• 115
    maçın özeti
    ----------------

    kötü oynayarak 3 puan aldığımız maç olarak tarihe geçmiştir.

    maçın ilk yarısnda, ilk 18 dk ben orduspor'un kalecisinin formasını görmedim. orduspor ilk 20 dk tek kale oynadı. takımımız da semih ilk yarı çok hata yaptı. 2 pas girişiminde top'u kaptırdı ve kalemiz de tehlikeye sebep yarattı. selçuk-melo dirençli değildi.

    eboue'nin ortasında topu kontrol edemeyen fevzi elmas'ın hatasıyla baros golü kaydetti. lakin o gol olmasaydı, inanın bu maç kazanmamız zordu.

    ikinci yarı takımımız oyunu kendi sahasında kabul etti. rakibe pozisyon vermedik, konta ataklarla rakibi zorlamaya çalıştık ve maçıda kazım'ın golü ile sonlandırdık. maç boyunca kanatlarda etkili değildik.

    zorlu orduspor deplasmanından baros'un 1 gol-1 asistlik performansıyla galip geldik. lakin kanatlarımız hala işlemiyor.
  • 116
    spor toto süper lig'in kendi sahasında en az gol yiyen 3 takımından biri olan orduspor'u, pek de güzel bir oyun ortaya koyamasak da, 2-0 gibi net bir skorla yenip evimize dönüyoruz.

    takımdakileri tek tek iyi veya kötü olarak yorumlamak yerine, genel olarak iyi oynamadıklarını belirtmek lazım. milan baros'un gayreti sayesinde 2-0'ı bulup maçı rölantide bitirdik.
  • 117
    --- özet geç ---

    -biraz garip bir maçtı, ilk yarı rakipte en çok culio ve stancu oynuyordu, sürekli onların isimlerini duymak yedek takımla maç yapıyormuşuz havası verdi ha.
    - gol yemeden deplasmanda kazanmaya devam ediyoruz ve bu zor bir deplasmandı. iddaa diliyle handikap yaparak kazanmak çok güzel.
    - kazım baros'un iki gollük pasından birini atabildi ve ona yine gelişine vurdu. ilk pozisyon gelişine vurulacak gibi değildi bunları tahayyül etmesi lazım artık.
    - muslera'yı göremez olduk lan. arada atak mı yesek napsak.
    - nazar değmesin sağlam ilerliyoruz şampiyonluğa. haydi bakalım.

    --- özet geç ---
  • 118
    galatasarayın galibiyet serisini 5'e, deplasmanda gol yememe serisini de 7'ye çıkardığı maç.

    -genel olarak kontrollü bir top oynadık. özellikle ilk yarının başında ciddiyetsiz ve kötüydük. sonradan toparlandık. kontrollü oyun ve forvetlerimizin çabasıyla kazandık.
    -takım savunmamız hala çok iyi. 7 maçtır deplasman golü yemiyorlar. kötü oynadığımız bir maçta bile net pozisyon vermediler rakibe.
    -takımda hem rehavet hem yorgunluk gözlemledim. 1 haftada dinlenirler ve fatih terim terapisi niyetine 3 tokat yiyip kendilerine gelirler ama daha derin ve kanadı olan bir takıma ihtiyacımız var. takım kanatsız oynuyor. bu sorunu da ara transfer çözecekler inşallah.
    -orduspor'u da kutlarım. özellikle ilk yarı iyi oynadılar. o bonus kafalı jan çak russo denen adamı özellikle beğendim.
    baros için ayrıca konuşmak lazım. bu sezonki en iyi futbolunu oynadı. 2.yarının sonunda engine pas atmadığı yer haricinde gayetiyiydi. 1 gol 1 asist.
    -kazımın golden sonra yaptığı dans anne ve babasının yaptığı dansmış. onlara selam mahiyetinde. hiddetlenmeye gerek yok.
    -galatasaray iyi bir seri yakaladı. umarım uzunca bir süre bu özgüven edinen kaliteli kadro yeni takviyeerle bu seriyi uzatır ve bizi şampiyonlar ligine (sikko ligimizin şampiyonluğuna değil) götürür.

