• 1835
    galatasaray bu seviyededir. bu su goturmez bir gercek. oyle bahanelere siginan teknik direktorler oluyor, galatasaray'i kendi gibi kucuk gormesin kimse.

    bu takim; "maksadımız ingilizler gibi toplu bir halde oynamak, bir renge ve isme malik olmak ve türk olmayan takımları yenmektir." diyerek kurulmus.

    bu seviyede kalamıyorsak, bu seviyenin anlamini, kulubun kurulus amacini algilayamayan hocalardadir, yonetimlerdedir. millet 3 kurusa da tas gibi takim kuruyor.

    karabağ mesela, 25 milyon euro takim degerine sahip bizden sadece 2 puan eksik toplamis ve 1 maci eksik. siradaki rakibi de sifir cekmis ajax. biz mi bu seviyede degiliz? bunu diyen kulubun efsanesi bile olsa kestane muamelesi cekip teneke baglayip paketlemek lazim. herkes yerini yurdunu iyi bilsin.
  • 1836
    galatasaray'ın tam da ait olduğu seviyedir. 6. hafta geride kalırken maç fazlasıyla 17. sıradayız. maalesef son iki ayda galatasaray'ın başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmemiştir. bunun da en büyük sebebi kendi ülkesinde kendisine beslenen nefrettir. ülkesinin resmi futbol federasyonu alenen başarısız olsun diye futbolcularına, yöneticisine, taraftarına tuhaf cezalar vermektedir. bunun yanı sıra bir çok futbolcusunun en kritik dönemeçte sakatlığa kurban gitmesi de buna tüy dikmiştir. bu akşam ( 9 aralık 2025 ) fransa deplasmanında yedek kulübesine bakınca durumun vehameti bir daha ortaya çıktı. rotasyon yapamayınca aynı oyunculara çok yük bindi. sane, barış, torreira, apo, sanchez, sara gibi oyuncular fiziken çok yoruldular. ajax deplasmanından sonra karanlık bir tünele girdik adeta. sağa sola çarparak, düşe kalka gidiyoruz. esasında kaybettiğimiz çok da bir şey yok pozisyon olarak. en büyük üzüntümüz bundan daha iyisini hak etmemiz. galatasaray futbol takımı an itibariyle devler liginin en az gol yiyen takımlarından biri. tam kadro iken tüm takımlarla başa baş oynayabileceğini gösterdi. devler ligi'ni daha önce birden fazla kez kazanan liverpool ve ajax'ı gol yemeden yendi. 4. torba dezavantajı ile başladığı devler ligi serüveninde hafta itibariyle juventus, a. bilbao, villarreal, benfica, napoli, leverkusen, psv ve frankfurt gibi majör lig takımlarının üstünde yer alıyor. bütün bu sakatlık ve şanssızlıklara rağmen. galatasaray bir şampiyonlar ligi takımıdır beyler.
  • 1837
    ileri uçta her oyuncusu leroy sane kadar yetenekli olacak şekilde bir takım yapılarak gidilmesi gereken turnuva.

    aksi takdirde maalesef hüsran oluyor. yıldık yıllardır yeter da frankfurt maçı aynı dünkü monaco maçı aynı yakalayınca yapıştıracaksın kardeşim topu kaleye, atamayınca sana dönüyor o iş.

    buradaki takımların hiçbiri boş takım değil. yeri geliyor evinde saint-gilloise seni yeniyor. "sıfır" hata, "sıfır" kadro mühendisliği hatasıyla gitmediğimiz sürece maalesef hep üzülmeye mahkümuz.
  • 1838
    son iki maçtan 6 puan çıkarsak 15 puanla ilk 16 garantilenmiş olacak olan organizasyon. geri kalan iki maç şu ana kadar yaptığımız maçların hepsinden daha zor. en kolay kısmı 9 puanla geçebildik. sebep; kadro eksikliği ve sakatlıklar. aslında ikisi aynı şey.

    atletico çıkışa geçti ve çok kolay gol atıyor. city zaten anlatmaya gerek yok. bundan sonra 1 puan bile yazamıyorum.

    diğerlerine bakalım; atalanta gibi en fazla senin kadar para harcayan bir takım neler yapıyor. karabağ ki bugün ajax'ı yendiklerinde 10 puanla üstüne çıkacak bir takım kaç kez şl yaptı hayatında. sen bu tecrübeyle en kolay şeyden, yani para harca ve sırtını yasla politikasından vazgeçmiyorsun.

    peki ne yapmalıyız/ ne yapmalıydık. mental devrim. 1980'lerde derwall'in 1992'de kalli'nin 1996'da fatih hoca'nın yaptığı şey. zor ama yapamazsak buralarda takılıp kalacağız.
  • 1839
    evet maksadımız ingilizler gibi toplu olup türk olmayan takımları yenmek ancak seviye belli. bir tane iki tane yıldızla başarı yakalamak yirmi sene önceydi. takım bu yıl ligde bile koparıp gidemiyorken avrupada türk olmayan takımları yenmek hayalleri kuru bir romantizmden başka bir şey değil. hepimizin gayesi tabi ki gidebileceğimiz en üst noktaya kadar gitmek de kardeşim, frankfurt, usg, monaco senden iyi takım değiller. liverpool, tottenham, bayern maçlarında bir şekilde üst düzey top oynadık ama bizim seviyemiz o takımlarla baş edecek kadar değil. eline gelen bu ayar takımlardan da puan al bir zahmet.
    şahsen ilk 24'e razıyım. oradan da zaten eleneceğimizi düşünüyorum.
    bu tarz turnuvalar tecrübeyle, azimle, geniş kadro ve sağlam yedek kulübesiyle kazanılıyor. malesef bu saydıklarımdan hiç biri bizde tam değil. frank reijkaard'ın da dediği gibi bu takımda herşeyden azar azar var ama hiç biri tam değil.
    çıkarılacak çok ders var.
  • 1840
    beklentiyi doğru belirlemek gerekiyor, kazanımları da yok saymamak tabi.

    bu sezonu milat kabul edip önümüzdeki yıllarda her sene katılıp hiçbir zaman ilk 24’ün gerisine düşmemek ana hedef olmalı. ilk 8 çoğu zaman imkansıza yakın olacaktır, 9-24 arası da eşleşme açısından doğrudan bir avantaj denemez ama prestijdir en nihayetinde.

    sonraki turlar ise rakiplere göre ve adım adım, önemli olan süreklilik. bir sezon çeyrek final yapıp sonraki sezon ilk 24’e girememek kayıptır örneğin.
  • 1841
    şansın planlı olanın yanında olduğu gerçeğiyle biz bu plansızlıkla (şanssızlık değil bu) ancak bir iki sükseli galibiyet alır, sonunda da "önemli olan katılmaktı" deriz.
    zaten bu kafa yapısıyla öyle de demeliyiz.
    zira 3 yıldır prag'larda, alkmaar'larda, usg'lerde takılıp takılıp, hala ders almayıp, sezonun bu en kırılgan döneminde kolun kanadın kırık kalmayı sadece sakatlıkla ve şansızlıkla açıklayamazsın.
    bunun adı iş bilmemek, ders almamaktır, tedbir almayı düşünmemek ya da ihmal etmektir.
    (bkz: 9 aralık 2025 monaco galatasaray maçı)

    bu nedenle bu kafa düzelene dek benim için şampiyonlar ligi "önemli olan katılmaktı" tadındadır, beklentimi buna göre revize ediyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın