57
galatasaray – manisaspor : 0-2
öyle moralim bozuk, öyle canım sıkkın ki anlatamam. bu sezon önceki yenilgilerde genelde kızgın veya dingin olurdum. sebebini bilirdim yenilgilerin tepkim ona göre şekillenirdi. ama bu akşam bilmiyorum sebebini.
yönetim istifa ! olabilir. ruhsuz ibneler ! olabilir. ibne hakem ! olabilir. ama bunların hiç biri bana bu akşamki yenilgiyi açıklamıyor. benim aklımda bazı sebepler var, bunları yazarım ilerleyen satırlarda.
maça gelirsek, tam bir hikmet karaman takımı olmuş manisa. sert, sağlam, agresif, topu kazandığında dikine oynayan. lan bu hikmet karaman kim ki, nereden biliyor ki böyle oynarsa büyükleri sıkıntıya sokacağını . futbol o kadar da zor değil. hele ki “kaybetse başına bir şey gelmez, kazanırsa kahraman olur” maçlarında. hem futbolcu hem teknik adam için. aynen öyle oldu işte.
yine de hikmet hocanın hakkını yemeyelim. dersini çok iyi çalışmış, galatasaray’ı müthiş analiz etmiş.
galatasaray ne yazık ki 1,5 senedir ideal kadrosundan eksik olduğunda rakip kaleye gitmek de zorlanıyor. öyle ki, gol pozisyonuna giremiyor.
hagi’nin takımında rakip kaleye gidememek çok daha bariz görülüyor. hagi bir kadro düşündü geldiğinde. fenerbahçe deplasmanında makul bir futbol oynadı, içerde antalya’yı yendi, dışarıda trabzon’a yenildi. trabzon maçında yenen ilk gole kadar da makul bir futbol oynadı takım. ama sıkıntı, takım gol yediğinde bunu çıkarabilecek bir kadro yapısında değil.
elbette hagi henüz çok yeni. ama açıkçası ben daha sakin, daha kendine güvenli olmasını beklerdim. bugün çıkardığı kadro ve diziliş hiç de kötü değil hatta gayet başarılıydı. sabri orta saha, elano sağ kenarda, kewell sol kenarda gayet makul bir diziliş. ama yenen golden sonra elano ile sabri’nin yer değiştirmesi, zaman zaman pino ile kewell’ın yer değiştirmesi gereksiz hamlelerdi. gole kadar takım manisa’nın üstüne her iki kanattan da akın yapıyordu. sabri’nin orta sahadaki enerjisi cana ve ayhan’ın da işine yarıyordu. ama saha içindeki değişiklik düzeni ve ezberleri bozdu. takım ne yaptığını bilen bir takım olmaktan çıktı.
hagi’yi çok iyi anlıyorum, sahada olsa birilerini ısırırdı mutlaka. belki kendi takım arkadaşlarını, belki hakemi, belki rakipleri. ama sahada onun gibi sadece cana var. nasılsa baba beni takmaz ama söylemem lazım. hocam, misimovic varsa kadroda ilk 11 oynar. aynı kadronda hagi varsa ilk onun ismini yazacağın gibi.
genellikle futbolcular hakkında yazmam. ama bu akşam elano ve cana ile sonradan oyuna giren emre çolak’ın iştahlarını, oynama isteklerini, hırslarını çok beğendim. kewell’ın tanınmayacak halde olmasını da çok yadırgadım. burada yazmadıklarım, iyi veya kötüsüyle standart futbollarını oynadılar, her zaman neyseler o, ne eksik ne fazla.
arda mı? bırakın o sahtekarı. ameliyet oldum, kontrole gidicem ayağıyla almanya'ya tatile gitti. (oldu canım)
bu sezon kombinesi galibiyet görmeyen var. ali sami yen’in son maçlarında istanbul dışından günü birlik gelip başı önde ayrılan var.
ama takım yenilmiş ve hepimiz bu kadar üzgünken hala kendi kişisel hesaplarını görmeye çalışanlar var. ayıp be !
işlerine geleni duyan, gelmeyeni duymayan ihtiyarlar gibiler. hagi diyor ki, bu takım çalışmamış, özel idman programı lazım. ağalar kulaklarının üzerine yatıyor. normaldir. üzerinde düşünülmüş sorulara cevap veremeyenlerden başka ne beklenir ki.
ha bir de mustafa sarp’a bok atıp duranlar var. sarp bugün o topu kaptırmasaydı maçı almıştık. sonra da neden isimler üzerinden konuşuyoruz ki demek terbiyesizliğini yapabiliyorlar.
bu işler düzelecek mutlaka. belki başka bir takımın şampiyonluğunu da göreceğiz. ben her maça gideceğim, her maçı izleyeceğim. ben galatasaraylıyım. bu siz galatasaraylı değilsiniz demek değil, işkilli popolar yanlış anlamasın.
daha verilecek çok cevap da var, ama yeni fark ettim, değmez. bundan sonra benden saçma sapan, önyargılı, takıntılı, kafatasçı fikirlere cevap görmeyeceksiniz. bu yazıları takip eden ve bunları okumak zorunda kalanlardan özür dilerim.
birader, kusura bakma. bunları yazmak zorundaydım. (alanya’daki biraderim kızıyor böyle cevap veriyorum, kaale alıyorum diye. ama yapacak bir şey yok biraderim, kendileri kaşınıyor.)
