2012-13 Türkiye Süper Lig 20.Hafta Maçı
19:00 Bursa Atatürk Stadyumu
1 - 1
  • 276
    tüm değişikliklerin ardından sahada futbol zekası sınırlı amrabat, emre çolak, aydın yılmaz, sabri sarıoğlu ve dany ile olduğumuz maç. dany ve sabri'yi diğer üçünden ayırırım. zorunluluktan oynuyorlar pek sırıtmıyorlar ama futbol zekaları sınırlı. aydın'ı da diğer ikisinden ayırırım antipatik değil yine koşuyor, bişeyler yapıyor ama amrabat ve emre çolak'a söyleyecek kelime bulamıyorum. nasıl galatasaray futbol takımında forma giyebiliyorlar, süre alabiliyorlar hayret ediyorum. takımın mına koyuyorlar. aldığınız paraya yazık.
  • 277
    öncelikle maç öncesinde yekta-engin-emre üçlüsünün okan-suat-emre olabileceğini yazarak ibretlik bir olaya imza attım. bunun şoku içindeyim. maç hakikaten rezaletti başından sonuna kadar, çok da sinirliyim ama mümkün olabildiğince sakin kalmam ve kalmamız şart. asıp kesme zamanı değil. ciddi anlamda sahada muslera, selçuk ve 70'den sonra sneijder dışında kalan tüm oyuncularımız vasat bir anadolu takımı görüntüsündeydi. yani karabükspor, elazığspor da bu kadar futbol oynuyor, oynardı. nerede kaldı bizim galatasaray olmamız anlamıyorum, anlayamıyorum. hocasız, düzensiz takım daha diri bir görüntü veriyor. türk futbolunda anlam veremediğim ciddi sıkıntılar var, açıklayamıyorum, bunca yıldır futbolla yatıp kalkarım, yok yani. nasıl oluyorsa, bu küçük takım oyuncuları patır patır adam geçiyor, örnek verelim. bursa sağbeki şener, 22 yaşında, karşısında amrabat, riera ve emre oynadı. alayını perişan etti hücum ederken, asisti yaptı, savunma anlamında çalım yemedi desek abartmış olmayız. aynı adamı getir galatasaraya, bursa deplasmanına çıkar, dümdüz bir oyun oynar. adam aynı adam. ya da madem öyle büyüklere karşı oynuyorsun, galatasarayda atıyorum bayern maçında oyna desen, gene çöker. alın amrabat, kayseride neler yapan adam, karşısında gene aynı bekler var, çalım atamıyor şu hızı şu fiziğiyle.

    bursaspor'u beğendim ben baya ve bugün 2. yarının ilk 15 dakikasında tek kaleye dökmüştü işi, maçı hakederlerdi o bölümde golü bulsalar, sonra değişikliklerle falan oyun dengeye geldi ama biz yine vasatı aşamadık. biz bu değiliz, yani engin de emre de yekta da bu değil. amrabat bu değil diyemiyorum, zira sabırları taşıyrıyor, diğer oyuncular iyi şeyler de yapıyor zaman zaman, amrabat'tan hala göremedik net bir kanat performansı. yani taraftar olarak biz hedef büyülttükçe, hayal kurdukça sahada takım bize 'gaza gelmeyin, biz hala vasat futbol oynuyoruz' diyor. kadro geniş gözüküyor ama cidden bugün bakan gözlerle kadromuz kötü aslında bizim diyebilir.
  • 279
    maç analizim:

    1) 4-4-2 sistemiyle başladık ama yine kanatları etkin kullanamadık. sağ kanatta yektayı oynatmak büyük hataydı.

    2) orta sahanın merkezindeki ikilide selçuğun yanında oynayan engin mücadele etti ama çok pas hatası yaptı, etkili olamadı. onun yerine yektayı ortada oynatsak daha verimli olmaz mıydı?

    3) forvette geçen haftaki gibi umut-elmander ikilisi vardı. yine geçen haftaki gibi burak oyuna sokulmadı. kesinlikle hocayla arasında bir problem var. ama bu takımda sonradan da olsa bir şekilde kesin olmalı.

    4) emre çolak bu kadar çok top kaybı yaparken, ısrarla oyunda tutulmasının anlamı yok. kendi gelişimi açısından da ters tepecek hamleler bunlar.

    5) her maçta gol yemeye devam ediyoruz. o kolay lokma gördüğümüz schalke bile sırf bu özelliğimizden dolayı eleyebilir bizi.

    6) fatih hoca kasımpaşaspor ve bursaspor maçlarında pek formda görünmedi. oyuncu değişiklikleri hiç tutmadı. 2. yarıda orta sahayı beşleme stratejisi de verim vermedi. artık başka çareler düşünmesi lazım.
  • 280
    stadyum'da malesef bursa seyircisi arasında izlediğim maçtır.ne yapalım hocu,bizim taraftan bilet kalmamış,arkadaş'ın kombinesi ile girdik sağolsun, çekirdekçi tayfaya denk geldik,rahat rahat izledik.

    ilk yarı takım olarak iyi oynadığımızı düşünüyorum, golümüzün verilmemesi büyük skandaldır gene fırat aydınus üzerinde art niyet aramam o ayrı,bursa ilk ciddi atağında golü buldu,hemen cevap verdik,dedim maçı bu noktadan sonra alırız,olmadı. ikinci yarı kötü oynadık.

    fatih hocamın tek hatası emre çolak. saha içerisinden net görülüyor. bu kadar futbol zekası düşük bir futbolcu olamaz,mümkün değil. aldığı her topu ezdi,resmen elmander'e,sneijder'e atmadığı paslar beni delirtti.

