• 176
    takımımız her ne kadar 4-2-3-1 taktiğiyle oynamış gibi gözükse de ömür törpüsü taktiğiyle oynamıştır. 3-1 den sonra net pozisyonlar bulup farkı açarız derken bordeaux 5 dk. içinde 2 gol bulmuş bizi kara tasalara sevk etmiştir. ilerleyen dakikalarda turu atladık atlıyacaz diye iç geçiren bordeaux takımının da son dakikalarda sabri'nin attığı şık golle iflahı kesilmiştir. gelen bu takdir-i ilahi golle yurdumuzdaki atesit sayısında hatırı sayılır düşüş olduğunu sanmaktayım.

    hoşgeldin büyük kaptan.

    son olarak eyyyy 2000 ruhu geldiysen bizi terk etme.
  • 178
    amator bir izleyici* kendi iyi bak'ın gozlerinden:
    tarih 26 subat 2009 bir otobus adamla ankaradan istanbula varılmıs. icimdeki heyecan bambaska boru mu ilk defa geliyoruz sami yene. sabahın cok erken saatleri mac saatini kadar birseyler yapmak lazımdı. etrafta dolasırken carrefourun ordan kapalının koltuklarını gordum ve icimde birseylerin oynadıgını o gun icin, ilk defa orda farkettim. neyse zaman gecti polis araması yapıldı girildi içeri ve stada ilk bakıs; allahım bu bir ruya olmalı bu. her hafta izlemek icin gittigin mahalle kahvehanesindeki ali sami yendeydim. inanılmaz birseydi bu. aldım elime fotograf makinemi basladım her birseyi çekmeye zira mac basladıktan sonra fotograf filan hikaye olacaktı sonucta. derken futbolcular sahaya çıktı. ve yeni acık'a da geldiler. televizyonlarda gorup de heyecanladıgım adamlar sahada bizleri selamlıyordu bu allahın bana lutfu olsaydı gerek. mac basladı ilk gol yendi herkes sus pus oldu * etraftan bazıları gol degil filan diyor, onların dusuncesine koru korune baglanmak istiyordum; fakat hakem ortaya kosuyordu. golu yedikten sonra kendi kendime bu macı çevirse çevirse arda çevirir dedim, ardından allahım lutfen temennisi bulunarak tezahuratlara katıldım. ilk golu attıgımızda 2 ya da 3 sıra one dustum hic tanımadıgım adamlarla sarılıyordum; ama yurekler bir degil miydi? kendimi toparlayım derken 2. golde topun kale icinde yuksekten indigini gordum. yine harika bir gol attıgına adım gibi emindim * cunku bu golu de gormemistim. 2. yarıda herkes makaraya alıyor, benim dusuncem fark olur seklindeydi nitekim 3. de bulduk.ilk dusuncem galatasaray hamburg macı organizasyonuna isim yazdırıyım oldu. sonra onlar 2. ve 3. golu attılar. koskaca stad cenaze evine donusmustu resmen. ama inancımızı hiç yitirmedik cunku biliyoruz ki galatasaray adının oldugu her yerde bir umut vardır. zaten bizi digerlerinden farklı kılan da bu durusumuz degil miydi? kapalı tekrardan basladı tezahurata biz de katıldık cunku bana gore dun gece onlar sefti bizleri yonetiyorlardı. * son golumuz ise soylenecek bir soz yoktu. ortalık yıkılmıs herkes mutluluktan ucuyordu. "kulaklarımda allahım sana sukurler olsun kupa bizim " sozunu isitiyor allahım sana sukurler olsun demekten kendimi alamıyordum. allahım sana sukurler olsun. tesekkurler galatasaray.
  • 181
    sonuç haricinde benim için tam bir fiyaskoydu.

    halı saha maçı gibiydi.

    daha dakika dolmadan yenik duruma düşmemize rağmen maçı ilk yarı bitiminden hemen önce maçı 2-1'e getirmiştik. ikinci yarının başlangıcı gene ilk yarıda olduğu gibi orta saha mücadelesi şeklinde geçerken, blanc iki orta saha oyuncusu geraldo wendel ve abdou traore'yi çıkarıp yerine iki forvet -ferreira vieira jussie, fernando cavenaghi*- alınca resmen ipini çekti. dikkat ettiyseniz, orta saha elemanlarının azlığı bordeaux'nun top tutmasını engellerken, bizim rahatlıkla top kapmamızı, orta alanı geçip üst üste pozisyona girmemizi sağladı. 1 gol bulduk ama sayısız pozisyonu değerlendiremeyip, öldürücü darbeyi vuramadığımızda, yapılan basit hatalarla adamları resmen maça ortak ettik. ipini çekmiş blanc'ı biz kurtardık. derken sabri 'sen ölemezsin, biz öldürürüz' der gibi yanıtı 90'da verdi.

    maç 3-2'ye gelmeden o pozisyonların affı olmamalıydı. daha ciddi olmalıydık. oyuncu değişikliklerine kadar çok hareketsizdik. çoğu avrupa maçımızda ve ilk yarıda oynadığımız bazı maçlarda gördüğümüz kanat akını, hızlı paslaşma ve verkaçları bu maçta göremedim. herkes yanındakine pas verdikten sonra 'ne yaparsa yapsın' gibilerinden aradan çekiliyordu. durağan oynadık.

    tribünler berbattı. skor'a göre taraftarlık olmamalı. tahminen kapalıdaki bir iki topluluk bağırdı, gerisi sustu. ellerinde bir çekirdek eksikti.

    takımda bir kadro dolusu eksik var neredeyse. hani bir oraya bir buraya yama yapıyoruz. bu maçtan çıkarılacak iyi sonuca gelirsem; takımdaki bunca eksikik ve durağanlık, teknik direktörün yeni olması, tribünlerdeki ruhsuzluğa rağmen bordeaux'yu eliyorsak hamburg'u bu kadar kasmadan eleriz. tabii o maça daha çok var, yeni gelişmeler oacaktır. ama şimdiden tur müjdesiyle geliyor gibi.*

    sevindiğim bir başka olay, kaptanımızın ilk maçında galibiyetle başlamış olmak. kendisinin, takımın ve camia'nın morali, motivasyonu için çok iyi oldu.
  • 182
    maçın ilk düdüğüyle, ne olduğunu anlamadan yenilen bir gol, bütün galatasaray taraftarinda soğuk duş etkisi yapmasına rağmen herkesin içinde bir umut bir kendine güven vardı. kazanıcaz bu maçı, her ne olursa olsun diyordu herkes. golü yedikten sonra kızamadım, bağıramadım, küfür edemedim. çünkü sonunda ne olacağını bilir gibiydim. içimden bir ses sakin ol ve bekle diyordu.
    koca kafa ardamin golünden sonra derin bir nefes alıp rahatladık. şimdi bunun üzerine bir sigara yakmak lazımdı. ama zaten sürekli birini yakıp birini söndürüyorduk. çay kahve derken oz büyücüsü harry kewell bir çaktı elimdeki sigaralar bardaklar birden havaya uçtu. çok şükür yaralanma olmadı. daha sonra tekrar aslanim koçum ardam çıktı sahneye ve çok klas bir gol attı.
    bu maç burada biter derken talihsiz iki gol daha gördük kalemizde. talihsizlik dedik güldük geçtik, kazanacağımız biliyorduk ama dakikalar tükeniyordu ve eskisinden daha hızlı geçiyordu zaman. sürekli saldırıyorduk atak üzerine atak pozisyon üstüne pozisyon ama bir türlü olmuyordu. mekanı yavaş yavaş terkedenleri esefle kınarken biz daha bitmedi, bitemez, olmamali diyerek gol, goller bekliyorduk.
    ve dakika 90 da lincoln'ün kullandığı kornerden dönen top belenmedik birisinin önünde kaldı. maçta 1-2 güzel şutu vardı ama biri kalecide kalmıştı diğeri ise dışarıya çıkmıştı. artık bu gol onun hakkıydı sanki. biz daha pas verme lan vur demeye kalmadan o bir çaktı dışarı çıktığını görmemek için gözlerimizi kapadığımızda çoktan top filelerle buluşmuş ve bütün herkes bişeylerin üzerine çıkmış ölümüne bağırıyordu. tabi ben de o sırada kendimi kaybedip ne yaptıysam sağ ayağımın kaval kemiğini kırmayı becerememişim malesef. maçtan yarım saat sonra bir acı ve şişlikle farkettiğim ayağımı görünce maçın şokunu atlatamadan diğer bir şoka girmem ve sonra "önemli değil galatasarayıma feda olsun bu ayak" dememe sebep olmuştur sabrinin golü. ***

