanamadığı mersin maçı mı... şu sene galatasaray'ın oynadığı hiçbir maçta, "galatasaray budur" cümlesinin kurdurabilecek futbolun %50'si dahi oynanmadı.

    bir kere 1. saniyeden itibaren kabul edilmiş olan bir "0'a yakın tempo oyunu" var ki hakikaten bu bir emir mi çok merak ediyorum. şu sene izlemek için oturduğum hiçbir galatasaray maçı bu konuda beni yanıltmadı (gol yememek için kontrol futbolu deme, üzerim). zaten galatasaray'ın 3-4 senedir filan (aralardaki istisna dönemleri çıkarıyorum) köklerine işlemiş bir durarak oynama fantezisi var ki artık üretilen formayla birlikte standart geliyor herhalde diye düşünmeden edemiyorum. sanki o formaya kim girse temposu 3 kat aşağı inecekmiş gibi gelir oldu.

    bir takımın bir oyun anlayışı olur. ya da yeni gelen teknik adam, o takımı bir kimliğe sokmaya çalışır. hadi ilk haftalar dedik, uyum süreciydi cartı curtu dediniz eyvallah dedik, ama 13 koca haftada özellikle hücum açısından bir arpa boyu yol katedemiyorsa o takım, ben artık eleştirimi yaparım. yahu ya uzun top oynarsın, ya kanatları sık kullanan bir ekip oluşturursun, ya göbekten delmeye çalışan bir takım olursun, ama bir "düzen"in olur. galatasaray hücumu tam bir "olursa" hücumu. az çok maç izleyen biriyim, ben son zamanlarda galatasaray kadar karşı kaleye gitmekte zorlanan bir takım daha izlemedim, çok net söylüyorum. ulan bu maçta bile, ilk yarının bazı bölümlerinde gençlerbirliği oyuncuları o kadar seri, o kadar güzel dikine oynamaya çalıştı ki, ben heyecanlandım yemin ediyorum. budur dedim ya. fuat çapa'yı da oynatmaya çalıştığı futboldan dolayı tebrik edelim lafı gelmişken.

    gelelim tekrar bize. işin kötüsü taraftarı geçtim, yönetim ve hatta fatih terim bile bu durumu çok da umursamıyor gibi. ne zaman böyle bir maçtan sonra bir futbolcu ya da fatih hoca çıkıp "istediğimiz oyunu bir türlü oynayamıyoruz, kazanıyoruz ama bu şekilde ilerleyebilmemiz mümkün değil." gibi bir cümle kuracak çok merak ediyorum. varsa yoksa "zor maçtı, kazanmak güzel, taraftarımızın desteği eksik olmasın." tamam hocam, olmaz da bir şey vaat etse takım diyorum?