    sneijder fazla bir adam bu ülkeye. artık ilk 11 çıkar sanıyorum ama oyun tarzını değiştirecektir. emre,aydın gibi adamlar olduğunda pas atmaktan çok top sürmeyi denemesi lazım. wesley abicim inter değil burası,emre ve aydın gibi adamlardan bahsediyoruz. hamit ve melo bu takımın en kilit oyuncuları ve wesley'in klasına en yakın isimler.

    bir paranter muslera'ya açalım, mükemmelsin aslanım. resmen ikinci yarı maçta tutunmamızı sağladı,jeneriklik kurtartışları çabası.

    son söz: bu takım iyi olacaktır, sene sonu şampiyon olacağız,korkmayın.
  • 281
    öncelikle sneijder neden oynamadı diye dellendim ama fatih hocanın maç sonu demecini görünce artık net olarak birşeyden eminim ki yönetim ile fatih terim'in arası fena şekilde açık.

    bir hoca drogba iyi çok güzel ama listem de listem diyorsa demek ki bu transferleri fatih hoca özellikle istememiş, önermişler eyvallah demiş.

    şimdi fatih hoca diyor ki amna koyayım benim için ne sneijder ne drogba, bana defans ve sol bek lazım dedim ama almadınız sonra getirip sneijder, drogba'yı önüme koyup hadi başarılı ol diyorsunuz, beni taraftarın önüne atıyorsunuz diyor.

    burada fatih hocaya sonuna kadar katılırım, çünkü ben sanıyordum ki sneijder'i özellikle fatih hoca istedi ama söylediklerine göre anladığım fatih hoca haklı.

    şu anda bu takımı ve fatih terim'i çok felaket şekilde taraftarın kucağına attılar.

    sneijder 70 dk oturmamalı derken ben kendisini fatih hocanın istediğini düşünüyordum ama anlaşıldı ki fatih hoca özellikle istememiş.

    şimdi yapılması gereken şu; sezon sonu şampiyon olalım diye dua etmek yoksa bu yönetim fatih terşm'in başını yakacak.

    adam sol bek ve stoper istiyor sen gidip drogba'yı alıp göz boyayıp ama hoca sen de hiçbirşeyi beğenmiyorsuna getiriyorsun.

    ulan herif sol bek stoper diyor adama forvet getiriyorsun adam sana ne desin?

    basın toplantısında eğer konuşmasaydı anlamayacaktım ama şimdi anlıyorum ki fatih hoca yönetim özellikle bülent tulun denen o uğursuz yüzünden çok zorda.
  • 282
    acayip bir rüzgarlı bir bursa akşamında oynandı maç. sanırım bursa’nın meşhur lodosuydu. gerçi bu mevsimde lodos olmaz ama ersel abi ceketle maçı takip edince ılık bir lodos var diye düşündüm (oğlum bak ersel abi falan diyorum, bursaspora küfredin ama bursa’ya küfretmeyin lan, bozuşuruz). rüzgara daha sonra döneceğim, rüzgar dedikçe aklıma türk dizi tarihinin en kötü oyuncusu “kızım nerede”deki rüzgar geliyor. anlaşıldığı kadarıyla hiç dizi izlemiyorum. o değil de dizinin adını bile yanlış yazmışım, düzeltmek için google’a bakmak zorunda kaldım.

    galatasaray taraftarı çok enteresan. kadrolar açıklanır açıklanmaz maçı kaybetmişiz hissi uyandırıyor. çok acayip. fatih terim ne yapmış, geçen hafta 10 kişiyle beşiktaş’ı yenen kadroyu cezalılar dışında ve onların yerine tam adamlarını koyarak yerine koymuş. eeeee?

    efendim galatasaray ve fatih terim takımın iyi oynamadığının ve eksik olduğunun farkında ki sneijder ve drogba alındı. azıcık uyanık olun yahu, skor taraftarı olmaktan kurtulun. yaşını başını almış bazılarının yaptıklarını örnek almayın. captano’yu beğenmiyorsanız onu da örnek almayın abicim, ben sizin kişisel değerlerinize müdahale edecek değilim.

    takım istediğimiz gibi oynamıyor, geçen sezonki gibi rakibi baskı altına alamıyor, pozisyonlar üretip gol bulamıyor. her maç aynı şeyleri yazmaktan sıkıldım bu yüzden başka türlü anlatmaya çalışayım. işin psikolojik şartlanmaları boyutuna gireyim ki işim bu.

    2010-11 sezonu yerlerde sürünmesine rağmen yine de ligi 8. bitirmişti galatasaray. özellikle rakipler bunu bir türlü aşamamışlar ki 2011-12 sezonunda takım istediği oyunu kolayca oynadı. rakibi baskı altına aldı, golleri de buldu. bazı dallamalar psikolojik üstünlük diyor ya, o sahada olur işte. rakibini bi boğarsın psikolojisi falan kalmaz. geçen sezon belki de fiorentina’dan sonraki en iyi performansına ulaşan melo, savunmada ujfalusi ve elmander takımı sırtladı. selçuk inan yazmadım diye bozulmayın nitekim inan’ın standartı zaten dünya çapında kaliteli futbol oynamak. dur iyice açıklayayım: selçuk inan eğer çanakkale, manisa, trabzon gezmek yerine pescara, siena, orvieto gibi takımlarda oynasaydı dünya futbolu pirlo değil selçuk inan’ı konuşuyordu. buyurun size “pasaportum türk olmasaydı polemiği”, ben polemik sevmem ama.