    (bkz: yürüyedur)
    (bkz: sıradaki gelsin)
  • 120
    maçkoskop
    kadro:
    muslera(top gelmez dedik, topla en çok o oynadı) 6
    abooo(temkinli oynadı, fazla çıkmadı, gol pası onundu) 5
    ufo(riskli toplara semih’i gönderiyo gibi geldi bana) 5
    semih(ufo’nun amelesi gibi oynadı, çok hatası var ama önemli değil) 5
    hakan balta(kusursuz oynadı gibi geldi bana, sevmeye başladım ben adamımızı) 8
    melo(sanki çakır keyifmiş gibi oynadı, çok rahat, kaptırsam bile alırım özgüveni vardı) 7
    selçuk(idare etti, pek fazla risk almadı, ince göremedik bu maç) 5
    kazo(golü kaçırarak idman yapmış demek, aynısını affetmedi) 5
    elmander(bu kez onorer olmayı baros’a bıraktı, biraz da o ekmek yesin dedi) 5
    emre çolak(iki büyük maçı iyi oynayarak geçirerek güven geldi, ben memnunum) 6
    baros(elmander varsa ben de varım diye hatırlattı) 9

    zurnanin zirt dediği an:
    maç koptuğunda 1 dakika varken 76 numaralı oyuncu oyuna girdi. topla bir kere buluştu onu da dağlara taşlara vurduğu anda taraftar tarafından yuhalandı.
    -
    varil:
    varil demek biraz fazlaya kaçacak ama iki maçtır kötü oyuncu bulamakta zorlanıyoruz. takım şımarmasın, oyun geriye gitmesin diye bu maçlığına selçuk inan’a kötü oynadı diyoruz. kaçak oynamasın, büyük takımın futbolcusu olduğu aklından çıkmasın.
    -
    gladyatör:
    milan baros; epeydir benden fırça üstüne fırça yiyen golcü, nihayet beni mars etti. 4 senede kazandıklarımı elmander’e yedirmem diye oynadı. attığı gol pası, attığı golden çok daha değerliydi benim için.
    -
    borozanci:
    halis özkahya; futbolcular iyi niyetli olunca hakemin işi ne de kolay oluyor. sıkıntısız, belasız bir maç yönetti, yan hakemi eyyam yaparak çıkmayan topa bayrak kaldırdı. bunun dışında hakem heyeti maça hep olumlu anlamda müdahele etti, avantajları çok iyi idare etti.
    -
    bir soru – bir cevap:
    galatasaray deplasmanda neden gol yemiyor?
    kaleci ve takım savunması oturdu, dolayısıyla az pozisyon verecekler bundan sonra da. içerde gol yeme ihtimali dışarıdakinden daha fazla. çünkü adı üstünde ne kadar küçük takımla da oynasan deplasman deplasmandır. her takım kendi sahasında gol atmaya oynar, bu yüzden takım daha dikkatli olur. defans güvenliği ön planda olunca da gol yememek normal.
    -
    imparator:
    grande’nin işi çok kolaylaştı artık. takımı, taraftar, gök tanrı, beddua, sinerji, deneme, yanılma gibi bütün faktörlerin yardımıyla kurdu. kurulan takımı yönetmek te de üztüne yok. keşke her hafta büyük maça çıksa.
    -
    ordakiler:
    ordu’lu kardeşlerimin sesleri maç boyunca hiç susmadı. futboldan anladıklarını da 76 numaralı sümüklü topu şişirdiğinde ıslıklayarak ispatladılar. bu hafta buradakiler ne yapacak hep beraber göreceğiz.
    -
    analiz:
    iki büyük maçı yara almadan, iki büyük oyunla geçen takım aynen sahadaydı. galip gelen takım bozulmaz felsefesinden ziyade, iyi oynayan takım bozulmaz tezi geçerli oldu. eğer takımda bir kişi bile değişik çıksaydı, ayıp olurdu. oynayanlar tamamen haklı olarak forma sahibiydi. sakatlık, ceza falan olmaz ise bu takımı ezberleyebileceğiz artık.
    takım dizilişlerindeki rakamlardan anlamam, işim de olmaz. fatih terim’e sorsak , 4-4-2 oynadım diyecek. bana sorsanız, ben langırt masası dizilişimizde ısrarlıyım. belki bu maç pek öne çıkmadı ama bir sonraki maça dikkatle bakın. savunma milinde 2 futbolcu var, semih ve ufo, bana göre çok bile. ben olsam tek kişi oynarım da, hadi o kadar da don kişot olmayalım. karşıda da futbolcu var. orta milde 5 adam dizili, abo, selçuk, melo, emre, hakan balta. kaleci iyi olunca savunma topu ileride karşılıyor, ne yaparsan yap, sağ bek, sol bekleri daha fazla geriye yaslayamazsın. iştah da had safhada, bekler, zapt edemiyorsun, ben de atacağım diye saldırıyor sanki. hatta ben bu maçta hakan balta’dan gol bekledim. en ilerideki mile 3 oyuncu dizildiğinden beri, golcülerin yüzü gülüyor. kazo, elmander, baroş, voleybol maçı oynarcasına döne döne gol kokluyor. koklayınca da anında gole konuyor. bu maçta ileride kalabalık oyuncuyla oynamanın somut pozisyonunu gördük. ilk golde mutlak bizden birine top gelecekti, ikincide de elmander savunmayı ters tarafa sürükleyince kazo markajsız topa abanma fırsatı yakaladı.

    orta saha futbolcuları, sanki antrenmandaymış gibi rahat bir maç çıkardılar. herkes özel yeteneğini taraftarlara sunma peşindeydi. isteyen çalımını attı, isteyen pasını. atamayan için de sorun yoktu, bir başkası hatayı anında pansuman etti. galatasaray tam takım olmaya başladı, lig devre arasına girdi girecek. insan maçı iple çeker hale geldi. bundan 5 hafta önce olsa ben bu maçı seyretmedim, çok önemli işim olduğu halde bütün millete yalan söyleyerek kaytardım, ve bir ufak eşliğinde maçı izledim. korkarım, artık tribünlere dönüş yapacağım. bize bu takımdan rahat yok.

    bu maç için muslera’ya top gelmz kehanetinde bulunmuştum. orduspor can havliyle saldırdı, çok iyi ve üstün oynadığı maçın ilk yarım saatinde muslera’yı oldukça fazla rahatsız etti. kulyo’nun füzesini diğer iki kalecimiz birden kalede olsa kurtaramazdı. ilk yarıda topla en çok buluşan adam muslera idi. kaleci, fizik olarak zayıf gibi duruyor, ama özellikle karambol ve uzun toplarda sanki uzuyor gibi. kendisi kedigillerden yeni evrim geçirmiş, kaleye geçmiş.

    aboo için taraftar sitelerinde çok olumsuz şeyler yazmıştım. benim için futbolcu parametresi aynıdır. benim gibi kendi maçlarının tamamını izleyip başka maçları hemen hemen hiç izlememiş, dolayısıyla çoğu yabancı futbolcuları tanımayan için tek geçerli yöntem budur. ya tanıdığım, bildiğim, galatasaray tribünlerine taraftarı koşturacak biri olacak, ya da ilk çıktığı maçta kendisini tanıtacak biri olması lazım. ilk maçını izledim, beğenmemiştim. iki üç maçta varil seçtim. bu arada millet ısrarla aboo’nun kendi yerinde oynamadığını, çok iyi futbolcu olduğunu söyleyip duruyordu. gerçi ben bizim taraftarı fazla polyanna bulduğumdan pek itibar etmemiştim. ben oynasam, beni bile iyi bulan çıkar içlerinde çünkü. ne zaman sabri sakatlandı, terim’in işi kolaylaştı o zaman biz de anladık muhteşem bir hücum bekimiz olduğunu. bu maçta da bir sağ bel olarak çok fazla olan tekniğiyle birkaç çıkış yaptı. maç tehlikeye girse kesin oyuna ağırlığını koyardı. hoca ufak bir muhabere için bütün ağır silahlarını kullanmayı gereksiz buldu. bu yüzden ne melo’yu havlattı, ne aboo’yu kudurttu.

    bir de artık istatistiğe doğru yürüyoruz. bu ne demek? uzun süre deplasmanda gol yemeyen kıytırık bulgar takımının bile adını anıyoruz. böylesi rekorlar takımın ününe ün katar, çok uzaklarda, başka maçlarda anlatıcılar galatasaray’ın ismini söyler. bir yandan da, oyuncular maç kopsa bile maçtan kopmazlar, o golü yememek için çok daha fazla dikkatli olurlar.

