• 852
    2009/2010 sezonu bitmiş... fenerbahçe, son maçında trabzonspor'a puan kaybederek şampiyonluğu bursaspor'a kaptırmış... yani şike rezaletinin yaşandığı sezonun hemen öncesi... yer fenerbahçe mali genel kurulu... konuşan aziz yıldırım...

    --- alıntı ---

    denizli'yi bizimle beraber yaşayan arkadaş var yönetimde olanlardan. neler yaşadığımızı bilmiyorlar mı? eğer parayla satın alma değeri olsaydı herhalde ben pazar günü satın alırdım. normal şartlarda parayla değeri olsa alabilirsiniz. kötü anlamda değil, bu açıklamadan başka bir şeyler çıkarmasınlar. bunun bir değeri olsa para verseniz alırsınız deseler yapmaz mısınız veya yapmaz mıyız. fakat kimi suçlayacağız. alex vurdu 12 adımda olmadı, mehmet vurdu olmadı. bilmem kim vurdu olmadı, kaleci yattı yere ayağına çarptı çıktı ama seneye inşallah bunları aşacağız. buradan çıkarılacak en büyük ders, artık son maçlara kalmaması lazım...

    --- alıntı ---

    http://spor.milliyet.com.tr/.../1244348/default.htm
    http://yenisafak.com.tr/...im-30.05.2010-260056
    http://haber.gazetevatan.com/...lirdim/308239/5/Spor

    **

    edit: link güncellemesi
  • 854
    son perdede fenerbahce'nin ulkesinin selameti icin 45 milyon euro'dan vazgectigini izledik. oldukca gerilimli bir perdeydi ama yine kahramanimiz fenerbahce, isin icinden cikilmaz denilen bir anda takdire sayan, kendisine taraftar bulabilecegi muthis bir manevra yapmistir. simdi kotulerin kazandigi bu tiyatroda sira galatasaray'in cezalarini agirlastirmaya gelmis gibi gozukuyor. avrupa'ya gitmesinin onu kesilecek olan galatasaray, bu tiyatro oyununun tek gercegi olarak direnebilecek mi heyecanla izliyoruz!
  • 856
    kabahatin çoğu senin burak yılmaz.

    şebekenin sistemi ne güzeldi oysa? şampiyonluk, sırasıyla ülkenin iki büyük takımı arasında pay ediliyor, arada sırada da eskiden büyük olduğu için saygı duulna beşiktaş'a veriliyordu. gerçi 40 sene önce bir takım daha çıkmış seri şampiyonluklar almıştı ama sorun değildi, tehlike daha büyümeden bertaraf edilmişti. leş, eşit şekilde paylaşılmayacak kadar değerliydi. sistem içinde her sene bir küçük takım efelenir, lige heyecan katar ama son anda kafası koparılırdı. sistemin ahenk içerisinde dönen dolabından bütün takımlar hoşnuttu. düzen de düzülen de hayatından memnundu.

    o malum sezona, tüpçü şuster, seramikçi reykart'la başladı.önceki sezon, hiç beklenmedik şekilde galatasaray ruhu hortlamış, hocasız, kalecisiz şampiyonluğu koparmıştı. sıra kayıtsız şartsız, sorunsuz, gönül rızasıyla kadıköy'ündü.

    tüpçünün takımıyla, seramikçinin takımı ortadan çabuk kayboldular.karadeniz'in çocukları da onca seneden sonra baş ağrıtacak değildi. her şey yolunda gidiyordu fenerbahçe için. sezonun sonlarına doğru hırlama sesi bu sefer uludağ'ın eteklerinden geliyordu. yok artık daha neler di? sesleri duymamazlıktan geldiler. nasıl olsa son haftalarda bir katakulliye kurban olurlardı. lig tarihimizin mezarlığı, son haftalara acaba ben de şampiyon olur muyum hayaliyle giren nice takımların çanak çömlek kırıklarıyla doluydu. ruhlarına birer fatiha okunup, gök tanrıdan rahmet dilenmişti tamamı için.

    şebeke ali sami yen'de bursaspor'a karşı sezonun en büyük futbolunu oynattı. galatasaray elinden geleni fazlasıyla yapmış büyük bir yumruk atmıştı. bir güzel tesadüf daha vardı. son maçını bursa, ölmüş eşşek tüpçünün takımıyla oynayacaktı. her ihtimale karşı beşiktaş, aynı sezonda bursa'ya karşı en büyük oyununu oynaması için dolduruluyordu. gerçi ihtiyaç pek yoktu. aziz son maçını kadıköy'de trabzonspor'a karşı oynayacak, kazandığında şampiyon olacaktı. bütün hesaplar tamamdı, son bir kez kontrol edip, son hafta maçlarına çıktılar. kadıköy'de her şey yolundaydı, takım galipti, gerçi bursaspor da 2-0 öne geçmişti ama ne önemi vardı ki canım? varsın garipler, son maçımızda, bizde şampiyonluk rüyası gördük diye avunsalardı.

    kadıköy'de ikinci yarıda hesapta olmayan bir mucize gerçekleşti. van basten, yıllar önce devrin en büyük kalecisi dassayef'e inanılmaz bir gol atmış, hollandayı şampiyon yapmıştı. o da ne? tay burak aynı yerdeydi, olanca dikkatiyle benzer bir vuruş yapmış cami tarafındaki kaleyi koruyan evliyaları, erenleri gafil yakalamıştı. o andan sonra bir titreme, bir sıtma nöbeti geçiriyordu fenerbahçe cumhuriyeti halkı. atamıyorlar, kulakları uludağ'ın eteğindeki cehennem şehrine çeviriyorlardı. tüpçüden medet beklemeye başladılar. gerçi tüpçü durumu 2-1 e getirmiş, kollarında serum, boğazlarında oksijen tüpü, son bir can çekişmeyle aziz, aziz abilerine unutulmaz bir kıyak geçmek istiyorlardı. kadıköy'de maç bitmiş, 52.000 fenerli felç geçirmiş, beklenen beraberlik golü gelmemişti. gol haberi değilse de beklenen yalan haber gelmişti. 2 dakika da olsa şampiyonluk sevinci doya doya yaşanmıştı. zaten bütün bu hengame, kavga bu an için değil miydi?