    galatasaray geçen sezon şikecileri koruma kanunları çerçevesinde 9 puan fark yapmışken play-off oynayıp orada yine şampiyon oldu. şampiyon olması, kupayı kadıköy’de en büyük rakibi fenerin stadında alması, süper kupada feneri 10 kişiyle yenmesi falan derken direkt #yenilmezarmada haline geldi. 2012-13 sezonunda da kendi standartlarının altında kalmasına rağmen puan farkıyla liderliği, şampiyon liginde son 16’ya kalması önemli başarılar. doğaldır ki rakiplerinin iştahını kabartıyor. sadece sıralamadaki değil, karşılaştığı her rakibinin iştahını kabartıyor. bizim geçen sezon baskette cska’yı yenmemizi düşünün, trabzonspor’un liverpoool’u yenmesini düşünün, fenerin chelsea’yi yenmesini düşünün. anladınız mı? galatasaray’ı yenmek böyle bir etki yapıyor rakipler üstünde. yani rakipler çok daha fazla sıkıyorlar kendilerini galatasaray’a karşı. gayet normal, tersi olsa şaşardım.

    bursa geçen hafta ibb’den fark yedi. hah işte, tam da bundan bahsediyorum. bize başka oynuyorlar. benzer bir örnek de beşiktaş için verelim. rakipler beşiktaş’ı gözlerine kestiriyorlar, yenmek için oynuyorlar sonuç çoğunlukla hüsran oldu. çünkü beşiktaş asla büyük bir takım gibi kendi oyununu dikte etmeye çalışmıyor. açıldığın zaman beşiktaş iyi oyuncularıyla işi bitiriyor. rakiplerin beşiktaş’ı maçların ikinci yarısında çözmelerinin sebebi bu.

    bunların hepsi bahane elbette. çünkü ben pollyanna bir taraftarım. bundan önceki birkaç maçın aksine galatasaray bursa maçında bu direnci, sertliği alt etmek için çok uğraş verdi. usta, sen bursa’da oynuyorsun rakibinde sneijder yedek, birkaç hafta sonra drogba’yla oynayacak. sen olsan asılmaz mısın? yırtarsın kendini, yırtıyorlar zaten. hele bir de bursa gibi iyi bir takımsan.

    bu satıra kadar anlattıklarımın özü: futbolda rakipler de var. okullar olmasaydı maarifi ne güzel idare ederdim.

    daha iyisi olamaz mıydı? olurdu tabii. kaleye şut atmak lazım usta. şu anda kadroda topu şut için taşıyıp vuracak 2 adam var. bak dikkat et sonra bana laf etme, topu taşıyıp şut atacak diyorum. yani 2 işi aynı anda yapabilecek. biri sneijder (hoşuna gitti di mi), diğeri de emre çolak ( küfür etme bulurum seni). yapacak bir şey yok. elimizde bunlar var. hem de biri sneijder. fatih hoca wesley’i ilk 11 düşünmüyor. normaldir be abicim, takımı bu puanlara diğerleri getirdi, onlara yeteri kadar şans vermeden turboları çalıştırıp sneijder’i oynatmak istemiyor hoca. oğlum adam damacanadan su içmesi gerektiğine bile alışamamış olabilir.

    fakat fatih hoca şanslı adam ki şanslı olmak büyük meziyettir. geçen sezon yeni bir kadro kurdu play-off çıktı, bu sezon yeni bir kadro daha kurdu bu defa da rakipler dökülüyor. elbette bu iş böyle değil. geçen sezon play-off olmasaydı fatih hoca emre çolak ya da semih kaya’ya şans vermek yerine transfer yapardı ya da bu sezon şampiyonlar ligi yerine lige ağırlık verirdi. hoca büyük satranççıdır. topçuyken de öyleydi, teknik direktörken de devam ediyor. siz şans dersiniz hoca hesapladım der ve hep haklı çıkar. elini öpmekten başka çareniz kalmaz. dediğim gibi, şanslı olmak da büyük meziyettir.

    maç mı? ne maçı? saçma sapan bir maç oldu. fatih hoca burak yılmaz’ı yine oynatmadı, kornerleri selçuk ve sneijder varken emre çolak kullandı (bildiğim kadarıyla bu üçlüden aralarında sol ayaklı tek adam emre), galatasaray balık bursa deplasmanından 1 puan alarak 2 puan kaybederek ayrıldı.

    kişisel gelişim uzmanı olarak zor soruyu soruyorum : yazının üstünde yer alan resimdeki bardak dolu mu, boş mu?

    istediğiniz sorudan başlayabilirsiniz.

    not: rüzgara dönücem demişim. lise tarafındaki kaleye doğru sıkı bir rüzgar esiyordu. twit attım ama buraya da yazayım. lise tarafından yapılan her uzun vuruş nehiri akıntıyı ters yönde geçen somon balıkları gibi zorluklara maruz kaldı. genelde ayılar yedi o vuruşları. hele bursa kalecisi tarafından yapılan vuruşları. ama muslera kötü kaleci, çatala giden topu da kurtaramadı, şerefsiz ligtv spikerlerinin dikkat çekmedikleri, anlatmadıkları ikinci devre kendisine yapılan faulü anlatmadıkları yediğimiz ve sayılmayan golde. skor taraftarı başka bir şey yahu.

    sarai sierra ölü bulunmuş. evet, emre korneri rüzgarlı havada arka direğe kesti, evet çok büyük sorun bu amk.