    çok dertli, yıpratıcı bir maçtı bizim için. son dakikaya kadar gidip geldi ve ne olacağı belli değildi. her an herşey bitebilirdi ama galatasaray ruhu geri döndü ve takımı alıp götürdü. bu atmosferi yaratan tek şey o muhteşem taraftardır. hepsinin teker teker ağzına, yüreğine, ciğerine ve bilimum organına sağlık. ve son olarak teşekkürler galatasarayım bize yaşattığın herşey için.
  • 183
    ali sami yen'deki en efsane maçlardan biriydi ve canlı tanık oldugum için kendimi inanılmaz şanslı hissediyorum. hayatımın en güzel gecesiydi diyebilirim.

    25 şubat gecesi televizyon izlerken lig tv'de eski lig maçlarının özetlerine rastladım. 2001 yılındaki yozgat-fener, beşiktaş-antalya maçlarını falan verdikten sonra ohh be sonunda bizim maç dedim. istanbulspor maçıydı fakat ne maçı hatırlayabildim ne de o stadı başta tanıyabildim. taffareli, arifi ne kadar özlemişim derken stadın şükrü saracoglu oldugunu anladım. fakat o dönemki haliyle bi kale arkası yok ve kapalı tribünleri de eski haliyle duruyordu. ama sarı lacivert koltuklarda kırmızı formalı coşkulu taraftarlar ve o pankartları görünce içim bi garip oldu ve mayıs ayındaki finali düşündüm. o görüntü bütün gün gözümün önünden gitmedi ve yeni açıktaki yerimi bu ruh haliyle aldım.

    gerisi de malum, herkes maçın hikayesini anlatmış zaten, inanılmaz ötesi şeyler yaşandı ve bunlar birşeylerin işareti, kıvılcımlarıydı. ki o kıvılcımın gidip kadıköyü yakmasına az kaldı..
  • 185
    onca entryde zaten her şeyden bahsedilmiş diyerekten benim maç içindeki en çok hoşuma giden detaydan bahsetmek istiyorum..

    dakika 90! golü atmış çıldırıyor, nereye koşacağını şaşırıyor çarşambalı hemşehrim sabri, arkasında avustralyalı yıldız kewell! en az sabri kadar efor harcıyor sabri'yi yakalamak için. bildiğin, "boynuna sarılıp türk usulü düşürme" hareketini deniyor sabri'ye. ama sabri çıldırmış pes etmiyor, tazı gibi sıyrılıyor ve koşuyor kulübeye doğru, tv.de kadraj tamamen sprinte kalkmış sabri'nin yüzünü alıyor. kadrajın köşesinde onu yakalamak için koşan bir futbolcunun bacağı ve aynı zamanda şortu var sürekli, aynı tempoda koşuyorlar. şorta bakıyorum üzerinde "19" yazıyor. vazgeçmemiş kewell!
    ne zaman bizden oldun sen?
  • 187
    beni derin düşüncelere sevk eden maç olmuştur, bu kadar hata yapan bir defansın finale kadar uzanması gerçekci bir bakışla çok zordur. ardı arkası kesilmeyen sakatlıklarda işi daha da çıkmaza sokuyor bence bulent korkmazın yapması gereken şey defansta oynayan adamlarla özellikle meira ile birebir görüşüp hatalarını tartışması ve daha çok konsantrasyon aşılamalıdır. ayakları yere sağlam basan bir galatasaray takımı bu turnuvadaki tüm takımları yenebilecek güçte yeterki kolay gol yeme hastalığımızı ortadan kaldırıp takımla savunma takımla hücum yapabilelim..

