son günlerde, galatasaray üzerinden istiklal marşı'mızın sömürüsü de eklenerek gündemde tutulan en önemli konulardan biri. futbolda bile pasaport üzerinden değerlendirmeleri görünce açıkçası üzülmekten başka elimizden bir şey gelmiyor. başımızdaki yöneticilere, kullandıkları eşyalar konusunda yabancı ürün sınırı getirelim desek bindikleri araba, giyecekleri kıyafet, kullandıkları telefon gibi temel ihtiyaçlarından yoksun kalacaklar. ancak onlar gibi milyonlarca euro'su olmayan, kendini zor doyuran, (hala baba parası yiyorum
*) hayatta en büyük eğlencesi futbol olan taraftarlara kısıtlamaları reva görüyorlar. milli takım teknik direktörü, ''bu ekonomik durumda yabancı sınırı lazım'' diye açıklama yapıyor ama değiştirilmek istenen mevcut kuralla beraber dışarıya oyuncu satışlarımızın inanılmaz derecede arttığını en iyi kendisi biliyor. tamamen zırva olan yabancı kısıtlamasının yurt içi ve yurt dışındaki yerli futbolcu menajerlerini zengin etme, fahiş ücretlerle yerli oyuncu transferleri, yerli futbolcunun oynama garantisi elde etmesi gibi olumsuz sonuçlar doğuracağını 67 yaşında, yıllardır futbolun içinde olan bir insan benden daha biliyordur mutlaka.
ben mevcut kuralın da yetersiz olduğunu, uefa'nın şampiyonlar liginde uyguladığı sisteme geçmemiz gerektiğini düşünüyorum. sen altyapıya her yaş kategorisindeki çocukları eğitebilecek yeterlilikte hocalar koymazsan, düzenli beslenme eğitim gibi temel ihtiyaçlarını kulüpte veremezsen, paraları zamanında ödemezsen ve de onlara akranlarıyla yarışabileceği alan oluşturamazsan yetenekli çocuklar çıkmasını bekleyemezsin. ozan kabak çalışıp fiziğini geliştirirse, onu eğitebilecek, ona destek verebilecek, hatalarında ona göğüs gerebilecek bir hocayla kariyerinin başında karşılaşabilirse gibi hep -se -sa ekiyle biten şart kipi cümleleri kurup 5 senede bir çıkmasını beklemekten başka şansımız da yok. tff bazı kurum ve şahısların kuklası olmaktan kurtulup bağımsız bir şekilde kararlar almadan, kulüplere söz geçiremeden, altyapıyı dolaylı yoldan mecbur kılmadan sadece uefa'nın kırbacını yerken oyuncu yetiştirme aklımıza gelmeye devam edecek.
yabancı serbestliğinin burada altyapıdan çıkmış tam performans gösterememiş oyunculara ne gibi katkısı olacak diyenler olabilir (şenol, rıdvan, nihat size söylüyorum çiçeklerim
*). öncelikle avrupa'da aldığı kontratlar onları tatmin etmeye başlayacak ki bence en önemlisi bu. örnek vermek gerekirse; bizde rotasyon oyuncusu olan emre çolak, bence fiziksel eksikliği olan ve yere çok sağlam basamayan vasat üstü bir oyuncuydu. mevcut sistem bizi ona pahalı kontrat vermeye zorlamadı ve daha iyi bir ligin ortalama takımında forma giydi. selçuk inan da ise getirilmek istenen sistem bizi kalın kontrat yapmaya zorladı, biz de ne yazık ki kendisinin bağkurdan emekliliği gelene kadar 5 yıl kemiksiz 2,8 milyon euro ödedik
*. selçuk önemli bir oyuncuydu ve bana göre avrupa’da şansını denemeliydi ama eski yabancı kuralına göre bizim gönderme lüksümüz onun da yarı fiyatlı kontratı kabul etme lüksü olmamıştı. (ozan kabak, çağlar, yusuf, cengiz, cenk, zeki sınır 14’ken giden örnekler.)
burada değerli sözlük yazarlarımız tarafından defalarca dile getirilen örnekleri tekrarlamak istemiyorum. diğer bir faydası da eğer oyuncu yetiştiremiyorsan yurt dışından kafayı çıkaranı indirerek yarışmak. avrupa’nın büyük takımlarından geriye kalan genç-orta yaştaki oyuncuları alıp süper ligde ve avrupa’da sergilemek ki 4 senedir bunu hemen hemen bütün takımlarımız yaptı ve önemli satış gelirleri elde etti. ayrıca yabancı sayısı azken ligde daha garanti performans vermiş ve/veya verebilecek yabancılara yönelip, bonservis ve yıllık ücretler konusunda mevcut kuraldan daha iyiye gitmeyeceğimizi düşünüyorum.
getirilmeye çalışılan kuralı mantık çerçevesinde savunan insanlar; ''yabancı sayısı azaltılırsa yerli oyuncularımıza mecbur kalırız daha fazla şans bulurlar ve artık yetiştirmeye çalışırız'' derse onlara diyebileceğim tek şey kısıt varken 60 senedir nadir olarak yakaladığımız jenerasyonlar ve genç yetenekler de dahil kaç tane oyuncuyu geliştirip avrupa seviyesine çıkarabildik? ülke olarak toplama ürünler dışında, çoğunluğu cebimize kalan kaç farklı yüksek değerli ürünler üretebildik? eğitime, adalete, teknolojiye, saha içi ve dışı karaktere ne kadar yatırım yaptık? arda, emre, okan belki 8-10 örnek daha çıkar. (bunların da karakter eğitimi eksik kalmış
*). dönemin moda olan oyunlarını iyi analiz edip elindeki kadroyu iyi kullanan hocalar dışında ne kadar başarımız var? ligimizde guardiola ilan edilip 50 yaşında gelecek vadettiği söylenen antrenörler avrupa’da ne başarmış? tepeden inme kısıtlamayla mevcut durumdan daha iyi olamayacağımız çok netken, bizi ve aynı zamanda futbolumuzu yönetenlerin, saha kenarındaki teknik direktörlere, medyaya ve kamuoyuna danışmadan kural getirecek olması çok can yakıcı.
son olarak bence kural, 6+2+2 veya 6+0+4 gibi ortaya salınıp, 8+3’e ikna edilecek herkes. (yapılacağı açıklanan %40 zam %25’e indirilince kahraman olunan ülkemizde bolca kullanılan bu taktiği çok beğeniyorum ve hayatımın her alanında ikna taktiği olarak uyguluyorum.) şenol hocaya rüyasında mehmet topuz, tarık çamdal, gökhan ünal, ismail köybaşı, veysel sarı, alper potuk gibi futbolcularla kurulmuş milli takım görmesini diliyorum.
https://www.transfermarkt.com.tr/...korde/wettbewerb/TR1https://www.goal.com/...%C4%B1l-belirleniyorhttps://www.haberturk.com/...-yorumu-2519874-sporhttps://www.galatasaray.org/...esme-yenilendi/10820