    *
  • 283
    pozisyon üretemediğimiz, sadece selçuk'un ara topları ile bir şeyler aramaya çalıştığımız, şut çekmediğimiz, kanat oyuncularımızın ne kadar yetersiz olduğunu bir kez daha yüzümüze vuran, emre çolak, sabri, aydın gibi yeteneksiz oyunculardan hala medet ummamızın yanlış olduğunu bir kez daha gösteren ve her şeyden önemlisi; takımın bizlere o heyecanı veremediği maçlardan sadece birisi olmuştur. üzülerek söylüyorum ancak, sezon başından beri şu yukarıda yazdığım hiç bir şeye çözüm bulunamadı. şu rezil lig'de +15 puan fark yapıp, ezip geçmemiz gerekirken yine saçma sapan bir takıma karşı bırak galibiyeti hiç bir varlık gösteremediğimiz bir maç olmuştur.
  • 284
    adam soruyor: burak neden oynamıyor?

    fatih terim açıklıyor; "geçen hafta 27 ocak 2013 galatasaray beşiktaş maçında elmander ve umut iyiydiler, ben de tekrar oynattım. maç içerisinde de orta sahayı kaybetmemek adına değişiklikler yaptım, bu yüzden burak'ı alamadım."

    ama adama bu açıklama yetmiyor, yine soruyor. burak neden oynamıyor?

    terim'in açıklama yapmasına bile gerek yok. maçı izleyen herkesin anlaması lazım. yekta kötüydü ve ikinci yarı baskı kurdular. orta sahayı kaybetmemek ve kanatların gücünü arttırmak için amrabat ve aydın hamlesi geldi. son zamanlarda sonradan girdiği maçlara aydın'ın takıma hep katkısı oluyor, ikinci yarıdaki pozisyonlarımızın çoğunda da kendisi vardı. ortalama da oynasa bunu görebiliyoruz. ama amrabat kısmında ise plan tutmadı. olsaydı galibiyet gelecekti. olay bundan ibaret. orta sahayı kaybetme durumu olmasa zaten bu isimler değil, burak oyuna girecekti. maç içerisinde her şey istediğiniz gibi gitmeyebiliyor biliyor musunuz? futbol çünkü bu. ya, oluyor işte öyle bazen, evet.

    ama adam bunu görmüyor, hala soruyor. burak neden oynamıyor?

    burak'la ikili forvetle fatih terim'in istediği baskı kurulmuyor. maçtan sonra serdar aziz bile söylüyor; "elmander - umut ikilisi bizi gerçekten zorladı, geriye doğru 11-12 depar attım, ilk yarı bacaklarım çok yoruldu" diyor. rakip defans oyuncusu söylüyor bunu. burak'la böyle bir deplasmanda başlasan bunu başaramıyorsun işte. ayrıca elmander - umut ikilisiyle öne de geçiyoruz, yani fatih terim'in planı tutuyor fakat hakemin ipneliğine kurban gidiyoruz. golümüz sayılmıyor. buna rağmen yine de 1-0'dan sonra gol bulup eşitliği sağlıyoruz.

    ama adam takımda sorun var sanıyor, inatla soruyor. burak neden oynamıyor?

    problem olmayan takımda problem istiyor adam. manyak bu adam. bolluktan kafayı yemiş. bundan iki hafta önce formsuz olan burak'ı görmüyor. terim'le arasında sorun var, kesin gidici diyor. fatih terim açıklama yapıyor, "gönderme niyetimiz hiç olmadı nerden çıktı bu" diyor, ama adama yetmiyor. çünkü bu adam drogba'yla tek forvet çıkacağımız maçlarda olur da fazla gol atamazsak yine devreye girecek:

    burak neden oynamıyor?

    eben diye oynamıyor canım kardeşim, eben diye oynamıyor.
  • 285
    haftalardır söylemeye çalıştığımı gün yüzüne çıkartmış maçtır. taraftar bir rehavette, alayına koyarız, her kulvarda şampiyonuz havalarındaydı ama kimse düşünmedi bu takım gerçek anlamda bir takım oldu mu, eksikleri mi giderildi mi yoksa taraftarın gazı mı alındı... bize biraz realiteyi gösterdiği, ayaklarımızı yere değdirdiği için bir noktada sevindim evet acı bir ders oldu ama sevindim. evet gençler koy koya devam şimdi...
  • 288
    çok iyi oynamasak da iyi mücadele ettiğimiz maçtır.

    ne kadar krizde de olsa rakip de bursaspordu. kazanamamak beni de üzdü ancak gelecek için umutluyum.

    şu mücadeleyi devam ettirirsek kalan maçlarda kolay kolay puan kaybı yaşamayız.

