• 42
    yaşım dolayısıyla göremedim o yılları. ama aralarında olmayı çok isterdim. hani sevdiğin kız sana yüz vermedikçe daha da aşkla dolar ya için, daha çok bağlanırsın hani, aynen öyle bir şey. seviyorsun, destekliyorsun, boğazın patlıyor ama takım şampiyon olamıyor, olamasın sorun değil, daha çok bağlanıyorsun bu sefer. keşke o yıllarda yaşayıp o dönemde desteğimi verebilseydim. hele ki o 14 senenin ardından gelen mutluluk... paha biçilemez. sarhoş eder insanı.

    başta babam olmak üzere hepsini saygıyla selamladığım taraftarlardır. 2 maç kaybedince takıma bakışı değişen bizim nesle verecekleri çok büyük öğütler var eminim.
  • 51
    “14 senelik bu çile
    bitsin artık bu sene
    sen şampiyon olacaksın
    seni sevmeyen ölsün”
    diye ağıtlar yaktığımız dönemi benimle birlikte yaşamışlar bilir. o dönemde fener tribünlerinde bizim 14 sene ve beşiktaşın 15 sene şampiyon olamamamıza istinaden 14’ü sarı zemin üstüne kırmızı, 15’i siyah zemin üstüne beyaz olarak “bekleyemeyiz biz 14-15 sene” diye pankart açarlardı.
  • 12
    yasim itibariyle bu gurubun icinde bulunmaktayim.

    1 nisan 1971 dogumlu oldugum goz onune alinacak olunursa ilk gordugum sampiyonluk 1986/1987 sezonunda kazandigimiz sampiyonluktur. diger bir deyisle, ilk sampiyonlugu 16 yasini bitirmis 17 yasindan gun alirken yasamistim. travmanin kralini 1985/1986 sezonunda namaglup ikinci oldugumuzda, hayal kirikliginin kralini da 1984/1985 sezonunda sampiyonluk parolasiyla baslayip ligi besinci bitirdigimizde yasamistim.

    "vefa"nin ne demek oldugunu, neler cekip yasadigimizi bir biz biliriz, bir de bizim abilerimiz bilir. ülke aynı, insanlar aynı, kimse kimseye masal anlatmasın diye bir olay yok! oh ne guzel lan, biz o yasta gormedigimiz 6 tane sampiyonluk var diye ovunelim, kimileri de 24 senede alinan +11 sampiyonlugumuz ve 2 avrupa kupamiz oldugu halde vefadan falan filandan bahsetsin! he canim he, olur....

    yasimiz var diye kimseden daha cok galatasarayliyiz demiyoruz, kimsenin de bize sizden fazla galatasarayliyim diyemeyecegi gibi! ama adama da sorarlar, sen hic sabahladin mi? cenk gordun mu? az olmak ne demek yasadin mi? kendi paranla kumas alip terziye bayrak diktirdin mi? annene atki ordurdun mu? vefa mi? yas 40 diyorum, arabayi satip uefa kupasi finaline gittik diyorum, govdede cesitli izleri hatira olarak tasiyoruz, kolumuzda dovme, oglumuzun adi aslan diyorum! buyuyun ve "14 sene şampiyonluk görememiş galatasaray taraftarı"nin simdiki yasina gelin sonra konusalim!
  • 91
    gün günü takip ettikçe insanı daha çok kışkırtan bir süreç. sürekli konjonktürü değişen bir ülke, araya sıkışan bir on iki eylül ihtilali. en uzak deplasmanlarda ilkel şartlarda giden biz taraftarlar. o kadar da mutsuz değildik o süreçte. umudumuz hep diriydi. bir tarafa forma, bir tarafa para koyulan tercihte, forma diyen futbolcularla yürüdük bu yolda. saçma sapan iddia oyunu, endüstriyel futbol denen garabet yoktu. o şartlarda bir on dört yıl daha beklenir. ama günümüzde bir dakika da büyük efsanenin kellesi alınıyorsa, beklemem, hemen başarı derim. iviç gibi derwall gibi adamları bulup getiren vizyon isterim. halil gibi çıtkırıldım kiralık aşklardansa, ali çoban gibi tekmeye kafa uzatan kiralık aşklar isterim. raşit çetiner gibi maç sonu formasını çıkarıp sıktığında yere şırıl şırıl teri dökülen aslan isterim. öyle adamlar olsun beklemeye razıyım. tabi ömrüm yeterse.
  • 97
    gayet de güzel galatasaraylıydık. sevinmek için sevmedik geyiği hiç yapmadık. öncesinde de zaten 3 sene üst üste şampiyon olmuştuk ama bugünlere benzer kötü yönetimler, berbat tercihler bizi 14 sene fena sarstı. azalmadık ama çoğalamadık da taraftar olarak. o yüzden şimdilerde her şeyde minik kusurlar arayıp bulan taraftarlar bana pek bir garip geliyor. kusur arayıp bulmak maharet değil çözüm bulmak önemli. umarım bizim yaşadığımız o 14 sezonu kimse yaşamaz, bilmez.
  • 54
    6-20 yaş aralığında içinde bulunduğum taraftar grubu..
    yeni jenerasyonlara çok mutsuz ve tahammül edilemez geliyor muhtemelen ama hiç ama hiç öyle değildi.
    tam olarak şunu gördük ve yaşadık: şampiyonluktan ve kupalardan arındırılsa bile galatasaray armasının ve topluluğunun bir ağırlığı, kalitesi ve mutluluk verici özelliği vardır. o şampiyonluksuz geçen uzun dönemde kalıcı başarı üzerine kafa patlatıldı, rasyonel ve sürdürülebilir yatırımlar yapıldı. ultraslan bile bir uzun bir proje ve kafa patlatma ürünüdür şimdi olmadık kişilerin elinde kalmış olsa bile.
    sabahın köründen kuyruğa girmek, salaş fakat samimi esnaf yerlerinden toplanıp bir şeyler yiyip içmek, şimdi akıldışı gelen mesafeleri grup olarak beraber yürümek, gündeme uygun konularda popüler şarkılardan besteler yapıp tribüne benimsetmek vs gibi şeyler yapılırdı. maçlarda o zaman spor yazarı olan metin oktay, doğan ( koloğlu) ağbi, yalçın granit gibi efsenelere rastlardın, beyoğlun’da galatasaray lisesi karşısında saygı duruşundaki baştan aşağı sarı-kırmızı giyinmiş efsane amigo, çiçek şevkiyi görürdün. ayı gökmen, garrincha öner, raşit, fatih, hosiç, piç arif, kaptan cüneyt gibi renkli futbolcular başarı olmasa da seyir olarak zevk verirdi.
    hepimizde futbolu bilirdik ve severdik, ne de olsa arsa da yetişmiştik, en olmadık ortamda bile 4 taş bir top bulsak bir minyatür kaleye geçilirdi hemen. sanırım galatasaray tutkusu ve futbol sevgisi içimizdeki o erkek çocuğu hep yaşatırdı. bir de sınıf, etnik, sosyal, ekonomik farklar önemsenmezdi, yok niteliğindeydi.

