• 426
    artık yazayım diyorum be dostlar,ikinci nesil olarak baya bi geç kaldım aranıza katılmak da.hatta yaacağım 10.entry im hangisi olsun diye bekledim baya bi zaman.inancım hat safadaydı bu maç öncesi,yıllar sonra aslanımın takıım mücedelesi vereceğinden, gs arması için oynayacağından şüphem yoktu hiç,bizim takımımız kişilerle değil onbir adamla takım olan bir takım olmalı.bunun içinde ne arda kendini farklı hissetmeli ne baros ne kewell ve ne de aykut kendini yalnız hissetmeli.hatırlayın futbol tarihimizin en güzel anlarını yaşatan takımda kaç kişiyi ön plana koyabiliyoruz ya da kaç kişi hala aklımızda.eminiö ilk onbirimiz daha dün gibi aklımızda.taffarelin kurtarışı,popescunun son vuruşu,ergünün köşeye takışı... biz, biz olunca başarıya ulaşan bi takımız daha çok da örnek yazabilirim,ama işin özeti şu ki; bu maç da biz ne 1 puan aldık,ne de şeytanın bacağını kırdık,biz sadece biz olduk...uzun aradan sonra sahada arma için, taraftar için,kendini ön plana çıkarmamak için koşan aslanlar vardı,ne bize iyi görünmeye çalıştı,ne de bize oynadı.şanslı olan taraf rakipti.puan aldı ama aslan aslan olduğunu hissettirdi bu gece.bu saatten sonra kimse tutamaz bizi...yakışanı da olması gerekeni de olanı da biz yaptık ve yine biz yapacağızzz. yürüyedur aslanım çünki peşindeyiz...
  • 427
    galatasaray'ın güzel oyununa sevinsem bile, galibiyeti kaçırdığımız için üzgünüm. en çok üzüldüğüm iki pozisyon da;
    2) sabri'nin doksanıncı dakikada attığı şut. çok etkili değildi volkan uzandı aldı.
    1) emre çolak'ın kaçırdığı gol, sen atsaydın, senin golünde yıkılsaydı o kale var ya.
    bu arada sanırım yorumcular, insanlar ve ben başka maç izledik, çoğu yorumcu fener'i övüyor, neler kaçırdılar falan diyorlar, ne zaman yahu, niang'ın içeri zorladığı tek top dışında pozisyonu mu var fener'in, çizgiden çıkan top bizde, kaçan karşı karşıyalar bizde, isabetli vuruşlar bizde, kornere çelinen şutlar bizde.
  • 437
    feldkamp döneminde oynadığımız ve çok gol kaçırdıktan sonra 0-0 biten maçı hatırlatmışdır.o maçta da yanlış hatırlamıyorsam 11 türk(bir nonda olabilir) ile sahaya çıkmış daha çok orta saha ağırlıklı kadro ile oyuna hükmeden, galibiyeti kaçıran taraf olmuştuk.

    bugünkü maçta ise hemen hemen yine aynı senaryo vardı. orta saha ağırlıklı, mücadele gücü had safhada olan bir takım vardı. özellikle stoch ve dia'nın kanatlarda kalması ile birlikte ortada yalnız kalan mehmet ve emre ikilisine çok üstünlük kurduk. özellikle ilk yarıda kurmuş olduğumuz üstünlüğün temel sebebi budur. tabii bu maçta fark oluşturan bir unsur da elano. inşallah bu isteğini devam ettirir. zaten kalitesinden, yeteneklerin, potansiyelinden şüphemiz yok ama bundan önceki isteksiz ve mücadelen yoksun futbolu ile milli takım maçlarında iyi oynasa da satsak durumundan ileri gidemeyecekti. hagi'nin gelmesinin takıma etkisinin en güzel örneğidir elano.

    son olarak 2 efsaneye değinmek lazım hala içimde ''keşke rijkaard'la devam etseydik'' düşüncesi hakim ama herşeye rağmen 2 efsaneyi kulübede görmek ve senin yaşadığın heyecanı onlarında yaşadığını görebilmek tek kelimeyle enfes bir durum. inşallah başarılı olup uzun yıllar bu takımda çalışırlar.
  • 438
    fenerbahçe taraftarlarının yanı sıra, 17 aydır galatasaray futbol takımı’nın 8 futbolcusunun beden ve ruh sağlığını hiçe sayarak rakip takımın kalesinin önündeki 35-40 metrelik bölgeye yollayıp “ben anlamam! dar alanda bol pas yapıp gol atacaksınız, sakatlanırsanız sakatlanın” diye inat eten mankafa bir teknik direktöre ve futbolu bilgisayar oyunlarından öğrenip sağda solda bikbik ederek meşhur olmaya çalışanşöhret budalalarına kapak olmuş maçtır.

