• 51
    kendi evimizde, taraftarımızın önünde bırakın golü, pozisyon bile bulmaktan aciz kaldığımız kahır maçı. frank rijkaard'a sezon sonuna kadar bile sabredemedik, ekibine yemek vererek gönderdik. hagi'ye sığındık, bu maç sonrası onun da geleceği soru işaretine döndü. ne farketti diye sormak lazım. rijkaard döneminden hiçbir farkımız yok. üstelik daha kötüye gidiyoruz. farkedilen sadece bu. rijkaard ne yapsın. resmen enkaz devralmış hagi ve tugay'ın da bir suçu yok. suç liseli-alaylı zırvalarıyla gruplaşıp, birlik duygusundan bihaber kötü yönetimde.

    sonuç olarak artık, ''geçen sezon beşinciydik, bu sezon üçüncüyüz, gelişme var.'' gibi bahanelerin bile arkasına sığınamayacağız bu gidişle. 2010/2011 sezonu 12. hafta, 12. sıra, 16 puan ve -3 averaj ve kaybedilen bir şampiyonluk umudu. işte koskoca galatasaray'ın hali bu. dehşetle izliyoruz efendim.
  • 52
    bizi hep bu havalar mahvetti...

    rijkaard gidince bir bok olacak sandık. kadıköy'den puan çıkarınca tamam dedik. rijkaard becerememiş. savunsak bile frank'ı görmedik kalecimizin ne kadar kötü olduğunu. sabri'yi baştan yaratan adam kötü dedik. servet çetin gibi karaktersizleri bile affettik. sağa sola saldıran ayhan'ı falan savunduk. elano'yu kullanamamış baksana yeaa dedik...

    kadro kaliteli aslında dedik. frank kullanamıyor. sonra gitti.

    şimdi hagi başımızda. ama bir sorun... e bu servet yine kaldıramıyor ayağını. yine rezil oluyor bir forvet karşısında. elano hala bir alex değil. ama sabri daha kötü oldu. ama...

    dedik ya işte.

    bizi hep bu havalar mahvetti...
  • 53
    herhalde devre arasında yazmış biri. ''ne olur abi maç yorumu yazma, beni galatasaray'dan soğutacaksın'' halbuki, bizim buradaki varlık sebebimizdi. bir kişiyi daha galatasaray sevgisiyle donatabilmek, galatasaray'ın oynadığı futbol değilde benim yazdıklarım soğutmaya başlamış anlaşılan. bana müstehak zaten, sezon sonu deklarasyonu yayınlayıp, önce tribünlerden sonra televizyon başından çekilmiştim. çünkü ben gelinen noktayı ön görmüş, sebebi olanları deşifre etmiştim. sonradan yazdıklarım fasa fiso bile değil. koskoca reykart geldi gitti, koskoca hagi'yi maymuna çevirmeye çalışıyorlar.

    ben penaltı olduğunda seyretmeyi bıraktım. maçla ilgili hiç bir şey yazmayacağım. yalnız son maçlar ve bu maç tabi ki bana bir bok bilmediğimi öğretti. servet başta olmak üzere, mustafa sarp'tan, ali turan'dan, ayhan akman'dan özür diliyorum. boşuna saldırmışım, ve bir kez daha çekiliyorum. bakalım bu sefer sözümde ne kadar durabileceğim.

    futbol tanrılarının sevgili peygamberi; tanrılar senin için daha nasıl bir belirti göstersinler? mustafa sarp'ı durup dururken revire gönderdiler, servet'e götüyle gol yedirdiler, taraftarın ciğerine girip ali turan'a küfür ettirdiler. sen bu uyarılara kulak asmadın devam ettin. işin ne kadar kolaydı oysa hagi. alacaktın takımın isim listesini eline, taraftar paylaşım sitelerine tek tek girecektin. taraftar kimden nefret ediyorsa onları florya'dan kovacaktın. kimi seviyorsa onları oynatacaktın. galatasaray'ın şovu galatasaray taraftarı içindir. bizim sevmediğimiz futbolcuları oynatarak bize galatasaray şovu izletemezsin. çıksanız tugay'la beraber sahaya jübile maçı yapmaya çıkmış kewell'le, berteraf edilemeyen ayrık otu ayhan'dan daha iyi oynarsınız.

