"ben basit bir, iyi futbol dilencisiyim. elimde şapkam, dünyanın dört bir yanını geziyor ve stadyumlarda yalvarıyorum. tanrı rızası için güzel bir maç lütfen."
türkiye futbolunun en tepe noktası olan süper ligin açılış haftasında galatasarayımız adına ilk maç yazısına üstat eduardo galeano'nun o en bilindik sözlerinin biriyle başlamak, duygu ve düşüncelerimizi aktarmak adına oldukça isabetli olacağı kanısındayım... evet, hayatlarımızn merkezine futbolu koymuş olan bizleri, "güzel bir maç" ve galatasaray galibiyetinden daha fazla ne mutlu edebilir ki? cumartesi gecesi sezonun "taraftarsız" prömiyerinde fatih terim'in öğrencileri, konuk ettiği gaziantep ekibini farklı geçerken, hem sahneledikleri mücadele hem de ortaya koydukları performans ile gelecek adına olumlu sinyaller verdiler.
"santrayla üçlü" tabiri tribünlerde en azından bir kaç maç izleyen her futbolseverin bilebileceği bir taraftar jargonudur ve maçı seyretmek kadar hakemin ilk düdüğü ile o "masalımsı" ortamının içinde bulunmak için bilet alan nice taraftar biliyorum. lakin, dünyayı sarsan pandemi sonrası hayatlarımızda pek çok şeyin değiştiği gibi, maçların da sessizliğine alışacağımız bir sürece doğru gidiyoruz. maalesef galatasaray kendi "maabedinde" taraftarın rakibi sağır eden o "boğucu coşkusu"ndan mahrumdu ama yeşil çimlerdeki topçular hem fizik olarak hem de ruhsal yönden maça iyi hazırlanmışlardı, daha ilk dakikalarda oyunu yıktılar deplasmancıların yarı sahasına ki gaziantepli oyuncular topu taca ya da kornere atıp rahatlayayım derken, feghouli'nin şutunda meşin yuvarlak kubilay'ın eline çarpınca karşılaşmanın hakemi bahattin şimşek, var'ın da yardımıyla penaltı noktasını gösteriverdi. futbol oyun kuralları karmaşıklaştıkça, tartışması da bitmeyecektir, oyunun zevki de gün be gün elimizden alınmaktadır. gaziantepliler penaltıya isyan ederken, "topun ele çarpmasına" penaltı verilmesi benim de pek içime sinmiyor lakin kural böyle ve son bir kaç yıldır bir çok maçta da hakemler beyaz yuvarlağı tereddütsüz gösteriyor. oysa bizim gençliğimizde kural basit ve tatminkardı: top ele çarparsa, adı üstünde "çarpma" ve oyun devam ederken, el topa giderse, "kasıt" olduğu için penaltı çalınıyordu... keşke o günlere dönebilsek...
kazanılan penaltıda günay her ne kadar köşeyi tahmin etse de, "el tigre" lakaplı falcao bir kaplan kurnazlığı ile rakibi avlayıp, galatasaray adına yeni sezonun ilk golünü filelere yolluyordu. pandemi sonrası futbolcuların oyuna adaptasyonları ve sağlıkları düşünülerek 5 oyuncu değişikliğine izin veren yetkililer, ortaya atılan "maçlarda mola da olsun" teklifini ellerinin tersiyle itmişti ama yedikleri golün ardından gaziantep ekibinin rumen hocası sumudica bir basketbol "coach"u edasıyla ufak bir mola almayı da ihmal etmedi. doğal olarak 0-0'a oynayacak takımın stratejisi ile 1-0 yenik oynayacak takımın farklı olacaktı... değinmeden geçmeyelim, kırmızı-siyah renklere sahip bir kulübe deplasman forması olarak turkuaz mavisi bir ekipman hazırlayan forma üreticisi nike'a da bir alkış gitsin, gaziantep fk'nın formaları oldukça şıktı...
transfer sezonun açılmasıyla birlikte yazılı ve görsel medya ile sosyal medya mecralarında galatasaray ile bir çok futbolcunun ismi geçerken, bu seneki uzun lig yarışında en büyük transferin kondisyoner scot piri olacağını belirtmiştik karalama defteri podcastlerde. amerikalı antrenörün "ufak dokunuşları" daha ilk maçta kendilerini belli etmeye başladı, kaç yıldır top oynamamış arda fitleşmiş, falcao savunmadan top çıkarıyor, sarrachi-omar kendi bölgelerini baştan aşağıya otobana çeviriyor. teknik kapasite ve güç birleşirse de ortaya hem oynayanın hem de seyredenin zevk alacağı bir oyun çıkar. erken bulunan gole rağmen iştahı kapanmayan ev sahibi futbolcular, topun rakipte kalmasına tahammül edemiyor, pres yapıyor, top kapıyor ya da taç olsun, faul olsun oyunun durduğu anlarda maçı hemen başlatarak "oyun oynamak" istiyor. uzun zamandır göremediğimiz ve hasret kaldığımız bir futbol iştahı... o anların birinde arda'nın topu çabuk başlattığı bir pozisyonda, belhanda ikinci golü "yazamazken", bir kaç dakika sonra ise rakibe kaptırılan bir top belhanda ve taylan'ın baskısı ile saniyeler içinde tekrar kazanılıyor ve emre-falcao paslamşması sonrası falcao, galatasaray'ın çiçeği burnunda oyuncusu emre'ye ömrü boyunca hatırlayacağı bir jest yapıyor: emre kılınç sarı-kırmızı forma ile ilk golünü 28. dakikada kaydediyordu. futbolcular golden sonra sarmaş-dolaş olmuş, kutlama yaparken, empati yaptım ve kendimi emre'nin yerine koydum. ne tarifi mümkün olmayan bir duygudur, bir yandan sevinç, bir yandan falcao'ya müteşşekir olma, kendisinden beklentileri boşa çıkarmama... kısaca müthiş bir duygu yoğunluğu, o an düşünürken gözümden bir göz yaşı damlası düşüvermiş...
galatasaray baskılıydı da rakip de fatih'in kalesine hiç gelmedi diyemeyiz, önce güray'ın kullandığı serbest atışta luyindama'dan seken topu fatih başarılı bir refleksle kornere çeldi de, galatasaraylı topçuların atağa kalkarken kaptırdıkları bir topla djilobodji rakip ceza sahasına kadar gidip, fatih'in de vuruş açısını bozmasıyla takıma adına kritik bir pozisyonda golü bulamadı. sonrasında diğer kaledeki file bekçisi günay'ın transfer görüşmelerinde tanıtım videosuna ekleyeceği anlara şahitlik ettik, önce belhanda'nın al da at pasında feghouli'nin tabelayı değiştirmesini engelledi,daha sonra kazanılan korner atışında da luyindama'nın kafasına izin vermeyip, feghouli'nin volesini harika çıkardı. galatasaray üçüncü golü arzuluyor, günay direnirken, yine emre ile kazanılan bir topla başlayan ani atakta, feghouli falcao'ya ikinci golünü attırıyordu.
şüphesiz ki karşılaşmada gözler yeni transferlerin üzeindeydi, omar mariano'nun boşluğunu doldurabilecek mi? emre kılınç kendisinden bahsedildiği kadar verimli olacak mı? ikisi de hocalarının verdiği görevi başarı ile yaptılar ve kendilerini televizyon başında seyreden taraftara merhaba dediler ama maça golleri ve asiiti ile damga vuran falcao'dan sonra en büyük alkış belhanda ve taylan'a geldi. eldeki imkan(sız)lıklar doğrultusunda transfer için "ince eleyip, sık dokuyan" galatasaray yönetimi, seri ve lemina'nın ayrılıkları sonrası orta sahayı güçlendirmek için karo etebo'yu getirmiş, okay yokuşlu için de celta vigo ile dirsek temasına girmişken, fatih terim kendi transferini yapmıştı: taylan antalyalı... oyun zekası ve ayaklarına da hakimiyetiyle dikkatleri çeken genç oyuncu, iyi bir kamp dönemi geçirmiş ve hayranı olduğu gerrard'ın milli takımda giydiği 4 numaralı formasıyla gaziantep karşısında takımın en fazla çaba gösteren oyuncusuydu, bir yandan rakip atakları kesiyor, öte taraftan da oyun kurmada oldukça maharetliydi. bir de belhanda vardı tabii ki. hani canı istediğinde oynar, istemediğinde de dünyanın en umursamaz topçusu olabilen belhanda. cumartesi gecesi canı oynamak istedi ki, bir yaz boyunca "belhanda gitsin, pasta keseceğim" diyenlere "aslında, kalabilir, hiç de fena değil" dedirtti. ama dedik ya, belhanda bu, kendisine güvenerek yola çıkılır mı? çok zor soru...
galatasaray ikinci devreye de aynı iştah ve azimle başladı, arda ve feghouli ile kanatlardan geldi, taylan ile uzaktan şutlarla farkı arttırmak isterken, luyindama ve fatih'in zincirleme hataları ile kalesinde golü görmekten geri kalmadı. gaziantepli andre, luyindama'yı kolayca geçerken, boss'un maç eksiği göze çarptı. öte yandan brezilyalı golcü her ne kadar sert vurduysa vursun, fatih o topu çıkarmalıydı, muslera öyle yapardı zira...
attıkları golden sonra deplasmancılar ikinci gol için galatasaray kalesine gelmiş olsalar da, ev sahibi topçular o baskıyı kolay atlattılar ve özellikle 60-75 arası skorbordda yazan kadar gol kaçırdılar, başka bir deyişle günay farkın açılmasına izin vermedi. önce taylan'ın pasında falcao'nun vuruşunu çıkaran günay, iki dakika sonra omar'ın ortasında yine falcao'nun kafasında topun gol çizgisini geçmesine müsaade etmedi yukarıda yazdığım gibi, sadece bu maçta yaptığı kurtarışların cdsi ile günay ileride bol sıfırlı kontratlara imza atabilir.
skorun farklı olması ve oyun hakimiyetini elinde tutan galatasaray'da fatih terim, perşembe gecesi oynanacak uefa avrupa ligi maçını da düşünerek arda, feghouli, luyindama'yı kenara alıp, ömer, donk ve babel'i sahaya sürdü. ileriki dakikalarda da emre jimmy ile falcao da diagne ile değişti. şampiyonluk yolunda yürürsen kulüben de zengin olmalı ve bu sene sakatlık ve cezalılar fazla olmazsa, fatih terim'in arkası da oldukça sağlam... nazar değmesin...
bitirirken digane'nin çok hırslı olduğu, oyunda olduğu 5-10 dakikalık süre içinde kendini göstermek için çabaladığı ve belhanda'nın ara pasıyla yaptığı vuruşun da direkten döndüğü, babel'in ise hala "takımın el freni" olduğu tespitlerimizi de eklemeden bitirmeyelim...
kaynak ve maçtan fotoğraflar:
http://ultrasmovement.blogspot.com/...gaziantep-fk_15.html