    edit: bulent korkmaz'ın özellikle meirayla konuşması gerek demiştim öyle bir konuşmuş ki büyük kaptan adam rusyaya gitmeye razı olmuş. :))
  • 188
    öncelikle biz galatasaraylıların normal insanlar olmadığını, galatasaray'ın da normal bir takım olmadığını belki de 250.kez ispatlamış maçtı.
    evet, bizler man.utd. taraftarı gibi rahat, güle oynaya, gollerde "yiiiieeee" diye ayağa kalkarak yaşayamıyoruz aşkımızı. bana sorarsanız biz daha şanslıyız tabi.
    sürekli bir endişe, endişeden daha güçlü bir umut taşıyarak, parçalanarak, dolu dolu yaşıyoruz her maçı. tribündeki bir taraftarın, son tezahurata eşlik etmedi diye gol yediğimize inandığı, ekran başında izlerken uğurlu çakmağını düşürdü diye o golün kaçtığını düşündüğü, her birimizin her atakta, sağdan soldan bindirdiği, her duran topta birimizin arka direkte birimizin rakip stoperinin üstünde olduğu; arda'nın, barış'ın parçalanan ciğerlerine suni teneffüs yaptığımız; bütünleşme ve sinerji kavramlarını çaresiz kılan tarihin en organize işbirliğinin onmilyonlarca taraftar tarafından icra edildiği maçlardan biriydi bordeaux maçı.

    reklamdaki vurgu güzel seçilmiş, "çılgınlıkla kolkola bir aşk" ne de olsa. ve bu normal olmayan takımın tur atlaması da normal olamazdı. 3-1 lik avantajı koruyamadı diye kimse yüklenmesin, o zaman bu kadar hatırlanası olmayacaktı belki de. büyük kaptan'ın elinin ne kadar değmiş olduğu belki anlaşılmayacak, temyize en çok ihtiyaç duyan oyuncunun finali yapmış olması belki de yaşanmayacaktı.

    artık; deli dolu, maçın bittiğine inanmayan bir takımımız var, daha doğrusu bunu aşılayan bir hocamız var. önümüz belki çok açık değil, hatalarımız belki çok şeye engel olabilecek derecede ama, en azından biliyoruz ki, bu takım artık galatasaray olduğunun farkına vardı.

    ya kewell? yemin ediyorum insan değilsin. sibernetik organizma dediğimiz bir yapısın. gözünün içinde hedef düzlemi var bence. o top, saniyede 1 milyon basan bir işlemcinin hedeflemesiyle oraya giderdi anca. t-1000 desek sana yeridir. büyücülükten ziyade terminatör olduğun ihtimali daha kuvvetli bence.
    arda zaten "sen sahadaki biz" mottosunun en açık tezahürü. profesyonel sözleşmeli bir futbolcu değil arda, tribünden sahaya atlamış en ateşli taraftar. helal olsun sana onyüzbin milyon kere.
    meira, artık kredisini doldurdu sanctis ile birlikte. sabri'ye yüzlerce kez teşekkür ettiklerini hepimizi gördük. kendileri de farkında. meira efendinin kafası neye bozuksa, artık bitmiştir umarım. hatalarının telafisi için yazılan destanı görünce sarsılmışlardır. akıllanmaları için gerekli şoku verdi takım.