    lafım yok, buyrun takım sizin. en azından bir halt bilmeyip boşuna ahkam kestiğimizi itiraf ediyoruz. bu da bir erdemdir. sen hagi'sin, sana akıl vermek bana yakışmaz. reykart'a verdim ama sana veremem. reykart'la öküz ölür ortaklık bozulur, senle bozulamaz.

    büyük galatasaray taraftarı; başta da yazdım. artık zarar vermeye başladım sizlere. adı geçen futbolcular ve kalecilerden bir kişi bile kalsa yine yokum. tamamı değil florya'dan, istanbul'dan defolup gidene kadar bana müsade. sanmayın ki, batan gemiyi terk ediyorum. keşke elimden bir şey gelse. vah zavallı galatasarayımız vah.
  • 54
    sonuç benim için sürpriz olmadı. hiçbir oyun planı olmayan , oyuncuları belli bir kalitenin çok altında bir takım olan galatasaray normal bir mağlubiyet aldı. rijkaard'ı yerden yere vurup yönetimin transfer ve genel olarak yönetim politikasını eleştirmeyenler artık sorunun üzüm değil bağ olduğunu anlamıştır umarım.

    benim asıl üzüldüğüm koca hagi için bile 4-5 hafta sonra "yok abi bununla olmaz" diyenler ve hatta istifa etsin diyenler olacak. tabi takımın geleceğini değil sadece fenerbahçe maçını emanet ettikleri hagi başarısız olunca şaşıran ya da panik olan bir yönetim olduğunu düşünmüyorum galatasaray'da.
  • 57
    galatasaray – manisaspor : 0-2

    öyle moralim bozuk, öyle canım sıkkın ki anlatamam. bu sezon önceki yenilgilerde genelde kızgın veya dingin olurdum. sebebini bilirdim yenilgilerin tepkim ona göre şekillenirdi. ama bu akşam bilmiyorum sebebini.
    yönetim istifa ! olabilir. ruhsuz ibneler ! olabilir. ibne hakem ! olabilir. ama bunların hiç biri bana bu akşamki yenilgiyi açıklamıyor. benim aklımda bazı sebepler var, bunları yazarım ilerleyen satırlarda.

    maça gelirsek, tam bir hikmet karaman takımı olmuş manisa. sert, sağlam, agresif, topu kazandığında dikine oynayan. lan bu hikmet karaman kim ki, nereden biliyor ki böyle oynarsa büyükleri sıkıntıya sokacağını . futbol o kadar da zor değil. hele ki “kaybetse başına bir şey gelmez, kazanırsa kahraman olur” maçlarında. hem futbolcu hem teknik adam için. aynen öyle oldu işte.
    yine de hikmet hocanın hakkını yemeyelim. dersini çok iyi çalışmış, galatasaray’ı müthiş analiz etmiş.
    galatasaray ne yazık ki 1,5 senedir ideal kadrosundan eksik olduğunda rakip kaleye gitmek de zorlanıyor. öyle ki, gol pozisyonuna giremiyor.
    hagi’nin takımında rakip kaleye gidememek çok daha bariz görülüyor. hagi bir kadro düşündü geldiğinde. fenerbahçe deplasmanında makul bir futbol oynadı, içerde antalya’yı yendi, dışarıda trabzon’a yenildi. trabzon maçında yenen ilk gole kadar da makul bir futbol oynadı takım. ama sıkıntı, takım gol yediğinde bunu çıkarabilecek bir kadro yapısında değil.
    elbette hagi henüz çok yeni. ama açıkçası ben daha sakin, daha kendine güvenli olmasını beklerdim. bugün çıkardığı kadro ve diziliş hiç de kötü değil hatta gayet başarılıydı. sabri orta saha, elano sağ kenarda, kewell sol kenarda gayet makul bir diziliş. ama yenen golden sonra elano ile sabri’nin yer değiştirmesi, zaman zaman pino ile kewell’ın yer değiştirmesi gereksiz hamlelerdi. gole kadar takım manisa’nın üstüne her iki kanattan da akın yapıyordu. sabri’nin orta sahadaki enerjisi cana ve ayhan’ın da işine yarıyordu. ama saha içindeki değişiklik düzeni ve ezberleri bozdu. takım ne yaptığını bilen bir takım olmaktan çıktı.
    hagi’yi çok iyi anlıyorum, sahada olsa birilerini ısırırdı mutlaka. belki kendi takım arkadaşlarını, belki hakemi, belki rakipleri. ama sahada onun gibi sadece cana var. nasılsa baba beni takmaz ama söylemem lazım. hocam, misimovic varsa kadroda ilk 11 oynar. aynı kadronda hagi varsa ilk onun ismini yazacağın gibi.