    değildi elbet. zaman gerçeklerle yüzleşme zamanıydı. burak yılmaz, futbol oligarşisinin tekerine çomak sokmuştu. fenerbahçe sırasını savamamış, sistem teklemişti. sağlık olsun dediler, imalat hatasına saydılar.bursaspor'un şampiyonluğunu bursa dışında yok saydılar. bursaspor pek yakında yediği haltın bedelini ödeyecekti. sistemin dışına attılar. her sene vak vakları ürkütmeden 3. 4 olmak varken, sen kalk şampiyon ol, büyük suçları vardı, en az 50 sene, sıra takımı olarak varlığını sürdürecekti. küme düşmezler ise büyük patrona dua etsinlerdi.

    tüpçü yeni sezona usta hocayı kovup, çırakla başladı. alemi yoktu, şampiyonluğu kaçıran patronu kızdırmaya. seramikçi reykart'la devam etme yolunu seçti. devre arasını görmeyeceği garantiydi zavallı reykart'ın. artık at rahat rahat koşturulur, ve şampiyonluk tenekesi papazın çayırı'na getirilirdi.tüpçü ve seramikçi sözünde durup, erken ayrıldılar yarıştan. bursaspor da geçen seneden işlediği suçun cezasını çekiyor, cebelleşiyor, tehlike yaratamıyordu. kayseri, gaziantep, eskişehir, sivas haddini biliyor, sırça köşkün camlarına taş atmıyordu. fakat o da neyin nesi? bu sezon esen, uludağ'ın rüzgarı değil, coşan karadeniz fırtınasıydı.ilk yarıyı uzak ara lider bitirdiler.bir zamanlar esmiş, eski kavak yeliydiler, unutulmuş karakterlerini, kavgalarını sahalara sürmek azmi ve kararındaydılar. işin şakaya gelir tarafı yoktu. bu sezon ki bela ''hoşt'' demeyle,''kış kış''çekmekle savuşturulacak gibi değildi.başka şeyler daha devreye sokmak gerekiyordu.

    seramikçi takımı sabote edip, reykart'ı kovmuştu, daha ne yapsın dı, üstelik arena'da fenerbahçe'ye de bir güzel yenilip afferin almıştı. trabzonspor'a karşı da takıma sezonun en büyük topunu oynatmıştı. ama tay burak şebekeye isyana devam ediyordu hala. ne var ki şebeke aynı suda iki defa yıkanmayacak kadar akıllıydı. varsın trabzonspor istediği kadar yenilmesindi. sistem tedbirini almış son maçın son düdüğünü bekliyordu. futbol içi bir kaza bu sezon kesin olmayacaktı. fakat bu kadar tıkırında işleyen mekanizmaya itirazı olan güzel insanlar da vardı, güzel olmayanların adam yerine koymadığı. topu görse bomba sanacak o güzel insanlar antenleri şebekenin çekim alanlarına çevirdiler.suç üstü yakaladılar, kan emicileri, sülükleri, futbolun global kraliyet çocuklarını, onların çanak yalayıcılarını. açıkladılar bize, futbol diye seyrettiğimiz gösterinin meğerse hisseli harikalar kumpanyası olduğunu. ortaya çıkardılar foyalarını düzenbazların.

    şerefsiz tribünlerinde oturan, localarda viskiyle puro yakan kodamanları, ranzalarda yatırdılar. paper moon'da verdikleri bahşiş kadar maaşı olan savcıların karşısında el pençe divan durdurdular. maskeli baloyu bitirip, onun sahte yüzlerini deşifre ettiler. her birine damgalı eşşek yaftası asıp, halk pazarına çıkardılar. namussuzların, leş kargalarının huzurunu kaçırdılar.namuslu olanları, delikanlıca spor seyretmek isteyenleri futboldan soğuttular.

    ah ulan tay burak; ayağın kırılsaydı da! o golü fenerbahçe'ye atmasaydın. fenerbahçe şampiyon olsaydı, bu olanların hiç biri olmayacak, biz huzurlu uykumuza devam ediyor olacaktık..

    söylemeye dilim varmıyor ama, kabahatin çoğu senin sevgili kardeşim.
  • 857
    ikinci etik kurulu raporunda şikenin üstü örtülmüş, teşebbüse çevrilmişti. federasyon dediğimiz garip oluşum da hemen teşebbüsün cezasını küme düşmekten puan silmeye çevirmişti. pfdk denen fenerli oluşum da ne gerek var bu işlere ben zaten ceza vermeyecektim diyerek olaya yeni bir boyut kazandırdı. daha bu işin bir de tahkimi var. yine fenerli olan bu oluşum da büyük ihtimalle, bir insan kendi kendine şike yapamaz lan gerizekalılar diyip başta ibrahim akın ve diğer hak mahrumiyeti alan insanların cezasını ya tamamiyle kaldıracaktır ya da yeni 105'e göre cezaları 5 yıl erteleyecektir.

    içerde futbolu yönetenler bu işi buşekilde çözmeye çalışa dursun işin muhatabı olan 3 kurum daha var.

    bunlardan ilki çağlayanda görülen mahkemedir. açıkcası türkiyedeki adalet kavramı güvenilirliğini yitrmiş olsa bile ben bu davada adı geçen şüphelilerin başta aziz olmak üzere şike ve teşvik yüzünden az çok hüküm giyeceği kanaatindeyim. bir şekilde 1 yıldır azizi içerde tutmaları da bu düşüncemi destekliyor.

    ikinci muhattap uefa ise her seferinde son sözümüzü türkiyedeki cezalar açıklandıktan sonra vereceğiz dedi. şimdi cezalar açıklandı. ben bu aşamada, etik kurulu raporunda teşebbüs varken, disiplin kurulunun ceza vermemesi durumunu uefa'nın skandal olarak yorumlayacağı kanaati taşıyorum. bu konu tüm avrupa ülkelerini yakından ilgilendiren bir durum. türkiyede yaşanan şike sürecinde uefa gerekli yaptırımı uygulamazsa paydaşları olan başta futbolun büyük bir pazar olduğu* ülkeler ayağa kalkar ve uefa'nın düzenlediği organizsayonların güvenirliliğini sorgulamaya başlarlar. bu sebeple uefa bu riski göze alamaz ve adı geçen kuluplere ağır bir ceza verecektir.

