• 290
    gençlerbirliği – galatasaray şifre: kontraatak

    galatasaray zor deplasmanlardan birinden üç puanla dönüyor. gençlerbirliği geçen sezon ibrahim üzülmez’in başa gelmesinden sonra tekrar eski günlerdeki gibi çetin ceviz oldu. bu yüzden zor maçtı. bu arada, ilhan cavcav inşallah ibrahim hocanın sakızına kafayı takmaz.
    oyun içinde de gördük ki, kolay kazanmadı galatasaray.

    maça iyi başladı, iyi pas yaptı, rakip kaleye gitti ama pozisyon bulmakta zorlandı. golü kontratakla buldu.

    haftalardır galatasaray’ın kontratak için çok uygun kadrosu olduğunu yazıyorum. vallahi dilimde tüy, yazıcıda toner bitti. gerçi, burada değil de twitterda da yazmış olabilirim, hatırlamıyorum. türkiye’deki yan hakemler (yardımcı ne la) gibi yapayım. uefa emin değilsen oynat diyor, bizimkiler emin değillerse bayrak kaldırıyorlar ya, o hesap. ben de burada anlattığımdan emin değilim, o zaman tekrar anlatayım yani.

    muslera standart bir kaleciden çok daha fazla savunmaya katkı veriyor. karşı karşıya kolay kolay gol yemiyor. savunmadaki adamlar çok fazla bireysel hata yapmalarına rağmen bir süredir birlikte oynuyorlar ve eskiye göre nispeten az hata yapıyorlar.
    orta sahada tolga ciğerci’nin büyük katkısına rağmen selçuk inan’ın formsuzluğu takımın gücünü çok aşağıya çekiyor. josue de 11 çıktığında takımda bir dengesizlik oluyor. sneijder olmadığı için josue oynadı ama farklı tipte adamlar.
    galatasaray’ın en güçlü yeri forveti. bruma, eren, poldi, yasin, sinan ve şino var. alternatifi olmayan tek oyuncu eren, bir de bu sezonki formu itibariyle bruma.
    bu kadronun en iyi oynayabileceği oyun kontra. avrupa olmadığına göre savunma zaafları ligde telafi edilebilir düzeyde olacaktır. sezon başından beri böyle oldu zaten. yediğinden bir fazla atsan yeter.

    bruma’nın formuna yasin ya da sinan’ın da eklenmesiyle çok hızlı bir forvet hattı olur galatasaray’ın. eren büyük tecrübesiyle nerede duracağını, topu ne zaman ayağından çıkaracağını biliyor. tam yeri gelmişken yazayım, bu gece atılan golün mimarı gelen pası alıp, topu taşıyıp yasin’e aktaran eren’dir. kontraatak uzun topla yapılmaz hatta pasla yapılmaz, top taşıyarak yapılır. uzun top dediğimize zaten direkt top diyorlar artık, ingilizlerin 90’lara kadar oynadığı fitbol artık demode oldu.

    galatasaray’ın akhisar deplasmanı ve gençlerbirliği deplasmanı kontra tezimi destekliyor. aslında galatasaray’ın bu sezonki birçok maçı destekliyor bu tezimi, özellikle deplasmanlardaki. çok iyi yakalanmış kontralar bruma’nın tecrübesizliği sebebiyle istenen sonuca ulaşama da beşiktaş deplasmanı da dahil. kanıta ihtiyacım yok da yine de yazayım dedim.

    ille de kontra oynamak gerekmez, hele galatasaray gibi bir takımın. taraftar sürekli saldıran takım sever. özellikle ali sami yen arenada taraftarla birlikte rakibi baskı altına alıp maçları kazanmak mümkün. ama deplasmanlarda iyi dizayn edilmiş kontralar şampiyonluğu getirir. iyi dizayn edilmiş kontra zeka işidir. bunu dizayn etmek mesele işte. basketbolda çizilen son toplar kadar kıymetli ve önemlidir. jor bey umarım bu dizaynı yapar. aynı paragrafta dört kez dizayn yazdım, bununla beş oldu, kendime ait olan rekoru kırmış oldum. teşekkürler sayın okuyucu.

    jor bey diyeceksiniz dendiği için ve ben de dediğim için beyefendiyi eleştirmeyecek değilim. jor beyin elinde geçen yıla göre çok daha alternatifli bir kadro var. örneğin oyundan josue çıkarken yerine podolski girebiliyor. hamit sonradan dahil olabiliyor. de jong ve sinan gümüş kenarda bekliyor.

