sövülmeyi hak etmeyen eski başkan. uzun uzun yazacaktım ama ekşi sözlükte bir arkadaş yazmış, alıntıdır.
---
alıntı ---
bilmeyenlerin, bilmeden ahkam kesenlerin galatasaray spor kulübünü bartırdığını iddia ettiği galatasaray spor kulübü eski başkanı.
şimdi öncelikle biraz tarih dersi vermek gerekli bunu söyleyenlere.
galatasaray spor kulübü 1996 yılından bu yana, yani 20 yıldır borçlu durumda ki ilk borçlu duruma geçtiği zaman kulüp başkanı alp yalman ancak bu borçluluk durumu o zamanlar yönetilebilir halde.
kontrol edilemeyecek hale gelmesinin başladığı zamanlar ise 2000 yılı ve sonrası, yani faruk süren'in başkanlık yaptığı dönemin sonları. 2000 yılında ne oldu peki kulübü borçları kontrol edemez hale getirecek. 2000 yılında uefa ve süper kupa'nın kazanılmasının gazı ile inanılmaz derecede yanlış iki uygulama yapıldı. öncelikle sportif aş diye bir garabet kuruldu. sportif aş.'nin kurulmasındaki garabet nedir diye soranlar olacaktır illaki, şöyle anlatayım; sportif aş.'nin kurulmasıyla spor kulübüne bağlı iki tane aş. ortaya çıktı: futbol aş. ve sportif aş. futbol aş. sadece giderlerin bulunduğu, sportif aş. ise sadece gelirlerin bulunduğu iki kurum. bu ne demek? futbol aş. yapısı gereği sürekli zarar eden bir kurum, sportif aş. ise sürekli kar eden. bu yetmezmiş gibi bir de sportif aş.'nin hisselerinin %21'i, 21 milyon amerikan dolarına aig adlı yatırım fonuna satıldı. mevzu bahis 21 milyon dolar stadyum maketlerine harcandı ve galatasaray spor kulübüne en ufak bir fayda sağlamadı. bu işlemin asıl garabeti de şurada, dönemin yönetimi sanıyordu ki aig bu fona kar artsın diye para akıtacak, bununla beraber bu şirket gitgide büyüyecek ve kar inanılmaz boyutlara ulaşacak. ancak kazın ayağı öyle olmadıl tabi ki, aig bir kuruş daha para yatırmazken anlaşmada bulunan bir madde ile her sene %25'lik bir oranda temettü dağıtımı, yani kardan pay istiyordu ve bunu sadece kar eden sportif aş.'ye ortak olduğundan sportif aş. bilançosu üzerinden yapmak istiyordu. bu da ortaya kara ortak ama zarara ortak olmayan bir yatırımcı ortaya çıkartıyordu. böylece kar eden şirketin elde ettiği kardan da tam olarak faydalanamıyordu galatasaray spor kulübü, üstüne bir de sürekli zarar yazan ve bu zararı da gitgide büyüyen bir şirketle de uğraşmak durumunda kalıyordu.
2004 yılında bu sistem anlaşmazlığa neden oldu ve iş tahkime gitti. aig anlaşmalara ters hiçbir şey yapmadığından haklı bulundu ve tek çözüm ortaya çıktı, bir sulh anlaşması çerçevesinde hisselerin geri alınması. ancak galatasaray spor kulübünde hisseleri geri alabilecek bir kaynak yoktu çünkü hem kar eden şirketin tüm karını alamıyor hem de büyüyen bir borca sahip olan diğer şirketi kompanse etmeye çalışıyordu. hisseler eğer geri alınamazsa da kulüp kayyuma devredilecekti sulh anlaşması gereği. ortaya o dönemlerde kulübe yeni üye olmuş ünal aysal ortaya çıktı ve dönemin yönetiminin ricasıyla o hisseleri satın aldı, 32.5 milyon dolar vererek. dönemin galatasaray spor kulübü yönetimi aysal'ı bu satın alımı yapmak için 1 yıl sonra hisseleri almaya söz vererek ikna etmişti.
zaman geçti ve 2006 yılına gelindi. aysal'a söz verilen 1 yıl sonra hisseleri geri alma işlemi 2 yıldan fazla süre geçmesine rağman gerçekleşmemişti. ayrıca o dönem fifa tarafından shepar'a ödenmesi gerekirken ödenmemiş borç için karar çıktı ve galatasaray spor kulübü 1.5 milyon dolar ödemeye mahkum edildi fifa tarafından. ve o dönem bu 1.5 milyon dolar için adnan polat önderliğinde bağış kampanyası düzenlendi, yani kulübün kasası tam takır, üstelik bağış kampanyasından da o mebla toplanamadı zaten. dönemin başkanı özhan canaydın, ünal aysal'a kulübün hisseleri daha bir süre alamayacağını ve isterse hisseleri piyasaya satabileceğini söyledi bu gelişmeler üzerine. ünal aysal hisseleri 38.5 milyon dolara piyasaya sattı böylece. yani aldığı bedelden 6 milyon dolar fazlasına .o 6 milyon doların da 3.5 milyon dolarını kulübe verdi ünal aysal dönemin yönetiminin açıklamalarına göre. yani 6 milyon dolar kar edebilecekken 2.5 yıl için sadece 2.5 milyon dolar kar etti ve hiçbir zorunluluğu yokken kulübe de 3.5 milyon dolar kazandırdı (fatih altay'lının iddia ettiği, hisse senedi satışlarından inanılmaz derecede büyük kar işte bu, 2.5 milyon dolar). böylece kulüp sorunsuz şekilde fifa borcunu da ödeyebildi.
