• 77
    14 senelik bu çilenin bitişi ile beraber türkiye ligine bir nevi ambargo koyan takımın sempatizanlarıdır.

    son 2 yılı saymazsak sonraki 32 senede en fazla kupa kazanan takımız. hasret öyle böyle bitmemiş kısacası, ligin sefiri olmuşuz. rahmetli derwall yeni nesil galatasaray'ın kurucu ismi olmuş. biraz abartı olacak belki ama 2019 şampiyonluğunda bile adamın payı var.
  • 78
    bugünkü taraftarla kıyaslanması anakronizmin güzel bir örneği olan, şimdi emekli kuyruğunda maaş sırası bekleyen insan topluluğu.

    futbolcuların ve teknik direktörlerin bugünkü gibi korkunç paralar kazanmadığı yıllarda, koridorlarından sidik akan stadyumlarda ciklet parasına bilet alıp maça giden insanlardı. futbola amatör bir ruhla bağlıydılar çünkü futbol bugüne kıyasla çok daha amatördü, 9 yaşındaki çocukları sırf portansiyeli var diye transfer etmek için dünyanın öbür ucundan gelip milyon dolar döken kulüpler yoktu. futbolcular silah zoruyla kaçırılıp zorla transfer ediliyor, oyun durunca sahaya gazeteciler girip hakeme mikrofon tutuyordu.

    o günden bugüne aynı kalan tek şey futbol sahasının yeşil rengi. geri kalan hiçbir şey aynı değil, elbette taraftar da aynı değil.
  • 80
    çok takdir ettiğim ve hayran olduğum topluluk. iki direk arasına sıkışıp kalmış, mahallelerde çoğunluk fenerbahçe’yi tercih ederken galatasaray sevgisini bırakmamış insanlardır.
    çok şükür biri de benim rahmetli babamdı.
    biz hep başarıyla büyüdük, ben galatasaray’ı 1988-89 sezonu şampiyon kulüpler kupasındaki başarılarla idrak ettim. ailecek o maçlarda deli gibi sevindiğimizi hatırlıyorum.
    buna rağmen başarısızlık olsa da tribünden öğrendiğimizi bilerek maçlara gittik. 16 puan geride olmamıza rağmen 18 aralık 2021 galatasaray başakşehir maçının biletleri çıkar çıkmaz beni siz delirttiniz ve kaideyi taciz eden istisna hemen aldık.
    ki kaide bursa’dan sadece maç için geliyor. başarısızlığı kabul etmek başka, başarısızlığa rağmen armanın peşini bırakmamak başka bir şey.
    40 yaşınızda bir kardeşiniz veya abiniz olarak tavsiyem, sevdiğinizi asıl kötü gününde yalnız bırakmayın.

    not: ülkenin ekonomik durumu ortada, bilet alıp maça gidemeyecek renkdaşlara asla bir lafım yok.

    edit: kimse galatasaray başarısız olsun istemez. herkes ama herkes başarılı olsun ister ama sorun şu ki başarısız olduğunda ne kadar yanında duracaksın.
    yoksa kimsenin sevgisinde bir azalma tabii ki olmayacaktır.
    ayrıca başarı veya başarısızlık kıstası nedir? son 10 yılda 5 şampiyonluk başarısızlık mıdır mesela?
    veya 4 yılda 2 şampiyonluk, bir averajla ikincilik?
    son 10 yıldaki 5 şampiyonluğun 4’ünde bulunan adam mesela başarısız mıdır?
    beklenti bir bayern olmaksa, eyvallah saygı duyarım ama işte maalesef mümkün değil çünkü türkiye’de yaşıyoruz her anlamda…
    kimse kimsenin galatasaray sevgisini ölçmesin, ölçemez tabii ki ama burada başlık açana kadar gelip o tepkiyi stadyumda vermek daha etkili olacaktır.
  • 81
    sabır ve sadakatine saygı duyduğum eski nesil galatasaraylıları barındıran taraftar grubu.

    gel gelelim günümüzde her galatasaray başarısızlığında "14 sene şampiyonluk göremeyen taraftar var." argümanını sunan dostların her ekonomi eleştirisinde "biz tüp kuyruğuna giriyorduk, ekmeği karneyle alıyorduk, çıkar telefonunu göster!" diyen dayılardan pek bir farkı bulunmamakta.