    bu arada, jor beyin solaklarla derdi ne? poldi sonradan oyuna giriyor, yerine girdiği adam da solak josue. sinan gümüş oyuna giremiyor. jor bey sağcılara pozitif ayrımcılık yapıyor olmasın la?

    neyse, zaten jor beyle ilgili en önemli sorun da kenarda bekleyen, oyuna giren oyuncular ve değişiklik zamanları. jor hoca oyuncu değişiklikleri konusunda cimri davranıyor. rakibin üstünlük kurduğu ve epey bir süre devam ettirdiği periyodlarda oyuna müdahale etmekte geç kalıyor. gerçi bunu birçok teknik direktör için söyleyebiliriz. sahada oyuncularla aynı hizada maçı takip etmek yüksekten izlemekten çok farklı bir algı oluşturur.

    görüyorsunuz işte, kıyamıyorum galatasaray’ın teknik direktörüne. ancak gökmen yazmış ya, testi kırılmadan diye, haklı. gökmen çok nazik şekilde yazmış ama çok daha sert söyleyenler olacaktır. hele ki önümüzdeki maçların zorluk derecesine bakarak.

    allah korusun gelecek üç maçta olası kötü sonuçlar jor’u çok zor durumda bırakır. millet “u14 maçına gideceğine takımı düşünsün” demeye başlar. medya zaten naif bir adam olan jor beyi çıtır çıtır yer. çatır çatır da olabilir.
    şimdilerde “jor’u yedirmeyiz” diye twit atanların hepsi de ana-bacı adama söver. daha önce defalarca yaşadık benzerlerini.
    bu yüzden jor bey veya yardımcıları biraz daha hızlı düşünmeli ve hızlı hareket etmeliler. tekerlek kırılmadan yol gösterenlere küfür etme zamanı değil.
  • 291
    ankara ekim ayında soğuk olur. o köhne, o paslanmış stada* doğru yol alırken böyle konuşuyorduk. ankara futbol şehri olmadığını stada doğru giderken belli ediyordu aslında. birkaç köfteci gişede, bir iki seyyar atkıcı ve ana yolun kenarında kuyruk olmuş seyirci. böyle stat mı olur diye düşünürken tek girişlik bilet kuyruğuna giriyoruz. passolig kartı 15 gün içinde gelir diyor internet sitesinde. yirminci gününde maça tek girişlik bilet kuyruğunda olmamızın hiçbir izahı yok. şikayet edecek bir muhattap bulur muyuz acaba? bu iç geçirmeler devam ederken, kuyruğa kaynak olmaya çalışanları püskürtmek de ayrı bir uzmanlık alanı. bir taraftar içeri su şişesi bile alınmamasını protesto ediyordu. gişeye bakıp; "su şişesiyle filan uğraşacağınıza para verip bilet almış adamları kuyruğa nasıl sokmayız ona kafa yorsanıza!" diye bağırıyordu. bir şekilde o kuyruktan sıyrılıp 4-5 arama atlatarak içeri girmeyi başarıyorduk.

    ankara soğudukça stat ısınıyordu yavaş yavaş. ancak yerimizi alalım derken görevliye sorduğumuzda boş bulduğunuz yere oturun yanıtıyla sarsılmamak pek mümkün olmuyordu. yahu bu passolig belasını sırf bu yüzden çıkarmadınız mı? herkes yerine oturacak ki işlenen suçlarda anında koltuk numarandan tespit yapılacak. böyle demediniz mi televizyonlardan bangır bangır bağırarak? asıl sorun bu olsa yine iyi. kendi yerimizde -ihbar aldıkları için- bir sürü polis oturuyordu. burası bizim yerimiz satın aldık demeye kalmadan, harika türk polisimiz "gidin başka yerde oturun. bize burada oturun dediler biz kalkmayız. gidin işinize." tarzı cevaplar verdiler. neyse ki amirleri tarafından olaya el atılarak (!) yerlerimize geçebildik. en doğal hakkımız olan yerimize üst makamdan insanların devreye girmesiyle oturduk yani. ülkemde normal bir şey mi var ki bu normal olsun. neyse dedik galatasaray bu. maçımıza bakalım.