    semih kaya’ya alışmıştık, sarı kartı sildirmeye daldı gibi sanki. çocuk bir hafta dinlensin, tribündeki kazma, yedek kulübesini pas pas yapsın. hafta içi idmanlarında biri bir mucize gerçekleştirse de, arena’da taraftar 76 numaralı oyuncuyu seyretmek zorunda kalmasa diyoruz, cuma gününü güzel geçirmenin keyfiyle diğer maçların sonucunu çok rahat bir şekilde beklemenin zevkini yaşayın.
  • 122
    milan baaaros, milan baaaaaaros!

    milan baaaros, milan baaaaaaros ooleey oleeey oleeey!

    diyordum ya hani, baros'un gole ihtiyacı var şu üzerindeki 'mahalle maçlarının mızmız çocuğu' rolünü atması için; elmander'in çok iyi getirdiği, eboue'nin ortasında fevzi'nin 'eyvallah fevzi' dedirttiği pozisyonda affetmedi baros, ve bizim baros geri döndü..

    sadece golle de kalsa iyi. kazım ile elmander'e attığı 'al da at artık kardeşim' pasları, 2 orduspor'lu futbolcuyu birbirine çarptırdığı pozisyon, dribblingleri, kazım'a yaptığı hagivari asist..

    özletmiştin vallahi baros, nerelerdeydin sen?

    bu da maçtan önce attığım tweet. e demiştim işte, müneccimlik var biraz bende bilmiyor musunuz?

    https://twitter.com/...s/147736329856352258

    son 2 haftanın neredeyse kusursuz takımını bozmayıp yine aynı kadroyu sahaya sürdü terim. ama bu sefer iyi başlayamadık maça, en büyük etken de bana kalırsa zemin.bi' enteresandı, yer yer çok bozuk, yer yer düzgün. özellikle emre çolak'ın oyununu çok etkiler diye düşünüyordum, hatta çok sürmez engin'i sokar oyuna terim dedim fakat sahaya rağmen boş pozisyonlarda buluştuğu topları iyi kullanma özelliğini devam ettirdi emre, iyi maç çıkarttı ve açıkçası şaşırttı beni. üstüne culio'dan kaç tane top çaldı, ikili mücadele kazandı falan, cabası bunlar da. ayrıca düşünün culio ne halde, kendisinin de şikayetçi olduğu fiziğiyle emre çolak ikili mücadele kazandı culio'ya karşı. sezon sonunda bu culio hiç ama hiç gerekmez galatasaray'a. keza stancu da öyle. meğer terim yine haklıymış da farkında değilmişiz..

    teknik direktör değişimi, istisnaların kaideyi bozmadığını düşünürsek her kulübe olumlu yaramıştır, hele hele türkiye'de tam anlamıyla geçerli bir argüman bu. ordu için de olumlu yaradığını söyleyebiliriz aslında skora bakmaksızın. keza ilk şutumuz 20. dakikada selçuk ile uzaktan geldi. fevzi'nin hatası olmasa bu kadar kolay olmayabilirdi, ki yine o kadar da kolay olmadı. 20. dakikaya kadar ordu ise 4-5 tane şut çekti bizim 1 şutumuza karşılık, öyle muslera'nın oturarak kurtaracağı cinsten şutlar da değildi. muslera demişken, topu oyuna sokuşunu mu söyleyeyim, kurtardığı topları mı, sevimliliğini mi.. recep ivedik diyor ya hani, "kız olsam ilk sana.." diye, heh, tam onu demelik adam. maşallah vallahi.

    ordu'nun sayılmayan golü var ki olaya bakış açısı cidden trajikomik. top çizgiyi geçmiyor tamam, orada sıkıntı yok fakat şöyle bir şey var ki, hem hakem düdüğü çalmamış olsa muslera ile defans aval aval topa bakmaz, hem de o topun dışarıdan kavisli bir şekilde gelmiş olma ihtimali de var. geniş düşünmeli bazen birazcık tabi.. mesela, ordu daha çok pas yaptı. ama önemli olan çok pas yapmış olmak değil, önceki yazımda da söyledim, bülent ünder zamanında da çok pas yapıyordu takım, sonuç?

    başka başka ne var bahsedeceğim kısa kısa..

    sol kanat da sağ kanat da iyi uyum sağladı genel olarak. kazım'ın direkle ve ardından melo ile yaptığı dans, güzel ve işlerin oldukça olumlu gittiğini gösteren şeyler bunlar. takım olmuşuzu geçtim, artık o eski takımdaşlık, arkadaşlık ruhu başlamış florya'da yeniden. deplasmanda gol yemiyoruz, 5 maçtır galip geliyoruz genelde. duran toplarda önceki yıllara oranla çok ama çok daha etkiliyiz, kaç oldu organizasyon falan bilem yapıyoruz yani, o derece artık, alışık değil bu bünyeler böyle bir sürü güzel şeye tabi uzun zamandır.