    kötü gidişe tamah etmek galatasaray gibi bir kulüp için kabul edilemezdir.
  • 82
    taraftardır.

    ancak bir algı var, sanki bu takım yine 14 sene şampiyon olamasa taraftarın %97'si falan bırakıp gidecekmiş gibi.

    bu konu açıldığında hep aynı şeyi hissediyorum. sanki başarıyı istemek suçmuş gibi gösteriliyor. sanki "sen nasıl başarı beklersin" gibi bir soru soruluyor gibi hissediyorum. sanki "ararın 155'i vatan hayini" diyen dayı ile, sanki "biz düp bulamıyoduk düp halinize şükredin ne aanarsın sen egonomiden?" diyen dayı ile sohbet ediyormuşum gibi hissediyorum.

    ne bekliyorsunuz bilmiyorum ama benim gibi başarı bekleyen taraftardan, ben size ne olacağını söyleyeyim. galatasaray bugünden itibaren 1 (bir) kupa bile alamasın isterse, isterse 40 yıl üst üste şampiyon olsun, bu sürede 30 tane cl kupası falan kaldırsın, bütçesi düzelsin, dünyanın en zengin kulübü olsun vs.vs.vs.

    benim sevgimde değişme olacak mı zannediyorsunuz?

    ben bu takımın başarılı olmasını kendi iş hayatımdaki başarımın bile önüne koyuyorum yeri geliyor, yeri geliyor dişimden tırnağımdan artırdığımı, yeri geliyor eşimden dostumdan ayırdığım zamanı, yeri geliyor sağlığımı bile veriyorum.

    ee ne oldu? 14 sene şampiyonluk görememiş galatasaray taraftarından birisi değilim diye, başarı istiyorum diye ben galatasaray haini mi oldum?

    tamam, evet kabul herkes bunu yapamaz. ama zannetmiyorum ki günümüzde (hele hele bu sözlük gibi bir platformda) bu takım bırakın 14'ü 44 sene şampiyon olamasa bu takımı bırakıp gidecek insanlar olsun.

    nedense hep bir galatasaray sevgisi ölçme durumu var, herkeste. özellikle bu başlığa gelip de "biraz bu insanları örnek alın" vs. gibi yazan tüm yazarlarda ben "ekonomi kötü" diyerek hükümeti eleştiren kişilere "vatan haini" yaftası yapıştırmakta beis görmeyen o dayıları görüyor gibi oluyorum.

    yapmayın, etmeyin. bundan akıllısınız. lütfen.
  • 83
    aklımın erdiğinden beri galatasaraylıyım. aileden diyemem, babam hiç futboldan anlamazdı. futbolla ilgili tek sözü, şenol, birol goldü. o da öyle bir film çekilmiş, babam da onun senaryosuna katkı vermesi ile sınırlıydı. galatasaray semtinde doğmam, lise bahçesindeki yazlık sinema sanırım galatasaraylı olmamı kışkırtan sebeplerdi. bir de tabi ki metin oktay ve üstüste gelen üç şampiyonluk. elimizden tutup maça götürecek bir büyüğümüz yoktu. babam askerlikte tokatta gittiği maçta çıkan kavgadan tırsmış, üstüne üstlük kayseri olayları tribünleri onun gözünde öcü yapmıştı. beni kesinlikle maça yollamıyordu. tek çarem fanatik fenerbahçeli dayılarımdı. onların büyük rüşvetlerine rağmen sarı kırmızı terketmiyordum, fenerli ol her maça gidelim, biz eniştemi ikna ederiz, cümlesi sökmüyordu bana. sonunda onları kandırdım, 1976 yılında bir altay maçı ile siftahı yaptım. fenerli dayımı, galatasaray tribüne sokmuştum. sonraları o şerbeti içen ben durur muyum hiç? bütün bir hafta harçlıklardan para biriktirip gizlice maça. en büyük avantajım maçların gündüz oynanması. bir gol sevincinde inönü stadının tabelasının altında otururken, yuvarlanarak en alt tribünde kendimimi bulmama rağmen, inatla gittim maçlara. ki çok büyük tehlike atlatmıştım o zaman. artık maçlara gittiğim ayyuka çıkmıştı, sesimin kısılması da beni hemen ele veriyordu. babam hop oturup hop kalkıyordu ama adamcağızı çaresiz bırakmıştım. şimdi düşünüyorum babamın yerinde ben de olsam, yollamazdım çocuğumu. bir de sol sağ süreci vardı o dönem. ve böylece benim on dört sene tribünde şampiyonluk görememe sürecim başlar. pişman mıyım? asla. hayatımın en güzel günleriydi. sabahın köründe mahallenin diğer aslanlarıyla stadın yolunu tutmanın keyfi paha biçilemez.
  • 84
    çile çekmiş taraftardır. velhasıl galatasaray’ın başarısını istemek ve buna alışmak da normaldir. galatasaray on dört yıl şampiyon olamasın tekrardan isterse ne olacak ki? taraftarı galatasaray’ı terk mi edecek. başka takım mı tutacak. bu kulüp amatöre bile düşse biz onun peşinde olmaya elbette devam edeceğiz. galatasaray kapandı diyelim ne olur en fazla? milyonlar için futbol biter o kadar. kimse gidip başka takım tutmayacak tabi ki. galatasaray’ın başarısı ve menfaati her şeyden önemlidir. galatasaray her yıl şampiyon olsa da doymam ben. sonsuza kadar galatasaray!
  • 89
    onlardan biri olduğum taraftar tanımı. hem de şu anda ki 2000 yılının sabırsız, hoş görüsü sıfır, tatminsiz ergen grubun yer aldığı yaş sınıfındayken. şampiyon olmadan geçecek 14 yıl, sporun ve özelinde futbolun tanımını, içerdiği anlamı, verdiği bilimsel, sosyal, toplumsal, kültürel vb mesajları yeterli seviyede algılayamayan her yaş grubunun kolaylıkla düşeceği karamsarlığa, artık nerelere ulaşabileceğini tahmin edemeyeceğim tepkilere neden olabilecek süredir. yaşamın bu denli kıymetli olduğu, dünyaya bir daha gelmenin garantisi olmadığı bu gerçekte sonuçları doğal algılamak varken cehennem azabı yaşamak, daha da kötüsü takımı yok sayıp ondan vaz geçmek? yazık, hem de çok yazık. "
  • 90
    55 yaşındayım ve doğal olarak o gruptan biriyim. ancak o 14 senenin içinde derwal gibi bir hoca var, simoviç gibi bir kaleci var, fatih terim gibi bir kaptan var. bir devrimin başlangıcı var. bir kalite arayışı var. bir vizyon var. şimdi ise gelenin gideni arattığı yöneticiler, vizyonsuz kadrolar, vasat futbolcular, başarısız hocalar var. daha ümitsiz hissediyorum maalesef.
  • 91
    gün günü takip ettikçe insanı daha çok kışkırtan bir süreç. sürekli konjonktürü değişen bir ülke, araya sıkışan bir on iki eylül ihtilali. en uzak deplasmanlarda ilkel şartlarda giden biz taraftarlar. o kadar da mutsuz değildik o süreçte. umudumuz hep diriydi. bir tarafa forma, bir tarafa para koyulan tercihte, forma diyen futbolcularla yürüdük bu yolda. saçma sapan iddia oyunu, endüstriyel futbol denen garabet yoktu. o şartlarda bir on dört yıl daha beklenir. ama günümüzde bir dakika da büyük efsanenin kellesi alınıyorsa, beklemem, hemen başarı derim. iviç gibi derwall gibi adamları bulup getiren vizyon isterim. halil gibi çıtkırıldım kiralık aşklardansa, ali çoban gibi tekmeye kafa uzatan kiralık aşklar isterim. raşit çetiner gibi maç sonu formasını çıkarıp sıktığında yere şırıl şırıl teri dökülen aslan isterim. öyle adamlar olsun beklemeye razıyım. tabi ömrüm yeterse.
  • 97
    gayet de güzel galatasaraylıydık. sevinmek için sevmedik geyiği hiç yapmadık. öncesinde de zaten 3 sene üst üste şampiyon olmuştuk ama bugünlere benzer kötü yönetimler, berbat tercihler bizi 14 sene fena sarstı. azalmadık ama çoğalamadık da taraftar olarak. o yüzden şimdilerde her şeyde minik kusurlar arayıp bulan taraftarlar bana pek bir garip geliyor. kusur arayıp bulmak maharet değil çözüm bulmak önemli. umarım bizim yaşadığımız o 14 sezonu kimse yaşamaz, bilmez.
  • 100
    internetin hayatlarımızı yeni yeni esir almaya başladığı, galatasaray'ın 1992-2002 arasındaki süper döneminden sonra özhan canaydın başkanlığı üzeri olimpiyat stadı çilesini yaşadığı yıllarda şeyh uçmaz müridleri uçurur hesabı o dönemin "abileri" tarafından empoze edilmiş olan taraftar.

    1973'te brian birch'ün şampiyonluk turunu izlemiş, ondan sonra 14 sene boyunca bir iki türkiye kupası ve lig ikinciliği hariç hiçbir şey görememiştir. trabzonspor - fenerbahçe rekabetinin gölgesinde beşiktaş ile üçüncülük mücadelesi verilen, şimdiye kıyasla talihsiz yıllardır aslında o 14 sene. 2022 yılından dönüp bakınca kıyaslama yapmak biraz zor tabi. futbol değişti, hayatlarımız değişti, düşünce yapısı değişti.

    ancak 2003-2004 sezonu galatasaray modern tarihteki en kötü sezonuydu. sonradan yarısı ali sami yen'de yarısı da seyrantepe'de geçen 2010-2011 sezonu bu ünvanı elinden aldı. 1992-2002 arası 7 lig şampiyonluğu, uefa kupası, süper kupa, şampiyonlar ligi çeyrek finali, hatta ertesi sene de ofsayt bir golle çeyrek finalin kapısından dönüş. idari ve mali açıdan çok kötü bir galatasaray, karşısında 10 küsur yıl sonra çok güçlü şekilde çıkmış bir fenerbahçe. ali sami yen stadı bile elden gitmiş neredeyse, olimpiyat stadı'nda sürgündeyiz. ki o zamanlar olimpiyat stadı'na tek ulaşım alternatifi yanılmıyorsam tem otoyolundan verilen bir bağlantı yolu. yol dediysem de bir kayanın patlatılmasıyla açılan deliğe dökülmüş eğri büğrü bir asfalt. ki istanbul da bu kadar gelişmemiş, bugün şehrin içi konuma gelmiş pek çok yer o yıllarda dutluk, taksim'den falan ikitelli'ye giderken millet kamp çantası falan hazırlıyor başına bir iş gelirse diye...

    o dönemler işte ultraslan forum vardı, galatasaray.to vardı. daha birkaç internet forumu daha vardı. mail listeleri ve forumlarda yavaş yavaş bir sosyalleşme başlamıştı internet üzerinden. o yıllarda 35-40 yaş aralığında olup buralarda aktif olan insanlar aracılığıyla o sıkıntılı dönemde dillendirilmeye başlamıştı bu 14 sene şampiyonluk görmemiş galatasaray taraftarı söylemi. o günlerden bugünlere de bir 20 yıl geçti ve hala her fırsatta ortaya atılıyor. tabi bu kadar dillendirilen ve kullanılan her söylem gibi altı da boşaldıkça boşalıyor. çünkü aslında herkes kendi galatasaraylılığını bu tabirin arkasına saklanarak anlatıyor. bu tabiri kullanınca ne söylerse kabul görecek gibi davranıyor.

    haftada 2 saat, o da televizyon yayını varsa, galatasaray izlenebilen; taraftardaki bilginin gazetelerdeki bir sayfanın yarısına sığanlar kadar olduğu o günler uzaklarda kaldı. en silik karakterin bile neredeyse kırmızı hatla ulaşabildiği birileri var kulüp içinde(!). günün her anında galatasaray'a dair bir bilgi akışı(!) var. sezonun en canlı zamanında yaş gruplarından amatör branşlarına kadar haftada 20 küsur maçı izlemek mümkün. olayın ekonomik boyutunu saymıyorum bile.

    hal böyle iken, böylesine bir değişim varken hala daha 40 sene öncenin anılarını sulandırmaya çalışmak gerçeklikten uzaklaşmayı da beraberinde getirmektedir.

    ota boka sırf ilgi orospuluğu yüzünden "galatasaraylılığımı askıya alıyorum" diyen, kendine sövdürünce mention geldi diye sevinen vatandaşlara güya ders vermek için 14 sene beklemiş insanların adını anmak da onların hatırasına saygısızlıktır...
App Store'dan indirin Google Play'den alın