    genellikle futbolcular hakkında yazmam. ama bu akşam elano ve cana ile sonradan oyuna giren emre çolak’ın iştahlarını, oynama isteklerini, hırslarını çok beğendim. kewell’ın tanınmayacak halde olmasını da çok yadırgadım. burada yazmadıklarım, iyi veya kötüsüyle standart futbollarını oynadılar, her zaman neyseler o, ne eksik ne fazla.
    arda mı? bırakın o sahtekarı. ameliyet oldum, kontrole gidicem ayağıyla almanya'ya tatile gitti. (oldu canım)
    bu sezon kombinesi galibiyet görmeyen var. ali sami yen’in son maçlarında istanbul dışından günü birlik gelip başı önde ayrılan var.

    ama takım yenilmiş ve hepimiz bu kadar üzgünken hala kendi kişisel hesaplarını görmeye çalışanlar var. ayıp be !
    işlerine geleni duyan, gelmeyeni duymayan ihtiyarlar gibiler. hagi diyor ki, bu takım çalışmamış, özel idman programı lazım. ağalar kulaklarının üzerine yatıyor. normaldir. üzerinde düşünülmüş sorulara cevap veremeyenlerden başka ne beklenir ki.
    ha bir de mustafa sarp’a bok atıp duranlar var. sarp bugün o topu kaptırmasaydı maçı almıştık. sonra da neden isimler üzerinden konuşuyoruz ki demek terbiyesizliğini yapabiliyorlar.
    bu işler düzelecek mutlaka. belki başka bir takımın şampiyonluğunu da göreceğiz. ben her maça gideceğim, her maçı izleyeceğim. ben galatasaraylıyım. bu siz galatasaraylı değilsiniz demek değil, işkilli popolar yanlış anlamasın.
    daha verilecek çok cevap da var, ama yeni fark ettim, değmez. bundan sonra benden saçma sapan, önyargılı, takıntılı, kafatasçı fikirlere cevap görmeyeceksiniz. bu yazıları takip eden ve bunları okumak zorunda kalanlardan özür dilerim.

    birader, kusura bakma. bunları yazmak zorundaydım. (alanya’daki biraderim kızıyor böyle cevap veriyorum, kaale alıyorum diye. ama yapacak bir şey yok biraderim, kendileri kaşınıyor.)
  • 58
    böyle maçlarda stadyumda olmak çok zor. resmen delirecek gibi oluyorum. taraftar kurbanlıktan kaçmış boğa gibi ne yöne saldıracağını şaşırıyor. hele bizimki gibi tek sesli hale getirilmiş ve yönetimle grift ilişkileri bulunan bir grup varsa tribünde işler daha zor. herkes tedirgin. “ulan içimden geçeni söylesem başıma iş alırmıyım acaba” psikolojisinde.

    aslında ali sami yen’e gelen taraftarların büyük bir çoğunluğu ya ultraslan’ın ne olduğunu bilmez ya da ultraslan’dan soğumuştur. bu nedenle ali sami yen kapalı’nın sol tarafı ve yeni açık üst gibi bazı bölümleri yarı bağımsız hareket etmeye çalışır. “doğal tepkiler”de hep oralardan başlar. bu doğal tepkiler genellikle dozajı aşmadan ultraslan şefleri tarafından bastırılır. ama bazen öfke birdenbire patlar ve ağalar müdahale edemeden büyür. hatta bu tepki ultraslan’ın içini bile sarıp sarmalar ve herkesin süngüsü düşer.

    işte bugün herkesin süngüsünün düştüğü günlerden birisi idi. 90+’ya kadar dayanan ultraslan’ın bile (+) anında içini sarıp sarmalayıverdi o büyük öfke ve onlar da katıldılar “yönetim istifa” “adnan polat istifa” sloganlarına. şeflerin hali görülmeye değerdi. hayata küstüler.