    üçüncü ve son muhattap fifa'dır. fifa'yı da bir nevi uefa'nın tahkim kurulu gibi değerlendirebiliriz. olurda uefa da bir akıl tutulması yaşayıp bu yaptırımları uygulamazsa fifa bunların hepsini siker atar.

    bu sebeple iş tayyip'in işaret ettiği 5 yıl avrupaya gitmezsek ne olur söylemine doğru gidiyor. allah sonumuzu hayretsin de bu nokta da bu işten en çok mağdur olan galatasaray'ın buna bir çözüm üretmesi lazım. türkiyedeki şampiyonluğu falan geçtim, ancak yönetim avrupa kupalarından men edilmemizin önüne bir şekilde geçmenin çalışmalarını umarım yapıyordur. eğer bu süreçte biz de ceza alırsak ne yönetim kalır ne hoca.

    fedarasyonun olayı bu şekilde kapatması fener'in kurtulacağı anlamına gelmiyor. açıkcası türkiyedeki adelet duygusu zedelenmiş olsa bile uefa'nın fenere vereceği cezalar bile beni tatmin eder. bu sebeple benim için önemli olan galatasarayımızın avrupadan ceza almadan bu süreci atlatmasıdır. esas tehlike bizim için buradadır.
  • 858
    4. perdesi fenerbahçe'nin cas davasından çekilmesi ile açılmış oyundur. akabinde pfdk'nın kişileri suçlu bulup aziz yıldırım ve fenerbahçesini ceza tayinine yer bırakmayacak şekilde disipline etmesi gelmiştir. bu bile aziz'i tatmin etmeye yetmemiştir. boyunlar kılıç altına uzatılmış uefa ve fifa'nın yaptırımları beklenmektedir...

    (bkz: to be continued)
  • 861
    tiyatro mu hayatı taklit eder hayat mı tiyatro'yu?
    bir oyunda herkes her şeyi biliyorsa kesinlikle başrolde cehalet vardır. olan biteni birbirinden ayırmak imkansız.
    eminim perde kapandığında replikler boş salonda uçuşmaya devam edecek, ışıklar sönecek, sofitadan salona doğru tek kelimelik tirat yankılanmaya başlayacak. gerçek, gerçek, gerçek.
    zaten tiyatro dediğiniz nedir ki; iki kalas bir heves. burada heves yok biz varız.
  • 864
    yavaş yavaş bizim istediğimiz kıvama gelmeye başlamıştır. gerek dış basında çıkan haberler, gerek ülkenin dört bir yanından uefa'ya gönderilen mailler, kürşat tüzmen ve levent bıçakçı'nın demeçleri, gerek baransu'nun ortaya çıkarttığı ilk etik kurulu raporu ve "şeytan şikede gizlidir" yazısı kamuoyundaki havayı bir anda tersine döndürdü ve şikecileri her taraftan sıkıştırmaya başladı. en geç 1 ay içinde güzel haberler alınacağına inanıyorum.
  • 866
    bu mevzuyu cemaate bağlayanlara cemaatten biri cevap vermiş.

    --- alıntı ---

    ...

    bazı gazeteciler "taraftarlık" kimliklerini de değerlendirmelerinin içine koyup daha hissi yazılar kaleme aldılar.

    garip şekilde ergenekon ve balyoz sanıkları gibi onlar da "camia"yı hedef gösterdiler.

    ne kadar garip!

    suçüstü oldular 'hizmet'e zulmediyorlar

    yıldırım ve ekibine "camia" mı "şike yap" dedi?

    şike parasını "camia" mı verdi?

    pfdk bile aklaya aklaya fener'in "şike teşebbüsü" sayısını 13 maçtan 4'e indirebilmiş.

    suç işlenmiş.

    suçüstü olmuşlar.

    ama gerçekleri ortaya çıkaran savcı ve polisi "camia"dan olmakla suçluyorlar.

    ergenekon ve balyoz sanıklarının planladığı gibi hukuki sürece balta vurmaya çalışıyorlar.

    bunu yaparken de, hayatını kur'an hakikatlerini yaymaya vakfetmiş, dünya işlerinden elini eteğini çekip gurbette inzivaya çekilmiş, 74 yaşındaki bir allah dostuna da iftira atıyorlar.

    insanlığa "hizmet" ve iyiliği yaymak için dünyanın dört bir yanında fedakârca gayret gösteren adanmış gönülleri de rencide ediyorlar.

    yaptıkları yakıştırmayla "hizmet"e zulmediyorlar.

    yazık! bir metal kupa için pırlantadan milyonlarca kalbi kırıyorlar.

    allah akıl, basiret ve feraset versin.

    --- alıntı ---

    yazının tamamı: http://www.samanyoluhaber.com/...ra-atiyorlar/762720/

    türkiye'de birçok olayın altında "camia" denilen bu grubun olduğuna inanan biri olarak, şike konusunda bunların olduğuna inanmak bana gülünç geliyor. fenerlilerin sürekli bunu öne sürmelerini de; başarısızlıklarını örtme çabası olarak görüyorum.

    2011-2012 şampiyonluğunu kazandıktan sonra bir fenerli arkadaşıma takılıyordum. bana şu cevabı verdi; "biz imamın ordusuyla savaşıyoruz" o'na bu söylemlerinize götümüzle gülüyoruz dedim. kendi başarısızlıklarını, şikelerini sürekli atatürk'le, cemaatle, hükümetle örtmeye çalışan ergensiniz dedim. cevap vermedi ve konuyu neredeyse "6-0 yeaaaa" muhabbetine getirdi. ne diyim...

    (bkz: fenerbahçeliyle mantıklı konu tartışmak)
  • 867
    tam bir turnusol olmuştur siyasilere, gazetecilere, spor yöneticilerine ve hatta etrafımızdaki insanlara...

