191
iş başa düştü. bayadır yazmıyorduk, yazalım madem.
galibiyetten sonra yazayım dedim ki; mağlubiyet sonrası sözlüğe öfke kusan liseli ergen modunda değerlendirilmeyeyim istedim.
bu tip galibiyetleri sevemedim bu sezon. hani çok özür dilerim ama, utanmasam şu tip futboldan sonra kazanamayalım isteyeceğim. iş galatasaray özeline binince galibiyetin her türlüsü güzel elbette. ama bu tip galibiyetler, kazanma hırsına bürünen taraftarın gözünü köreltiyor, işte onu sevmiyorum.
söylemekten çekinmeyin, ya da ben sizin yerinize söyleyerek girişi yapayım: galatasaray futbol adına "hiçbir şey" oynamıyor. dur bekle, "kadro bu maçta kısıtlıydı." diyeceksin. gençlerbirliği maçı başlığı üzerinden ilk 13 haftaya giydiriyorum ben de zaten. mesele bu maç, sivas maçı veya beşiktaş maçı değil.
sapmayalım, konuya dönelim. ne diyorduk, evet galatasaray'ın belli bir oyun düzeni yok. galatasaray sahaya çıkınca, uygulamaya çalıştığı bir şey yok daha doğrusu. hani bir yerden atarsam kazanırım, yoksa banane havasında. enteresandır ki o gol de bu sezon bir yerden geliyor, hocayı ayakta tutan da bu. ama bir gelir, iki gelir... nereye kadar? hani şu futbolun aynısını, skorları değiştirerek koy taraftarın önüne, galatasaray da lig 2.si değil de 6.sı, 7.si olsun, çoktan terim'in akıbeti konuşulmaya başlanırdı. ama dikkat ediyorum, aşağı yukarı her maçtan sonra gelip buradaki maç eleştirilerini okumaya çalışıyorum, skor bir şekilde bizim lehimize sonuçlandıysa "zor bir maçı kazasız belasız atlattık çok şükür." diyip geçiveriyor herkes. geçen seneyi filan düşünüyorum da, her maçın öncesi, sonrası, detaylı eleştiriler, havada uçuşurdu burada. şimdi ise baktığımda kimsenin dili varmıyormuş gibi bir şeyler söylemeye. dedik ya, yalancı galibiyetler beynini sulandırmış herkesin. şu tip maçlardan sonra bile maçın sağından solundan cımbızla pozitif nokta çeker olmuş herkes. şaşırıyor ve üzülüyorum.
gençlerbirliği maçında yoklar oynandı, sivas maçında 9 kişi kalmasak yine tarihin en sıkıcı maçlarından biri olmaya adaydı, beşiktaş maçına hiç girmiyorum keza "musleraa cnmmm" demekten kimse galatasaray'ı doğru dürüst eleştirmedi. 3 attığı ankaragücü maçı mı istersin, kazanamadığı mersin maçı mı... şu sene galatasaray'ın oynadığı hiçbir maçta, "galatasaray budur" cümlesinin kurdurabilecek futbolun %50'si dahi oynanmadı.
bir kere 1. saniyeden itibaren kabul edilmiş olan bir "0'a yakın tempo oyunu" var ki hakikaten bu bir emir mi çok merak ediyorum. şu sene izlemek için oturduğum hiçbir galatasaray maçı bu konuda beni yanıltmadı (gol yememek için kontrol futbolu deme, üzerim). zaten galatasaray'ın 3-4 senedir filan (aralardaki istisna dönemleri çıkarıyorum) köklerine işlemiş bir durarak oynama fantezisi var ki artık üretilen formayla birlikte standart geliyor herhalde diye düşünmeden edemiyorum. sanki o formaya kim girse temposu 3 kat aşağı inecekmiş gibi gelir oldu.