    sabri için ise karmaşık duygularım var. evet eksikleri var, evet şikayetçiyim, evet beğenmiyorum ama...
    o kadar eleştirilirken, gözden çıkarılmasına ramak kalmışken, toplara vurma yeteneği zayıfken, son dakikada o topa vurma cesaretini nerden buldu, nasıl inandı, nasıl dayandı, nasıl göze aldı, bir türlü çözemiyorum. sanırım taraftarlığından olsa gerek. takım için kalbinin atması böyle anlarda devreye giriyor demek ki. ama bu kadar son ana kalmamalıydı. bir daha bu kadar fazla dakikamız olmayabilir maçı çevirmek için. ben artık sana inandım, güvendim milyonlarca sabri rahatsızı gibi. bunu da boşa çıkartırsan, seneye konyaspor yolunu tutar cihan ile rekabet edersin.
    yine de, kafanı giyotinin altına uzattığın için, ateşten gömleği sırtına geçirdiğin için, bu takım için birşey yapılacaksa ben neden yapmayayım diyerek sergilediğin irade için; sana sonsuz teşekkürler ediyorum sabri. sen bize isyan et, biz önünde el pençe divana hazırız.

    galatasaraylılaşmaya başlamış profesyonel futbolcuların en üst seviyede mücadele ettiği, duşlarını alırken, "sanırım ben taraftar oldum artık bu formasını giydiğim takıma" diye düşündükleri, iki formsuz ismin riske soktuğu, sonrasında, tanrı'nın tövbelerini kabulu misali göksel bir mucize ile affedildiklerini görünce akıllandıklarını sandığım, iki hasta galatasaraylı futbolcunun** resmen ipten aldığı bu tur , hepimize hayırlı uğurlu olsun.
    kaydedeceğimiz, "ya o maçta ben var ya..." diye başlayıp anlatacağımız, bundan x yıl sonra izlerken, gözümüze bişeylerin kaçıp da kendimizi tutamayacağımız, metin oktay'ın dayanamayıp oyuna girdiği bir maçımız daha oldu tarihimizde.

    aşkı çözmüş bir adam demiş ki, "insan ömründe sadece bir kez aşık olur, tüm tutkuları, en uçtaki bütün duyguları, sadece biriyle yaşar." sanırım doğru demiş.