    ankara soğuk yer. amma ve lakin deplasman değil. bize ayrılan yer -kapalı ve kale arkası- ful dolu iken bir avuç ev sahibi taraftarına ev sahipliği yapıyorduk. çok sevgili ultraslan kale arkasında kendilerini eğlendirirken, biz de kapalıda takımın sahaya gelmesini bekledik. muslera sahaya kendisini ısındıran cenk ile beraber çıkınca ortalık inledi. ankara ısınıyordu. sinan ve semih'i gördük. suratları sirke satıyordu fakat gözümüzü poldi'den ayırmayınca pek dikkatimizi çekemediler.

    maç başlarken artık montlar çıksın parçalılar görünsün dedik. ilk 30 dakika top göstermedik. ne gırtlak kaldı ne ciğer. bizim nefesimiz tükenince galatasaray'ın da tükendi. ilk yarı bittiğinde dışarıda 5 lira, içeride 10 lira köfte ekmek tarifesinin şaşkınlığını yaşıyorduk. acaba o köfteci kimin akrabasıydı da peşkeş çekilmişti. dışarıda 5 liralık köftelerin sahipleri seyyar emekçiler de bu içeridekiler kimin ekmekçileriydi? sineye çek oğlum. ikinci yarı zor olacak. eh iştelik bir performans sergileyince sabri'ye pek homurdanmayan taraftar yasin'e ikinci yarı tahammül edemiyordu. yanımızdaki grup bas bas bağırıyordu. orhan atik'e seslerini duyurmaya çalışarak; "al şu yasin'i" çığırtkanlığı yapıyorlardı. poldi kenara gelirken hayal kırıklığı josue'nin çıkışı oldu yanımızdaki grupta. mesele josue meselesi değil. yasin'i gurur meselesi yaptılar. birbirlerini gaza getirdikten sonra çok ağır laflarla oyundaki yasin'e yüklendiler. acaba her şey galatasaray için miydi? aslolan galatasaraysa oyundaki bir futbolcunun moralini bozmak nedendi diye düşünürken, riekerink bey orta sahanın düştüğünü görerek hamit'i alıp yasin'i kenara yolladı. artık sona geliyorduk. ah tolga ne de güzel girdin gözümüzün önünde topun dibine. neyse olmasın. maçı kazandık. ankara buza kesti.

    üzerimizde parçalı sevdayla biz ısındık ankara!
  • 39
    sirf su maci izleyebilmek icin dun bana: "cumartesi aksam yemek yiyelim" diyen askerlik arkadasima kurumdan birine yemege davetliyiz diye yalan soyleyip adami pazar aksam yemek yemek icin ikna ettim. isin bok tarafi kurumdan yeni evlenen bir ogretmen arkadasima da cumartesi aksam hayirli olsuna gidecektik, butun kuruma cumartesi asker arkadasim yemege cagirdi diye yalan soyleyip hayirli olsun oturmasini cumaya ertelettim. (bkz: swh) haliyle cumartesi aksam maci izleyebilmek icin soyledigim bunca yalandan sonra kesin yenmemiz lazim. yoksa vicdan azabindan olurum amk (bkz: swh)

    pesin edit: yalan soylemek zorundayim, yoksa ne maci falan diye kolumdan tutup gotururler, cinnet geciririm orda ben :(
  • 37
    gençlerbirligi deplasmaninda son 10 senede

    5 galibiyet (%41.7)
    4 beraberlik (%33.3)
    3 maglubiyet (%25.0)

    almi$iz.

    gençlerbirligi geride birakilan 6 haftanin ardindan 2 galibiyet ve 4 beraberlikle 10 puanla ligde ayni puana sahip osmanlispor'un 1 averaj önünde 5 sirada.

    ankara ekibinin ilginç bir istatigi ligde lider konumda olan ba$ak$ehir ile ligin 3 gol ile en az gol yiyen ekip olmasi ve 4 beraberlikle osmanlispor ile en fazla berabere kalan takim olmasi.

    galatasaray ise her seneki gibi çok atip çok yiyor.

    $ahsen 2. golü atan kazanir diyorum, yoksa maç 1-1 biter.
  • 36
    bu hayatta iki deplasmandan nefret ederim. birincisi rize deplasmanı, ikincisi ankara deplasmanı. rize deplasmanını sevmememin nedeni kamera açısınin sikko oluşu. ankara deplasmanını sevmememin nedeni ise; hava ve zemin şartları ve buna bağlı olarak kaybettiğimiz puanlar.

    her sene tokatladığımız çantada keklik görünen kayseri deplasmanında puan kaybettik. bu ekstra oldu bizim için, bu yüzden deplasmanda bir ekstra galibiyet lazım. artık klasikleşmiş olan gençlerbirliği deplasmanındaki puan kayıpları bu maçta yaşanmaz inşallah. alınacak bir galibiyet kayseri de kaybettiğimiz puanları telafi edebilir.

    beraberlik kokan bir maç olarak görünse de jor hocamızla beraber şampiyonluk şarkısının dillerden düşmediği şu günlerde ben galip geleceğimize inanıyorum.

    fatih terim, arda, milli takım muhabbetlerinden sıyrılıp artık bu maça odaklanmamız gerekiyor.

