• 48
    futbola merak sardigim yillarda trabzonsporun sampiyonluk furyasi almis basini gidiyordu.tum ulkede surekli haber oluyorlardi ki tabi 70 lerin sonu ve 80 lerin ilk yarisi bunlar ancak aksam haberlerinde 1-2 saat sabahta gazetelerin spor sayfalari ile sinirliydi. cocuk olmanin verdigi populer olani sevmek gucluden saf tutma egilimiyle “”ben trabzonsporluyum” demem cok kisa surdu zira ali samiyenin acilisinda izdihamdan kurtulmus, o donem deplasmanlara bile giden dayim bunu ogrenmesiyle birlikte cikagelmis ve hala o devirde nerden buldugunu bilmedigim parcali bir formayi bana apartmanin onunde giydirip kollarimdan tutup beni sarsarak “ bundan boyle ben galatasarayliyim” diyeceksin demesiyle ciktigim bu yolculukta bir 7 sene de oyle bekleyip 1987 de 14 yasimda yani dogdugum yil brian brich efsanesinden tam 14 sene sonra 7 haziranda eskisehir macinin son duduguyle icime dolan o muthis sevinci hala hatirlarim.
  • 50
    o seneleri bugün yaşayan genç neslin, hele 2000 yılı sonrası taraftar ekolünün, hayal edebilmesi bile mümkün olmayan döneminin içinde olduğum taraftar gurubu. oturduğumuz kiralık ev likör fabrikasının hemen arkasındaydı ve ben yataktan kalkar kalkmaz hemen önümüzdeki sokağın (ali sami yen sokak) bitimindeki giriş kapısından kapalı tribüne girmek üzere kuyruğa girdim. o saatte bile herhalde önümde en az 100-150 kişi vardı. girişler başladığında oğlumda (her iki dedesi sonra onu fenerbahçeli yaptılar sağlık olsun) evden yanıma geldi ve birlikte kapalı tribüne girdik. güneş alnımızın şakına vuruyordu, göstermemeye çalışmakla birlikte öylesine gergindim ki bedenimin her bir tarafı ağrıyordu. kocaman bayrak tepeden aşağı "14 senelik bu çile..." eşliğinde başımızın üstünden aşağıya doğru döküldü. sonrasında, sadece maç 2-1 olduğu zaman yaşadığım şoku hatırlıyorum. duyguların tavan yaptığı anlardı, tüm aile murat 124 arabamızla bütün gece bayraklarla istanbul turu atmıştık. özetle, o kadar ara vermek iyi olmuyor ama dünyanın sonu da olmuyor. sevgi, saygı ve inanmakla ve sportmenlik kurallarına sonuna kadar uyarak zorlukları aşıyorsun.
  • 73
    büyük saygı duyarım ama bu kadar güçlü olduğumuz zamanlarda yaşamamış olan taraftarlardır.

    galatasaray bugün taraftarıyla, camiasıyla, medya gücüyle, ülkedeki yapısıyla 14 seneyi bırak 3-4 sene şampiyon olamayınca çok büyük homurdanmaların olduğu ve olması gereken bir kulüp.

    son 30-40 yılda iyiden iyiye winner bir camia olduk. kucağında 4 şampiyonluk 2 avrupa kupası ile doğan her 2 yılda bir şampiyon olan adamları vasata alıştıramazsın.
  • 47
    babamdır. hatırladığı ilk şampiyonluğunu 8 yaşında görmüş sonra bir dahakini 22 yaşında askere giderken. şimdi düşününce ben 8 ve 22 yaşım arasında 5 şampiyonluk gördüm, buna rağmen o dönemi nispeten başarasızdık gibi hatırlıyorum. bir dönemden sonra bizim başarı eşiğimiz çok yükseldi. 96-2000 sonrası oldu bu sanırım. bugün ortalama bir fenerbahçeli için, bir beşiktaşlı için 3-4 yılda bir şampiyonluk almak başarı sayılırken bizim 5 senenin 3'ünü kazanmamız gerekiyor tatmin olmamız için. en azından bende öyle. ha, bi 14 yıl daha şampiyon olamasak galatasaraylılığımdan bir şey eksilir mi? hayır, aksine daha da bağlanırım.
  • 90
    55 yaşındayım ve doğal olarak o gruptan biriyim. ancak o 14 senenin içinde derwal gibi bir hoca var, simoviç gibi bir kaleci var, fatih terim gibi bir kaptan var. bir devrimin başlangıcı var. bir kalite arayışı var. bir vizyon var. şimdi ise gelenin gideni arattığı yöneticiler, vizyonsuz kadrolar, vasat futbolcular, başarısız hocalar var. daha ümitsiz hissediyorum maalesef.
  • 102
    oldukça cefa dolu bir dönemin vefakar taraftarıdır. benim gibi kadıköy'de doğan, oturan ve mahallenin okullarında okuyan biri için ayrıca eziyet dolu bir dönemdi. ailemin gelir durumu iyi olmadığından dolayı eniştem ve dayımdan gelen bisiklet, lego gibi takım değiştirme rüşvetlerini içim titreyerek geri çevirdiğimi hatırlıyorum. şampiyonluktan bir sezon önce, yani namağlup ikinci olduğumuz sezon, sezen aksu'nun yeni şarkısı 'sen ağlama dayanamam...' ile benimle dalga geçtiklerinde ise kederimden hasta olmuştum. bu acı dönemin en son gününde kendimi kaybederek oklavanın ucuna sarı-kırmızı bayrağı geçirip penceremizin bayrak direğine asmıştım. camın kırılması üç-dört dakika kadar sürmüştü ama evi yaksalar umurumda olmazdı.
  • 26
    bu konuyla ilgili o kadar çok yazdım ki, bu başlık da beni tahrik ediyor açıkçası. benim lan o. mahalle takımı gibi zizonkovac gibi 1973'den önce şampiyonlukları yaşamadığım için bu tanıma uyuyorum. hani aklımin yettiği zamandan itibaren diye bir giriş yaparsam, evet 14 sene şampiyonluk görmedim.

