183
çok stratejik bir galibiyet ile ayrıldı galatasaray ankara’dan. bu aslında bu sezonki ikinci fatih terim galibiyetiydi. birincisi, deplasmanda oynanan kayserispor maçı, ikincisi de bugün oynanan gençlerbirliği maçı.
çok zor şartlar altında, deplasmandan üç puan çıkarmak, son senelerde galatasaray’da alışkın olduğumuz bir durum değildi. kadroda bir cezalı, bir sakat oyuncu olsun; takım da zor bir deplasmana gitsin, oradan galip gelmek neredeyse mucizeydi. çünkü o takımlar, genelde yumuşak bir takımdı ve takım savunması ne yapılırsa yapılsın oturmamıştı.
geçen senelerdeki bu psikolojiden ötürü, birçok galatasaraylı bu maç ile ilgili iyimser konuşamıyordu. hatta gençlerbirliği’nde görev yapan bazı kişilerin bile bu duruma şaşırdığını biliyoruz. oysa gençlerbirliği, her ne kadar bu sezon beklentilerin üstünde bir performans sergilese de, çok kaliteli bir takım değil. akıllı oynayan her takım, gençlerbirliği’ni mağlup edebilir.
fatih terim’in gençlerbirliği maçı özelinde çıkaracağı kadro az çok belliydi. kazım’ın kadro dışı kalmasından sonra, pek tabii orada aydın oynayacaktı. ilk yarı hakkında söylenecek pek de fazla bir şey yok. ölü bir 45 dakikaydı. asıl detaylar ve kıpırdanma ikinci yarıda gerçekleşti.
kuşkusuz ki maçın kırılma anı, emre çolak ve ayhan’ın oyuna dahil olmasıydı. fatih terim’in aydın ve riera’yı kenara alması; maç boyunca işlemeyen kanatları biraz olsun hareketlendirdi ve orta saha nispeten güçlendi. ayhan’ın oyuna girişi ile beraber, melo forma numarasına benzer şekilde ”10” numara gibi oynamaya başladı. ancak birkaç pozisyon sonra o mevkiyi ayhan ile değişti ve kendisi tekrar ait olduğu bölgeye geldi. kayseri maçında da oyuna sonradan giren emre çolak, kısa sürede göze hoş gelen bir futbol oynamıştı, bugün ise çok daha efektif bir futbol ortaya koydu. emre çolak açısından fatih terim ile çalışmak büyük şans. ancak her zaman, herkesin söylediği gibi; emre çolak orta saha oynamak için çok çelimsiz. kanatlarda denendiğinde ise, seri ama hızlı değil. tüm bunlara rağmen, eboue’nin golünden önce sol kanattan ortayı yapıp, tehlikeyi başlatan isimdi emre.
hafta ortasında gençlerbirliği maçı hakkında beyin fırtınası yaparken, semih oynamalı mı yoksa kart cezası sınırında olduğundan yedek mi başlamalı? diye arkadaş ortamında çokça tartıştık. hoca, semih’i oynatmamayı tercih etti ve genç oyuncuyu fenerbahçe derbisine sakladı. buradan çıkaracağımız iki sonuç var. birincisi, semih fatih terim için çok önemli bir oyuncu, ikincisi de galatasaray’ın şu anki as stoperleri hocanın kafasında belli. semih ve ujfalusi.
galatasaray takım savunmasını da bu sene çok iyi yapıyor. son beş deplasman maçında kalesinde gol görmeyen bir galatasaray var karşımızda. bunda kaleci ve stoperlerin iyi olması kadar, felipe melo’nun da defansif orta saha olarak üstlendiği rolü layıkıyla yerine getirmesinin çok önemli bir rolü var.
”hücum maç kazandırır, savunma şampiyonluk” diye çok güzel bir laf vardır. fatih terim önce galatasaray’ı adım adım bir takım haline getirmeye çalışıyor, bunu yaparken de çok sert bir takım olma yolunu seçiyor. bu savunma sertliği de galatasaray’ı çok zor gol yiyen ve az yenilen bir takım haline getiriyor. tüm bunlar gerçekleşirken tek ve en büyük eksik, maç kazanma noktasında galatasaray’ın önünü tıkıyor. bu da hücumdaki yetersizlik.
maçı kazanabilmek için pozisyon bulmak gerekiyor fakat galatasaray bunu yapamıyor. hoca da bunun farkında. işte bu sorun çözüldüğü an, galatasaray muazzam bir takım olma yolunda çok önemli bir adım atacak.
çok zor şartlar altında, deplasmandan üç puan çıkarmak, son senelerde galatasaray’da alışkın olduğumuz bir durum değildi. kadroda bir cezalı, bir sakat oyuncu olsun; takım da zor bir deplasmana gitsin, oradan galip gelmek neredeyse mucizeydi. çünkü o takımlar, genelde yumuşak bir takımdı ve takım savunması ne yapılırsa yapılsın oturmamıştı.
geçen senelerdeki bu psikolojiden ötürü, birçok galatasaraylı bu maç ile ilgili iyimser konuşamıyordu. hatta gençlerbirliği’nde görev yapan bazı kişilerin bile bu duruma şaşırdığını biliyoruz. oysa gençlerbirliği, her ne kadar bu sezon beklentilerin üstünde bir performans sergilese de, çok kaliteli bir takım değil. akıllı oynayan her takım, gençlerbirliği’ni mağlup edebilir.
fatih terim’in gençlerbirliği maçı özelinde çıkaracağı kadro az çok belliydi. kazım’ın kadro dışı kalmasından sonra, pek tabii orada aydın oynayacaktı. ilk yarı hakkında söylenecek pek de fazla bir şey yok. ölü bir 45 dakikaydı. asıl detaylar ve kıpırdanma ikinci yarıda gerçekleşti.
kuşkusuz ki maçın kırılma anı, emre çolak ve ayhan’ın oyuna dahil olmasıydı. fatih terim’in aydın ve riera’yı kenara alması; maç boyunca işlemeyen kanatları biraz olsun hareketlendirdi ve orta saha nispeten güçlendi. ayhan’ın oyuna girişi ile beraber, melo forma numarasına benzer şekilde ”10” numara gibi oynamaya başladı. ancak birkaç pozisyon sonra o mevkiyi ayhan ile değişti ve kendisi tekrar ait olduğu bölgeye geldi. kayseri maçında da oyuna sonradan giren emre çolak, kısa sürede göze hoş gelen bir futbol oynamıştı, bugün ise çok daha efektif bir futbol ortaya koydu. emre çolak açısından fatih terim ile çalışmak büyük şans. ancak her zaman, herkesin söylediği gibi; emre çolak orta saha oynamak için çok çelimsiz. kanatlarda denendiğinde ise, seri ama hızlı değil. tüm bunlara rağmen, eboue’nin golünden önce sol kanattan ortayı yapıp, tehlikeyi başlatan isimdi emre.
hafta ortasında gençlerbirliği maçı hakkında beyin fırtınası yaparken, semih oynamalı mı yoksa kart cezası sınırında olduğundan yedek mi başlamalı? diye arkadaş ortamında çokça tartıştık. hoca, semih’i oynatmamayı tercih etti ve genç oyuncuyu fenerbahçe derbisine sakladı. buradan çıkaracağımız iki sonuç var. birincisi, semih fatih terim için çok önemli bir oyuncu, ikincisi de galatasaray’ın şu anki as stoperleri hocanın kafasında belli. semih ve ujfalusi.
galatasaray takım savunmasını da bu sene çok iyi yapıyor. son beş deplasman maçında kalesinde gol görmeyen bir galatasaray var karşımızda. bunda kaleci ve stoperlerin iyi olması kadar, felipe melo’nun da defansif orta saha olarak üstlendiği rolü layıkıyla yerine getirmesinin çok önemli bir rolü var.
”hücum maç kazandırır, savunma şampiyonluk” diye çok güzel bir laf vardır. fatih terim önce galatasaray’ı adım adım bir takım haline getirmeye çalışıyor, bunu yaparken de çok sert bir takım olma yolunu seçiyor. bu savunma sertliği de galatasaray’ı çok zor gol yiyen ve az yenilen bir takım haline getiriyor. tüm bunlar gerçekleşirken tek ve en büyük eksik, maç kazanma noktasında galatasaray’ın önünü tıkıyor. bu da hücumdaki yetersizlik.
maçı kazanabilmek için pozisyon bulmak gerekiyor fakat galatasaray bunu yapamıyor. hoca da bunun farkında. işte bu sorun çözüldüğü an, galatasaray muazzam bir takım olma yolunda çok önemli bir adım atacak.