    edit: imla ve gramer
    asist: daniel tozser
  • 197
    patron'un windows 7 raporlari haftasonuna kadar masamda olacak yoksa sikertirler adami dedigi bir gunu takiben baslayacak maci saat farkindan muzdarip olmanin da verdigi etki ile birlesen bir hissiyatta izleyecektim . eh artik basa gelen cekilir diyerek;kucakta laptop metroda iken bile raporlari yetistirme cabasi, kafada mac ve acaba bu testi nasil kisa bitiririm dusunceleri,agizda ise patronun sulalesini ne kadar sevdigimi anlatan sozcukler vardi. neyse sukurler olsun saat farkinin veridigi avantaj ile saat 2 gibi isim bitmis; hagi formasi, misir patlangocu ve kolombiyali kanka 3lu sans tilsimi bir araya getirilmis 02:30 civari mac izlenmeye baslamisti. skibbe; galatasarayimizi skib attiktan sonra buyuk kaptan takimin basina gecmis ve saha kenarinda bir aksemsettin edasi ile duran cevat hocanin yaninda bir fatih sultan mehmet edasi ile duruyordu fakat fatih'in istanbul'u fethettigi yasta degil idi 20 yas fazlasi vardi. neyse efendim, kolombiyali kanka bu maci kesin aliriz diyerek beni mest ediyor nerede ise;ulan haymito cek oradan yarim kilo kalitelisinden, parasi ne ise veririz; maksat kolombiya zenginlesin demek istiyor fakat bu guzel espirimi kendime sakliyordum..evet babayigitler mac hakemin otturdugu dudukten sonra, oh ulan bu misir patlagi ne guzelmis la bi parca tuzlu bi parca sekerli cikiyor demeye kalmadan frank de boer'in, yarida biraktigi misyonu tamamlamasi icin galatasaray'a gelen meira ve italya'nin hayrettin demirbasi sancis is birligi ile bordeaux'un golu geliyordu. dakikalar 0'i saniyeler 6'yi, sinir katsayisi ise 100'u gosteriyordu. allah'tan cabuk toparlandi galatasaray ve bordeaux defasinin hatasi sonucu yapilan ters vurusta direkten donen topu sabri tamamlamaya calismis, netekim sonuc pek hayirli olmamisti..sonrasinda ise serefiz, karaktersiz hatta ve hatta arkadaslarinin ve ailesinin bile pek haz etmedigi fakat maclara beles girebildikleri icin seviyor gibi yaptiklari; chamak'in kafa vurusu, lincoln'un kacan sutu akabinde ise kewell'in sag taraftan ve dar bir acidan kaleye yollamak istedigi fakat istegine ulasamadigi sutu geldi. sonrasinda ise arda topa girer mi la acaba diye abanmasi sonucu karambolden golu bulmustuk. sevincli idik ayni dakikalar icinde bordeaux kalecisi,sumugunu burnunun sag deligini sag yumrugu ile kapatarak sol delikten disari atmak icin ugrasiyordu.adeta hayat beni neden uzuyorsun der gibi idi. efendim, cok beklemedik , sag kanattan sola bir adim atip duran kewell, spikerin tabiri ile 89'a degil, 91'e degil ta 90'a topu takti, tam bu sirada ulan ulan diye sevincimden komsular rahatsiz olmus olacak ki alt kattan, uyari niteliginde gelen supurgeyi tavana vurmalar sonucu biraz duruldum ama galatasaray durulmuyor atak ustune atak geliyordu . kewell gol yetmez bir de asist yapalim deyu kendini kasarken yine sag cenahtan haril haril geliyordu. ceza sahasinin hemen disinda, topu sabri'ye aktardi aktarmasina ama ne yazik ki sabri efendi, ula elin avustralyalisi nereden ogrenmis boyle top oynamayi seklinde dusuncelere daldigi icin pasi lincoln'e aktarmakta biraz gecikiyor ve hali ile lincol bozulan pozisyonu gerekcesi ile topu kaleye gonderemiyordu. dakikalar ilerler iken lincoln soldan bindiriyor ve topu kale agzinda arda'ya aktariyordu, e arda'da hafifce soyle dokunuyor ve topu aglara gonderiyordu. skor 3-1 ben rahat, kolombiyali ise guzel bir mac izlemenin verdigi keyif ile huzurlu idi. bu rahatlik dakika 73'e kadar devam etti. her firsatta kisisel problemlerim oldugunu belirttigim chamak isimli futbolcu musvettesi kolay bir vurusla durumu 3-2'ye getiriyor ve beni hepten kudurtuyordu. bu is boyle biter, gider hamburgla oynar alman'in da birasini iddia sebebi ile kokerim diye gevrek gevrek gulerken; sancis ve emre ikilisi warner bros.'a tas cikartircasina ruh ikizi olduklarini dosta dusmana gostereceklerdi . emre ile sancis zaten gece avlarinda basarili bir sekilde gosterdikleri tandem performansini bu macta da "vay kanka, naber be ehi ehi" seklinde birbirlerine sarilarak gosteriyor ve bordeaux forvetine topu aglara gondermesi icin firsat veriyordu tabi ki super meira da topu uzaklastirmamak icin gereken ozeni gosteriyordu. ulan bu dakikadan sonra gol atabilir miyiz ki, gitti kadikoy sansi derken, kurtulus savasinin ataturk'un samsun'a cikmasi ile baslamis oldugunu unutuyorduk. ataturk'un samsun'a cikisindan 65 sene sonra samsun'a tekrar 2 gunes doguyordu biri bildigimiz gunes hani su gunes sisteminin ana yildizi , samanyolu galaksisinin ise eh iste ufak boyle orta boy giydirsen omuzlar dusuk kalir tadindaki yildizi gunes, digeri ise sabri sarioglu. iste bu genc deluganli dogumundan tam 9010 gun sonra ali sami yen stadyumunda, bordeaux'u deviren golu atiyor adeta aha hakkimda konusanlara bu gol girsin, diye sevincle kosuyordu bu sekilde turu atliyor kendilerine hamburger (hamburglu) diyen almanlarin takimi olan hamburg ile oynanacak maci beklemeye basliyorduk.. bu arada ulan bu sabri sarioglunu seviyorum ; firat'a benziyor .beslenir ki bu..
App Store'dan indirin Google Play'den alın