    yazı yine aldı yürüdü. 3-5 bir şey yazacaktım, yine uzattım. ama kabullenemiyorum. şu tip maçlardan sonra işler tıkırındaymış gibi hiçbir şey söylenmemesini sindiremiyorum. galatasaray günü kurtarmaya, ertesi gün içinse hiçbir şey yapmamaya devam ediyor ve ne yazık ki taraftarı uyuyor. umarım çabuk silkeleniriz.
  • 192
    bugün,yani dün stadda deplasman tribününden canlı izledim maçı.bende maç ile ilgili en çok izlenim bırakan aykut demir oldu.fazla başarılı bi stoper gibi duruyo.kesinlikle iş yapabilicek bi adam.gol anına gelince,golden sonra eboue'nin koştuğu ve taraftarla sevincini paylaştığı yer benim tam önümdü.ben de en önde bulunmam sebebiyle tellere çıkarak tüm takımı gözümün önünde görme şansına sahip oldum.armayı gösteren bir eboue,sırtında bir baros,yanlarında garip sesler çıkararak sevinen bir sercan ve bunların bu kadar yakınında gerçekleştiğine inanamayan ve tadını çıkaran bir ben.herşey güzel gidiyordu fakat,bu sevince eşlik etmek isteyenin bir tek ben olmadığını arkadan yediğim fortlarla anladım.herşeye rağmen o sevinç yumağı,o takım olgusu bende güzel şeyler bıraktı.ilk deplasman maçımdan böyle bir anıyla ve skorla ayrılmak çok hoş.gene de eksikler var.halledilir falan filan.öyle paylaşayım dedim.bu arada yanlış anlaşılmasın eboue adamdır ama gerçekten çok siyah.
  • 195
    #826844 şu girime hitaben izmirden çıkıp 3 arkadaş gittiğimiz maçtır. öncelikle belirtmek isterim ki izmirden ankaraya gidip servet-gökhan ve aydın yılmazı izlemek benim şansızlığım.aslında herkes kötü oynadık diyor maç için fakat sahada ki dağılımımız pas yapmamız 2 senedir galatasaray'da olmayan şeylerdi.bu maç için kadro kalitemiz oldukça düşüktü. ilk dakikalarda gençlerbirliği'nin bir kaç oyuncu sarkmaya çalıştı defans arkasına ve o an kendi gözlerimle gördüm gökhan-servet ikilisine ne söylense az. birilerinin gökhan ve servete topun kendilerinden daha hızlı gidebildiğini ve bu yüzden her zaman tetikte ve alanı kapatarak defans yapılacağını anlatması gerekir. eminim daha önceki teknik adamlarımız bunu anlatmıştır ama nato kafa nato mermer. aydın yılmaza gelirsek futbol 11 kişiyle oynandığı için kendisi gereksiz bir futbolcudur özellikle bizim takımımızda. bir gün +1 opsiyonu gelirse aydın yılmaz yıldızlaşabilir. yetenekli olduğu kesinlikle belli ama sanki kafası hep başka bi yerde.takımda kısa paslarla oyunu açabilecek selçuk ve melodan aldığı topları biran alan katedip adam eksiltip forvete ya da kanatlara yönlendirecek adam eksik. engin baytarın galatasaray için bu kadar önemli olduğunu ancak onsuzlukta anlayabiliyoruz. enginin ruhsal durumu göz önüne alınırsa , bu özelliklerde bir adam almamız şart. sağ kanadımızda aydın solda riera izledik durduk dakikalarca. al birini vur ötekisine durumuydu. riera aydına rağmen kat ve kat daha iyiyken bir kewell olmadığı da açıktı. kewell'da 60 dakika da bitiyordu riera'da neden gönderildi hiç anlamıyorum. orta sahada dinamo görevi yapacak adam azaltacak isabetli pas yapabilecek bir adam ve en az bir kanat oyuncuyla şampiyon olacağımız açık. maç 50. dakikadan itibaren çoştu. bir kaç bindirmeyle zaten olduğumuz gibi herkes bağırmaya başladı. tvden izleyen arkadaşlarıma göre son dakikalar zorluymuş tedirginlik falan çok oldu diye duydum bir kaçından. kornerlerde adam gibi dizilmeyi öğrenmişiz son dakikalarda bocalamadık aksine rahattık... servet-gökhan ikilisine rağmen 3 puan alabilmek cidden büyük başarıdır. umarım onlarsız güzel bi galibiyet serisi yakalarız ve sezon sonuna kadar takımın bütün sorunları çözülür. kafası rahat bir galatasaray kurmak bu kadar şokun üzerine gerçekten çok zordu. bunu başarırsa fatih hoca 2 seneye avrupa bizi konuşacaktır.
  • 197
    önümüzde kritik fenerbahçe derbisi ve rakibimiz kendi evinde namağlup bir gençlerbirliği. zor maç olacağı belliydi. çok gol olmayacağıda. nitekim maç çok pozisyonsuz geçti. futbolcularımızın aklında derbi olduğu belliydi. ki terim'in de aklı derbideydi ve maça servet ve gökhan zan'la başlayıp semih'i yedek soyundurdu.

    maça iki takımda dikkatli ve sakin başladı. zaten ilk yarı pozisyon açısından çok fakirdi. yüreğimizi hoplatan herhangi bir atak gerçekleşmedi. bizim çok iyi oynadığımız da söylenemez hani. vasatı aştık belkide. kısacası bu sezon ilk defa kötü oynayıp galip geldik. ikinci yarı ise her iki takımda pozisyonlar bulmaya başladı. her iki tarafta da oyuncuların yorulmaya başlaması pozisyon sayısını artırdı ve hiç beklenmeyen bir pozisyonda eboue golü kaydetti.

    çok iyi oynamamışta olsak aldığımız 3 puan çok önemliydi ve fenerbahçe maçı öncesi takıma moral oldu. şimdi fenerbahçe'yi yenersek lideriz.

    o zaman konsantrasyon!
  • 200
    galatasaray tarihinin en güzel sezonlarından birinin en güzel maçlarından biri. emre çolak oyuna girdiği gibi maçın seyrini değiştirmişti. aslanım eboue de bizim bulunduğumuz kale tarafına vurmuştu golü. kendi adıma da 4 gün sonraki fener maçı öncesi müthiş bir keyif olmuştu istanbul'a gitmeden. 4 gün sonra da istanbul'a gittik takımın peşine bu sefer de fener'e koyduk geldik. çok güzel takımdı be o takım. çok özel takımdı. efsane şampiyonlar ligi galibiyetlerinin habercisiydi 4 gün arayla oynanan iki maç.

    artık sevemesem de fatih terim çok büyük hoca be. bu maçta iyi oynayan emre'yi tak diye 11'de gördük fener maçında da.

    güzel günlerdi. inşallah yine güzel günler göreceğiz.
App Store'dan indirin Google Play'den alın