159
bu daha başlangıç,
kaldığımız yerden devam diyeceğim ama eksik. portföyde 1 hafta önce alınmış emir kupası var. bir bu eksikti, onu da getirdik. takım bir jenerasyon oturması durumunda, 10-15 yılda yapabileceği büyümeyi 2 senede gerçekleştirdi. bu büyüme hızı, bir kaç sene sonra bu günleri çok basit ve küçük görmemizi sağlayacak, öyle görünüyor.
transfersiz girdik, hatta maça eldeki tek transferi de oynatmadan başladık diyenler, yazanlar çıkar. aziz yıldırım'a ne kadar teşekkür etsek eksik kalır. asıl büyük teşekkürü, küçük takım hocalığından başka bir kariyeri olmayan ersun yenal'a da etmemiz gerekecek. kötü niyetli olmasalar, azıcık etik sahibi olsalar alper potuk bizde muhtemelen melo'da copa cabana plajında olacaktı. en büyük transferimiz sahadaydı.
melo-selçuk-hamit- sarı ejder orta sahası ortalama bir maçta oluşturacakları toplam oyun puanının altında kaldılar. yani her biri 7 lik oynamış olsa 28 puan değerinde bir orta saha futbolunu biz her maç görüyoruz. bu maçta da toplam puan ortalamasında oynayan bir orta saha izledik. ne var ki, selçuk ve hamit kendi vasatiyesinin altında kalsalar da melo, kendi ortalamasının üstüne çıktığı için maçın büyük bölümünde orta saha, dolayısıyla oyun ve pozisyon üstünlüğü bizdeydi.
her ne kadar rakip 10 kişi kalmış olsa da, atılan oyuncu geride oynayan oyuncu olduğundan, ve bekir'in ortalama üstü performans göstermesinden dolayı, oyun üstünlüğümüz, oyuncu eksikliğine bağlanamaz.
maça sol bek handikabıyla başladık. kontenjan senatörü hakan balta, bu vasfıyla bu sene de olması gerekenden çok daha fazla maçta sahada olacak. gamsız bir futbolcu olduğundan, ve de takımlara uygulanan sistem dezavantajını, kendine avantaj olarak çok rahat kullanır. yani istersen 10 maç oynatma, 11. maç çıkar, sanki her maçı oynamış gibi, ne küser, ne sitem eder, nasıl oynayacaksa o kadar oynar. ne bir iki adım fazla koşar, ne eksik.
bu maçta beklemediğimiz kadro, gökhan zan'ın oynaması, burak'ın oynamaması oldu. burak'ın hazır olmama durumu dolayısıyla, hoca hem drogba'ya, hem hakan balta'ya destek olması için amrabat'la başladı. amrabat için benim oluşmuş bir görüşüm var, çok iyi oynasa da, her zaman ki gibi kalsa da değişmez. kafasının içinde beyin eksik olarak büyümüş, son toplarda tercihlerinin çoğu isabetsiz. maçta ısrarla faul yaptı, her zaman yaptığı gibi. hakem sarı kart göstererek aslında bize kıyak yapmış oldu. daha sonra faulsüz ve biraz daha efektif oynar gibi göründü.
parçalı fil ve sarı ejder'in bütün hünerleri sanki küçük takım hocası tarafından ezberletilmiş gibiydi. sneijder bir çok kere feyk çalımlarını denedi, hiç birini tutturamadı, daha doğrusu yutturamadı. drogba'da kırk yılda bir iyi oynayacak olan bekir'e denk geldi. uzun süre dayandılar. ta ki uzatmaların ilk yarısına kadar.
biz geçen seneki son fener maçnda iyi bir satranççı hamlesi yapmıştık. piyon sabri'yi verip, vezir volkan'ı almıştık. maçın pratiği gösterdi ki, fenerbahçe bu arada bir piyonu karşı kıyıya sapasağlam geçirmiş, sahte vezir mert'i karşımıza çıkarmıştı. volkan'ı fenerbahçeliler adına aratmadı. burak'ın gol şansı, amrabat'ta olmadığından kısır bir maç geçirdik. şut ve kornerlerde uzak ara öndeydik.