    aslında “doğal tepki” adını verdiğimiz tepkilerden de “yapay tepki” adını verebileceğimiz göbeğinden yönetime bağlı grubun verdiği başkan veya yönetim dururken kulübün maaşlı memuruna “istifa” diye dümenden bağırmalardan da bıktım ve sıkıldım. senelerdir aynı. yok o oynamıyor bu oynamıyor, o şerefsiz bu karaktersiz veya “ibne hakem”. sonunda, “yönetim istifa”

    sanırsın üveyik yüz elli yıl futbol oynamış veya kulüp divan kurulu üyesi. sen taraftarsın ulan. senin işin o takımı desteklemek. ha arkadaşınla sohbetini yaparsın şu kötü bu kötü diye. tribünden protesto edince ne oluyor. teknik direktörün mü fikri değişiyor, yoksa futbolcu gaza gelip daha iyi oynamaya mı başlıyor. hayır. teknik ekibi de stres sokuyorsun, yönetimi de, sahada oynayan futbolcuyu da. adamların iyice eli ayağı birbirine dolaşmaya başlıyor.

    bir başka gerizekalılık ta “nereye saldıracaklarını bilmemeleri”. bugünkü maçta olduğu gibi kötü oynayan futbolcular dururken sırf “yabancı hayranlığı” ile dolmuş egona zarar gelmesin diye canla başla mücadele edip kaybettiği her topu mücadele edip kazanan ali turan gibi bir futbolcuyu yuhalayıp o adamın ve sahadaki diğer mücadele eden futbolcuların psikolojisini skip atman işin cabası.

    işte bu yüzden o futbolcular seni adamdan saymıyor. basına demeç verirken “taraftar o, bağırır” diye demeç verip sana “mal” muamelesi yapıyor. sen onun için milyon eurolara ulaşmakta bir araçsın sadece. senin hakkındaki gerçek fikrini bir bilsen uyuyamazsın.

    bugün ali sami yen’de iki tane güzellik vardı. birincisi o adi ve ahlaksız beşiktaş kontrasının ağza dahi alınmaması, ikincisi loric cana.

    beşiktaş kontrası konusunda yarattıkları durum için ultraslan’a ve kimin emeği varsa ona hasleten teşekkür ederim. bugüne ilişkin ultraslan için yukarıda yazdıklarım benim için hiçbir şey ifade etmiyor. o ahlaksız kontranın söylenmesini engellediler ya, tekrardan kendimi insan gibi hissetmemi sağladılar. sağolsunlar varolsunlar. böyle olsunlar canımı yesinler. her türlü cefalarına varım. yeter ki ali sami yen de kendimle gurur duymamı sağlasınlar. minnetim bitmez.

    tribünler maç içinde zulümdü. ne senkron ne doğru dürüst tezahürat ne katılım. hele gol yiyince iyice dağıldılar. penaltı golünden sonra da boğa gibi sağa sola saldırmaya başladılar.

    gelelim maça;

    galatasaray’ın bir tane bile gol pozisyonu yok. vay anasını. olur mu! oluyormuş. kim müsebbibi? gheorge hagi başka kim olacak. hiç kimse bana “futbolcular vak vuk” demesin. fenerbahçe maçından denizli maçına kadar bu futbolcularla geldik. o zaman futbolcular iyiydi de şimdi mi kötü. geçiniz.

    kewell, elano ve girdikten sonra misimovic hiç futbolcu görüntüsü vermediler. misimovic’e geldiği günden beri kılım zaten. elano ise bir var on yok. onu da biliyoruz. biz biliyoruz da hagi biliyor mu işte onu bilmiyoruz. kewell’i de geçmişin hatırına bir müddet daha idare edelim. tamam edelim ama sonucu ne olacak, orası muamma.

    hoca hatalı.
    en önemlisi antalya maçında gördüğümüz futbolcuların bir birleri ile haberleşerek uyarma ve birbirlerinin açıklarını kapatma olayını bu maçta göremedik. 15 günde ne değişti de bu futbolcular antalya maçındaki konsantrasyonu ve saha içindeki arkadaşlığı kaybettiler.

    ya kewell, elano ve misimovic’teki isteksizlik. tamamen moral motivasyon kaynaklı. bir tek pino’nun kaybolması taktik hata. diğerlerinin de muhakkak bu maçtan kaynaklanan taktik ten dolayı eksikleri göze batmış olsa bile bariz kötü oynuyor adamlar. neden kötü oynuyorlar. neyi eksik yapıyorsun hocam. sen bu takımın başına mevcut şartları bilerek geldin. bu şartlar içerisinde başarılı olmak zorundasın. öyle çaresizce maçı seyretme lüksün yok. bu adamlar bu durumdaysa bunları motive etmek ve onların rahat oynayabilecği oyun planları yapmak senin işin. olmuyorlarsa onların yerine birilerini monte etmekte senin işin.