    hem daha bu takıma (bkz: didier drogba) girecek sevgili can deyip osman şenher style yaparak entryimi sonlandırıyorum.
  • 289
    ikinci yarıdaki ilk kaleyi bulan şutunu 85. dakikada sabri ile attı galatasaray bu maçta. takımda ciddi anlamda pozisyona girme sıkıntısı ve adam eksiltme özelliği bulunan oyuncu sorunu devam ediyor. muslera, semih ve selçuk dışında iyi oynayan yoktu. emre, yekta, engin, aydın ve amrabat jübile maçlarında daha iyi oynarlar heralde. özellikle emre'nin hala bu takımda banko oynuyor olması şaka gibi. sneijder ve drogba sonrası fatih terim kadroyu oturtmakta büyük sıkıntı yaşayacak gibi görünüyor. bu arada fırat aydınus'a n'olmuş harbiden? elmander'in yaptığı harekete faul vermesi ve bursaspor'un kontratağını sabri'ye sarı kart göstermek için durdurması en kritik iki hatasıydı.
  • 290
    camia olarak üç dört parçaya ayrılmış bursaspor u her ne şartlar altında olursa olsun orada kesinlikle yenmemiz gerekiyordu. ayağında topu iyi saklayan oyunu yönlendiren en iyi futbolcumuz selçuk inan ı ısrarla ön liberoda kullanıp eforunu tamamen top çalmaya ve atak kesmeye kullanmasına artık son vermesi gerekiyor değerli hocamızın. pozisyon yaratamamızın en büyük nedeni takımdaki en komplike futbolcularımızı kendi kalemize yakın oynatmamız olarak görüyorum ve cidden yazık oluyor fatih hocamız umarım aklından bunu geçiriyordur.
  • 294
    maç sonucu: bursaspor 1 - 1 galatasaray. maç sonucunda galatasaray yenilmemiştir sadece berabere kalmıştır. sabırsızlandın, farkındayım. tamam o zaman hemen istatistiklere geçiyorum.

    bursaspor'un başladığı ilk on birin yaş ortalaması 25,8.
    galatasaray'ımızın başladığı ilk on birin yaş ortalaması 26,8.

    şuan analiz için yazarken arkada mfö çalıyor. bir iki cümle kurayım. galatasaray'ım, galatasaray'ımız.. canımız ciğerimiz.

    --- alıntı ---

    yerle gök arasında bir yerde
    sen beni tanımazsın
    severim de söylemem
    ah bu ben...

    --- alıntı ---

    galatasaray'ımızda semih kaya 2. sarı kartını*, sabri sarıoğlu* ise ilk sarı kartını gördü.

    galatasaray'ın kendi istatistiklerine bakacak olursak eğer;

    toplam gol şutu 6
    isabetli şut 3
    isabetsiz şut 3
    tutulan şut 6
    korner 6
    serbest vuruş 15
    faul 19
    ofsayt 3

    maç boyu ortalama topa sahip olma %57

    bursaspor'un kendi istatistiklerine bakacak olursak eğer;

    toplam gol şutu 13
    isabetli şut 6
    isabetsiz şut 7
    tutulan şut 2
    korner 5
    serbest vuruş 22
    faul 14
    ofsayt 1

    maç boyu ortalama topa sahip olma %43

    hakem fırat aydınus, 39 yaşında.

    galatasaray'ımızın ilk on biri ve yedeklerine bakacak olursak eğer;

    fernando muslera
    sabri sarıoğlu
    semih kaya
    dany nounkeu
    albert riera a.k.a devşirme sol bek canımız ciğerimiz

    engin baytar
    selçuk inan
    yekta kurtuluş
    emre çolak

    johan elmander
    umut bulut

    yedekler: eray işçan, hakan balta, gökhan zan, nordin amrabat, wesley sneijder, aydın yılmaz, burak yılmaz
    cezalılar / kadroda olmayanlar: hamit altıntop, didier drogba, felipe melo, emmanuel eboue

    yapılan değişiklikler: 59. dakika nordin amrabat girdi johan elmander çıktı. 59. dakika aydın yılmaz girdi yekta kurtuluş çıktı. 70. dakika wesley sneijder girdi engin baytar çıktı.

    maç sonrasında tartışılan kişiler emre çolak, aydın yılmaz, engin baytar, nordin amrabat, sabri sarıoğlu

    peki yedek kulübemizi tekrar hatırlamak ister misiniz? keep calm and fatih terim farkıyla hizmetimizde sınır yok. oynat uğurcum.. -> yedekler: eray işçan, hakan balta, gökhan zan, nordin amrabat, wesley sneijder, aydın yılmaz, burak yılmaz

    nordin amrabat oynamasın, aydın yılmaz oynamasın, emre çolak oynamasın, alternatifi olmayan sabri sarıoğlu oynamasın, nordin amrabat oynamasın, engin baytar oynamasın.

    kim kaldı? eray işçan, hakan balta, gökhan zan, burak yılmaz, wesley sneijder

    oynamasın dediklerinizi çıkaralım mı?

    fernando muslera
    sağ bek
    semih kaya
    dany nounkeu
    albert riera

    kanat
    selçuk inan
    yekta kurtuluş
    kanat

    johan elmander
    umut bulut

    hakan balta'yı sağ bek, wesley sneijder'i kanat, burak yılmaz'ı kanat oynatalım yedekte zaten eray işçan ve gökhan zan bekler zaten. football manager 2013'e hoşgeldiniz. 30 tl verdiğiniz için teşekkürler!