    fenerle rekabette şartlar çoğunlukla aleyhimizeydi. bir dönem stadımız yoktu, antreman tesisleri kötüydü. özelikle 12 eylül sonrası darbeci paşaların hepsi fenerliydi. ispanyada militarist franco’nun kayırılan real madridinin tıpa tıp iz düşümüydü fenetbahçe. ordunun savaş uçakları ile bonservisler yetiştirilir, fener başkan ve yöneticilerine devlet ihaleleri verilir, hakemlerin çoğu ordu çıkışlı olduğu için maçlardan sonra fenerli paşalarına gidip tekmil verirlerdi. emniyet, polis, vs hep onların yanındaydı.spor basınında geçmişi tekin olmayan erdoğan şenay çevresinde, milliyet gazetesi spor servisi merkezli fenerbahçe lobisi vardı. her hafta toplanırlardı erdoğan şenay tesislerinde gündemi belirlemek için. onun için doğru yanlış bilmem ama bu zorbalığından ve kayırılmasından ötürü hepimizin içinde bu hakedilmiş ve altı dolu kurumsal fener nefreti vardı. bu yazdıklarımın bu yaşta doğru mesaj vermediğinin farkındayım , tersini yazmak isterdim ama kurumsal olarak fenerden iğrenirim ve nefret ederim.
    ama fenerlilerle bugünkü gibi ayrışıp düşman olmamıştık, aynı tribünde maç seyredip karşılıklı atıştıktan/ küfürleştikten sonra hafta sonu beraber maçta yapar, eğlenirdik. sanırım insan ve kurumu ayrıştırabiliyorduk.
    neyse uzun oldu, hoşunuza giderse ara ara yazarım yine.
  • 82
    taraftardır.

    ancak bir algı var, sanki bu takım yine 14 sene şampiyon olamasa taraftarın %97'si falan bırakıp gidecekmiş gibi.

    bu konu açıldığında hep aynı şeyi hissediyorum. sanki başarıyı istemek suçmuş gibi gösteriliyor. sanki "sen nasıl başarı beklersin" gibi bir soru soruluyor gibi hissediyorum. sanki "ararın 155'i vatan hayini" diyen dayı ile, sanki "biz düp bulamıyoduk düp halinize şükredin ne aanarsın sen egonomiden?" diyen dayı ile sohbet ediyormuşum gibi hissediyorum.

    ne bekliyorsunuz bilmiyorum ama benim gibi başarı bekleyen taraftardan, ben size ne olacağını söyleyeyim. galatasaray bugünden itibaren 1 (bir) kupa bile alamasın isterse, isterse 40 yıl üst üste şampiyon olsun, bu sürede 30 tane cl kupası falan kaldırsın, bütçesi düzelsin, dünyanın en zengin kulübü olsun vs.vs.vs.

    benim sevgimde değişme olacak mı zannediyorsunuz?