    önce spor yöneticilerimizden başladı... bu süreç içinde nasıl kıvırdıklarını, yüzsüzce nasıl üste çıkmaya çalıştıklarını, tepki almamak için nasıl taklalar attıklarını gördük. kimisi 1 ay önceki konuşmasında bilmeden adeta şikeyi itiraf edercesine konuşurken 1 ay sonra 180 derece nasıl döndüklerini gördük. dışarıdan görüp beyefendi diyebileceğimiz adamların kuyruğunu sıkıştırınca ne kadar çirkef, ne kadar şeref yoksunu olabileceğini gördük.

    gazeteciler gördük bu süreçte... bunlar komplo deyip, taraftar kandıran, kışkırtan, amigoluk yapan. sonradan çark edip yöneticilerin yaptığı kulübü bağlamaz tezini öne sürüp şikeyi kabullenen... olay artık spor konusunu aştığı için siyasi yazılar yazan yazarlarında bu konuya normal olarak kaydığını gördük. bazı kendimize yakın hissettiğimiz gazetecilerin bile sırf hükümet karşıtı oldukları için fenerbahçe taraftarına (hükümet kendilerini kollamasına rağmen) oynamasını... "ulan adam iyi yazıyor dobra dobra" diye düşünürken aslında bu tarz adamların arasında ne kadar fırsatçı olanları olduğunu, adaleti değil ideolojiyi savunduklarını gördük.

    siyasiler gördük bu süreçte... "federasyon özerktir." demesine rağmen nasıl baskı altına aldıklarını... ülkenin başbakanının tarafsız olması gereken bir konuda uefa kongrelerinde şike ile ilgili hükmünü açıklamasıyla, "özerk" federasyonda kuralların nasıl değiştirildiğini gördük. bir bok sandığımız muhalefetin bunun üzerine "burdan bir kaç oy çıkarsam kardır" hesabıyla nasıl fırsatçı davrandığını, oy için kulüplere yalakalık yapıldığını...

    kısacası bir bok sandıklarımızın aslında bir bok olmadığını gördük bu boktan ülkede. efendiğin, dürüstlüğün ve adaletin değil çirkefliğin, dolandırıcılığın, yalancılığın prim yaptığını gördük bu bok çukurunda...
  • 868
    şike sürecindeki döneklikleri yazmışlar topluca. balık hafızalı milletimize iyi gelir böyle arşiv yazıları.
    http://www.aksiyon.com.tr/...on/haber-32579-.html

    --- alıntı ---
    14 mayıs 2012 / behram kiliç
    futboldaki şike operasyonunun başladığı 3 temmuz’da kamuoyu ne kadar da umutluydu. gün geçtikçe herkes farklı şeyler söylemeye başladı ve ‘temiz futbol’ hayali başka bahara kaldı.
    ‘tarihi boyunca her zaman duruşu ve değerleriyle türk sporuna örnek teşkil etmiş beşiktaş’ın şahsım üzerinden yıpratılmasına engel olmak amacıyla, asbaşkanlık ve futbol komitesi başkanlığı görevlerimden istifa ediyorum.” serdar adalı, adının şike soruşturmasına karışmasından birkaç gün sonra bu açıklamayı yaptı ve istifa etti. 3 temmuz’da başlayan şike dalgası birçok ismi içine katarak çığ gibi büyüdü. adalı da bu isimlerden biriydi. onun bu davranışı, süreç başından bugüne gelindiğinde, içinde yalpalama olmayan ve hafızalarımızda yer edinen bir tavırdı. ama davanın genel seyrinde, futbol ailesinin diğer aktörlerinde buna benzer bir tavır göremedik. hatta söylediği sözü bir hafta sonra inkâr edenler oldu. işte size, şike davası sürecinde bir dediği bir dediğini tutmayanlar:

    beşiktaş yönetimi: asbaşkan serdal adalı ve teknik direktör tayfur havutçu’nun türkiye kupası finali öncesi transfer şikesi yaptıkları iddiasıyla tutuklanmaları üzerine beşiktaş yönetimi, 15 temmuz’da tarihî bir karar alarak bu iki isim aklanana kadar 2010-11 ziraat türkiye kupası’nı federasyona iade edeceğini açıkladı. ancak aradan geçen 10 ayı aşkın sürede kupayı iade etmediler.

    aykut kocaman (f.bahçe teknik direktörü): 6 temmuz’da düzce kampında takımın küme düşürülmesi durumunda kendisinin ne yapacağı sorulunca, “hukuki sürecin sonunda gerçekten f.bahçe’yi yönetenlerin bu tip şeylerde olduğu görülürse karar verilir. öbür tarafına doğru yürüdüğü zaman iş, mesleki anlamda da ahlaki anlamda da birtakım şeyleri düşünmek zorundayım.” diye cevap verdi. pfdk’nın kararına göre f.bahçeli 2 yönetici suçlu bulundu. bunun yanında yine f.bahçe yararına şike ve teşvike karıştıkları için ibrahim akın, ümit karan, serdar kulbilge ceza aldı. ancak kocaman hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam ediyor.

    aziz yıldırım (f.bahçe başkanı): onun içinde bulunduğu halet-i ruhiyeyi görmezden gelemeyiz. ancak süreç başından beri “f.bahçe’yi ele geçirmeye çalışıyorlar.” diyerek belirsiz bir düşman oluşturdu. bu düşmanın kim olduğunu hiçbir zaman açıklamadı. ama asıl önemlisi 21 temmuz’da taraftara yazdığı şu mektuptu: “bu süreci atlattığımda hayatımın geri kalan bölümünde f.bahçe artık sadece yüreğimde bir sevda olarak kalacak. bu geçiş sürecinin ardından da artık gururla taşıdığım ve namusumla, onurumla yerine getirmek adına gecemi gündüzüme kattığım şerefli görevim son bulacak.” dedi. ancak 1 mayıs 2012’de başkanlığa yeniden aday olduğunu açıkladı. aziz yıldırım bir başka mektubunda ise “şikeye bulaşmışsak, f.bahçe’yi siz düşüremezseniz, biz düşürürüz.” açıklaması yaptı. f.bahçeli yöneticiler pfdk’dan ceza aldı. ancak bu durum nedense şikeye bulaşılmış sayılmadı.

    mehmet ali aydınlar (eski tff başkanı): şike davası başladıktan sonra ligi erteledi. ligler başlamadan karar verileceğini açıkladı. daha sonra iddianameyi bekleyeceklerini... “58. madde değişmeyecek.” dedi. değiştirmek için genel kurulu topladı. “f.bahçe’yi düşüren bir başkan olmam.” diyerek süreci uzattı da uzattı. sonra da komik gerekçelerle istifa ederek tarihe geçti.

