• 151
    elenseydik, önce galatasarayımızın ikinci yarıdaki parmak ısırtan hücum organizasyonlarına sonra kewell ın attığı muhteşem gole yazık olacağını düşündüğüm, ancak çok şükür, herkesin her mağlubiyetten sonraki ilk günah keçisi olan sabrinin attığı golle turu geçtiğimiz karşılaşma olmuştur...

    yalnız herkes takdir eder ki, bu iş böyle yürümez...ilk lafım meira'ya...bu adama gösterilen sabır, şu takımdaki en galatasaraylı adama* asla gösterilmedi...herkes düzelir diye beklerken, hep daha kötüye gitti...maç içinde en çok aksayan futbolcu meiraydı ve umarım acilen hamburg maçına kadar bu soruna bir çözüm bulunur...aksi takdirde, futbolun tanrılarından çok medet umacağız gibi görünüyor...ikinci lafım de sanctis'e...kendisini pek beğenmediğimi sözlükteki başlıkta belirttikten sonra sanki beni haklı çıkartırcasına bir performans sergiledi bugün...toplam 4-5 bordeaux atağının 3ü gol oldu..bunlardan ikisi karşı karşıya...şimdi benim eleştirime cevap olarak bazı arkadaşlar, işte karşı karşıyaya gelene kadar defans yok, adam ne yapsın filan feşmekan serzenişlerde bulundular...iyi de bu adam hiç mi karşı karşıyada top çıkaramaz, hiç mi müdahale edemez..her top içeri giriyor maşşallah...ikinci golde de emre topu zaten çıkarıyordu, nerden çıktıysa de sanctis topu yumruklayacağım diye üstüne çullandı emrenin, topu kaçırdı, emreyi etkisiz hale getirdi ve golü yedik, tümüyle kocaelispor maçında tanerin attığı ilk gol gibi...

    bu iki zatın kendisine çeki düzen vermesi gerekiyor, ekseriyetle..yoksa, özellikle servetin yokluğunda çok canımız yanabilir...
  • 158
    bazı akıllı insanlar tam maç başladığı anda gelince yerlerine oturamadılar ve ayakta merdivenlerin üzerine maçı seyretmeye başladılar. onlar yüzünden bizde göremedik ve tam 90 dakika maçı numaralıda ayakta seyretmek zorunda kaldık. değdi tabi yorgunluğa. yediğimiz ilk golu bu yüzden göremedim. algılayamadım daha doğrusu. 5 dakika şokunu üzerimizden atamadık. inşallah bu merdivende oturamayan insanlar yüzünden bir ceza yemeyiz.

    yediğimiz 2. ve 3. goleri ise nasıl yedik hala anlayabilmiş değilim. herşey konsantrasyon eksikliğinden bir anda oluverdi. maç farka gidiyor derken bir şok dalgası daha esti ali sami yen'de. daha sonra ise sahneye sabri* çıktı ve son haftalardaki performansına inat alkışlattı kendini.

    sonuç olarak: iyi ki varsın galatasaray ve bu duyguları bize yaşatmaya devam ediyorsun. *
  • 159
    inanılmaz başlayıp inanılmaz biten bir maç. diyoruz her zaman; "galatasaray isminin olduğu yerde her zaman umut vardır." umuttan ziyade emindik aslında turu geçeceğimize. tek sıkıntı, son dönemlerde peşimizi bırakmayan defansif hatalardı, yoksa gol atmayı bir şekilde beceriyorduk. nitekim bu maçta da çok acayip goller yedik.

    hani yavuz'un minibüsü adlı programda yavuz seçkin'in süper bir tiplemesi var; ilker tahsin. diyor ya hani; "daha kadroları saymadım maç 1-0 oldu" diye. bu maç resmen öyle oldu. daha spiker kadroları saymamıştı ki gol yedik. ta ki canımız ciğer paremiz ardamız sahneye çıkana kadar. ceza sahasındaki kargaşadan çok iyi faydalanan arda harika bir vuruşla beraberliği getiriyor, geçen hafta sabri'ye siktir çeken tribünler "arda turan oleyy" diye inliyordu.