    ..fatih terim'in elindekiler belli. bunun takviyesi için uğraşıldı yada uğraşılmadı. mevcut imkanlara göre yorum yapılması gereklidir.

    hazır bir wesley sneijder, hazır bir didier drogba, hamit altıntop, emmanuel eboue ve felipe melo diyorum geriye yaslanıyorum ve imparatora, sarı-kırmızı formamız için gerçekten mücadele veren oyuncularımıza güveniyorum. bu arada emre, orta yapmayı öğren :(

    galataray sözlük scout ekibindenkeep calm and fatih terim florya'dan bildirdi.
  • 296
    bitiş düdüğünün ardından vıp tarafından başka bir düdüğün çıkıp bizim tribün tarafına 6 işareti yaptığı maç. istanbul düşmanı takılıp bir istanbul ekibini başka bir istanbul takımıyla kıskandırmak ne kadar akıl ve mantığa uyar anlamak mümkün değil. ayrıca attığımız golün hemen ardından yine yanımızdaki vıp tribününden biri 20 lira gösterip aklı sıra dalga geçmeye uğraştı. gerçekten çok garip. biz maçtan 1 gün önce 12'de sıraya geçip ertesi sabahı 10'da bilet çıkmayacağını duyan, istanbul'dan gelecek üniversite arkadaşlarımızı karakolda bekleyip 2 gün uyumadan oraya gelen kişileriz. eminim çok vardı bizim gibi. biz bunları yaparken o adam maça 10 dakika kala girdi o stada büyük ihtimal. yaptığı 3-5 deplasman da özel aracıyladır muhtemelen. o yaptığı hareket ne takımına fayda sağladı ne başka bir şeye. kendi egosunu tatmin etti orada. anticilik kavramının ne kadar faydasız olduğunu daha iyi gördük bu maçta. hiç kimsenin kendi takımına duyduğu sevgi karşı takımlara duyduğu nefretin altında ezilmemeli.
  • 297
    senelerdir kazanamadığı, hatta bırakın kazanmayı gol bile atamadığı bir deplasmana çıktı cumartesi günü galatasaray. buna rağmen maçın mutlak favorisi konumundaydı zira bursaspor, bir haftadır iç karışıklık içerisindeydi ve antrenörü de istifa etmişti. bu tarz durumlarda takımlar, mücadele olarak oldukça üst seviyeye çıkarlar. fakat gerçek olan bir şey var: istediğiniz kadar kenetlenip, sahada sonuna kadar mücadele edin; takım kaliteniz çok iyi değilse bir yere kadar direnebilirsiniz.

    galatasaray'ın bu sezon önemli maçların hemen hepsinde istediği sonuçları aldığını biliyoruz. oyuncular bu maçlara çok iyi konsantre olup, gerçek kalitelerini sahaya yansıtıyor. ancak bursaspor'un içinde bulunduğu durum galatasaraylı oyuncuları rehavete sokmuş olacak ki; iki sezondur aşina olduğumuz o etkili oyunu maçın geneline yaymakta zorlandılar.

    galatasaray'ın ilk yarıda oynadığı futbol, bu takımı yakından takip edenlere oldukça tanıdık gelmiştir. çünkü galatasaray aynı oyun anlayışını ligin ikinci haftasında inönü'de oynanan beşiktaş maçında da benimsemişti.

    peki neydi bu? açalım; galatasaray hem inönü'deki beşiktaş hem de bursaspor maçlarında rakiplerini savunma arkasına top atarak çözmeye çalıştı. işin ilginç tarafı şu; galatasaray bu iki maçta da istediğini başardı, yani rakiplerinin savunma arkasına sarkarak pozisyona girdi, ama bunları değerlendirmekte oldukça cömert davrandı. beşiktaş maçında da, bursaspor maçında da aynı forvet ikilisi sahadaydı: umut - elmander. bu iki oyuncu da iyi birer forvet oyuncusu ancak golcü değiller. golcü olmadıkları için de girdikleri pozisyonları değerlendirmede çok da başarılı olamadılar. her iki maçta da kırılma anı olan pozisyonlar vardı. beşiktaş maçında henüz ilk dakikada umut kaleciyi de geçip boş kaleye topu auta atmıştı. bursaspor maçında ise elmander yüzde yüzlük bir gol fırsatından yararlanamadı. oysa ki, her iki takıma karşı da skor üstünlüğü ele geçirilse, rakipler çözülecek, galatasaray istediğini alıp sahadan ayrılacaktı.

    yeniden bursa maçı özeline dönelim. galatasaray ilk yarıda rüzgara karşı oynamasına rağmen rakip kalede net pozisyonlar bulmayı başardı. ikinci yarı başlarken hem oyundaki hem de gerçekteki rüzgarı arkasına almıştı galatasaray. fakat ikinci yarı beklenildiği gibi geçmedi. ilk yarıda rüzgara karşı oynarken savunma arkasına atılan toplarda tehlike yaratmayı başaran galatasaray, ikinci yarıda bu taktiği uygulamada oldukça başarısız oldu. belki de şaşırtıcı nokta galatasaray'ın ikinci yarıda kaleyi sadece bir kez, o da sabri'nin uzaktan şutu, yoklaması oldu. bursaspor'da kaleci değişikliği olmuş, kaleye çok deneyimsiz bir isim geçmişti. buna ek olarak, rüzgar da galatasaray'ın arkasından esiyordu. galatasaray'ın ikinci yarıda rakip kaleyi defalarca yoklaması lazımken bunu yapmamış olması açıkçası beni hayal kırıklığına uğrattı.

    galatasaray'ın çekmiş olduğu tek etkili şutu ele alalım. sabri'nin uzak mesafeden kaleyi yokladığı pozisyon aslında çok da tehlike yaratacak bir şut içermiyordu ancak hem rüzgarın arkadan esmesi hem de kalecinin vasat bir kaleci olması o pozisyonu ''tehlikeli'' pozisyon sınıfına soktu. bu tarz uzaktan şutlar maçın sonraki dakikalarında denenmedi.

    galatasaray taraftarının sürekli olarak eleştirdiği isim emre çolak olsa da, sahada ondan daha kötü olan bir isim vardı: engin baytar.