hakan balta can havliyle ortaladı. bir an, drogba, bekir'in nefesini ensesinde hissetmedi. topla alnını buluşturduğunda mert için her şey çok geçti artık. darbeli bir kafa vuruşuyla topu ağlara mıhladı. drogba 11 final maçında 13. gölünü atmış, öğrendik. mesele 13 gol atmak değil anlamadın mı? mesele 11 final maçına çıkmaktır arkadaş.
muslera, hem londra'daki maçlarda hem bu maçta sanki biraz daha fazla kaleci olmuş gibi göründü. son derece dikkatli, ve hatasız bir maç çıkardı. ne kadar iyi oynarsan oyna, kaleye gelen topun birini bile yeseydi bu gece bambaşka bir ruh haliyle uyuyor olacaktık. büyük kaleciler, yediği gollerle değil, kurtardığı toplarla büyürler. eğer cadu, dany'den iyi ve teknik bir stoperse bu sene toplamda 15 gol yerse başarısız sayacağım.
fener'i yenmek bir başka oluyor, geçen sene palandöken'de, bu sene erciyes'te, bakalım bir sonraki hangi stada kısmet olacak. ha bir şeyi atladık zannetme spor bakanı kılıç. polislerinize, moral eğlencesini verdiğimizi tespit edemeyecek kadar salak bir taraftar değiliz. maç bitiminde taraftar dağılınca tribünlerde binlece polis ofsaytta yakalandı. bu kadar korkmayın endüstri futbolu taraftarından. her maçı, kayseri'de, konya'da oynatacak haliniz yok. dua edin de cas, feneri kasmasın. polisleriniz, yanlı mahkemelerinizle fikirtepe bağlarından üzüm çaldınız, fenerbahçelilerin bedduası üzerinizde. fenerbahçe,eğer turnuva dışında kalırsa, büyük fenerbahçe taraftarı hepinizi pekmez sıçana kadar kovalayacaktır.
drogba'sı olan takım, nerede bir kupa varsa orada olacaktır. her yer arena, her yer kupa töreni.
altın adam; melo
gümüş adam; muslera
bronz adam; drogba
teneke adam; hamit
kaldığımız yerden devam diyeceğim ama eksik. portföyde 1 hafta önce alınmış emir kupası var. bir bu eksikti, onu da getirdik. takım bir jenerasyon oturması durumunda, 10-15 yılda yapabileceği büyümeyi 2 senede gerçekleştirdi. bu büyüme hızı, bir kaç sene sonra bu günleri çok basit ve küçük görmemizi sağlayacak, öyle görünüyor.
transfersiz girdik, hatta maça eldeki tek transferi de oynatmadan başladık diyenler, yazanlar çıkar. aziz yıldırım'a ne kadar teşekkür etsek eksik kalır. asıl büyük teşekkürü, küçük takım hocalığından başka bir kariyeri olmayan ersun yenal'a da etmemiz gerekecek. kötü niyetli olmasalar, azıcık etik sahibi olsalar alper potuk bizde muhtemelen melo'da copa cabana plajında olacaktı. en büyük transferimiz sahadaydı.
melo-selçuk-hamit- sarı ejder orta sahası ortalama bir maçta oluşturacakları toplam oyun puanının altında kaldılar. yani her biri 7 lik oynamış olsa 28 puan değerinde bir orta saha futbolunu biz her maç görüyoruz. bu maçta da toplam puan ortalamasında oynayan bir orta saha izledik. ne var ki, selçuk ve hamit kendi vasatiyesinin altında kalsalar da melo, kendi ortalamasının üstüne çıktığı için maçın büyük bölümünde orta saha, dolayısıyla oyun ve pozisyon üstünlüğü bizdeydi.
her ne kadar rakip 10 kişi kalmış olsa da, atılan oyuncu geride oynayan oyuncu olduğundan, ve bekir'in ortalama üstü performans göstermesinden dolayı, oyun üstünlüğümüz, oyuncu eksikliğine bağlanamaz.