    (bkz: sezonun en önemli maçı)
  • 54
    bir sınav arefesi maçıdır.
    16 ekim'deki kpss'ye çok moralli girmem lazım.
    ne demek istediğim anlaşılıyor sanırım, evet.
    başka şekilde anlatayım: 9'u bölerken bölümü tamsayı olarak veren çok değil, sadece ve sadece alt tarafı en küçük asal sayı kadar puan alalım olur mu?

    50 tane genel kültür deneme sınavı beni bekler, görüşürüz sözlük.

    gelen mesaj(lar) üzerine uyarı editi:
    en küçük asal sayı 2'dir evet, ama 9'u tam bölebilen en küçük asal sayı 3'tür:(
  • 56
    bu senenin en önemli maçlarından birisi olabilir bizim adımıza, şöyle ki;

    - beşiktaş maçında "bu sene gerçekten iyi miyiz?" durumunu test ettik ve kendimize güvenimiz geldi,
    - antalyaspor maçında "gerçek seyirci desteğiyle ev sahibi gücümüzü" test ettik, 1-0'dan 3-1'e muazzam bir dönüş yaptık...

    bu maçta ise durum biraz daha farklı ve kritik.

    milli maçlar dönüşünde galatasarayımız'ın çok da güzel tecrübeler yaşamadığı aşikar. bununla birlikte milli maçlar esnasında çok önemli oyuncularımızdan yararlanamayacak duruma geldik...

    maestro'muz sneijder sakatlandı ki sneijder'siz maçların çok büyük bölümünde puan kaybı mevcut. ancak antalyaspor maçında gördük ki sneijder'siz sistemin üretkenliğinde şaşırtıcı bir yükseliş oldu.

    poldi geri döndü ve güzel bir dönüş yaptı. cavanda sağ beke monte edilebilir duruma geldi. stoper ve tandem biraz değişikliğe uğrayacak gibi, hakan balta'nın yerine semih oynayıp chedjou - semih tandemi oynanacak olması elimizde bombayla sahaya çıkacağımızı gösteriyor.

    eren derdiyok da milli takımda rahatsızlandı ancak muhtemelen oynayacak. bunlar da demek oluyor ki galatasaray bu hafta sneijder'siz, poldi'li bir 4-4-2 oynamayı deneyecek...

    eğer bu hafta bu 4-4-2 ile ligin dişli ekibi olan, ibrahim üzülmez ile ilginç bir ivme yakalayan gençlerbirliği'ni kayıpsız geçebilirsek (ki deplasmana gidiyoruz) bu şampiyonluk yolunda en sağlam ve sesli kükrediğimiz maçlardan birisi olacaktır diye düşünüyorum.
  • 29
    kendimi bildim bileli eskişehir ile birlikte en nefret ettiğim deplasman olmuştur gençler deplasmanı.

    gerekirse 1 kere organize hücum etmeyelim, iğrenç oynayalım ama 3 puan alalım. podolski ve bruma gibi 2 tane bir anda skor yapabilen adamımız var. tam bu tarz deplasman adamları. sessiz sedasız 3 puan alsın gelsin aslanlar.

    süper ligin kilit deplasmanlarından biri, allah yardımcımız olsun.
  • 292
    gençlerbirliği maçında olduğu gibi, önceki maçlarımızda da birçok maçın bu kadar zor geçmesinin belli başlı bazı sebeplerine dair çözüm önerilerimi sıralamak isterim.

    1- en az bir tane uzun boylu, hava hakimiyeti olan güçlü bir stoperimiz olsa, yan toplarda ve hava toplarında bu kadar sıkıntı yaşamayız.
    (bkz: joost van aken) - uzun boylu, hava hakimiyeti olan, üstelik solak stoper.
    zaten serdar aziz'i neden aldık ki? hiç anlayamadım bunu.