    şekip mosturoğlu (f.bahçe yöneticisi): önce “eskişehirspor’a teşvik primi gönderildiğini duydum.” dedi. sonra bu sözlerini geri çekti.

    ibrahim akın (futbolcu): önce şike yaptığını kabul etti. sonra “savcılık sorgum esnasında soruşturma savcısı mehmet berk’in şike olayını itiraf etmem hâlinde tutuklanmayacağım yönündeki beyanları ve uygulamış olduğu psikolojik baskı nedeniyle gerçek olmamasına rağmen suçu kabul etmiş bulunmaktayım.” dedi.

    etik kurulu: savcılıktan aldıkları 26 klasör belgeyi incelediler ve ilk raporu açıkladılar. etik kurulu, incelediği klasörlerde; 5 maçta şike, 6 maçta teşvik ve teşvik teşebbüsü, 3 maçta da şikeye teşebbüse karar verdi. raporda; başta aziz yıldırım olmak üzere bazı f.bahçeli yöneticilerin 11 maçta şike yaptığı, teşvik primi verdiği, teşvik primi teşebbüsünde bulunduğu; şike faaliyetinin, teşvik primi verilmesinin ve teşvik primi teşebbüsünde bulunulmasının f.bahçe’ye izafe edilmesinin uygun olduğu yazıldı. federasyonun yeni başkanı demirören döneminde yazılan ikinci raporda ise eldeki bilgi ve belgelere sanıkların savunmaları eklendi. aziz yıldırım’ın savunmasından etkilenildi ve hiçbir suça karışmadığına karar verildi. ibrahim akın’ın tek başına şikeye teşebbüs ettiğine de… şike ve teşvik sadece teşebbüs aşamasına indirildi. teşebbüs edilen maç sayısı da 5’e…

    ali koç (f.bahçe yöneticisi): “cas davası bizim namusumuzdur.” dedi. ancak dava geri çekildi. koç üç gün sessizliğe büründü. daha sonra yönetim davanın ülke menfaatleri için geri çekildiğini söyledi. menfaatlerin ne olduğu karanlıkta kaldı.

    f.bahçe yönetimi: “futbol disiplin talimatı’nın 58. maddesi değiştirilemez.” diyen f.bahçe, yıldırım demirören’in 58. maddeyi değiştirmesine sessiz kaldı.

    sadri şener(trabzonspor başkanı): yıldırım demirören’in alacağı kararlar az çok belliydi. 26 şubat’taki futbol federasyonu olağanüstü genel kurulu’nda ‘gerekirse avrupa’ya gitmeyelim’ diyen kişi de demirören’di. ancak sadri şener hiç bunlar yaşanmamış gibi daha sonra başkanlığa aday olan yıldırım demirören’i destekledi. demirören’in trabzonspor’u hiçe sayması karşısında da ona ilk cephe alan isim oldu.

    recep tayyip erdoğan (başbakan): temmuz 2011’de “bu işin dal budak saldığı geniş bir alan var. samimi söylüyorum, eğer bir yerde suiistimal, bir yanlış varsa bunun adil bir yaklaşımla çözülmesi lazım. bu bizim çok sevdiğimiz, inandığımız, bildiğimiz, ne olursa olsun takınacağımız tavırdır. yani türkiye artık her alanda ergenekon’du, balyoz’du, şuydu buydu gibi birçok sorunlu alanı temizleyerek önümüzdeki sorun alanlarından arındırılarak gerçekten halkımızın yönetimine, yargısına, kurumlarına inandığı bir ülke haline gelmelidir. atılan adımlar buna yöneliktir.” dedi. sonra ise 6222 sayılı ‘şike yasası’nın değiştirilmesi için çaba verdi. daha sonra ‘gerçek kişilerle tüzel kişiler ayrılsın.” dedi.

    yıldırım demirören (tff başkanı): m. ali aydınlar’ın başkanlığı döneminde 58. maddenin değişmesi için uğraş verdi. bu konuda aydınlar’ın yanında yer aldı. ancak oylamanın yapılacağı 26 şubat günü aydınlar’ı da şoke ederek “gerekirse avrupa’ya gitmeyelim.” çıkışıyla 58. maddenin değişmemesini isteyenlerin safına geçti. futbol federasyonu başkanı olduktan sonra ise 58. maddeyi değiştirdi.

    demirören federasyonu: “çok şükür şike sahaya yansımamıştır!” diyerek kamuoyunu yanıltan federasyon yönetimi, etik kurulu raporu açıklandıktan sonra hiçbir kulübü pfdk’ya sevk etmemek için kendi arasında anlaşmaya çalıştı. oy çokluğu ile sağlayamayınca iddianamede suçlanan 8 takım yerine 16 takımı pfdk’ya sevk ederek inanılmaz bir karara imza attı.

    trabzonspor kulübü: ilk etik kurulu raporu açıklanana kadar sessizce süreci takip etti. etik kurulu raporu açıklandıktan ve kendilerinin bir suça karışmadıkları az çok belli olduktan sonra ‘temiz futbol’un değil de şampiyonluk kupasının peşine düştüler. aydınlar ve demirören ile çeşitli pazarlıklar yapıldı. hatta “kupayı bize verin, f.bahçe’yi düşürmeyin” anlayışında oldular. türk futbolunun yarınlarını değil, kendi çıkarlarını düşündüler.

    spor medyası: şike operasyonunun başladığı ilk günlerde temiz futboldan yana tavır alan spor basını, sonradan bu tutumundan vazgeçerek genel olarak sınıfta kaldı. taraflı ve yanlı yayınların ardı arkası kesilmedi. formasını sırtına geçirmiş kalemler vardı. menfaatler de işin içindeydi. şike davasında iş adliye muhabirlerinden spor yazarları ve kulüp muhabirlerinin sahasına girmeye başladıktan sonra istisnalar olsa da hukukun değil, gücün etkisinde bir spor basınıyla karşı karşıya kaldık.

