• 277
    ikinci yarısında berbat oynadığımız maç. böyle oynayıp kazanmak da önemli ama biz takımın üstüne koyarak gitmesini beklerken sürekli inişli çıkışlı bir takım izlemek insanları umutsuzluğa sevk ediyor.

    açık konuşmak gerekirse şu maçtan sonra osmanlıspor ve başakşehir maçları beni ciddi anlamda endişelendiriyor. gençlerbirliği'nin en az 3 tane net pozisyonu var. bizimse 1 tane. o da gol.

    takımın birbirine adapte olmasından filan bahsediyoruz ama aynı kazmalarla oynadıkça takımın adapte olma süreci kısalmıyor, aksine uzuyor.
  • 280
    (bkz: #2035707)

    çoğu kişi özellikle ikinci yarıdaki kötü oyuna bakıyor ama bana göre hiç bir önemi yok.

    soğuk ve sönük bir futbol iklimi olan 19 mayıs stadında gençlerbirliği karşısında 3 puan almak kolay iş değildir. insanın sahaya çıkınca futbol oynayası gelmez, o derece bir atmosfer var orada. öyle ya da böyle bunu başardıysak önümüz açık demektir.
  • 281
    allah korudu diyeceğimiz maç. maçın adamı kesinlikle fernando muslera. ilk yarı çok da hoş bir oyun oynadığımızı düşündüğüm ama ikinci yarı sanki geçen yılın herhangi bir maçını izlediğimi sandığım karşılaşma oldu. riekerink hoca orta alana müdahale konusunda bu maç geç kaldı ve bu çok pahalıya mal olabilirdi. takım olarak ikinci yarı eren'e topu sadece musleranın atması ise tam bir komedi.
  • 285
    kazasız belasız bitirdiğimiz spor toto süper lig turgay şeren sezonu 7.hafta müsabakası.

    bütün gün içim çok huzursuzdu bu maç için, heyecanlanamıyordum bile. kafamda sürekli 1-1'i oynadım durdum, çıkış yolu bulamadım. maçı izlemeye başladım, bizim takım akıyordu adeta. golü de bulduk, dedim bu sefer bir sıkıntı çıkmadan geçeceğiz bu deplasmanı herhalde. sonra bruma'nın kaçırdığı ikinci gol, ikinci yarı gelen gençler baskısı derken golü yiyeceğimize inanmaya başladım. o an çok karardı içim. maçı internetten izliyordum, ne zaman ki muslera ceza sahası içinde çekilen ve sağ çapraza giden topu son anda görmesine rağmen çıkardı, o dakikada kapadım maçı. anladım bu maçın bizim olacağını. kedi ısınmıştı çünkü bir kere ve o dakikadan sonra yemeyeceği çok belliydi.

    maça gelirsek, milli maç arası sonrası eksik ve sakat oyuncuları olan bir takımla kazasız belasız galibiyetin gelmesi çok olumlu. ikinci yarıdaki oyun galatasaray için utanç verici ama bu takımın bu maç için böyle bir kredisi mevcut. arkadaşlar unutmayalım, iki sezon önce prandelli dönemi de takım ligde iyi gidiyordu ama hiç güven vermiyordu. bu sene takımımız öyle değil. daha ne oynadığını bilen bir takımımız var. bu nazar boncuğu olsun. bu sene deplasmanlar biraz sıkıntılı geçecek gibi duruyor o belli oldu. ama yine de kazanma alışkanlığı geldikçe takım bunu aşacaktır. fener maçına kadar kayıpsız gitmek çok önemli. orada alınacak sonuç sezon için daha kesin konuşup konuşamayacağımız konusunda fikir verecektir.

    yürüyedur aslan cimbom, bugün biraz korkuttun ama yarın tekrar çok güçlü geleceğine eminim!!!
  • 286
    bu tarz entrylerden nefret ediyorum ama savunmayı önde kurabilmek için bir tane üst düzey ve hızlı bir stoper bir de canavar bir orta saha transfer etmek gerek.