    berbat zamanlardı yahu. etrafımdaki herkes şampiyonluk görüyordu, beşiktaşlılar, fenerliler hatta trabzonsporlular bile. koca bir ilkokul, ortaokul, lise hayatı boyunca şampiyonluk göremedim yahu. sözlükte halen lisede olanlar var biliyorum, ne kadar kötü bir şey olduğunu en iyi onlar anlar.

    1987'de 20 yaşındaydım şampiyon olduğumuzda. eskişehir maçının bitiminde herkes taksime yürürken otobüse binip semte dönmüştüm. mahalle bakkalının mermer taşına oturmuş kolamı içmiştim sakince.

    çok önemli bir görevi yerine getirmiş gibi. frikikten golü prekazi değil de ben atmışım gibi, topukla golü atan muhammed değil de ben mişim gibi.

    o günleri yaşamamışlar için bir şey söyleyeyim. bunda büyütülecek bir şey yok. tamamen o gün orada olmakla ilgili. 14 yıl şampiyonluk görememiş taraftarın sizden bir farkı yok. biriktirilecek acılarla veya keyiflerle ilgisi var.
    ne 14 sene beklemek benim suçumdu ne de sonrasında yaşanan keyifler benim sayemde. aksini söyleyenlere kulaklarınızı tıkayın. galatasaray'ı yalnız bırakmayın, galatasaray'ın bundan haberi olmasa bile.
  • 10
    90'lı yıllardaki başarıların ve milenyumdaki kupaların gerçek sahipleridir. biz de aradan sebeplendik o başarılardan. başarılardan sonra galatasaray taraftarının kimyası bozuldu. galatasaray'ı ve galatasaraylılığı çok kolay buldukları için, kaybetmeleri de zor olmadı. umarım bu süreç biraz silkeler taraftarı ve kendine getirir. şimdi ise benim ne başarıda ne de kupalarda gözüm var. önemli olan değer sahibi olabilmek, önemli olan galatasaraylılığı edebiyle muhafaza etmektir. galatasaray kültürüyle, galatasaray kişiliğiyle var olduğu sürece zaten başarılar ve kupalar kendiliğinden gelecektir. şimdi galatasaraylılar oturup düşünsünler acaba biz nerelerde yanlış yaptık diye. sanırım bundan daha iyi bir fırsat olamaz.