2010 yılında adnan polat yılların garabetini ortadan kaldırabildi, sportif aş. ile futbol aş.'yi birleştirdi. ancak bu işlem için gerekli olan 80 milyon doları yayın gelirlerine temlik koydurarak ve riva arazisini ipotek ettirerek karşılayabildi. ayrıca belirtmek gerekir ki doğru düzgün bir gelir yok ortada o dönem ve kulübün borcu 300 milyon dolar seviyelerinde yani yaklaşık 450 milyon tl, öz sermaye ise eksi 251 milyon tl (31 aralık dolar kuru 1.55 tl). her şey stadyum açılışına endekslenmiş durumda, yeni stadyum açılacak ve böylece kulüp kurtuluş yoluna girecek. ve beklenen gün geldi; olaylı stadyum açılışı, adnan polat'ın gereksiz hareketleri sonucu tepki çekmesi ve ibra edilmemesi sonucu başkanlığa vedasını da beraberinde getirerek. ve bunun üzerine tarihi oy farkıyla ünal aysal dönemi resmen başladı.
2011 yılında ünal aysal hisse senedi satışı yaptı çektiği çok büyük tepkilere rağmen, kuruluş tarihinden bu yana ilk defa kulübün hisse oranı %55'e düştü ancak böylece 180 milyon tl gelir elde edildi. bu 180 milyon tl ile vadesi gelen borçlar ödendiği gibi takım da yenilendi. bununla da kalmadı ünal aysal, 2012 yılında bedelli sermaye arttırımını gerçekleştirdi, tamamen yasalara ve düzenlemelere uygun olarak, diğer borsada işlem gören şirketler nasıl yapıyorsa öyle. bu arttırım ile hem öz sermaye düzeltildi hem de şirket 118 milyon tl kar etti. 2013 yılında ikinci sermaye arttırımı talebini yaptı ünal aysal yönetimi. bu noktada garip şeyler olmaya başladı işte. genelge üstüne genelge çıkmaya, sportif aş.'lere özel yönetmelikler hazırlanıp devreye alınmaya başladı. ve bu talep bu genelgelere dayandırılarak spk tarafından reddedildi. 2013 yılında bu yönetmeliklere ve genelgelere uygun olarak yeniden sermaye arttırımı talebi yaptı aysal yönetimi. bir şirketin sermaye arttırımından gelir elde etmesinin önüne geçilmesini sağlayan bir şart ortaya koyarak sermaye arttırımına izin verildi spk tarafından. ünal aysal yönetimi bu şarta rağmen sermaye arttırımını yaptı ve böylece sportif aş.'nin öz sermayesi uzun yıllar sonra ilk defa pozitif bir değere geçti (o dönemlerde beşiktaş eksi 300 milyon tl, fenerbahçe eksi 250 milyon tl, trabzonspor ise eksi 100 milyon tl öz sermayeye sahip yanılmıyorsam).
2014 yılının sonunda ünal aysal görevi bıraktı. yılsonu bilançılarına göre açıklanan borç 811.5 milyon tl, yani 340 milyon dolar civarı (31 aralık dolar kuru 2.33 tl, ünal aysal'ın geldiği tarihten gittiği tarihe kadar doların artışı %51 yaklaşık). yani o kadar "kulübü batırdı gitti" bağırtısı sadece 40 milyon dolar için ki o dönemde sneijder, drogba gibi adamlar da alınmış, külüp avrupa'da yine adından söz ettirir hale gelmiş, kulübün yıllık gelirleri 2.5 katına çıkmış (50-60 milyon tl'den 150 milyon tl'nin üstüne), öz sermayede 300 milyon tl'ye yakın iyileştirme gerçekleştirilmiş .
kısaca tüm o "kulübü batırdı gitti" bağırtısı 40 milyon dolar için, bir yıldız futbolcu parası hatta bazıları için yetmeyen bir para. 1996 yılından 2010 yılına kadar yapılan 300 milyon dolar borç ve öz sermayenin teknik iflas durumuna gelmesi konuşulmazken sürekli 40 milyon doları konuşuyoruz son 2 yıldır ve bu adama yüklüyoruz son 20 yılın hesabını. sizce neden, onu da siz düşünün artık...
---
alıntı ---