bir takımın bir oyun anlayışı olur. ya da yeni gelen teknik adam, o takımı bir kimliğe sokmaya çalışır. hadi ilk haftalar dedik, uyum süreciydi cartı curtu dediniz eyvallah dedik, ama 13 koca haftada özellikle hücum açısından bir arpa boyu yol katedemiyorsa o takım, ben artık eleştirimi yaparım. yahu ya uzun top oynarsın, ya kanatları sık kullanan bir ekip oluşturursun, ya göbekten delmeye çalışan bir takım olursun, ama bir "düzen"in olur. galatasaray hücumu tam bir "olursa" hücumu. az çok maç izleyen biriyim, ben son zamanlarda galatasaray kadar karşı kaleye gitmekte zorlanan bir takım daha izlemedim, çok net söylüyorum. ulan bu maçta bile, ilk yarının bazı bölümlerinde gençlerbirliği oyuncuları o kadar seri, o kadar güzel dikine oynamaya çalıştı ki, ben heyecanlandım yemin ediyorum. budur dedim ya. fuat çapa'yı da oynatmaya çalıştığı futboldan dolayı tebrik edelim lafı gelmişken.
gelelim tekrar bize. işin kötüsü taraftarı geçtim, yönetim ve hatta fatih terim bile bu durumu çok da umursamıyor gibi. ne zaman böyle bir maçtan sonra bir futbolcu ya da fatih hoca çıkıp "istediğimiz oyunu bir türlü oynayamıyoruz, kazanıyoruz ama bu şekilde ilerleyebilmemiz mümkün değil." gibi bir cümle kuracak çok merak ediyorum. varsa yoksa "zor maçtı, kazanmak güzel, taraftarımızın desteği eksik olmasın." tamam hocam, olmaz da bir şey vaat etse takım diyorum?
yazı yine aldı yürüdü. 3-5 bir şey yazacaktım, yine uzattım. ama kabullenemiyorum. şu tip maçlardan sonra işler tıkırındaymış gibi hiçbir şey söylenmemesini sindiremiyorum. galatasaray günü kurtarmaya, ertesi gün içinse hiçbir şey yapmamaya devam ediyor ve ne yazık ki taraftarı uyuyor. umarım çabuk silkeleniriz.
galibiyetten sonra yazayım dedim ki; mağlubiyet sonrası sözlüğe öfke kusan liseli ergen modunda değerlendirilmeyeyim istedim.
bu tip galibiyetleri sevemedim bu sezon. hani çok özür dilerim ama, utanmasam şu tip futboldan sonra kazanamayalım isteyeceğim. iş galatasaray özeline binince galibiyetin her türlüsü güzel elbette. ama bu tip galibiyetler, kazanma hırsına bürünen taraftarın gözünü köreltiyor, işte onu sevmiyorum.
söylemekten çekinmeyin, ya da ben sizin yerinize söyleyerek girişi yapayım: galatasaray futbol adına "hiçbir şey" oynamıyor. dur bekle, "kadro bu maçta kısıtlıydı." diyeceksin. gençlerbirliği maçı başlığı üzerinden ilk 13 haftaya giydiriyorum ben de zaten. mesele bu maç, sivas maçı veya beşiktaş maçı değil.
sapmayalım, konuya dönelim. ne diyorduk, evet galatasaray'ın belli bir oyun düzeni yok. galatasaray sahaya çıkınca, uygulamaya çalıştığı bir şey yok daha doğrusu. hani bir yerden atarsam kazanırım, yoksa banane havasında. enteresandır ki o gol de bu sezon bir yerden geliyor, hocayı ayakta tutan da bu. ama bir gelir, iki gelir... nereye kadar? hani şu futbolun aynısını, skorları değiştirerek koy taraftarın önüne, galatasaray da lig 2.si değil de 6.sı, 7.si olsun, çoktan terim'in akıbeti konuşulmaya başlanırdı. ama dikkat ediyorum, aşağı yukarı her maçtan sonra gelip buradaki maç eleştirilerini okumaya çalışıyorum, skor bir şekilde bizim lehimize sonuçlandıysa "zor bir maçı kazasız belasız atlattık çok şükür." diyip geçiveriyor herkes. geçen seneyi filan düşünüyorum da, her maçın öncesi, sonrası, detaylı eleştiriler, havada uçuşurdu burada. şimdi ise baktığımda kimsenin dili varmıyormuş gibi bir şeyler söylemeye. dedik ya, yalancı galibiyetler beynini sulandırmış herkesin. şu tip maçlardan sonra bile maçın sağından solundan cımbızla pozitif nokta çeker olmuş herkes. şaşırıyor ve üzülüyorum.