    haaa.. utanırlar mı?
    utanmazlar.
    yönetimin siyasetini algılayamayıp (dedik di mi; bu yönetim bu adamın istediklerini yapamaz. bu işler başka işler. yönetim ömrünü uzatmaya çalışıyor ve rijkaard sadece parasına bakıyor diye) o mankafa teknik direktörü savunurken kullandıkları ahlaksızca küfürlerden biliyoruz utanmaz olduklarını. burası japonya olsa harakiri’den geçilmezdi buralar ama nerde onlarda o yüz. belleri ince, şimdi de hagi diye kıvır kıvır kıvırıyorlar.

    öğrendiniz mi ulan futbolun ne olduğunu! aklın, inancın ve moral motivasyon’un nelere kadir olduğunu!!!

    35-40 metreye 8 futbolcunu sokarsan rakibinin 10 futbolcusu duvar örer oraya. topu da sana verir. ayağında tutsan gelip kolunu bacağını kırarlar, arkadaşını bulup vermeye çalışsan o kalabalıkta iğne deliğinden geçirmen lazım, 18 kişilik kalabalığın arasında arkadaşını bulman mucize olur. arkadaşını bulup topu versen, arkadaşının o 18 kişinin arasında kaleyi bulması mucize ötesi. bunu da geçtim; o kadar adam o bölgedeyken rakip hoop iki tane uzun top atar veya araya bir top kaçırır, al sana galatasaray kalesinde bir gol. kaleci ne yapsın, servet ile neil ne yapsın, forvet ne yapsın. tüm bunlara rağmen hocan seni 17 ay oraya yollayıp sakatlanmana veya başarısız olmana neden olsa sen ne hissederdin hocan hakkında.

    tabi! o mankafa’nın dümeni yerinde, giderken bile kaptı milyonlarca euroyu. hem de, senin futbolcu olarak iki veya üç sezonda alacağın peşin parayı tazminat olarak cukkalayıp gitti. ya sen; futbolcu olarak bu hengamenin içine zora itilip sakatlanman hiçe sayılarak bir sonraki milyon euroluk transferin çöpe gitse ne bok yerdin çok merak etmekteyim.

    sırf cebine girecek euro’lar için istediği futbolcuların hiç birisinin alınmamasına sesini çıkarmayan (ilk ben yazmıştım bunu, bi kamyon küfür etmiştiniz. son paragrafı dikkatli oku) (bkz: zizonkovac/ #414705) mankafa hoca sana kapasitesiz der, keita ile geçinemez, elano ile geçinemez, takımın moral motivasyonu sıfır yapar. golü bulduktan sonra takımı geriye yaslamaları ve vakit geçirmek için yaptırdığı rezillikler de cabası tüm bunların.

    kafan bunlara basmayınca ne yaparsın! ya sana bunları anlatmaya çalışana küfür edersin ya da sana şampiyonluk sevinci yaşatmış futbolcuna karaktersiz veya sahtekar dersin. halbuki bilmen gerekir ki asıl karaktersiz veya sahtekar kendisine şampiyonluk sevinci yaşatıp, evde işte sokakta gururla gezmesine neden olan futbolcuya “karaktersiz” veya “sahtekar” diyendir.

    hayat zeka kıtlığını affetmez. ömrün mars olmakla geçecek. unutma, ne demişti lenin usta;
    “pratik teorik bilgiden daha üstündür, çünkü yalnızca evrensel olmakla kalmaz gerçeklik ile iç içedir..”

    özet geçiyorum;
    “pratik ütopik teorilerin mna kor”

    hadi şimdi havaalanı’na gidip hayranı olduğun o mankafayı uğurla. aynı kafadasınız nasıl olsa. hayranı olman doğal.