    olabilir, maça çıkarken kendince bir oyun planı yapmış olabilirsin ama seni makakula hakkında birinin uyarmış olması ve oyun planını ona göre yapmış olman lazım. sonra sen eski futbolcusun, ali sami yen de defansı kalabalık tutup topu galatasaray’a vererek kontradan gol aramak yeni icad edilmedi ki. ezelden beridir var bu. ha bire elinle kolunla defansı ileri itiyorsun. gördün başımıza geleni. elin zencisi hiç acımadı yardı bizi.

    ha! diyorsan ki; “ben anlamaz böyle oynatırım” zor işimiz. biz lucesku’yu da gördük. elindeki malzeme ile zamanını bekleyip yılan gibi sokardı rakip takımı.

    elindeki malzemeden memnun değilsen daha da zor. önceki teknik direktörlük macerandan öğrenmiş olman lazım galatasarayı. bu adamlar senin istediklerini değil kendi doğru bildiklerini yaparlar. “eee ne yapalım yaparlarsa giderler” deme. bunlar giderse gelenler de seninle çalışmaz ve ikinci teknik direktörlük maceran da hayal kırıklığı ile sonuçlanabilir. haberin olsun.

    son olarak;
    loric cana. büyük savaşçı. maçın yıldızıydı.
  • 59
    sinirim yati$ti, artik saglikli bir yorum yapabilirim.

    kisa gececegim, maç a iyi ba$ladik. makukula nin golüne kadar iyiydik. istekli bir galatasaray vardi. 4-3-3 ün sag kanadinda sabri yi gördük. güzel bir hamle idi. fakat maalesef arkasindaki ali turan aksadi. bu üçlü nün solunda kewell i gördük. ama kewell in o eski halinden eser yoktu. 2 maçtir vasat bir performans sergiliyor. en ileride yine gol umudumuz pino vardi ama dün o da kötü idi. hatta biraz yorgun gördüm kendisini. hikmet hoca savunmayi arkada tuttugu icin kendisine gereken bo$ alanlari bir türlü bulamadi. ali sami yen e gol yememek icin gelen bir manisaspor vardi. bir de gol bulursak geri cekiliriz, kontralarla belki de bir 2. gol bulabiliriz diyen hikmet karaman hakli cikti. ceza sahasinda servet ten iyi siyrilan makukula, düzgün bir vuru$ ile takimini öne gecirdi. zaten gol den sonra da tek olumlu hücum organizasyonumuz olmadi. geriye dü$tükten sonra artik maçlari ceviremiyoruz, çünkü zaten cok zor gol buluyoruz. takim ileride cogalamiyor. ortasaha da bir maestronun eksikligini hissediyoruz. 2 çalim atarak adam eksiltecek adamimiz yok. arda nin yoklugunda belki misimovic bu görevi üstlenebilirdi fakat o da oyuna geç dahil oldugu icin pek adapte olamadi. bura da kendisini ele$tirmek istemiyorum. daha henüz takima uyum saglayamadi, zaman a ihtiyaci var. hafta ya kayseri deplasmanindan* mutlak 3 puan cikarmamiz gerekiyor. onun haftasina da besiktas i yendigimiz takdirde biraz daha rahat nefes alabiliriz sanirim.

    yani bu saat ten sonra artik bu i$in lam i cim i yok! ligin ilk yarisini 31 puan ile bitirmemiz gerekiyor. zor bir $ey degil. haftaya kayseri yi, sonra asy de schuster in besiktasini. sonra sirasi ile yilmaz vural in kasimpasasini, genclerbirligini ve konya yi yenmemiz gerekiyor. 5 x 3 = 15 + 16 = 31 puan! bundan sonra her maç ölüm kalim maci! bu yari$in icerisinde yer almak istiyorsak bu maçlari almak zorundayiz!

    öte yandan yine bir aralik ayi ve yine bir deplasmanda oynanacak konyaspor maci diyorum ve aklima biri iyi biri kötü, 2 $ey geliyor. umarim bir kaç yil önceki gibi bir sag bekimiz orada sakatlanmaz da, aydin yilmaz yine oyuna joker olarak dahil olur ve son dakika da galibiyet golünü getirir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın