güzel bir havada, güzel bir zeminde klasik parçalı formamızla sahadaydık. karşımızda ise post modern çubuklu formasıyla fenerbahçe. maç kupa maçıydı ve doğal olarak favori bizdik. terim locada, başkanlar iki bakan ve tüpçü ile birlikte şeref tribününde.
ilk 11'de amrabat ve yabancı sınırından dolayı gökhan zan sürprizi ile başladı terim maça. top rakipteyken 4-1-4-1 bizdeyken 4-2-3-1 gibi yayıldık. her iki formasyonda da hamitin çizgiye yakın oynaması, sezon sonuna doğru sağ içte yakaladığı o formu sahaya yansıtamamasına ve neredeyse çıkana kadar 10 kişi gibi oynamamıza neden oldu. eğer hamitten faydalanacaksak 4-2-3-1 , 4-4-2 gibi kanat formasyonlarında sağ açık olarak değil sağ iç olarak değerlendirmemiz lazım. yoksa kazım, amrabat hatta sabri bile o kanadı daha efektif kullanır.
galatasaray artık
yavuzhan gibi oynamaya başladı. maçın başında nasıl olsa bu maç benimdir düşüncesinde sakin, acele etmeden, rakibe sen bu maçı kazanamazsın havasını veriyor. tempoyu istediği gibi ayarlıyor. burada sıkıntı hala tempoyu istediğimiz gibi arttıramıyoruz. hızlı adamlarımız olmadığı gibi sneijder ve melo harici hızlı pas yapma konusunda da daha yemesi gereken bir kaç fırın ekmek var topçuların.
maç başladığında topu kendi sahamızda çevirip rakibe daha çok topla oynama imkanı verdik. drogba ilerde çok yalnız kalınca hücumda çok top kaybı yaşandı. düşük tempo ve kalitesiz bir ilk yarı izledik. rakibin sow'la yakaladığı çok tehlikeli bir pozisyonu varken bizim drogba ve amrabatla çok net iki pozisyonumuz vardı. terim olmamasına rağmen ruhu soyunma odasına inmiş olacak ki, ikinci yarıda bambaşka bir galatasaray vardı. orta sahada rakibe iki top yapma izni vermedik. tempoyu arttırdık ve sürekli rakip sahaya yıktık oyunu. pimi çekilmiş el bombası gibi oynayan alvesin atılmasından sonra ise maç halı saha maçına döndü.
nasıl ki halı sahada 5-6 fark atınca her ayağında topu alan çalıma kaçar kaleyi gördüğü yerden gerekli gereksiz şut çekerse biz de aynı şekilde bir çok pozisyonu gereksiz bir şekilde heba ettik. kalecileri mertin iyi bir gününde olması maçı uzatmalara taşıdı. uzatmalarda geliyorum diyen gol geldi ve birden maçın şekli değişti. son 1 saattir sahasından çıkamayan fener top oynamaya üstümüze gelmeye başladı. son 20 dakikada çok net iki pozisyon buldular. muslera bu pozisyonlarda rakibe izin vermeyince hakkımız olan kupayı üst üste ikinci kez feneri yenerek aldık.
özellikle golü attıktan sonraki 20 dakika bir kez daha gösterdi ki bu takım savunma yapmasını veya daha doğru bir ifadeyle oyunu öldürmesini beceremiyor. maçın bitmesine 20 dakika kalmış, savunmada sağlam durmak mantıklıdır ama bu kadar pozisyon vermek hem de rakip 10 kişiyken hiç normal değil. daha sakin kalıp topu çevirip selçukla veya drogbayla ayakta top tutup gerekirse bir kaç faul alıp pozisyon vermeden oyunu soğutabilmeliyiz.
oyuncu performanslarına bakarsak muslera bu takımın canı ciğeri. daha önce de kaç kere yazmıştım. yabancı sınırı 1 olsa bile bu isim muslera olmalıdır. nasıl ki taffarel bize kurtarışlarıyla uefa kupasını getirdiyse muslera da bize şampiyonluklar ve nice kupalar kazandırdı ve kazandıracak. bir takımın en önemli parçası kalesidir ve iddia ediyorum muslera şu anda dünyanın en iyi 5 kalecisinden birisidir. hazır böyle bir adamı bulmuşken satalım falan diyenleri allah çarpar ona göre.