    önemli not: bu entry’nin muhatapları geçmişte ben düşüncelerimi anlatırken bana küfür edenlerdir. dışında kalanları tenzih ederim.

    son olarak;
    dikkatli oku. ne dediysek o.
    (bkz: frank rijkaard/@zizonkovac)

    (bkz: devamı çok yakında)

    rijkaard’çı moderatörlerden biri entry’i uçurmasın diye ikinci önemli not (çünkü zizon’a küfür serbest, zizon en ufak bir şey dedi mi entry’isi uçurulur):
    mankafa: kendi isteği ile kendisini dışarıdan gelecek olan bilgilere kapatmış, tekdüze yaşayan ve bildiğini okuyan cahil insan tipi!

    ha! bir de şu var;
    (bkz: parçalı forma namusumdur)
  • 443
    maçtan önce şartların adaleti yoktu, maç sırasında futbolun, maç sonrasında da skorun..

    bu kadar iyi ve akıllı top oynayıp mücadele ederek, gol pozisyonlarına girerek nasıl gol atılmaz, nasıl kazanamayız arkadaş?
    son 10 yılda çoğu zaman olduğu gibi fener balı yine devredeydi. bu seferki fark sadece bizim gol atamamamız değil, onların da topu birilerinin orasına burasına çarptırarak, karambolde birinin önüne düşürerek, aptal saptal kaleci ve defans hatalarıyla gol bulamayıp kazanamamaları oldu.

    maçtan 3-5 gün önce bu maç 0-0 bitecek, kabul eder misin deseler bu şartlar altında hiç düşünmeden kabul ederdim ama maçtan sonra 0-0'a 2 gram sevindiysem fenerli oliyim! en az mağlup olmuş kadar üzgünüm şu anda, sevineninse kimler olduğu ortada..

    bugün de gördük ki galatasaray'ın olduğu her yerde umut vardır!
    bugün de gördük ki bu takım mücadele edecek.
    bugün de gördük ki bu takım "takım" olacak.

    "güzel günler bizi bekler, eyvallah dersin geçer gider."
  • 446
    fenerbahçe – galatasaray : 0-0

    galatasaray 10 sene sonra kadıköyde kaybetmedi. aferin galatasaraya. izlemeyenler böyle düşünüyordur muhakkak. kafası yarılan kimse olmadı, kan akmadı buna dikkat çekmek isterim.

    galatasaray, hagi ile 2 idman yapıp maça geldi. teknik, taktik konusu bu maçta çok geçerli değil. galatasaray – fenerbahçe maçlarında yıllardır söylenen “derbinin favorisi olmaz” mevsuzu gerçek oldu en sonunda. peki bu işler nasıl oldu? nasıl oldu da fenere karşı daha çok pozisyon bulduk?

    galatasaray elindeki sağlam futbolcularla bir kadro zorunda kaldı. santrafor oynayacak 3 adamdan sadece batdal vardı hagi’nin elinde. hoca veya tugay batdal’a güvenemedi. onun yerine daha önce santraforda oynamış pino’yu tercih etti. pino seri bir oyuncu. bir çok pozisyonda rakiplerinden sıyrılıp şut atabildi. işin ilginci bir pino için fenerbahçe savunmasının ileri çıkamayışıydı. gerçi haksız değiller, daha maçın 3. dakikasında savunmanın arkasına sarkıp, kaleciyi geçip vurduğu top çizgiden çıktı pino’nun. sağda elano topla çok iyiydi. ama elano pas veren bir adam olmakla birlikte pas alma konusunda sorunlu. dikkat ettiniz mi bilmiyorum ama pası verip duran bir adam elano. yararlı oldu mu? geldiğinden beri en verimli maçını oynadı belki de elano.

    sol çizgide misimoviç oynuyor gibiydi. sıklıkla içeri girdi misi. topa basıp, telaşsız oynaması galatasaray için psikolojik katkı sağladı. bunun dışında gökhan gönül’ü takip etmese bile gökhan, misi’yi bırakıp ileri çıkamadı.

    bu durumda şöyle bir durum oluştuğu görülüyor. caner elano’yu, gönül misi’yi bırakıp ileri çıkamadı. her zaman iddia ettiğim şekilde galatasaray ne düşünecek rakibi, sen öyle bir takım kurarsın ki, onlar düşünmek zorunda kalır gerçekleşmiş oldu. bunu kim yaptıysa hagi veya tugay fark etmez, tebrik ediyorum.