    2- oyundan düşen orta saha. önceki maçlara göre nispeten biraz kıpırdayan selçuk inan halen yeterli performansı göstermiyor. performansını biraz daha arttırmalı. antalya maçındaki frikik golünden sonra yeniden ümitlenmiştim. hala ümidimi yitirmedim ama sanırım bunun olması için selçuk'u tehdit edecek bir merkez orta saha oyuncusuna ihtiyacımız var. (bkz: benjamin andre) - pres yapan, top kapan, orta boylu bir oyuncu olmasına rağmen hava hakimiyeti de olan, etkili bir oyuncu.
    selçuk; de jong ve hamit'in kendisini kesemeyeceğini, josue'nin ise o pozisyon için fazla yumuşak kalacağını biliyor.

    3- çift forvetli oyun sistemi. podolski form tutunca eren'le birlikte çift forvet oynarlar diye tahmin ediyorum, ki bence de olması gereken bu. bu sayede rakibi çıkartmamak, önde baskıyı daimi kılmak, bu sayede baskı yememek ve takım savunmasının zaafiyet vermesini azaltmak veya tamamen önlemek.

    15 ekim 2016 gençlerbirliği galatasaray maçı'nı kazandığımız için mutluyum, çünkü uzun yıllardır gençlerbirliği deplasmanı bize ters gelen ve genelde puan kaybettiğimiz bir deplasman idi. burayı kayıpsız geçmek şampiyonluk yolundaki en önemli adımlardan biri idi. nedense feldkamp'lı ve cevat güler hoca ile tamamladığımız sezon aklıma geldi. o sezon da yanlış hatırlamıyorsam ligin bitimine 7 hafta kala çok zor bir gençlerbirliği deplasmanını kazanıp sonraki haftalarda da seriyi sürdürüp şampiyon olmuştuk.

    bence önemli bir deplasmanı kayıpsız geçtik. iyi oynamasak da kazandık. buna sevinelim, ve önümüzdeki haftalarda daha iyi futbol için sabredip bekleyelim.
    bu bir geçiş dönemi, bunu unutmamak gerek. sabırla bekliyorum devre arası transfer dönemini.
  • 74
    15 ekim 2016 gençler galatasaray maçında, cavanda yerine sabri'yi tercih ederse 25 milyon galatasaray taraftarını üzecek jor hocam.

    inanmayan anket yapsın. cavanda'nın %100 hata ile üç gol yedireceğimi bilseniz, sağbekte sabri'yi mi cavanda'yı mı tercih edersiniz? ben kesinlikle cavanda diye şimdiden oyumu kullanıyorum. çünkü sabri her maç zaten üç kez ofsaytı bozarak, ileri gidip alanını bomboş bırakarak, hava toplarından korkup kaçarak yüreğimizi ağzımıza getiriyor. üstelik bunları istisnasız her maç yapıyor.
  • 58
    15 ekim 2016 gençlerbirliği galatasaray maçında, wesley sakat olduğundan, 4-4-2'ye dönmemiz gerekir mi sorusunu seslice sorduran bir iklimi yaşıyoruz.

    şimdi şöyle düşünelim;

    wesley sakat ise yerine josue'yi koyup, -ki levski maçında iyiydi- poldi'yi sağ kanatta kullanırsak yerleşik sistemi değiltirmeye gerek kalmaz. kadromuz şöyle olur;

    muslera
    cavanda-chedjou-h.balta-carole
    selçuk-tolga
    poldi-josue-bruma
    eren

    poldi henüz tam hazır değil, son yarım saat ancak yararlanabiliriz denirse, yerine sinan ya da yasin oynar.

    eren bu hafta dinlensin diye düşünülürse yerine sinan ile başlanır, son yarım saati eren ile tamamlayabiliriz.

    yine bir alternatif, selçuk wesley'in yerinde oynar, selçuk'un yerinde hamit ya da hazır ise king kong oynar.

    galatasaray'da çareler tükenmez. gerektiğinde poldi'yi ikinci forvet gibi oynatıp, cavanda'yı açık gibi oynatabiliriz.

    bütün bu varyasyonlar için gençlerbirliği'nin iyi etüd edilmesi gerekir. golleri daha çok hangi kanattan atmışlar, merkezden gelmişler mi, duran toplardaki oranları, gollerde hangi futbolcular ön plana çıkmış tüm bunların iyi analiz edilip ona göre kadro kurmak gerekir.

    angara'dan üç puanla dönersek, rakiplerimiz için "yandı gülüm keten helva"
App Store'dan indirin Google Play'den alın