    yazarların temiz futbol beklentisi boşa çıktı

    bir pazar sabahı 12 ilde eş zamanlı başlayan şike soruşturması, ülke gündemine yön veren birçok yazarı heyecanlandırmıştı çünkü yıllardır dokunulamayan bir alana dokunuluyordu. daha önce hep siyasi yazılar kaleme almalarına alıştığımız birçok köşe yazarı, bu operasyonla ilgili de yazılar yazdı. ‘aziz yıldırım’ı görsem tanımam’ diyen gülay göktürk’ten tutun da toktamış ateş’e, ahmet turan alkan’a kadar birçok kalem konuyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. yazılarındaki ana fikir ‘temiz futbol’du. bugüne gelindiğinde, federasyonun attığı veya atamadığı adımlar birçok köşe yazarını hayal kırıklığına uğrattı. hem hafızalarımızı tazeleme hem de süreci bir hatırlama adına 3 temmuz’da başlayan operasyonun ardından şikeyle ilgili kalem oynatan bazı köşe yazarlarının özellikle temmuz ve ağustos 2011’deki yazılarına bir fokus yaptık.

    4 temmuz 2011 (umur talu-habertürk): biz de futbolu üç k ile yönettik zaten: kudret, kir, kibir! iki “k”nın yan yana hecelenince yeterince pislik sayıldığı bir dilde, üç k’nın kanalizasyonu da katmerli olur!

    4 temmuz 2011 (mehmet altan-star): ben, ergenekon ve balyoz gibi türkiye açısından son derece önemli operasyonlara rağmen, ‘futbol ve uyuşturucu mafyası’na kolayından dokunulamayacağına inananlardanım… türkiye, şike piyasasındaki bu inanılmaz paralardan nemalanmaya çalışan çetelerle başa çıkacak bir düzeye geldi ise bu, arınma ve aklanma konusunda büyük bir umut dopingi yapar… çünkü geçmişte bu soruşturmalar başlar ama bitmezdi… ama sanırım bu seferki öncekilere benzemeyecek.

    4 temmuz 2011 (güngör mengi-vatan): bir toplumun temiz mi, kirlenmiş mi olduğunu anlamak için sporuna bakmalı. kirlenme varsa temizliğe de oradan başlamak lâzım! çünkü sportmenlik sağlam bir bedenden daha önce ruh temizliği, ahlâk sağlamlığıdır.

    5 temmuz 2011 (emre aköz-sabah): f.bahçe şampiyon olduğunda, “biz bize yeteriz!” diye bir slogan atılmıştı. şike-teşvik operasyonu, bunun bir hayal olduğunu, şampiyonluk yolunda (maalesef) başkalarına “ihtiyaç” duyulduğunu gösterdi. f.bahçe asıl şimdi “biz bize yeteriz!” dönemine giriyor.

    5 temmuz 2011 (fatih çekirge-hürriyet): ortada bir suç varsa, saha lekelendiyse, elbette gereği yapılmalı. tertemiz duygularla takımını destekleyen taraftarlar için ve spor ahlakı için suçlular en ağır cezayı almalı.

    6 temmuz 2011 (cengiz çandar-radikal): ‘adalet’e itiraz yok. türkiye’de spor, kısa vâdede çok ağır bir darbe aldı. ancak uzun vâdede ‘temiz toplum’ hedefiyle bağlantılı biçimde spor dünyasının temizlenmesine de kimsenin itirazı olmaz. f.bahçelilerin hiç...

    8 temmuz 2011 (gülay göktürk-bugün): şimdi galiba ilk defa, takımlarına koşulsuz bir sevgiyle bağlı on milyonlarca taraftara şu son operasyona “takım tutar gibi” bakmamalarını tavsiye edeceğiz. çünkü pusuda, türkiye’nin giriştiği ikinci büyük temizlik harekâtını, onların takım sevgisini kalkan yaparak kesmeye çalışan güçler var. eğer temiz bir türkiye istiyorsak, sevgilerimizi, aidiyetlerimizi bir yana bırakıp gerçekten yana olmak zorundayız.

    9 temmuz 2011 (mahmut övür-sabah): türkiye, baştan sona yenileniyor. şeffaf, hesap veren ve hesap soran yeni bir dönemin eşiğindeyiz. milyonlarca taraftarı olan kulüpler bu geçiş sürecinde ağır bedeller ödeyecek, bu çok açık. o kulüpleri asıl büyük yapacak olan da bu süreci bir şansa dönüştürmeleri.

    9 temmuz 2011 (ahmet altan-taraf): suçu, mafyayı, çeteyi, cuntayı bir köşede dokunulmaz bırakırsan o oradan çoğalıp yayılır. temiz bir ülkemiz, mafyasız bir futbolumuz olsun. ondan sonra oturup maçların tadını çıkaralım.

    11 temmuz 2011 (ekrem dumanlı-zaman): şike soruşturması futbolda bir milattır. artık hiçbir şey eskisi gibi olamaz. kulüpler, yöneticilik, federasyon, hakemlik… her şey tepeden tırnağa yeniden şekillenecek. değil maçlara fiilen müdahale, artık şaibe gölgesi düşürmekten bile herkes özellikle kaçınacak.

    13 temmuz 2011 (hasan cemal-milliyet): 1973’te şöyle der islam çupi: “futbolda ileri gitmiş, gerek fanatizmi gerekse her türlü korkuları atıp bir cesaret bağımsızlığı elde etmiş ülkeler, ağır cezalar vererek bu derdi nispeten tecziye etmektedirler. türkiye’de ise şike, futbol güçlerinin mücadele edemeyeceği bir irilikte statlarda kol gezip dolaşmaktadır.” 1973’ten 2011’e... sevgili islam çupi, aradan geçen 38 yıl ama şike gölgesinden ne yazık ki hâlâ kurtulamadı statlarımız. bakalım üç maymunu oynama devri ne zaman, nasıl kapanacak bizim ülkemizde, bilemiyorum.

    13 temmuz 2011 (mehmet kamış-zaman): onlarca yıldır ortaya atılan bütün şike iddiaları karşısında kulağının üstüne yatan federasyon, bir kere daha kulağının üstüne yatamaz. bu operasyonun sonuçlanması, hem temiz bir lig için hem de temiz bir toplum için çok önemli. bu kez de örtbas edilirse bu kokuşmuşluk hepimizi çürütecek.

    13 temmuz 2011 (mehmet altan-star): görüldüğü gibi ‘eloğlu’ şikeyi duymuş, hatta l’equipe gazetesi ‘yargının olayı çözmekte kararlı’ olduğunu da vurgulamakta... kararlı gözükmeyen kim? futbol federasyonu... bizim federasyonun yapmadığını, belli ki uefa yapacak... kendin arınmayınca, dünya seni tazyikli suyla temizliyor. allah’tan dünya var...

    15 temmuz 2011 (ali bayramoğlu-yeni şafak): söz konusu şike, insanları kandırmak ve temiz futbolcuların emeklerini karalamak olduğu anda, yargı kararından önce ahlaki tutumun, idari karar ve iradenin devreye girmesi gerekir. açıkçası taraftarı olduğum fb ve önde gelenleri bu açıdan kötü bir sınav veriyor.

    15 temmuz 2011 (ismet berkan-hürriyet): federasyon, aşırı pasif davranıyor ve çok kötü bir izlenim veriyor. hele m. ali aydınlar’ın, suçun şahsiliğini hatırlatması, ‘kurumları yıpratmayalım’ demesi, bir federasyon başkanı gözüyle değil, futbol kulüplerinin içinden bakarak meseleye yaklaştığı hissini veriyor bana.

    16 temmuz 2011 (eser karakaş-star): f.bahçeliyim… bugün kaç aklı başında f.bahçeli, “başkanımız asla şikeye karışmaz, karışmamıştır”ı gönül rahatlığıyla söyleyebilir?

    16 temmuz 2011 (gbkz: (a. turan alkan)-zaman): herkes yanlış düşünüyor, doğrusu şudur: şike suç olmaktan çıkarılmalı, isteyen şike yapabilmelidir. herkese aynı derecede şike yapma hakkı tanınırsa konuya demokratik, çoğulcu, şeffaf ve katılımcı bir boyut kazandırılmış olur ve şöyle gizli saklı şike yapmanın tadı ve anlamı kalmaz.

    --- alıntı ---
  • 869
    bu sorusturmanin amacindan iyice saptigini dusunuyorum artik. her ne kadar futbolun basindaki kisilere sovsekte onlar da en az bizim kadar iyi biliyorlar uefa'nin kendi pisligimizi temizlemedigimiz icin turkiye'ye ceza verecegini. bence artik adamlarin tek bir amaci kaldi. o da galatasaray'a da ceza aldirmak. boylece hem sartlar esitlenmis olacak hem de fenerbahce ile ekonomik anlamda aranin acilmasi engellenecek. etik kurulu raporlarinin bu kadar sacma sapan bir sekilde hazirlanmasinin ve icine durduk yere galatasaray'in da cekilmesinin sebebi bu. adamlar artik resmen " sictik bari sivayalim da esit dagilsin." modundalar. bu saatten sonra fenerbahce yonetimine ve tff'ye indirilecek en buyuk darbe uefa'nin sadece hakeden kuluplere ceza vermesi olur.
  • 871
    --- alıntı ---

    işte 22 maçı inceleyerek karar veren pfdk'nın, futbolcu serdar kulbilge ve yönetici ilhan ekşioğlu ile ilgili gerekçeleri:

    gb- fenerbahçe maçi
    2011 yılında oynanan gençbirliği–fenerbahçe maçını inceleyen pfdk, "müsabakanın fenerbahçe lehine sonuçlanması için, fenerbahçe kulübü başkanı ve ilhan ekşioğlu'nun ‘müsabaka sonucunu etkileme' faaliyetlerini yürüttüğü, kendisinin doğan ercan ve mehmet şen'i gençlerbirliği kalecisi serdar kulbilge ve yardımcı antrenörü cengiz demirel'e ulaşabilmek için aracı olarak kullandığı, ilhan ekşioğlu ile doğan ercan arasındaki ve ilhan ekşioğlu ile faruk yaşar arasındaki konuşmalardan anlaşılmıştır" dedi.

    "şike amaçli 100 bin dolar geri istenildi"
    ayrıca faruk yaşar, doğan ercan ile ilhan ekşioğlu arasındaki tapelerden doğan ercan'a şike amaçlı verilen 100.000 usd'nin geri istendiği, doğan ercan'ın ise tuğrul çağrı üzer vasıtasıyla ekşioğlu'nun çalışanı halil köntek'e teslim edildiği tapelerin içeriğinden ve soruşturma evrakının kapsamından anlışılmaktadır" denildi.

    "müsabaka sonucunu etkilemeye teşebbüs"
    bu maçla ilgili serdar kulbilge, ilhan ekşioğlu, mehmet şen ve cengiz demirel'in ‘müsabaka sonucunu etkilemeye' yönelik faaliyetlerinin incelendiğini belirten pfdk, "ilgili şahısların müsabakanın sonucunu etkilemeye yönelik anlaşmayı gerçekleştirmek için başlatmış olduğu icrai hareketlerin yoğunluğuna ve bu hareketlerin, istenen sonucun gerçekleşmesi adına ne denli etkili olup olmadığına bakılarak teşebbüs halinin varlığına kanaat getirildiğinden, kendisine müsabaka sonucunu etkilemeye teşebbüs hükümlerinin uygulanmasına karar verilmiştir" dedi. bu maçla ilgili olarak fenerbahçe spor kulübü yöneticisi ilhan ekşioğlu için ‘müsabakanın sonucunu etkilemeye teşebbüs ettiği' tespit edilmiştir" denildi.

    "eylem fb kulübü açisindan ağir ihlal teşkil etmiyor"
    pfdk, gerekçelerinin devamında "ekşioğlu'nun teşebbüs halinin sabit olduğu fakat teşebbüs aşamasında kalan bu eylemin fenerbahçe spor kulübü açısından ağır ihlal teşkil etmediği, söz konusu müsabakanın hakem, temsilci, gözlemci raporlarında ve etik kurulu raporundan da anlaşılmıştır.