    maşallah. sonra nazarımız falan değer bir de, neme lazım..

    maç boyunca spikerlerin sadece tosso diye hitap etmek yerine fransız yazar, düşünür, felsefeci - ve daha her ne ise işte - jean-jacques rousseau diye hitap ettiği adam neden çift sarıdan atılmadı merak etmiyor değilim mesela bir de. hayır yani atılıyor normalde öyle yapanlar ondan, arena'dan biliyoruz, bilmesek kandırın hadi..

    bir de şu amrabat olayı ile de bir iki kelam etmek istiyorum. kayserispor baya baya ti'ye almış kendince galatasaray'ı ve bunu da kendileri söylüyorlar, "biz dalga geçtik yea, ahuahuadshjjshbda" diye. hani, başkalarının anlamalarına fırsat da vermiyorlar. bayağı bi' enteresan bir kafadalar anlayacağınız. galatasaray amrabat'ı isterse, alır. bu kadar basit bu aslında. hem adeta "bi' biskrem versem?" reklamındaki kadar kolay satılan gökhan ünal ile mehmet topuz'u bilmiyor değiliz. acaba biskrem mi istiyorlar ki yine? pastırmalısını da yaptırırız onlara sorun değil.

    pazar günü fena maç var. fenerbahçe - trabzonspor. baya zaman oldu galatasaray dışında bir takımı izlemiyorum süper lig'de ama bu maçı izlerim arkadaş, koltuğa da yayılırım, liderliğin verdiği huzur da var.. normalde zokoro'nun da olması gereken bu maça - 1 maç ceza almalıydı bana kalırsa - fenerbahçe cephesi, her ne kadar aykut kocaman maçtan önce fair-play mesajları verse de hesaplaşma maçı olarak bakıyor. bal gibi ortada. keza trabzonspor cephesi de öyle. hava da yağmurlu olacakmış. kaçmaz bu maç benden size tavsiye. şunu da ekleyeyim, eğer güzide, canım cicim federasyonumuz maçtan sonra normal prosedürleri uygularsa muhtemelen fenerbahçe'nin sahası kapanır bu maç. hatta biraz daha abartırsak, maç yarım bile kalabilir internette yazılanlara göre. bekleyip görelim..

    http://jaimelesport.blogspot.com/...ilan-baaaaaaros.html
  • 123
    milan baros' un attığı gol sonrası itibariyle eski baros' tan esintiler sunduğu maç olmuştur. topla yaptığı driplingler, bir türlü yere yıkılmamalar, gol pasları vs.
    son iki maça oranla kötü bir oyun ortaya koyduk. ama çok da önemli değil. iyi oynamazken bile büyük takım farkını ortaya koyabildik. eğer ki ilk golden sonraki çok net iki pozisyondan birisi gol olsaydı maç zaten ilk yarının ortalarında bitmiş olurdu.
    semih maç başında biraz bocalar gibi oldu, top kayıpları falan yaptı ama sonradan bildiğimiz semih oldu. sarı kart gördü haftaya yok. bir maçlık servet ya da gökhan' a l katlanacaz artık.
    ujfalusi bugün biraz sertti, kabul etmek lazım. onun dışında çok öne çıkan bir oyunu olmadı, hatasız oyunu bitirdi.
    hakan balta bugün kanadından pozisyon bir kaç kez. onun dışında son haftalardaki hakan gibi oynadı.
    eboue vasat üstüydü. hücuma fazla çıkmadı. culio' yu genel olarak iyi savundu. ilk golde payı var.
    selçuk inan vasattı.
    melo yine sahanın her yerindeydi. kaç melo var sahada bilemedim.
    emre çolak ilk yarı kötü ikinci yarı iyiydi. git gide alışıyor takıma.
    kazım kazım golü attı ama iyi değildi bugün.top sürme, çalım atma olaylarında hala sorunlu.
    elmander gol atamadı bugün ama çıkana kadar elinden geleni yaptı sahada. rakip savunmayı yordu bayağı bir.
    baros geri döndü bu maçta sanırsam. kral gol attı, asist yaptı, ilerde top tuttu, çalım attı, top sürdü, savunmaya yardım etti.
    muslera ilk yarında uzaktan gelen çok zor bir topu kornere atarak maçın kazanılmasında önemli rol oynadı. bunun dışında yine her zamanki gibi kalede güven verdi.
  • 124
    orduspor – galatasaray : 0 – 2 yine mi, yok canım ! (u: başlık "yine mi güzeliz" olsaydı daha iyiydi be)

    galatasaray, yine galip. 5 maç olmuş arka arkaya galibiyet. hala alışabilmiş değilim dikkat ederseniz. takım benden çabuk alıştı.

    ordu, çok iyi değilse de kötü takım değil. ama lig böyle işte, kazanmayı sürdürmek lazım.

    fatih terim sezon başında takımın başına geldiğinde “özgüven eksikliğinden” bahsetmişti. geçen sezon hep bunu yazdık, çözümün ne olduğunu da yazdık. hagi’nin devre arası transferlerinin de aslında özgüven sorununun çözümü için olduğunu anlattık. anlayan anladı, anlamayan zaten niyetli değildi.

    neyse, fatih hoca kazanan takımı bozmadı yine, şaşırdık mı? takım iskeleti kurmak, omurgasını oluşturmak gibi gayet anatomik örnekleri çoğaltarak devam edebiliriz bu konuya ama gerek yok.

    geçen senelerde deplasmanda galibiyet ne kadar önemli, taksimde kutlama yapılası bir şeydi galatasaray taraftarı için. şimdi galibiyet serisi 5 maç olmuş, deplasmanda 6-7 maçtır gol yenmiyor.

    fatih terim’in takımı bu hale getireceğini biliyordum da bu kadar çabuk olacağını tahmin etmemiştim. ilk devre bu takım bizi biraz ağlatır diyordum ama iyisi oldu. ikinci devre çok daha iyisi olacak.

    ordu maçın başında önde basmaya çalışarak başladı. zeminin bozuk olması ligin en çok pas yapan takımının işini zorlaştıracağını hesaplamış olmalılar. haklı da çıktılar, galatasaray sezonun en az pas yaptığı maçını oynadı. aklıma gelmişken, lig tv’de mustafa doğan “galatasaray’ın pas yapamamasını zemine bağlamamak lazım” dedi, kapattım. hem nereden biliyor ki mustafa. kendisi kazmanın önde gideni bir stoperdi, hayatında pas yapmadı ki. en başarılı maçı hagi’yi tekme tokat durdurduğu, hakemin göz yumduğu bir maçtı. pırıl pırıl galatasaraylılar var, bu takozların tv’lerde ne işi var.

    neyse efendim, zemin falan filan. bu saatten sonra galatasaray herhangi bir şeyin arkasına sığınmaz, hakemin bile.
    takımın çok iyi çalıştığı o kadar belli ki. orta saha presi, forvette baskı, savunmada alan-adam paylaşımı oldukça iyi seviyeye yükseldi. nitekim gollerde topu orta sahada kapıp hızlıca ileri çıkıp işi bitirdiler. hatta gole dönüşmeyen nice atak oldu böyle.
    zemin falan filan ama, orduspor galatasaray kalesine fenerbahçe’den de, trabzonspor’dan da fazla atak yaptı.

    galatasaray son yıllarda unuttuğumuz büyük takımı bize geri getirdi. artık sıradan maçlardan önce “bu maç çok zorlu geçecek, kritik maç” falan gibi ayaklara gerek yok. çıkıcaz, vurucaz, geçicez. hoca ve topçular böyle diyemez ama, seçtikleri kelimelerden taraftar gerekli tercümeyi yapar.

    efendim takım kazanınca, böyle bir keyifle yazıyorum. biraz twittera bakıyorum, biraz tvye, biraz rakıdan yudum alıyorum falan. sakin sakin yazıyorum.

    bir şey duydum, rıdvan dilmen bu sitenin sloganı “sakin ol, hayat senin”’i sakin olun, hayat sizin diye kullanmış. ayıp ayıp. anlaşılan bu siteyi okuyorsun da öğrene öğrene bir tek bunu mu öğrendin, ayıp.
    aslında medyada çeşmelerin başını tutmuş olanlara cevap vermemek lazım, çünkü bunlar döv döv bitmez. hani arada sırada diyorlar ya, tırnaklarımla geldim buraya diye. bir kere o laf tırnaklarımla kazıya kazıya geldimdir, bu da kıyak olsun arkadaşlara. ama rıdvan benim lafımı kullanınca çakmak şart oldu.
    rıdvan yine galatasaray için bir sürü laf etmiş. fatih terim’in başında olduğu takım için eleştiri yapar hale gelmesi enteresan, fatih’e biat edenlerdendi kendisi aslında. sanırım yakında köprüden atlayacak.

    aslında maç dışında şeylerden bahsediyorum ya, tatsız olmaya başladı. önceden analiz yapıp akıl veriyordum hocalara, topçulara, yönetime falan. ihtiyaç da vardı, çünkü kazansak bile mutlu olamıyorduk.
    ama bu sezon başka. bu sezon bildiğimiz galatasaray geri döndü. topçusuyla, hocasıyla, yönetimiyle. taraftarı hiç saymıyorum dikkat ederseniz. 14 sene stadları dolduran adamlara ne diyebilirim ki, ödevlerini hep yaptılar.

    artık diyorum ki, rijkaard taraftarlarına, düşmanlarına, transfer taraftarına, etiket manyağı cadde gençliğine, sağcılara, solculara, liberallere, katalanlara, francoculara falan sarmayayım. bugüne kadar hepsine çok salladım nitekim. sadece sahadaki maçı yorumlayayım. valla en güzeli. zaten en iyi bildiğim şey bu yahu, yaklaşık senedir sahadayım, daha bırakmaya niyetim de yok.
    sahaya bakacak zaman olmayınca, baros’un lincolnvari asistlerini, eboue’nin bindirmelerini, semih’in kesiciliğini, ujfalusi’nin yöneticiliğini, elmander’in emeğini, balta’nın kendine gelişini, kazım’ın med-cezirini, melo ve selçuk’un skora değil ama maça damga vuruşunu, çolak’ın çalışkanlığını görmezden gelmek zorunda kalıyorum. görmezden gelmek dedin de aklıma geldi muslera nerde lan?

    geçen sezonu 12. bile bitirecekken, nasıl bir mucize olduysa 8. bitiren takımın bundan 4 gün sonra (cumartesiye girdik olum) ligin ilk yarısını lider bitirmesi, 2011’i kapatırken zaten ödül. erken bir teşekkür emeği geçenlere. ne var lan, yarın yılbaşı partisi verenler var, töbe yarabbim.

    *
  • 125
    bu maçtaki bir pozisyonu açıklamak istiyorum; malum wilfried dalmat'ın kestiği ortaya yalçın ayhan kafayı vurdu ve gol oldu lakin top dışarıdan çevrildiği için hakem golü vermedi. evet pozisyon çok net, top içeriden çevriliyor, burada bariz bir hakem hatası var... fakat amına kodumun fener medyası bik bik ötmeye başlamış hemen "orduspor'un buz gibi golü güme gitti!" diye fakat şunu da es geçmemek gerek ki;

    hakemin kararını top daha yalçın ayhan'a gelmezden önce gören muslera tabir-i caizse pozisyonu siklemiyor ve yalçın'ın kafa vuruşunda sadece şöyle bir zıplıyor refleks olarak, kollarını bile kaldırmadan... vuruş da aman aman değil hani kaleye gidiyor sadece havadan, yavaşça süzülerek... velev ki hakem devam ettirdi, öyle %100 gollük bir durum yok ortada zira kaplan gibi fernando muslera var... belki kurtaracak? hatta gerçekçi konuşalım kesin kurtaracak...

    hatalı karar lafım yok ama yalçın ayhan da boş kaleye yuvarlamıyor hani topu...

    edit: ultraslan uyardı top dışarıdan kavis aldı diye yan hakem bayrak kaldırmış, tamam, olabilir, kabul ediyorum, vurgulamak istediğim şey medyanın art niyeti zaten...

    edit 2: srfydn da uyardı, bir de elmander'in pozisyonu bırakıp eğilmesi var tabi... elmander de pozisyon devam ettirilseydi uzaklaştırmak için pekala kafa vurabilirdi...

    edit 3: hagi de ekledi dalmat içeriden vuruyor ama top dışarıdan kavis alıyor diye. ne kadar özenli bir sözlüğüz, eksik bilgi üzerinden yorum yapsam da bunca dikkatten ötürü mutlu oldum...
App Store'dan indirin Google Play'den alın