    yokluğu bir süredir gözlenen ve bir o kadar özlenen oz büyücüsü ise, arda turan tezahüratlarının hemen ardından gelen; "what about dady cool" sözünü duyar duymaz kafasını kaldırıyor ve bordeaux kalecisi hazır başlamışken devam etsin istiyordu. galatasaray tarihine geçmeye aday bir golle, takımımız 2-1 öne geçiyor, gerçekler ve tarih yazılmaya devam ediyordu. ki tam bu sırada hakem oyuna ara verme zamanının geldiğini belirten düdüğünü çaldı.

    herkes o kadar emindi ki galatasaray'ın turu atlayan taraf olacağından, devre arasında kime sorsan parmaklarını açarak "beş beş beeşşş" diye tempo tutuyordu. ikinci yarı başlamış ve galatasaray allah ne verdiyse bastırıyordu. birbirinden bağımsız pres yapanlar bile vardı o dakikalarda. ama olsundu; bir gol çok şeyi değiştirirdi. ve nihayet lincoln sahneye çıkıyor sol kanatta topla buluştuğunda çalımı atacağını resmen belli ediyordu. lincoln'ün o çalımı atacağını biliyorduk bilmesine ama, kimse arda'nın o kadar akıl dolu bir vuruşla takımını 3-1 öne geçireceğini düşünemezdi sanırım o dakika. kalecinin bacaklarının arasında geçen top ali sami yen tribünlerini bir kez daha ayağa kaldırıyor, o dakikadan sonra daha bir rahatlayan taraftar "gerçekleri tarih yazar, tarihi de galatasaray" tezahüratını daha bir inanarak söylemeye başlıyordu.

    gol 64.de gelmişti ama ne olduysa olmuş 10 dakika sonra iki gol birden yemiştik. dakikalar daha bir zorlaşacaktı artık. son günlerde en çok gol yediğimiz kanat olan sağ taraftan gelen bir top, kaleciyle karşı karşıya kalınan bir pozisyona dönüşüyor ve gol oluyordu. sahadaki en tecrübeli isimlerden birisi ve aynı zamanda pimi çekilmiş el bombası görevindeki emre aşık, "arkamda gözüm yok" mantığıyla geri viteste ilerlerken de sanctis ile çarpışıyor ve yaşanan karambolden bordeaux'nun üçüncü golü çıkıyordu.

    bu dakikadan sonra galatasaray daha bir bastırıyor, seyircinin sesi soğukla birlikte biraz daha titremeye başlıyordu. umutlar tükenmemişti ve herkes 4. golü bekliyordu. üst üste kazanılan serbest vuruşlar, kornerler, taç atışları sonrası "hadi lincoln hadi oğlum" diyen televizyonu başındaki milyonlar golün geleceğine artık iyice emindi. dakikalar 90'ı gösterirken ne oluyorsa oluyor, yine lincoln'ün kullandığı bir top bordeauxlu futbolcu tarafından ceza sahası dışına doğru atılıyordu. top sabri'ye doğru yuvarlanırken bütün rakip savunma götünü sabri'ye, yüzünü ise eski açığa doğru dönerek "siper alınn" diye sırıtıyor ancak körün taşı denk geliyordu. evet rakibe de çarpan top gol olmuş, bir mucize daha gerçekleşmişti. gerçi bir maça bu kadar muzice fazlaydı ama... hem doksanıncı dakikada tekrar dönen maç, hem sabri'nin gol atmış olması, zaten stresten heba olmuş bünyeleri iyice bir heba ediyordu. ve nihayet maç bitiyor ve turu geçen taraf oluyorduk.