    orta sahada da cana basit hatalar yapsa da orta sahayı kapattı. ayhan da daha rahat oynama imkanı buldu. sarp, eski maçlara göre gol atmak için yerini kaybetmedi. bunlar önemli ilerlemeler.

    maçın başından sonuna kadar birlikte oynayan, saklanmayan bir galatasaray bu defa kadıköy’deki 50.000 fenerbahçeliyi susturdu. bu çok önemli, daha önceki yıllarda gördük bunu, takım olarak yerlerde sürünen fenerbahçeyi taraftarı iterek galatasaray maçlarını aldırıyordu. gerekirse hakemin kafasını yarıyorlar, gerekirse galatasaray’ın hocasının alnını yarıyorlar, gerekirse maç devam ederken galatasaraylı futbolcunun kafasına bir şeyler atabiliyorlar. unutmamak lazım, maç devam ederken mondragon’a ses bombası bile atmışlardı. korkarım, bu defa bunlar olmayınca galibiyet gelmedi. hahahaha…..

    evet bunlar taraftarca bakış açısı. ama bir gerçek var ki, galatasaray takımının kendine güvenle pas yaparak, telaşa kapılmayarak fenerbahçe’nin üstüne gitmesi. bu durum maçın başından sonuna kadar devam etti ve fenerbahçe taraftarının devreye girmesine engel oldu.

    galatasaray takımı sakince pas yaptı, dirseğe dirsek, tekmeye tekme, depara deparla karşılık verdi. en son lucescu döneminde böyle bir takım izlemiştim. yılmadılar, eksik kadroya rağmen sağlam durdular.

    özellikle ilk yarı boyunca fenerbahçe sadece duran toplarla heyecan yarattı.

    galatasarayda tek forvet oynayan pino, bugüne kadar çizdiği profilin dışında, sakin, seri, rakibinin üstüne giden, korkmadan şut atan bir oyun gösterdi. tek forvet nasıl olursa öyle. bugün anlaşıldığı kadarıyla pino, her iki tarafa da çalım atabilen bir futbolcu. çizgi kenarı yerine göbekte oynayınca önünde daha fazla seçenek buldu ve genellikle bunları iyi kullandı. sadece maçın sonlarında yobo’nun bacak arasından geçmeyi denemek yerine topu burnunun dikine taşısaydı daha iyi bir pozisyon bulurdu. hakkını yememek lazım, bacak arasını atabilseydi volkan’la karşı karşıya da kalacaktı, kararı diğer türlü verdi. anlık bir kararı eleştirmem.

    galatasaray savunması yine bir çok bireysel hata yaptı. saçma sapan pozisyonlar verdi fenerbahçe’ye. başrollerde servet ve balta vardı. hani geçen hafta takımı sattığı iddia edilen adamlar. bütün hafta bu adamların yeteneği bu kadar diye anlatmaya çalıştım ama art niyetlilere anlatmak zor. sanırım ilerleyen günlerde balta yerine insua kadroya girecektir.

    hagi ikinci devre elano, cana ve misimoviç’i çıkardı. yerlerine barış, emre çolak ve serkan’ı aldı. serkan’ın oyuna girmesinin pek etkisini göremedik, gerçi göbeği sabrikapatmış oldu, kaleye yaklaşacak pozisyonlar buldu. sezon başından beri sabri’nin galatasaray orta sahasına ilaç olacağını yazıyorum. ayrıca, bütün maç etkisiz kalan stoch’un serkan’ı geçip etkili orta kesmesi gözümden kaçmadı.

    galatasaray şahane mi oynadı, asla. beraberliğe seviniyor muyum, asla. aksine, çok akıllıca oynayan ve pozisyonlar bulan galatasaray’ın galibiyeti kaçırdığını düşünüyorum. galatasaray’ın girdiği pozisyonlar için belki pozisyon bile denemez, pino’nun maçın hemen başında çizgiden çıkan vuruiu hariç. ama unutulmaması gereken, galatasaray’ın çanakkale geçilmez oynamayıp, pas yaparak fenerbahçe’nin üstüne gitme isteğidir. bunu da arda, baros, kewell gibi takımın zeka seviyesini, sonuca gitme kalitesini direkt etkileyen futbolcularının olmamasına rağmen başarması dikkate değer.

