özhan canaydın
*, adnan polat gibi basiretsiz yönetimlerden sonra galatasaray camiasında ilk kıvılcım çakan başkandı.
taraftarın tüm ittirmesine kaktırmasına rağmen öyle bir vasatlığa mahkum olmuştuk ki, kendisi sonrası yaşadığımız değişim bir peri masalı misali tüm galatasaraylıları sarmış, coşkulandırmıştı.
ancak bu peri masalı pek çok çizgiyi de yok etti. ünal aysal vizyoner bir insandı ama burada ne yaptı da vizyoner diyorsun desek verilecek ilk örnekler sneijder drogba transferleri oluyor.
ama bu transferleri ve etkilerini bir süreç olarak ele alırsak, hali hazırda gruptan çıkılmış ve görece kolay
* bir kura çekilmiş şl'de bir tur atlayarak çeyrek final görmek ve ertesi yıl real-juve grubundan çıkmak bir de lig şampiyonluğu almak sportif olarak iyi dursa da bu süreçte drogba sneijder ikilisine:
drogba'ya 1 buçuk yıl için 10 milyon €
sneijder'e 7.5 bonservisi 5 yıl kaldığını hesaba katarsak 3 milyon € + 1 buçuk yıl için yaklaşık 7 milyon €'dan 10 milyon €,
aynı sezon sonu burak, selçuk ve muslera'ya yapılan anormal zamlı sözleşmelerde en az 1er milyon €'luk zam almaları, bir ara transfer döneminde geri dönüşü olarak yalnızca 13-14 milyon €'luk satış
* yapabildiğimiz 44 milyon €'luk transfer furyası da aynı adamın elinden çıkmıştı.
bunları ünal aysal tü kaka diye söylemiyorum, ünal aysal'ı övmemiz gereken mevzu ne drogba ne sneijder demek için söylüyorum.
ünal aysal'ın en büyük icraatı, onu bu kulüp için bu kadar değerli yapan şey borçlara yönelik yapılandırmaları ve adımlarıydı.
örneğin bugün 3 büyükler arasında borç olarak en iyi durumda olmamızın en büyük sebebi ünal aysal'ın %80'i dövize bağlı olan borçlarımızın çok büyük bir çoğunluğunu o zamanki kurda
* sabitlemesi. arada d.a.ö. hainliğini yaşamasak belki bugün gerçekten bütün borçlarından arınmış bir kulüp olabilirdik onca transfer yanlışına rağmen, veya bunu ünal aysal gerçekleştirebilirdi eğer riva izinleri verilseydi.
yanlış doğru farketmez, bu adam elitist düşünce yapısına sahipti. sportif olarak bunu sabaha kadar tartışabiliriz.
adam drogba sneijder markalarını fatih terim'e rağmen getirebilecek kadar kararlı ve güçlü bir duruşa sahipti. zaten
bu ateş üfleyerek sönmez ve basketbol lig finalinde fenerbahçe karşısına takımı çıkarmayacak kadar sert tepki vermekten asla çekinmiyordu. vasatlığa tahammülü yoktu ancak sportif olarak yanlış kişilerin sözünü dinledi.
yine de, galatasaray'ı fatih terim'den bağımsız başarıya bağlayabilecek nadir kişilerdendi. sisteme inanırdı, terim'le kavgalaşmalarının en büyük sebebi de fatih terim'in olduğu yerde düzenin de sistemin de terim olmasıydı.
ben severim kendisini, zamanında ilişkimiz çok zamansız bitmişti, bunda ikinci yönetimini çok güçsüz bir kadroyla kurmasının da etkisi büyüktü, ancak en önemli sebep riva işlerine burnunu sokmasıydı.
hep merak edeceğim o riva üzerinde yetki ünal aysal'a verilseydi neler yapılırdı diye.
özbeklerden iyi kullanacağı kesin.