gençlerbirliği maçında yoklar oynandı, sivas maçında 9 kişi kalmasak yine tarihin en sıkıcı maçlarından biri olmaya adaydı, beşiktaş maçına hiç girmiyorum keza "musleraa cnmmm" demekten kimse galatasaray'ı doğru dürüst eleştirmedi. 3 attığı ankaragücü maçı mı istersin, kazanamadığı mersin maçı mı... şu sene galatasaray'ın oynadığı hiçbir maçta, "galatasaray budur" cümlesinin kurdurabilecek futbolun %50'si dahi oynanmadı.
bir kere 1. saniyeden itibaren kabul edilmiş olan bir "0'a yakın tempo oyunu" var ki hakikaten bu bir emir mi çok merak ediyorum. şu sene izlemek için oturduğum hiçbir galatasaray maçı bu konuda beni yanıltmadı (gol yememek için kontrol futbolu deme, üzerim). zaten galatasaray'ın 3-4 senedir filan (aralardaki istisna dönemleri çıkarıyorum) köklerine işlemiş bir durarak oynama fantezisi var ki artık üretilen formayla birlikte standart geliyor herhalde diye düşünmeden edemiyorum. sanki o formaya kim girse temposu 3 kat aşağı inecekmiş gibi gelir oldu.
bir takımın bir oyun anlayışı olur. ya da yeni gelen teknik adam, o takımı bir kimliğe sokmaya çalışır. hadi ilk haftalar dedik, uyum süreciydi cartı curtu dediniz eyvallah dedik, ama 13 koca haftada özellikle hücum açısından bir arpa boyu yol katedemiyorsa o takım, ben artık eleştirimi yaparım. yahu ya uzun top oynarsın, ya kanatları sık kullanan bir ekip oluşturursun, ya göbekten delmeye çalışan bir takım olursun, ama bir "düzen"in olur. galatasaray hücumu tam bir "olursa" hücumu. az çok maç izleyen biriyim, ben son zamanlarda galatasaray kadar karşı kaleye gitmekte zorlanan bir takım daha izlemedim, çok net söylüyorum. ulan bu maçta bile, ilk yarının bazı bölümlerinde gençlerbirliği oyuncuları o kadar seri, o kadar güzel dikine oynamaya çalıştı ki, ben heyecanlandım yemin ediyorum. budur dedim ya. fuat çapa'yı da oynatmaya çalıştığı futboldan dolayı tebrik edelim lafı gelmişken.
gelelim tekrar bize. işin kötüsü taraftarı geçtim, yönetim ve hatta fatih terim bile bu durumu çok da umursamıyor gibi. ne zaman böyle bir maçtan sonra bir futbolcu ya da fatih hoca çıkıp "istediğimiz oyunu bir türlü oynayamıyoruz, kazanıyoruz ama bu şekilde ilerleyebilmemiz mümkün değil." gibi bir cümle kuracak çok merak ediyorum. varsa yoksa "zor maçtı, kazanmak güzel, taraftarımızın desteği eksik olmasın." tamam hocam, olmaz da bir şey vaat etse takım diyorum?
yazı yine aldı yürüdü. 3-5 bir şey yazacaktım, yine uzattım. ama kabullenemiyorum. şu tip maçlardan sonra işler tıkırındaymış gibi hiçbir şey söylenmemesini sindiremiyorum. galatasaray günü kurtarmaya, ertesi gün içinse hiçbir şey yapmamaya devam ediyor ve ne yazık ki taraftarı uyuyor. umarım çabuk silkeleniriz.