öyle moralim bozuk, öyle canım sıkkın ki anlatamam. bu sezon önceki yenilgilerde genelde kızgın veya dingin olurdum. sebebini bilirdim yenilgilerin tepkim ona göre şekillenirdi. ama bu akşam bilmiyorum sebebini.
yönetim istifa ! olabilir. ruhsuz ibneler ! olabilir. ibne hakem ! olabilir. ama bunların hiç biri bana bu akşamki yenilgiyi açıklamıyor. benim aklımda bazı sebepler var, bunları yazarım ilerleyen satırlarda.
maça gelirsek, tam bir hikmet karaman takımı olmuş manisa. sert, sağlam, agresif, topu kazandığında dikine oynayan. lan bu hikmet karaman kim ki, nereden biliyor ki böyle oynarsa büyükleri sıkıntıya sokacağını . futbol o kadar da zor değil. hele ki “kaybetse başına bir şey gelmez, kazanırsa kahraman olur” maçlarında. hem futbolcu hem teknik adam için. aynen öyle oldu işte.
yine de hikmet hocanın hakkını yemeyelim. dersini çok iyi çalışmış, galatasaray’ı müthiş analiz etmiş.
galatasaray ne yazık ki 1,5 senedir ideal kadrosundan eksik olduğunda rakip kaleye gitmek de zorlanıyor. öyle ki, gol pozisyonuna giremiyor.
hagi’nin takımında rakip kaleye gidememek çok daha bariz görülüyor. hagi bir kadro düşündü geldiğinde. fenerbahçe deplasmanında makul bir futbol oynadı, içerde antalya’yı yendi, dışarıda trabzon’a yenildi. trabzon maçında yenen ilk gole kadar da makul bir futbol oynadı takım. ama sıkıntı, takım gol yediğinde bunu çıkarabilecek bir kadro yapısında değil.
elbette hagi henüz çok yeni. ama açıkçası ben daha sakin, daha kendine güvenli olmasını beklerdim. bugün çıkardığı kadro ve diziliş hiç de kötü değil hatta gayet başarılıydı. sabri orta saha, elano sağ kenarda, kewell sol kenarda gayet makul bir diziliş. ama yenen golden sonra elano ile sabri’nin yer değiştirmesi, zaman zaman pino ile kewell’ın yer değiştirmesi gereksiz hamlelerdi. gole kadar takım manisa’nın üstüne her iki kanattan da akın yapıyordu. sabri’nin orta sahadaki enerjisi cana ve ayhan’ın da işine yarıyordu. ama saha içindeki değişiklik düzeni ve ezberleri bozdu. takım ne yaptığını bilen bir takım olmaktan çıktı.
hagi’yi çok iyi anlıyorum, sahada olsa birilerini ısırırdı mutlaka. belki kendi takım arkadaşlarını, belki hakemi, belki rakipleri. ama sahada onun gibi sadece cana var. nasılsa baba beni takmaz ama söylemem lazım. hocam, misimovic varsa kadroda ilk 11 oynar. aynı kadronda hagi varsa ilk onun ismini yazacağın gibi.
genellikle futbolcular hakkında yazmam. ama bu akşam elano ve cana ile sonradan oyuna giren emre çolak’ın iştahlarını, oynama isteklerini, hırslarını çok beğendim. kewell’ın tanınmayacak halde olmasını da çok yadırgadım. burada yazmadıklarım, iyi veya kötüsüyle standart futbollarını oynadılar, her zaman neyseler o, ne eksik ne fazla.
arda mı? bırakın o sahtekarı. ameliyet oldum, kontrole gidicem ayağıyla almanya'ya tatile gitti. (oldu canım)
bu sezon kombinesi galibiyet görmeyen var. ali sami yen’in son maçlarında istanbul dışından günü birlik gelip başı önde ayrılan var.
ama takım yenilmiş ve hepimiz bu kadar üzgünken hala kendi kişisel hesaplarını görmeye çalışanlar var. ayıp be !
işlerine geleni duyan, gelmeyeni duymayan ihtiyarlar gibiler. hagi diyor ki, bu takım çalışmamış, özel idman programı lazım. ağalar kulaklarının üzerine yatıyor. normaldir. üzerinde düşünülmüş sorulara cevap veremeyenlerden başka ne beklenir ki.
ha bir de mustafa sarp’a bok atıp duranlar var. sarp bugün o topu kaptırmasaydı maçı almıştık. sonra da neden isimler üzerinden konuşuyoruz ki demek terbiyesizliğini yapabiliyorlar.
bu işler düzelecek mutlaka. belki başka bir takımın şampiyonluğunu da göreceğiz. ben her maça gideceğim, her maçı izleyeceğim. ben galatasaraylıyım. bu siz galatasaraylı değilsiniz demek değil, işkilli popolar yanlış anlamasın.
daha verilecek çok cevap da var, ama yeni fark ettim, değmez. bundan sonra benden saçma sapan, önyargılı, takıntılı, kafatasçı fikirlere cevap görmeyeceksiniz. bu yazıları takip eden ve bunları okumak zorunda kalanlardan özür dilerim.
birader, kusura bakma. bunları yazmak zorundaydım. (alanya’daki biraderim kızıyor böyle cevap veriyorum, kaale alıyorum diye. ama yapacak bir şey yok biraderim, kendileri kaşınıyor.)