    açıkçası hoca'nın onu kanattan ziyade orta sahada oynatması beni biraz şaşırtıyor. çünkü engin yetenekleri itibariyle kanatta oynamaya daha müsait bir oyuncu profili çiziyor. kaldı ki, engin'i fatih hoca'nın kanatta kullandığı da bir sır değil. geçen sezonu engin, kanatta oynayarak geçirmişti bazı maçlar dışında. akılda kalan en önemli performansı da gaziantep maçında sergilediği oyundu. o maçta da yanılmıyorsam kanatta oynamıştı. engin, birçok mevkide oynayabilecek bir oyuncu. şu an oynamış olduğu merkez orta saha da bunlardan biri. tahminim o ki, engin'i mücadeleci kimliğinden ötürü selçuk'un yanında değerlendirdi ve değerlendirmeye devam edecek hoca.

    kadroyu öğrenen hemen herkes yekta'nın göbekte, engin'in ise kanatta oynayacağını varsaydı. ancak tam tersi oldu ve yekta sağ açıkta görev aldı. açıkçası bunu çok yadırgamadım. yekta'nın sakatlanarak uzun süre sahalardan uzak kalmasına sebep olan kayseri maçı vardı hatırlarsınız. yekta o maçın ilk yarısında şahane bir sağ açık performansı sergilemişti. büyük ihtimalle, o maça istinaden fatih terim kendisine orada görev verdi ve bence saygı duyulması gereken bir karardı.

    maça damgasını vuran değişiklik ise amrabat ve aydın'ın aynı anda oyuna girmesi oldu. bu oyuncu değişiklikleri ile beraber galatasaray tek forvete döndü ve orta sahadaki oyuncu sayısını bir fazlalaştırdı. bu değişikliğin yapıldığı dakikalarda ise bursaspor ciddi şekilde galatasaray kalesini zorluyordu. yani, orta sahada bir kişi fazla olarak yeniden oyunu kontrol eden taraf olmak gerekiyordu. tek forvetli sistemde sneijder'in yapması gereken görevi fatih terim bu değişikliklerden sonra emre'ye verdi. daha önce de söylemiştim, yineleyeyim. emre'nin merkez orta sahada daha faydalı oynayacağını ve oynadığını düşünüyorum. bu söylediğimin en güzel örneği ise ligin ilk haftasında oynadığımız kasımpaşa maçı. emre çolak o maçta merkez orta sahaya geçtikten sonra adeta bir resital sunmuştu ve maçtan sonra da konuşulan şey; emre'nin orta sahadaki performansı olmuştu.

    galatasaray, amrabat'ı transfer ettiğinde bire birde adam geçebilecek, süratli ve sıkıştığımız noktalarda kilidi açacak bir oyuncu transfer ettiğimiz için sevinmiştim. fakat amrabat, kendisinden beklenenleri yapmamaya devam ediyor. özellikle bursa maçında bırakın adam eksiltmeyi, top kendisindeyken dengesini bile sağlamaktan acizdi. oysa onun sol kanattaki etkinliği skoru değiştirebilmek açısından elzemdi. hakeza aydın'ı da birkaç noktada eleştirmek lazım diye düşünüyorum. aydın'ın karşısında oynayan basser bir sağ bek oyuncusuydu ancak o gün sol bekte oynadı. basser'in çok da süratli bir oyuncu olduğunu söyleyemeyiz fakat aydın oynadığı süre boyunca yalnızca iki kere basser'i hızıyla geçmeyi geçmeyi denedi. hatta ikincisinde basser bu tempoya dayanamayıp kendini yere bıraktı. aydın'ın da süratini kullanarak çok daha etkili olması gerekiyordu fakat bunu başaramadı.

    cumartesi gecesi itibariyle bursa maçında alınan bir puanın kazanç mı yoksa kayıp mı olacağı noktasında ciddi soru işaretleri vardı herkeste. ancak bir gün sonra alınan sonuçlar bize gösterdi ki; haftayı karlı bir şekilde kapattık. galatasaray için ikinci yarının ilk dört haftası oldukça önemliydi zira kasımpaşa, beşiktaş, bursa ve antalya maçları vardı. kayıpların fazla olduğu bir üç hafta yaşandı fakat buna rağmen ilk yarıyı nasıl bitirdiysek puan farkı olarak, hala aynı durumumuzu koruyoruz ve buna ek olarak da çok önemli maçlarımızı atlattık. ligin boyu kısalıyor ve şimdiye kadar çoktan ligi koparmış olmamız lazımdı. önümüzdeki hafta ile beraber artık bir seriye başlamanın vakti çoktan geldi de geçiyor. umarım, puan bırakma konusunda artı kbu kadar cömert olmayız.
  • 298
    maçı totem uğruna cfr cluj*, braga* ve sivasspor* maçlarını izlediğim kahvede izlemeye karar vermiştim. orada izlediğim daha önceki 3 maçımızda 3 galibiyet çıkarmıştık ve son 4 sezondur yenildiğimiz, zorlu geçmesini beklediğimiz, çekinerek gittiğimiz bursaspor deplasmanı da toteme eklenecek yeni halka için ideal bir maçtı. fakat maçın ilk dakikasından itibaren satılmış olduğunu her çaldığı düdükte belli eden hakemi gördüğümüzde, kalan dakikalar için de endişemiz artmıştı. çünkü çıktığımız süper lig maçlarında yalnızca rakibimizle değil, buna ek olarak hakemin yanlı kararlarıyla da mücadele etmek durumunda bırakılıyoruz. bu da bizi özellikle mental açıdan çok yoruyor.