    şunu da ekleyelim; o günleri yaşamadığım için haliyle çok iyi bilmiyorum. zaman olarak 14 yıl çok uzun süreç, içinde bulunduğumuz 3-4 senelik süreç ise, zaman olarak kısa fakat yıpratıcılık ve yıkıcılık olarak oldukça etkili süreç. ben o yıllarda galatasaray'ın -başarıları dahi olmasa da- bu kadar değerlerinden uzaklaştığına inanmıyorum.
  • 80
    çok takdir ettiğim ve hayran olduğum topluluk. iki direk arasına sıkışıp kalmış, mahallelerde çoğunluk fenerbahçe’yi tercih ederken galatasaray sevgisini bırakmamış insanlardır.
    çok şükür biri de benim rahmetli babamdı.
    biz hep başarıyla büyüdük, ben galatasaray’ı 1988-89 sezonu şampiyon kulüpler kupasındaki başarılarla idrak ettim. ailecek o maçlarda deli gibi sevindiğimizi hatırlıyorum.
    buna rağmen başarısızlık olsa da tribünden öğrendiğimizi bilerek maçlara gittik. 16 puan geride olmamıza rağmen 18 aralık 2021 galatasaray başakşehir maçının biletleri çıkar çıkmaz beni siz delirttiniz ve kaideyi taciz eden istisna hemen aldık.
    ki kaide bursa’dan sadece maç için geliyor. başarısızlığı kabul etmek başka, başarısızlığa rağmen armanın peşini bırakmamak başka bir şey.
    40 yaşınızda bir kardeşiniz veya abiniz olarak tavsiyem, sevdiğinizi asıl kötü gününde yalnız bırakmayın.

    not: ülkenin ekonomik durumu ortada, bilet alıp maça gidemeyecek renkdaşlara asla bir lafım yok.

    edit: kimse galatasaray başarısız olsun istemez. herkes ama herkes başarılı olsun ister ama sorun şu ki başarısız olduğunda ne kadar yanında duracaksın.
    yoksa kimsenin sevgisinde bir azalma tabii ki olmayacaktır.
    ayrıca başarı veya başarısızlık kıstası nedir? son 10 yılda 5 şampiyonluk başarısızlık mıdır mesela?
    veya 4 yılda 2 şampiyonluk, bir averajla ikincilik?
    son 10 yıldaki 5 şampiyonluğun 4’ünde bulunan adam mesela başarısız mıdır?
    beklenti bir bayern olmaksa, eyvallah saygı duyarım ama işte maalesef mümkün değil çünkü türkiye’de yaşıyoruz her anlamda…
    kimse kimsenin galatasaray sevgisini ölçmesin, ölçemez tabii ki ama burada başlık açana kadar gelip o tepkiyi stadyumda vermek daha etkili olacaktır.
  • 81
    sabır ve sadakatine saygı duyduğum eski nesil galatasaraylıları barındıran taraftar grubu.

    gel gelelim günümüzde her galatasaray başarısızlığında "14 sene şampiyonluk göremeyen taraftar var." argümanını sunan dostların her ekonomi eleştirisinde "biz tüp kuyruğuna giriyorduk, ekmeği karneyle alıyorduk, çıkar telefonunu göster!" diyen dayılardan pek bir farkı bulunmamakta.

    kötü gidişe tamah etmek galatasaray gibi bir kulüp için kabul edilemezdir.
  • 74
    aralarında olmak istemeyeceğim taraftar grubudur. zaten bu "galatasaray'ın 14 sene şampiyon olamaması" durumu her sene şampiyonluğa oynamak zorunda olan galatasaray'ın bünyesine o kadar terstir ki, onu şaşılası, anormal, yüz yılda bir yaşanır kılan; buralarda o yıllara atfen başlıklar açılmasına vesile olan şey de bizatihi o tersliğin kendisidir. galatasaray'ın 14 sene şampiyonluk görememesi insanın köpeği ısırması gibidir. dolayısıyla o yılları yaşayanların sabrını takdirden önce kısmetsizliklerine üzülmek gerekir.

    ayrıca (bkz: ölümü gösterip sıtmaya razı etmek)
  • 75
    zamanında takımın başarısızlığına maruz kalmış taraftardır.

    şu an ise, fatih terim’in başarısızlığını gizlemek, başka takımların özel bir isim takma ihtiyacı duymadan yaptıkları “genç oyuncu transfer etme” işi dışında hiçbir altyapısı olmayan ya da bizlere sunulmayan, anlatılmayan, sözde 3 yıllık planlamaya kılıf uydurmak için de ara ara ortaya atılandır.
  • 78
    bugünkü taraftarla kıyaslanması anakronizmin güzel bir örneği olan, şimdi emekli kuyruğunda maaş sırası bekleyen insan topluluğu.

    futbolcuların ve teknik direktörlerin bugünkü gibi korkunç paralar kazanmadığı yıllarda, koridorlarından sidik akan stadyumlarda ciklet parasına bilet alıp maça giden insanlardı. futbola amatör bir ruhla bağlıydılar çünkü futbol bugüne kıyasla çok daha amatördü, 9 yaşındaki çocukları sırf portansiyeli var diye transfer etmek için dünyanın öbür ucundan gelip milyon dolar döken kulüpler yoktu. futbolcular silah zoruyla kaçırılıp zorla transfer ediliyor, oyun durunca sahaya gazeteciler girip hakeme mikrofon tutuyordu.

    o günden bugüne aynı kalan tek şey futbol sahasının yeşil rengi. geri kalan hiçbir şey aynı değil, elbette taraftar da aynı değil.
  • 103
    içlerinde benim de olduğum taraftarlardır. ancak şöyle bir durum var, bu dönemi sonlandıran şampiyonluk kazanıldığında ben 7 yaşındaydım. şampiyon olamadığımız dönemlere dair bir şey hatırlamıyorum ama şampiyonluk coşkusu hafızama kazınmış durumda.