    "yönetici olmadiklari için eylemler, gençlerbirliği'ni bağlamaz"
    gençlerbirliği spor kulübü açısından da ‘müsabaka sonucunu etkileme' ihlaline teşebbüs halinin sabit olduğu kişilerin yönetici sıfatına haiz olmamaları sebebiyle söz konusu eylemler gençlerbirliği spor kulübü'ne yüklenmemiştir" görüşünü savundu.

    muhalefet şerhi: aziz yildirim'a bir yil ceza verilmeli, fb alt lige düşürülmeli
    serdar kulbilge'ye 2 yıl, ilhan ekşioğlu'na 1 yıl, cengiz demirel'e 1 yıl, mehmet şen'e 1 yıl ceza veren pfdk'nın kararına iki üye ise muhalefet etti. iki üye de muhalefet şerhinde, "fenerbahçe başkanı aziz yıldırım'ın müsabaka sonucunu etkilemeye yönelik söz konusu faaliyetlerden haberdar olduğu ve ekşioğlu ile irtibatlı şekilde hareket ettiğini gösterir deliller olduğu tespit edilmiştir. yıldırım'ın ‘müsabakanın sonucunu hukuka ve spor ahlakına aykırı şekilde etkilemek' suçunu işledikleri sonucuna ulaşılmıştır. aziz yıldırım'a ceza verilmemesi haksız ve hukuka aykırıdır. yine bu maçla ilgili olarak fenerbahçe'nin ‘bir alt lige düşürülme cezası' ile cezalandırılması gerekirken, ceza verilmemesi haksız ve hukuka aykırıdır" görüşünü savunarak kayda geçmesini sağladı.

    bahis şirketinin raporu: normalin dişinda bir bahis trafiği yok
    kararda, pfdk tarafından incelenen tüm maçlarla ilgili türkiye'de bahis oyunlarını düzenleyen şirketten rapor istenildiği ve bu maçlarla ilgili bahis oyunlarında bir anormalliğin olup olmadığının sorulduğunun belirtildi. bahis şirketinin ise "bu maçlarla ilgili normalin dışında bir bahis trafiğinin olmadığı ve oyun sisteminin alarm vermediği' yönünde rapor gönderdiği belirtildi.

    --- alıntı ---
  • 873
    9’u tutuklu 93 sanıktan 92’sinin çağrıldığı duruşma çağlayan’daki istanbul adliyesi’nde görülüyor. şike davasının en önemli iki ismi aziz yıldırım ile sadri şener’in karşılaşması, merakla bekleniyor. eğer mahkeme başkanı mehmet ekinci izin verirse, ikili birbirlerine sorularıyla sıkıştırabilecek.üç kişiden oluşan mahkeme heyeti ve mahkeme savcısı ufuk ermertcan da çarpraz sorgu ile sanıklara sorular soracak.

    çapraz sorgu sonucunda muhtemelen mahkeme heyetinin sanıklar hakkındaki görüşleri de belirlenecek. sadri şener ve kardeşi sani şener’in eski iş ortakları ve yakın dostları olan aziz yıldırım ile karşı karşıya gelmeleri son derece ilgi çekici görüntülere sahne olacak.

    mahkemeden notlar

    - tutuklu ve tutuksuz bulunan tüm sanıklar salonda...
    - tutuklu isimler 09:50 itibariyle salona geldi.
    - çağlayan adliyesi'ndeki duruşmada yoklama alınıyor...

    işte çapraz sorguya alinacak 92 sanik

    1- olgun peker
    2- aziz yıldırım
    3- abdullah başak
    4- abdullah cila
    5- abdullah eker
    6-abdullah karakuz
    7-abdurrahman yakut
    8-adil şahin
    9-ahmet ateş
    10-ahmet çelebi
    11-alaeddin yıldırım
    12-ali kıratlı
    13-aykut aydın
    14-beşir acar
    15-bülent ibrahim işçen
    16-bülent uygun
    17-candemir sarı
    18-cemil turhan
    19-cengiz demirel
    20-coşkun çalık
    21-doğan ercan
    22-emmanuel emenıke
    23-erdem konyar
    24-erkan korkmaz
    25-erman ertaş
    26-evren kımıl
    27-faruk taşseten
    28-faruk yaşar
    29-fatih akbaba
    30-fatih sandal
    31-gökçek vederson
    32-göksel gümüşdağ
    33-hakan karaahmet
    34-haldun şenman
    35-halil köntek
    36-hasan çetinkaya
    37-hırçın kımıl
    38-hikmet karaman
    39-ibrahim akın
    40-ilhan çelikay
    41-ilhan yüksel ekşioğlu
    42-iskender alın
    43-kenan yaralı
    44-korcan çelikay
    45-levent eriş
    46-mahmut boz.
    47-mahmut güneş
    48-mecnun otyakmaz
    49-m.şekip mosturoğlu
    50-mehmet şen
    51-mehmet yenice
    52-mehmet yıldız
    53-mesut erdoğan
    54-metin korkmaz
    55-mithat halis
    56-muhammet şenyüz
    57-murat öztürk
    58-murat yakarışık
    59-murat şahin
    60-mustafa sani şener
    61-m.ulaş ortakaya
    62-nevzat şakar
    63-ömer ülkü
    64-özcan üstüntaş
    65-özden aslan
    66-özden tütüncü.
    67-sadri şener
    68-samet erdemir
    69-samet güzel
    70-sami dinç
    71-selim kımıl
    72-sercan yıldırım
    73-serdal adalı
    74-serdar berkin
    75-serdar kulbilge
    76-serkan acar
    77-seyit ibrahim kalender
    78-sezer öztürk
    79-şükrü ongan
    80-talat emre koçak
    81-tamer yelkovan
    82-tarık özaslan
    83-tayfur havutçu
    84-tuğrul çağrı üzer
    85-ümit aydın
    86-ümit karan
    87-volkan bahçekapılı
    88-yadigar boğa
    89-yavuz ağırgöl
    90-yusuf turanlı
    91-zafer önder ipek
    92-zafer tüzün
    93-zeki mazlum
    not: emenike, rusya’da olduğu için çapraz sorguya girmeyecek... *
App Store'dan indirin Google Play'den alın