    maçın hemen başında elmander'in omuz omuza girdiği ikili mücadelede faul yaptığını söylemek, o hakemin taraflı ve yanlı olduğunun kanıtıdır. üstelik o pozisyonda elmander'in herhangi bir omuz atma müdahalesi de olmamıştı, bursasporlu oyuncu elmander'e çaprmış ve topu uzaklaştıramayacağını anlayınca da kendini narin bir şekilde yere bırakmıştı. galatasaray'ın bu sene şampiyonluğunun engellenmesi için çalışmalar içerisine giren yetkili kişilerin maşası olan hakem de durur mu; çalıyor düdüğü ve galatasaray da zorlu bursa deplasmanında maçın henüz başında skor üstünlüğünü ele geçirme avantajından haksız şekilde mahrum bırakılıyor. hakemin çaldığı düdük ve verdiği kararlarda standardının olmadığını da umut'un attığı ve verilmeyen golümüzün hemen sonrasında yaşanan bir pozisyonda görüyoruz. burada da elmander kaleci ile karşı karşıya kalmak üzereyken ibrahim öztürk elmander'e yetişiyor ve omuzu bir güzel koyuyor. tarafsız olan, kirli emelleri olmayan ve maça adil yönetim düşüncesi ile çıkan bir hakemin burada da penaltıyı çalması gerekirdi ama fırat aydınus'un o zihniyette olmadığını çok iyi biliyoruz ve burada bir kez daha anlıyoruz.

    kuvvetli rüzgara karşı oynadığımız ilk yarıda yenik duruma düşmemize rağmen hemen dengeyi yakalamamız sevindiriyor bizleri. ikinci yarıda rüzgarı da arkamıza alarak bursaspor kalesine yükleneceğimizi düşünüyoruz. fakat ikinci yarı nedense bu düşüncelerimizin aksi şekilde gelişiyor. kalemizde tehlikeler yaratan, 6 pastan gol kaçıran, kaleyi uzaktan şutlarla yoklayan bursaspor oluyor. halbuki bursaspor 2. yarıya kaleci değişikliğiyle başlamış ve kaleye 1 hafta öncesinde istanbul bb spor maçında* 4 gol yemiş harun tekin geçmişti. rüzgarın da yardımıyla kaleye bol şut atarak gol aramamız gerekirken bu hamleleri bir türlü göremiyorduk. yanılmıyorsam ikinci 45 dakikada kaleyi bulan tek şutumuz da sabri'nin şutuydu. burada fatih terim'in "şut atın!" talimatını verip vermediğinden bahsetmek istemiyorum. bu biraz da futbolcu aklıyla alakalı bir şey.

    fatih hoca'yı eleştirebileceğimiz konu yaptığı oyuncu değişiklikleriydi. ilk yarıda rüzgara karşı oynamamıza rağmen ikinci yarıya nazaran daha çok pozisyona girmiştik. bunun mutlak nedeni de elmander'in yadsınamaz katkısı. fatih hoca aynı anda yaptığı amrabat ve aydın hamleleri ile deplasmandaki braga maçında olduğu tek forvetli sisteme dönerek kanatları etkin kullanmak istedi fakat o maçta orta sahamızı 3'lü tutmuştuk. bu maçta sneijder'in de gireceğini hesap ederek 2 hücumcu kanat oyuncusu almak bana göre pek mantıklı olmadı. üstelik sneijder'in de oyuna dahil olması sonrası 4-2-3-1'e dönmüş ve orta sahayı selçuk - emre çolak ikilisine emanet etmiştik. eğer fatih hoca ikinci yarı başında bu dizilişe dönmeyi planladıysa, yekta'yı oyunda tutmalıydı. çünkü emre gerek hava toplarındaki zafiyeti, gerekse düşük fizik gücü ile oranın oyuncusu değil. aslına bakarsanız emre bu takımın oyuncu değil. "ne yapsak oyuna daha fazla olumlu katkı sağlardık?" diye soracak olursak ikinci yarı başında veya 55-60. dakikalar civarında emre - sneijder değişikliği yapıp mevcut kadromuza en uygun taktik olan 4-3-1-2'ye dönebilirdik. orta sahada da selçuk - yekta ve engin'in olması, bize hem oyun hem de skor üstünlüğünü getirebilirdi.

    bağlayacak olursak ikinci yarıda kalemizde gördüğümüz ciddi tehlikeler, bursa deplasmanının zor olması nedeniyle alınan 1 puana "bittik bittik biz beyler" şeklinde yaklaşmak yanlış olacaktır. son 4 sezondur kaybettiğimiz deplasmanda 1 puan aldık ve önümüzdeki zorlu engellerden birini daha öyle veya böyle geride bıraktık. asıl değinmemiz ve düşünmemiz gereken nokta, şampiyonluğumuzu engelleme çalışması içerisinde olan organize hareket. son 2 haftada oynadığımız beşiktaş ve bursaspor maçlarında ciddi hakem hatalarını(!) gördük ve önümüzdeki haftalarda da görmeye devam edeceğiz. buna hazırlıklı olmalı ve rakiplerin üzerine federasyon ve hakemleri de koyarak şampiyonluğa doğru emin adımlarla yürümeliyiz. önümüzdeki 3 haftada (antalya - akhisar - ordu) istediğimiz sonuçları alırsak, takipçilerimiz ile farkın 10 puan veya daha üzerine çıkması büyük ihtimal.

    http://www.youtube.com/watch?v=gcBcSWyjVEI
App Store'dan indirin Google Play'den alın