    öyle bir mahallede büyüdüm ki, neredeyse %80'i galatasaraylıydı ve bu ekibin elebaşı da rahmetli babamdı. şampiyonluk sonrası, bir terziye iki parçalı dev gibi bir bayrak diktirmişler (o zamanlar gsstore falan ne gezer) ve sokağa asmışlardı. aylarca o sarı kırmızı bayrağın altında top oynadık mahellenin çocukları olarak.

    şampiyonluğun kazanıldığı gün mahalledeki bağırış - çığırışları hala hatırlarım. öyle bir coşku, sevinç yıllar sonra uefa kupasının kazanıldığı gün görmüştüm.

    entrynin başında da dediğim gibi, cefasını yaşamadım ve hatırlamıyorum ancak sefasını çocuk aklımla doyasıya yaşadım ben o dönemin.
  • 39
    biri de babam. can sıkan bir sürü maçı beraber izledik. hiçbir zaman maç sırasında sinirlendiğini görmedim. (en azından bizim takıma) ben maç sırasında çok konuşurum. arada bizim takıma da kızarım. hiç laf ettirmez. formayı taşıyan adam, ihanet etmediği sürece saygıyı hak eder der.

    mahalledeki sayılı galatasaraylı'dan biriymiş zamanında. etrafımdaki on kişiden hiç olmazsa üçü galatasaraylı çıkıyor şimdi. iyi günde kötü günde destek olmak lazım. dile kolay, on dört sene; fenerlisinin, tinercisinin, trabzonsporlusunun çenesini çek. evliya sabrı varmış gerçekten. ben dayanabilir miydim bilmem ama son ana kadar desteğe devam.
  • 62
    içinde fatih terim'in de bulunduğu taraftarlardır. kendisiyle kazandığımız başarıları gördükçe diyebiliriz ki galatasaray'dan umudunu kesmeyen nesil sayesinde bugünlere gelebildik.

    bizim jenerasyonlarda bu naif ümitvarlık zaten yok (21.yüzyılda da azalarak bitecek); hatta başarıdan başarıya koşulan dönemin içine doğdu çoğumuz ve (çoğu zaman haklı olarak) başarısızlıklara tahammül edemez bir profil çiziyoruz.

    ancak süper lig 2019-2020 sezonu’nda şampiyon olamayacağımızı düşünerek belirtmek isterim ki dünyanın sonu gelmiş olmayacak; yeter ki yönetim ve teknik direktör mantıklı kararlar çerçevesinde çalışmaya devam etsin, gene başarılara kavuşacağız. kısacası “sevinmek için sevmedik” sığlığında bir futbol romantizmine övgü dizmeye meyilli taraftarlıktan fazlasıdır bu.
  • 114
    aslında 13 sezon şampiyonluk görememiş taraftardır, zira 72-73 sezonundan sonra ilk kez 86-87 sezonunu şampiyon tamamladık fakat bu şampiyonluğu ilan ettiğimiz 87 ilkbaharı itibariyle hasretimiz 14 takvim yılına matematiksel olarak çoktan ulaşmıştı. yine de bu 13 sezonda 3 türkiye kupası (75-76, 81-82, 84-85), 1 süper kupa (82) ve 3 başbakanlık kupası (75, 79, 86) kazanmıştık.

    diyeceğim o ki fenerbahçe taraftarının şampiyonluk hasreti tarih itibariyle 10 sezona zaten resmi olarak ulaştı, yukarıda izah ettiğim üzere matematiksel olarak da en iyi ihtimalle daha şimdiden 11 takvim yılı edecek. bu koca 10 sezonda ise yalnızca 1 türkiye kupası (22-23) kazanabildiler. kabus gibi amk :(

    tabi "dünyanın takip ettiği çılgın kuş" yellow, yenilmez armada fenerbahçe yarak kürek takımı ve dünyaca ünlü golcü edin dzeko sayesinde yine de birkaç şampiyonluk kazanmışlar gibi düşünebiliriz. hatta altıncı yıldız loading...
App Store'dan indirin Google Play'den alın