    rakip geride kaldığında top bizdeyken oynuyoruz ama rakip biraz çıkınca, biraz pas yapınca sahadan siliniyoruz.

    alanları daraltıp topa agresif olmamız lazım top rakipteyken. ama bu stoperlerle ve selçuk sneijder ya da josue' den ikisi sahadayken bu zor, zor çünkü hücumcu kanatlarimızın da top çalma, topa girme gibi meziyetleri yok.
  • 290
    gençlerbirliği – galatasaray şifre: kontraatak

    galatasaray zor deplasmanlardan birinden üç puanla dönüyor. gençlerbirliği geçen sezon ibrahim üzülmez’in başa gelmesinden sonra tekrar eski günlerdeki gibi çetin ceviz oldu. bu yüzden zor maçtı. bu arada, ilhan cavcav inşallah ibrahim hocanın sakızına kafayı takmaz.
    oyun içinde de gördük ki, kolay kazanmadı galatasaray.

    maça iyi başladı, iyi pas yaptı, rakip kaleye gitti ama pozisyon bulmakta zorlandı. golü kontratakla buldu.

    haftalardır galatasaray’ın kontratak için çok uygun kadrosu olduğunu yazıyorum. vallahi dilimde tüy, yazıcıda toner bitti. gerçi, burada değil de twitterda da yazmış olabilirim, hatırlamıyorum. türkiye’deki yan hakemler (yardımcı ne la) gibi yapayım. uefa emin değilsen oynat diyor, bizimkiler emin değillerse bayrak kaldırıyorlar ya, o hesap. ben de burada anlattığımdan emin değilim, o zaman tekrar anlatayım yani.

    muslera standart bir kaleciden çok daha fazla savunmaya katkı veriyor. karşı karşıya kolay kolay gol yemiyor. savunmadaki adamlar çok fazla bireysel hata yapmalarına rağmen bir süredir birlikte oynuyorlar ve eskiye göre nispeten az hata yapıyorlar.
    orta sahada tolga ciğerci’nin büyük katkısına rağmen selçuk inan’ın formsuzluğu takımın gücünü çok aşağıya çekiyor. josue de 11 çıktığında takımda bir dengesizlik oluyor. sneijder olmadığı için josue oynadı ama farklı tipte adamlar.
    galatasaray’ın en güçlü yeri forveti. bruma, eren, poldi, yasin, sinan ve şino var. alternatifi olmayan tek oyuncu eren, bir de bu sezonki formu itibariyle bruma.
    bu kadronun en iyi oynayabileceği oyun kontra. avrupa olmadığına göre savunma zaafları ligde telafi edilebilir düzeyde olacaktır. sezon başından beri böyle oldu zaten. yediğinden bir fazla atsan yeter.

    bruma’nın formuna yasin ya da sinan’ın da eklenmesiyle çok hızlı bir forvet hattı olur galatasaray’ın. eren büyük tecrübesiyle nerede duracağını, topu ne zaman ayağından çıkaracağını biliyor. tam yeri gelmişken yazayım, bu gece atılan golün mimarı gelen pası alıp, topu taşıyıp yasin’e aktaran eren’dir. kontraatak uzun topla yapılmaz hatta pasla yapılmaz, top taşıyarak yapılır. uzun top dediğimize zaten direkt top diyorlar artık, ingilizlerin 90’lara kadar oynadığı fitbol artık demode oldu.

    galatasaray’ın akhisar deplasmanı ve gençlerbirliği deplasmanı kontra tezimi destekliyor. aslında galatasaray’ın bu sezonki birçok maçı destekliyor bu tezimi, özellikle deplasmanlardaki. çok iyi yakalanmış kontralar bruma’nın tecrübesizliği sebebiyle istenen sonuca ulaşama da beşiktaş deplasmanı da dahil. kanıta ihtiyacım yok da yine de yazayım dedim.

    ille de kontra oynamak gerekmez, hele galatasaray gibi bir takımın. taraftar sürekli saldıran takım sever. özellikle ali sami yen arenada taraftarla birlikte rakibi baskı altına alıp maçları kazanmak mümkün. ama deplasmanlarda iyi dizayn edilmiş kontralar şampiyonluğu getirir. iyi dizayn edilmiş kontra zeka işidir. bunu dizayn etmek mesele işte. basketbolda çizilen son toplar kadar kıymetli ve önemlidir. jor bey umarım bu dizaynı yapar. aynı paragrafta dört kez dizayn yazdım, bununla beş oldu, kendime ait olan rekoru kırmış oldum. teşekkürler sayın okuyucu.

    jor bey diyeceksiniz dendiği için ve ben de dediğim için beyefendiyi eleştirmeyecek değilim. jor beyin elinde geçen yıla göre çok daha alternatifli bir kadro var. örneğin oyundan josue çıkarken yerine podolski girebiliyor. hamit sonradan dahil olabiliyor. de jong ve sinan gümüş kenarda bekliyor.

    bu arada, jor beyin solaklarla derdi ne? poldi sonradan oyuna giriyor, yerine girdiği adam da solak josue. sinan gümüş oyuna giremiyor. jor bey sağcılara pozitif ayrımcılık yapıyor olmasın la?

    neyse, zaten jor beyle ilgili en önemli sorun da kenarda bekleyen, oyuna giren oyuncular ve değişiklik zamanları. jor hoca oyuncu değişiklikleri konusunda cimri davranıyor. rakibin üstünlük kurduğu ve epey bir süre devam ettirdiği periyodlarda oyuna müdahale etmekte geç kalıyor. gerçi bunu birçok teknik direktör için söyleyebiliriz. sahada oyuncularla aynı hizada maçı takip etmek yüksekten izlemekten çok farklı bir algı oluşturur.

    görüyorsunuz işte, kıyamıyorum galatasaray’ın teknik direktörüne. ancak gökmen yazmış ya, testi kırılmadan diye, haklı. gökmen çok nazik şekilde yazmış ama çok daha sert söyleyenler olacaktır. hele ki önümüzdeki maçların zorluk derecesine bakarak.

    allah korusun gelecek üç maçta olası kötü sonuçlar jor’u çok zor durumda bırakır. millet “u14 maçına gideceğine takımı düşünsün” demeye başlar. medya zaten naif bir adam olan jor beyi çıtır çıtır yer. çatır çatır da olabilir.
    şimdilerde “jor’u yedirmeyiz” diye twit atanların hepsi de ana-bacı adama söver. daha önce defalarca yaşadık benzerlerini.
    bu yüzden jor bey veya yardımcıları biraz daha hızlı düşünmeli ve hızlı hareket etmeliler. tekerlek kırılmadan yol gösterenlere küfür etme zamanı değil.
  • 291
    ankara ekim ayında soğuk olur. o köhne, o paslanmış stada* doğru yol alırken böyle konuşuyorduk. ankara futbol şehri olmadığını stada doğru giderken belli ediyordu aslında. birkaç köfteci gişede, bir iki seyyar atkıcı ve ana yolun kenarında kuyruk olmuş seyirci. böyle stat mı olur diye düşünürken tek girişlik bilet kuyruğuna giriyoruz. passolig kartı 15 gün içinde gelir diyor internet sitesinde. yirminci gününde maça tek girişlik bilet kuyruğunda olmamızın hiçbir izahı yok. şikayet edecek bir muhattap bulur muyuz acaba? bu iç geçirmeler devam ederken, kuyruğa kaynak olmaya çalışanları püskürtmek de ayrı bir uzmanlık alanı. bir taraftar içeri su şişesi bile alınmamasını protesto ediyordu. gişeye bakıp; "su şişesiyle filan uğraşacağınıza para verip bilet almış adamları kuyruğa nasıl sokmayız ona kafa yorsanıza!" diye bağırıyordu. bir şekilde o kuyruktan sıyrılıp 4-5 arama atlatarak içeri girmeyi başarıyorduk.