    galatasaray elindeki futbolcu kadrosunu mümkün olduğunca iyi kullandı bu maçta. fenerbahçe ise bu kadroyu rakibi üzerine çekip, hızlı stoch ve dia’yı kullanarak kontra yapmak üzere kurdu. bu maça kadar galatasaray’ı hep böyle yenmişti zaten. baskı kurup da yendiği bir maç yok. ama galatasaray kademeli kanat kapatmayı bugün çok iyi becerdi. bazen aksadı elbette, bireysel hatalar yüzünden ama bu defa da savunma göbeğindeki servet ve neill bu açıkları kapadı. takım olunca böyle oluyor işte.

    elano ve misimoviç bu maçta görev adamı olarak oynadılar. ilerleyen günlerde arda, baros, kewell geldiğinde gerçek yaratıcı, iş bitirici kimliklerine de bürünecekler. bundan şüpheniz olmasın. olmuyorsa zaten barınamazlar. ne de olsa yapmaları istenen şeyleri zamanında aslanlar gibi yapmış 2 adam var kenarda ve bu adamların en önemli özellikleri futbol sevgileri, tutkuları, hırsaları. yoksa biri 36, diğeri 39 yaşına kadar nasıl oynardı. bu cümlemi unutmayın, ben çok beğendim arada sırada kullanacağım. telif hakkı bendedir. kopirayt, mopirayt

    doğrudur, galatasaray hırsla oynadı bu maç. bunda utanılacak ne var? doğrusu bu zaten. kenarda, çıkarız oynarız diyen bir adam yerine kazanmamız gerek diyen bir adamın takıma verdiği enerji ve motivasyon farkı bu işte. yoksa hagi 2 idmanla ne değiştirebilir ki?
    bu maç takımla hocanın, takımla taraftarın barışma maçıdır. bundan sonra galatasaray birbirine kenetlenecektir. bunun çimentosu da hagi ve tugay’dır.
  • 448
    önce istiklal caddesini inlettik ardından taksilerle stadın oraya gittik orayı inlettik maça gittik stadyumu inlettik, galatasaraylı olmanın ne anlama geldiğini bilmeyen adamları ve tribünde yusuf yusuf attıran fenerli müşterileri inlettik, en az 100 defa 3'lü çektik sesimiz geldi mi bilmem ama biz fenerlileri duymadık bile?

    futbola gelelim pino'nun maçı olacaktı öyle oldu, çok övülen fener kanatlarında koridor açtı kendisi, bi ara o kadar güzel paslaşmalar ve çalımlar gördük ki allahım brezilya mı dedik, çatır çatır top oynadık fenerbahçe'ye hakem yardımıyla sağdan soldan serbest atışlar yaptırdı ve tüm pozisyonları böyleydi zaten, biz ise çok ama çok rahat top oynadık, maçın sonlarına doğru yanlamasına yapılan pas işin cilası gibiydi, ilk kadıköy deplasmanında seriyi bozmuş olmanın rahatlığı var şuan üzerimizde sürekli yazdım sözlükte 10 malubiyetin 6-7 tanesi bariz hakem hatasıyla oldu diye gittim gördüm ki gerçekten böyle öyle fener deplasmanı baskı yaratıyo denilmesin yemin ederim 30-40 stadyumda maç izledim bu kadar rahat dalga geçe geçe bir maç izlemedim, fenerbahçe taraftarlıktan çıkmış müşteri olmuş, anonsçu sesimizi bastırmak ve müşterileri memnun etmek için tezahürat bile başlatacak kadar düştü, "hangi yüzle geldiniz" diye tezahürata yapılan "ananız çağırdı ondan geldik" kontrası ise muhteşemdi, "kaldırsın kaldırsın parmak kaldırsın sahaya inenler parmak kaldırsında resmen kudurdular, maç öncesi bizim tribüne bakanlar maç içinde kafalarını bile kaldıramadılar, bi eleman koştu tribünlerinden bayraklarını da aldı foto çektirdik, daha ne yapalım be kardeşim, 3 as oyuncu sakat, teknik direktörün ilk maçı, 10 yıllık baskı var, tüm bunlara karşılık çatır çatır oynanan bir top, taraftar olarak muhteşem performans.

    handikap oynayanın anasını s.keyim tezahüratını da duydum, sanırım mesaj gerekli yerlere gider.

    gayet iyi futbol oynadığımız için çok ama çok mutluyum, iyi ki varsın galatasaray.
App Store'dan indirin Google Play'den alın