    ben bu takımın başarılı olmasını kendi iş hayatımdaki başarımın bile önüne koyuyorum yeri geliyor, yeri geliyor dişimden tırnağımdan artırdığımı, yeri geliyor eşimden dostumdan ayırdığım zamanı, yeri geliyor sağlığımı bile veriyorum.

    ee ne oldu? 14 sene şampiyonluk görememiş galatasaray taraftarından birisi değilim diye, başarı istiyorum diye ben galatasaray haini mi oldum?

    tamam, evet kabul herkes bunu yapamaz. ama zannetmiyorum ki günümüzde (hele hele bu sözlük gibi bir platformda) bu takım bırakın 14'ü 44 sene şampiyon olamasa bu takımı bırakıp gidecek insanlar olsun.

    nedense hep bir galatasaray sevgisi ölçme durumu var, herkeste. özellikle bu başlığa gelip de "biraz bu insanları örnek alın" vs. gibi yazan tüm yazarlarda ben "ekonomi kötü" diyerek hükümeti eleştiren kişilere "vatan haini" yaftası yapıştırmakta beis görmeyen o dayıları görüyor gibi oluyorum.

    yapmayın, etmeyin. bundan akıllısınız. lütfen.
  • 111
    gökmen özdenak ve tanju çolak arasındaki karanlık yıllara denk gelmiş taraftardır.

    https://www.youtube.com/watch?v=ATaUTiO2tqg

    golcü istikrarının önemini gösteren bir videoyu paylaşayım dedim.

    metin oktay ve ayhan elmastaşoğlu sonrasında bayrağı devralan gökmen özdenak sayesinde kupaları toplamaya devam etmişiz.

    gökmen özdenak sonrası bu sayı bir anda tıkanıyor. libero fatih terim bile listeye bir girip çıkıyor, artık ne kadar karanlık yıllar olduğunu siz düşünün.

    sonrasında tanju ile bir patlama gerçekleştirdikten sonra, hemen arkasından bizim şabanı buluyoruz. şaban bayrağı sonuna kadar taşıyıp ümit karan'a, ümit de baros'a devrediyor.

    baros'tan devralan burak yılmaz'dan kısa bir süre sonra bafetimbi gomis geliyor.

    şimdi ise bayrak kerem aktürkoğlu ve mauro icardi'de.

    azıcık aklı olan taraftar bu ikilinin gönlünü hoş tutar. yoksa nice 14 seneler bekleriz.
  • 110
    başka bir hesapla 13 sezon aradan sonra şampiyonluk görmüş taraftarlardır. cefakar, sabırlı falan derken genelleme yapmamak lazım diye düşünüyorum. örneğin bu şampiyonluk hasretine son veren jupp derwall geldiği ilk iki sene şampiyon olamıyor. sonra taraftarlar tarafından tesisler basılıyor. üstüne falan yürüyorlar herr derwall'ın. "taraftarın sabrı taştı" boşuna klişe olmamış yani.
    diğer taraftan, tabi burada asıl alkışı ali uras, alp yalman ve faruk süren hakediyor. tüm baskıya rağmen derwall'in işine son vermeyip gerçek bir futbol devrimi gerçekleştiriyorlar. bunun değerini anlamak için, kadıköy kıyılarında reformist bir tavırla başkan olup, yıllar önce bizimkilerin yaptığı devrimleri yapmak isteyenler bilmem kaçıncı hocasıyla yola devam ediyor diye bakmak lazım.

    --- alıntı ---
    derwall ise türkiye’ye geldikten sonra “almanlık yapmak” için en yanlış zamanı seçmişti. o hafta verdiği bir röportajda napoli’nin 61 sene şampiyonluk beklediğini, 14 senenin çok da fazla olmadığını ve avrupa kupalarında yer almanın da çok değerli olduğunu söylemesinin ardından galatasaraylı taraftarlar adeta zıvanadan çıkmıştı. bir grup taraftar tesisleri basıp derwall’in üzerine yürümüş, futbolcuların araya girmesiyle olayın büyümesi engellenmişti. galatasaray’ı dönüştürmek için verdiği tüm çabaların ardından gördüğü muamele sonrası derin bir üzüntüye kapılan derwall hemen ülkesine dönmeye karar vermişti. fakat yöneticilerin ısrarları sonrasında derwall kararından geri adım attı.
    --- alıntı ---

    --- alıntı ---
    onunla ilgili unutamadığım en önemli anı, galatasaray'ın 14 yıl aradan sonra şampiyon olduğu sene yaşandı. galatasaray o yıl şampiyon olmuştu ama sezon sürerken, öyle bir dönemde öyle bir mağlubiyet aldı ki, galatasaraylı taraftarlar tesisleri bastı, idmanda derwall'in yanına kadar gitti. hesap soran bir tarzları vardı. o sırada bir kez daha derwall'e hayranlık duydum. çünkü onlarla birebir konuştu, o çok kızgın taraftarları yatıştırdı.
    --- alıntı ---

    https://aposto.com/i/devrim-jupp-derwall
    https://beinsports.com.tr/haber/dostlari-anlatiyor
App Store'dan indirin Google Play'den alın