    ankara soğudukça stat ısınıyordu yavaş yavaş. ancak yerimizi alalım derken görevliye sorduğumuzda boş bulduğunuz yere oturun yanıtıyla sarsılmamak pek mümkün olmuyordu. yahu bu passolig belasını sırf bu yüzden çıkarmadınız mı? herkes yerine oturacak ki işlenen suçlarda anında koltuk numarandan tespit yapılacak. böyle demediniz mi televizyonlardan bangır bangır bağırarak? asıl sorun bu olsa yine iyi. kendi yerimizde -ihbar aldıkları için- bir sürü polis oturuyordu. burası bizim yerimiz satın aldık demeye kalmadan, harika türk polisimiz "gidin başka yerde oturun. bize burada oturun dediler biz kalkmayız. gidin işinize." tarzı cevaplar verdiler. neyse ki amirleri tarafından olaya el atılarak (!) yerlerimize geçebildik. en doğal hakkımız olan yerimize üst makamdan insanların devreye girmesiyle oturduk yani. ülkemde normal bir şey mi var ki bu normal olsun. neyse dedik galatasaray bu. maçımıza bakalım.

    ankara soğuk yer. amma ve lakin deplasman değil. bize ayrılan yer -kapalı ve kale arkası- ful dolu iken bir avuç ev sahibi taraftarına ev sahipliği yapıyorduk. çok sevgili ultraslan kale arkasında kendilerini eğlendirirken, biz de kapalıda takımın sahaya gelmesini bekledik. muslera sahaya kendisini ısındıran cenk ile beraber çıkınca ortalık inledi. ankara ısınıyordu. sinan ve semih'i gördük. suratları sirke satıyordu fakat gözümüzü poldi'den ayırmayınca pek dikkatimizi çekemediler.

    maç başlarken artık montlar çıksın parçalılar görünsün dedik. ilk 30 dakika top göstermedik. ne gırtlak kaldı ne ciğer. bizim nefesimiz tükenince galatasaray'ın da tükendi. ilk yarı bittiğinde dışarıda 5 lira, içeride 10 lira köfte ekmek tarifesinin şaşkınlığını yaşıyorduk. acaba o köfteci kimin akrabasıydı da peşkeş çekilmişti. dışarıda 5 liralık köftelerin sahipleri seyyar emekçiler de bu içeridekiler kimin ekmekçileriydi? sineye çek oğlum. ikinci yarı zor olacak. eh iştelik bir performans sergileyince sabri'ye pek homurdanmayan taraftar yasin'e ikinci yarı tahammül edemiyordu. yanımızdaki grup bas bas bağırıyordu. orhan atik'e seslerini duyurmaya çalışarak; "al şu yasin'i" çığırtkanlığı yapıyorlardı. poldi kenara gelirken hayal kırıklığı josue'nin çıkışı oldu yanımızdaki grupta. mesele josue meselesi değil. yasin'i gurur meselesi yaptılar. birbirlerini gaza getirdikten sonra çok ağır laflarla oyundaki yasin'e yüklendiler. acaba her şey galatasaray için miydi? aslolan galatasaraysa oyundaki bir futbolcunun moralini bozmak nedendi diye düşünürken, riekerink bey orta sahanın düştüğünü görerek hamit'i alıp yasin'i kenara yolladı. artık sona geliyorduk. ah tolga ne de güzel girdin gözümüzün önünde topun dibine. neyse olmasın. maçı kazandık. ankara buza kesti.

    üzerimizde parçalı sevdayla biz ısındık ankara!
  • 292
    gençlerbirliği maçında olduğu gibi, önceki maçlarımızda da birçok maçın bu kadar zor geçmesinin belli başlı bazı sebeplerine dair çözüm önerilerimi sıralamak isterim.