maça sol bek handikabıyla başladık. kontenjan senatörü hakan balta, bu vasfıyla bu sene de olması gerekenden çok daha fazla maçta sahada olacak. gamsız bir futbolcu olduğundan, ve de takımlara uygulanan sistem dezavantajını, kendine avantaj olarak çok rahat kullanır. yani istersen 10 maç oynatma, 11. maç çıkar, sanki her maçı oynamış gibi, ne küser, ne sitem eder, nasıl oynayacaksa o kadar oynar. ne bir iki adım fazla koşar, ne eksik.
bu maçta beklemediğimiz kadro, gökhan zan'ın oynaması, burak'ın oynamaması oldu. burak'ın hazır olmama durumu dolayısıyla, hoca hem drogba'ya, hem hakan balta'ya destek olması için amrabat'la başladı. amrabat için benim oluşmuş bir görüşüm var, çok iyi oynasa da, her zaman ki gibi kalsa da değişmez. kafasının içinde beyin eksik olarak büyümüş, son toplarda tercihlerinin çoğu isabetsiz. maçta ısrarla faul yaptı, her zaman yaptığı gibi. hakem sarı kart göstererek aslında bize kıyak yapmış oldu. daha sonra faulsüz ve biraz daha efektif oynar gibi göründü.
parçalı fil ve sarı ejder'in bütün hünerleri sanki küçük takım hocası tarafından ezberletilmiş gibiydi. sneijder bir çok kere feyk çalımlarını denedi, hiç birini tutturamadı, daha doğrusu yutturamadı. drogba'da kırk yılda bir iyi oynayacak olan bekir'e denk geldi. uzun süre dayandılar. ta ki uzatmaların ilk yarısına kadar.
biz geçen seneki son fener maçnda iyi bir satranççı hamlesi yapmıştık. piyon sabri'yi verip, vezir volkan'ı almıştık. maçın pratiği gösterdi ki, fenerbahçe bu arada bir piyonu karşı kıyıya sapasağlam geçirmiş, sahte vezir mert'i karşımıza çıkarmıştı. volkan'ı fenerbahçeliler adına aratmadı. burak'ın gol şansı, amrabat'ta olmadığından kısır bir maç geçirdik. şut ve kornerlerde uzak ara öndeydik.
hakan balta can havliyle ortaladı. bir an, drogba, bekir'in nefesini ensesinde hissetmedi. topla alnını buluşturduğunda mert için her şey çok geçti artık. darbeli bir kafa vuruşuyla topu ağlara mıhladı. drogba 11 final maçında 13. gölünü atmış, öğrendik. mesele 13 gol atmak değil anlamadın mı? mesele 11 final maçına çıkmaktır arkadaş.
muslera, hem londra'daki maçlarda hem bu maçta sanki biraz daha fazla kaleci olmuş gibi göründü. son derece dikkatli, ve hatasız bir maç çıkardı. ne kadar iyi oynarsan oyna, kaleye gelen topun birini bile yeseydi bu gece bambaşka bir ruh haliyle uyuyor olacaktık. büyük kaleciler, yediği gollerle değil, kurtardığı toplarla büyürler. eğer cadu, dany'den iyi ve teknik bir stoperse bu sene toplamda 15 gol yerse başarısız sayacağım.
fener'i yenmek bir başka oluyor, geçen sene palandöken'de, bu sene erciyes'te, bakalım bir sonraki hangi stada kısmet olacak. ha bir şeyi atladık zannetme spor bakanı kılıç. polislerinize, moral eğlencesini verdiğimizi tespit edemeyecek kadar salak bir taraftar değiliz. maç bitiminde taraftar dağılınca tribünlerde binlece polis ofsaytta yakalandı. bu kadar korkmayın endüstri futbolu taraftarından. her maçı, kayseri'de, konya'da oynatacak haliniz yok. dua edin de cas, feneri kasmasın. polisleriniz, yanlı mahkemelerinizle fikirtepe bağlarından üzüm çaldınız, fenerbahçelilerin bedduası üzerinizde. fenerbahçe,eğer turnuva dışında kalırsa, büyük fenerbahçe taraftarı hepinizi pekmez sıçana kadar kovalayacaktır.
drogba'sı olan takım, nerede bir kupa varsa orada olacaktır. her yer arena, her yer kupa töreni.
altın adam; melo
gümüş adam; muslera
bronz adam; drogba
teneke adam; hamit