    büyük kaptan bülent ilk maçından öyle yada böyle alnının akıyla çıktı bu gece. takım üzerinde olumlu etkiler yaratması çok muhtemel. bunu önümüzdeki ilk 3-4 lig maçında ve uefa'da göreceğiz. umarım işler yolunda gider. sen bunları hak ediyorsun kaptan. biz kadar senin de çok ihtiyacın var buna... yolun açık, şansın bol olsun... http://vincasports.blogspot.com/...st-pas-possible.html
  • 160
    meşhur başlangıcımızı yapmak için arkama döndüm ve haydi beylerrrrr başlıyoruzzz diyerek nefesimi topladım.
    başladı işte böylesine bir gece... daha sonra sahaya döndüğümde topu kalede görmek çok üzdü bizleri. fakat susmadık, şaşırmadık, bıkmadık!
    en az 24 saat geçecek ve bu maç ile ilgili kendimi toparlama sürecim başlayacak. şimdi bir şeyler geliyor aklıma, hemen sonra başka bir şey, sonra başka... şimşekler çakmaya başladı yine beynimde.
    maç için yorum yapmayı çok istiyorum, ama beceremiyorum.
  • 161
    hayatın 90 dakikalık özeti gibiydi bu 90 dakika. heyecanla ve umutla başladık zıplamaya, birden şoka girdik ilk golü yiyince; ama yıkılmadık. hırslandık, susmadık, her şeye rağmen devam ettik. 1-1 olduğunda sevinçten çıldırdık; ama öne geçtiğimiz zaman görülmeye değerdi, sevinçten ağladık neredeyse. herkesin kalbinde bir gol atmak daha vardı ve o inaçla 3. golü de gördük; inanmakla başlar çünkü her şey. söylemeye dilimizin varmadığı; ama içimizde yaşadığımız korkularımız vardı durum 3-1 iken. korktuğumuz başımıza gelmişti, bir anda 3-3 olmuştu maç. gülerken, mutluyken yine gelmişti üzüntüler, hayal kırıklıkları; ama yine yılmadık. inanmıştık başaracağımıza ve her şeyin bittiğini düşündüğümüz bir anda bir ışık yandı ve yine zıplıyorduk maçın başındaki gibi. yine yoluna girmişti her şey. biz mutluyduk. biz gururluyduk. biz iyiydik. bizden iyisi yoktu yine...
  • 164
    içim bir garip oldu sözlük...
    maç içinde futbolculara taraftarın ettiği küfürleri duyunca, hakikaten içim bir garip oldu.
    tanım yapmak gerekirse, evet, şeytanın bacağını kırdığımız maç oldu. benim de ilk ali sami yen'de maç deneyimim oldu. lakin bu maç benim bir şeyi anlamamı sağladı. belki çok geç anladım, ancak bizim için aslanlarımız (meira'sından sabri'sine kadar) çocuklarımız gibi... onlara ne kadar küfretsek de onları çok seviyoruz. çünkü o kutsal formayı taşıyorlar. hani anne baba çocuğuna ceza da verse, biraz ekstrem kaçacak ama dövse de, aslında çocuğunu sever ya, biz taraftarlar da öyleyiz. en azından ben öyleyim. meira'ya ilk golde ne kadar "öküz" desem de, emre aşık'a bordeaux'nun 3. golünde "yuh ayı!" şeklinde seslensem de, ben seviyorum aslanlarımızı.
    maç ise, benim için duygu seliydi adeta... en son 6 sene aradan sonra(yakın akrabaların ölümü, arkadaşların vefaatı, sevgili tarafından terkedilmeye rağmen), 3 sene önce sarı zeybek'i ikinci kez izlerken gözyaşı döken bu gözler, bugün tekrar çalıştırdılar gözyaşı salgısını. ve 2 pozisyondu beni adeta ağlatan... 1.'si arda'mız, gözbebeğimizin sol açıktan büyük bir hırs, inanç ve umutla topa yetişebilmek için attığı depardı... yorgundu, ama yetişmesini hiç ummadığımız bir anda topa yetişti neredeyse, ta ki hakem arda'nın yatarak müdahelesini faul olarak değerlendirene kadar. ancak o an gözlerim doldu... skor 3-1'di o sırada...