semih ve gökhan bir kaç basit hata yapmalarına rağmen genel olarak başarılı bir performans sundular. gökhan baroninin meloya yaptığı ön sahada baskı yüzünden top alamamasından ötürü genelde oyunu kuran isim oldu. hem defansif hem de oyun kurmasıyla gayet başarılıydı. en azından dany'nin artık rotasyonda 4. adam olmasını sağladı candan adam. semihi biz ne kadar seversek adamın başına o kadar kaza geliyor. mecazen değil, hep kafasına alıyor darbeleri. allah nazarlardan korusun. eboue vasat bir performans ortaya koydu. ne akılda kalan bir pozisyonu var ne de hatası. ne diyelim buna da şükür. gelelim baltaya. bu adamın gitmesini ne kadar istediğimi alem biliyor. ama adam fenerin kocası gibi. fener maçlarındaki oyunlarını bir video yapsak real madride satarız biz bu adamı. kalan maçlardakinden yapsak şanlıurfa bile almaz. defansif olarak neredeyse hatasızdı, ilerde de bir kere orta yaptı onda da drogbaya "gol pası" verdi. ne diyeyim ben şimdi sana.
melo gelirse yatar, sözleşme imzalanmasın, bonservisini almayalım. yüzlerce entry var felipe melo başlığında bu şekilde. melo daha ilk resmi maçında yattı gerçekten de, ama feneri yatırıp üzerine. oynadığı oyun tek kelimeyle muhteşemdi. selçuk çok etkili olmamasına rağmen mücadeleyi hiç bırakmadı. onun kredisi hiç bitmez o da bir kaç maça eski selçuk olur çıkar. sneijder takımın teknik seviyesini arttırmakla kalmıyor zeka seviyesini de arttırıyor. emre çolak kuzey güney izleyeceğine biraz sneijderi izlese keşke. hamit için bir kez daha yazıyorum, bu adam çizgide oynatıldığı müddetçe bir kazım bile etmez, ama sağ içte oynatılırsa seviye atlatır. aklıma cihanın sağ bek oynatılıp küfür yediği zamanlar geldi ne yalan söyleyeyim. amrabat çok iyi niyetli, tempomuzu arttırıyor, koşuyor gidiyor geliyor ama sanki takımla aynı telden çalmıyor gibi. bir de dikkatimi çeken şey takımdaki herkesin bu çocuğun üzerine çok yüklenmesi. sanki biraz daha bu çocuğa özgüven versek çok daha iyi verim alacağız gibi duruyor. terim de mutlaka yapacaktır bu konuda bir şeyler.
drogba için nerden başlasam ne yazsam zor. maç içinde top ezmesine, pas tercihi hatalarına ve bir çok atağı öldürmesine rağmen iki hareketle yine de maçın adamı olabilmek. işte yıldız topçu olmak, winner olmak böyle bir şey. dün akşam gördük ki drogba fiziki olarak geçen seneden çok daha iyi. o da bu fiziki gelişimini sahada gösterebilmek adına daha çok çalıma kaçıp, driblingle top sürüp sonuca direk etki etmek istiyor. bu süreç biraz sıkıntılı geçebilir ama kendini toparladığında karşısındaki defans oyuncusunun yerinde olmak istemem doğrusu.
burak geri döndüğünde nasıl olacak, geçen seneki gibi 4-1-3-2 mi oynayacağız yoksa 4-2-3-1 oynayıp burağı sağa mı kaydıracağız zaman gösterecek. ama burağın sıkıntılı olduğu bir gerçek. bunun nedeni nedir ve nasıl çözülür en iyi terim bilir ama burağı kaybetmemek çok önemli bizim için. dün akşam çekilen fotoğraflara bakıyorum, drogba şebeklikler yapıyor, sneijder 32 diş sırıtıyor ama burak kollarını kavuşturmuş keyifsiz keyifsiz dolanıyor. umarım sadece maçta oynayamadığı için keyfi kaçmıştır diyeceğim ama bütün yaz keyifsiz gördüm burağı. kaptan kankasına bir el atsın artık.
maçtan sonra bana değil maçın kahramanları hasan şaş ve ümit davalaya sorun sorularınızı diyerek onore etti terim iki antrenörümüzü. allah uzun ömür versin kenarda terimi görmeyince maçın keyfinin yarısı gidiyor. boşuna grande olmuyor bir insan.
son olarak 4 sene üstüste şampiyonluk rekorunu kırmamıza 3 sene kaldığını bir kez daha gösterdi bu maç.