    1- en az bir tane uzun boylu, hava hakimiyeti olan güçlü bir stoperimiz olsa, yan toplarda ve hava toplarında bu kadar sıkıntı yaşamayız.
    (bkz: joost van aken) - uzun boylu, hava hakimiyeti olan, üstelik solak stoper.
    zaten serdar aziz'i neden aldık ki? hiç anlayamadım bunu.

    2- oyundan düşen orta saha. önceki maçlara göre nispeten biraz kıpırdayan selçuk inan halen yeterli performansı göstermiyor. performansını biraz daha arttırmalı. antalya maçındaki frikik golünden sonra yeniden ümitlenmiştim. hala ümidimi yitirmedim ama sanırım bunun olması için selçuk'u tehdit edecek bir merkez orta saha oyuncusuna ihtiyacımız var. (bkz: benjamin andre) - pres yapan, top kapan, orta boylu bir oyuncu olmasına rağmen hava hakimiyeti de olan, etkili bir oyuncu.
    selçuk; de jong ve hamit'in kendisini kesemeyeceğini, josue'nin ise o pozisyon için fazla yumuşak kalacağını biliyor.

    3- çift forvetli oyun sistemi. podolski form tutunca eren'le birlikte çift forvet oynarlar diye tahmin ediyorum, ki bence de olması gereken bu. bu sayede rakibi çıkartmamak, önde baskıyı daimi kılmak, bu sayede baskı yememek ve takım savunmasının zaafiyet vermesini azaltmak veya tamamen önlemek.

    15 ekim 2016 gençlerbirliği galatasaray maçı'nı kazandığımız için mutluyum, çünkü uzun yıllardır gençlerbirliği deplasmanı bize ters gelen ve genelde puan kaybettiğimiz bir deplasman idi. burayı kayıpsız geçmek şampiyonluk yolundaki en önemli adımlardan biri idi. nedense feldkamp'lı ve cevat güler hoca ile tamamladığımız sezon aklıma geldi. o sezon da yanlış hatırlamıyorsam ligin bitimine 7 hafta kala çok zor bir gençlerbirliği deplasmanını kazanıp sonraki haftalarda da seriyi sürdürüp şampiyon olmuştuk.

    bence önemli bir deplasmanı kayıpsız geçtik. iyi oynamasak da kazandık. buna sevinelim, ve önümüzdeki haftalarda daha iyi futbol için sabredip bekleyelim.
    bu bir geçiş dönemi, bunu unutmamak gerek. sabırla bekliyorum devre arası transfer dönemini.
  • 294
    son yıllarda çok zorlandığımız, sneijder ve poldi'den yoksun başladığımız gençlerbirliği deplasmanından 3 puan aldığımız maçtır. gerisi umrumda bile değil. ligin ilk yarısındaki bana göre en zor 4 deplasmandan 2'si (bjk, gençler) gitti ve gayet de iyi sonuçlarla gitti. diğer ikisi de kadıköy ve osmanlı deplasmanları. onları da büyük yaralar almadan atlatırsak ligin ikinci yarısı için önemli bir avantaj elde ederiz.

    uzun vadede elimizde sigthorsson ve de jong gibi isimler de olacak. o zaman daha da iyi olacağız, inanıyorum. sezon başından beri saçma sapan milli maçlar yüzünden daha bir kere bile tam kadro çıkamadık lig maçlarına. poldi'nin, sneijder'in, eren'in, bruma'nın, de jong'un aynı anda oynayacağı bir maçı izlemek için sabırsızlanıyorum.
  • 295
    hakemi anmadan edemeyeceğim maç. çünkü ikinci yarının son yarım saati 5. haftada beşiktaş deplasmanında yaşadığımız yönetimin bir tekrarını yaşadık. tüm takdir hakları gençlerbirliği'nden yana kullanıldı. kazandığımız toplarda olmayan fauller verildi, rakip bizim futbolcuları yaka paça indirmesine rağmen faul verilmedi... galatasaray yine top kapmak yasak modunda oynarken rakip içinse faul yok modu açıktı. haliyle sağlam baskı yedik. bence bir yöneticimizin bu işlerle ilgilenmesi gerekiyor. çünkü böyle bir maçtan sonra bile ilhan cavcav çıkıp hakem diye ağlayabiliyor. beşiktaş'ın hakem diye ağlayan kadrolu elemanı zaten teknik direktörleri şenol güneş. ayrıca arkasına sık sık yönetici desteğini de alıyor. fenerbahçe desen federasyon arka bahçeleri, medya kiralık kalemleri. ama galatasaray sokak çocuğu, şamar oğlanı... vur ensesine al lokmasını. birinin bu işe bi dur demesi gerek.
  • 299
    galatasaray tribünlerinin çoğunluğunun izleyemediği maçtır. "hayırdır la tezahüratlarla kendinizden mi geçtiniz, coşku seli oluştu da maçı izlemeyi mi unuttunuz" diye soracak olursanız keşke öyle olsaydı. biliyorsunuz bizim tribünler kale arkasındaydı. takım da ilk yarı uzak kaleye hücum ediyordu. ilk yarının 25 dakikası gençler kalesinde, son 20 dakikası da orta sahada geçince 2. yarıyı heyecanla bekledik doğal olarak. ama o da ne? 2. yarı bize yakın kaleye hücum edecek olan galatasaray rakip yarı sahaya sadece 2 defa geçti. biri de son dakikada tolga'nın kaçırdığı goldü. maçtan sonra arkadaşla konuşuyoruz performans değerlendiriyoruz, habire o nasıl oynadrı bu nasıl oynadı diyip duruyor. sinirlenmişim zaten en son dedim biz maçı izleyemedik amk.
    yorumlara baktım herkes memnun. bahaneler de milli maç arasından dönmüşüz, kötü oyuna rağmen alınan 3 puan çok değerliymiş, şampiyonluk alametiymiş vs. 21. haftadayız da benim mi haberim yok acaba? geçen gün bir başlık açılmıştı rekerink'in kredisi hakkında. hocanın bendeki kredisi puan veya sıralamaya dayanmıyor. tek kıstasım sahada uyuz uyuz gezinmeyen bir takım oluşturması. bu zamana kadar kesinlikle başarısızdı. ne yaparlarsa yapsın şu topçular ya. ister hepsi sabri gibi şuursuz sağa sola koşsun alanını boşaltsın, ister 8 kişi rakip yarı sahada oynayıp her maç 3 yesinler. ama yeter ki bizi uyutmasınlar. her maçın belli bir dakikasından sonra futbolcuların ne yaptığına dikkat edemeyecek kadar dalıp gidiyorum. çıkın amına koyim şu hamza ve prandelli travmasından artık ya. bu salakça futbol son 2 sezon olduğu gibi bu sezon da devam ederse muslera hariç bütün futbolcular serbest bırakılsın gıkımı çıkarmam. aklıma geldikçe sinirleniyorum vallahi. gözlemlerimi içeren bir entry girecektim şu an kafamda galiz küfürler uçuşuyor. daha sonra yazarım artık.
  • 300
    gençlerbirliginin ikinci yari içine galatasaray kaçtigi maç olmu$tur. adamlar tek kale oynadi, biz ise kontra ile çiktik. o degil de, ne güzel kontraya çikiyoz lan. çok seri kontraya çikiyoz. tam kadiköyde oynamalik futbol. ayriyeten bize ceza sahasinda rakibinle cebelle$ebilecek bir stoper lazim, tabiri caiz ali kiran ba$ kesen bir savunma oyuncusu, yanina bir tane de tecrübeli yildiz. ya$i ilerlemi$ olabilir. mümkünse italyan olsun veya italya da yillarca top ko$turmu$ olsun. $öyle tandemi bozmayacak, ofsayt taktigi uygulatacak, ayagi düzgün bir stoper. e$gal veriyim: popescu, ujfa tarzi. yanina da bir denayer.

    yoksa takim iyi gidiyor masaallah.
App Store'dan indirin Google Play'den alın