    ikinci pozisyonsa sabri'nin uzaktan sert şutu, günü kurtaran adam sabri... kendisiyle ilgili yorum yapmayacağım, aynı şekilde meira ile ilgili de.. fakat taraftarlık güzel şey, bunu bugün bir kez daha gördüm. arkadaşlarımı kalabalıkta kaybedince metronun yolunu tutup eve giden bu bünye, metrodaki sessiz 3 5 galatasaraylı'nın yanından geçerken "ölüm varmış" diyiverdim... ve etrafımdakilerden sesler yükseldi... vagona ilerleyene kadar sayımız arttı, istasyonda tüm gücümüzle bir kez daha tezahüratımızı yaptık. vagonda hoplamalar zıplamalarla vagonu yerinden oynattık.

    öte yandan maçla ilgili bir dipnot da, modern fizik hocama kapak yapacağım maç olmasıdır. sabah derse 15 dakika geç giren beni sırtımda galatasaray formasıyla görünce,
    -kaç tane yiyeceksiniz bugün? 5ten aşağısı kesmiyor ya o bakımdan soruyorum... diyince, hoca olduğu ve not bakımından eline baktığım için
    -8 yemeyeceğimiz kesin...
    cevabını patlatamadım kendisine. ancak yarın yine sırtımda o formayla odasına gidip sağlam bir posta koymayı planlıyorum.

    ne diyelim bundan sonra, helal olsun aslanlar... helal olsun...

  • 165
    yine aklıma geldi bir şeyler hemen söylemek istedim. numaralı'da 10 - 15 civarı fenerbahçe taraftarı arkadaslarımız vardı. yarısı fenerbahçe yarısı galatasaray içerikli atkılarıyla. kendilerine yapılan uyarılara karşı, biz her şeyi göze alarak bu maçı izlemek istiyoruz dediler.
    bunun üzerine misafirimizsiniz arkadaslar demek de bize düştü. evimizde her daim misafirsiniz. bilinçli misafire kapılar açık zaten.
  • 168
    geçenlerde tv'de bir film vardı maldonado mucizesi diye. fenerli arkadaşlarla dalga geçmiştik; maldonado ileri pas attı herhalde diye. bu maç baştan sona bir film gibiydi, temposu hiç düşmeyen, insanı her an şaşırtan ve sürpriz bir finalle biten. filmin adı da tabii ki miracle of sabri olur-ya da sarbi. ama böyle de filmin sonu hakkında spoiler veriyoruz ya olsun..
  • 171
    (alinti: duydum ki 40 yaş üstü dinazorlar bu gece tribünlerde gözyaşlarına hakim olamamış...

    doğrudur, bekliyordum bu haberi zaten...

    ey, gençler.. bunun nedeninin galibiyet ve tur atlamak olduğunu sakın düşünmeyin...

    bizim kuşak galibiyetlere filan ağlamaz... başka birşeye ağlar...

    mesela, bülent'in sabri'yi soyunma odasından geri çıkarışına...

    mesela sabri'nin formayı yere koyup üzerine eğilmesine...

    kurtların dünyasına aniden atılmış büyük kaptan'ın alnının akıyla en büyük sınavından çıkmasına...

    arda'nın lincoln'e, kewell'a sarılışına...

    "bizim galatasaray" böyle işte...

    bu, işte.)

    mehmet şenol'un maç ile ilgili www.alisamiyen.net' teki ilk yazısı...
  • 172
    maçın yorumunu yapmadan uyuyamayacağımı farkettim. öncelikle kapalıya selam ederim. özellikle arka taraftaki elemanlar "bu sene de şampiyonluklar" diye bağırmadan önce bir dize süresince "ooooo" diye bağırmaları ayrı bir gazdı. evet kapalı geç kaynaşmıştı. hiçbir futbolcuyu tribüne çağırmadık. sadece takımı çağırdık. takım da sağolsun "neredeydiniz ulan sefa pezevenkleri" demedi takımca ortada sıçan oynamaya gelirken selamladılar. tribünler dolu, saygı duruşunda ise geçen senenin cezalı maçlarını hatırlatan bir sessizlik. helal olsun size be. şu ülkede saygı duruşu nasıl yapılır ön ayak oldunuz. herşey süper bir üçlü çekelim yıkalım ortalığı derken elleri kaldırmışken daha "cim bom bom" derken bir de baktımki adamlar de sanctisle karşı karşıya... la havle... neyse dedik. takımda ruh ve istek vardı ancak pas hataları yüzünden çıkamadığımız anlar oldu. kapalı oyundan düşmedi. kapalı itelemeye devam etti. baros hayali arkadaşıyla verkaçlara girmeye çalışırken, orta sahda rakibin paslarını "sen kes" "hayır abi sen kes" diye oyuncular birbirlerine ikram ederken bir tek kapalı vardı isyan eden. derken sabri vurdu barajdan döndü korner oldu. derken bir de baktık baros yine ıska yapmış. tam küfür ediyorken arda vurdu. ulan dedik kale çizgisindeki adama emanet ettin golü. ama bir de baktık gol. şimdi bu gol arda turan'a mı yazılsın kapalıya mı? arda turan kapalıdır! o yüzden sorun yok. sonuç kötü olunca küfürettiğimin kronometresi su gibi akar. yanımdaki arkadaşa "devre olmadan ikiyi bulmak lazım" dedim. neden ki? zaten ikinci yarıda atabilirdik. devre olmadan 2. olmasına gerek yoktu. yeni tezahüratı anlamak için arkamı döndüm. tekrar önümü döndüğümde top doksana giriyordu. yanımdaki arkadaş da aynı şekilde davrandığı için "goooooool" diye yırtınırken onu dürtüyordum. anlamaz gözlerle bana bakıyordu. bağırmaktan anası ağlamış bizler anonsu duyabilmek için can çekişiyorduk. derken devre oldu. yanımdaki bir başka çocuk "şimdi maç uzuyor mu?" diye sordu. ona deplasman gollerinin çarpı iki olmadığını anlattım ve rahatlamak için üçü bulmamız gerektiğini belirttim. kapalı devre arasında da susmak bilmiyordu. bir senenin kahrı bu maçla çıkacaktı. oyuncular saha çıktılar ve ikinci yarı bizim istediğimiz gibi kontrataklarla geçiyordu. lakin bir baroş vardı ki rakip defansın bel kemiği. ulan bir kere de küsme bir kere de takip et. acayip acayip goller kaçıyordu. derken göstere göstere attık. lincoln verdi arda ittirdi... artık bizi kimse tutamazdı. artık ruh geri dönmüştü. bunu hatırlatırcasına eski açığı ayağa kalırdık "dört sene üstüste" söylemeye başladık. numaralıyı da kaldırdık. tam yeni açığı kaldırıyorduk ki o da nesi?? bizim de sanctis yine karşı karşıya kalmış ve alıyor... aldı. ulan ne takımsınız be! derken oradayken faul diye yemin ettiğim pozisyondan gelen gol. sonra televizyondan baktım emre sanctisle çarpışmış, meira da her zamanki gibi boşa dalmış. adamların ikinci golünden sonra skorboard 60'ı gösteriyordu. zaman ne kadar yavaş geçiyor diye kıllanıyordum. bir baktım 70 olmuş. 74 olmuş, 80 oluyor. kapalı yıkılıyor. hepimiz biliyoruz, öyle ya da böyle bu turu geçeceğiz. derken sabri yıkıyor bizi yerlere. maç bitiyor takımı, arda'yı çağırıyoruz. sabri geliyor üçlü çekiyor. peşindeyiz söylemeye niyetleniyoruz. bakıyoruz işgüzar dj şaşkınlık içerisinde müzik çalıyor. susturana kadar canımız çıktı. kapalının 10'da 9'u yerini almış peşindeyiz söylemeyi bekliyordu. lavuk fransızlar da bizim gitmemizi. eh biraz beklettik. sadece galatasaray! cimbombom'um cimbombom'um...

    edit: son bir ekleme. euro2008'den kalma bir maçtı geri dönüşlerimizle.
App Store'dan indirin Google Play'den alın