• 71
    --- alıntı ---
    düdüklü adam!..
    daha 2. dakika...
    açık seçik bir penaltıyı görmeyen ilker meral daha önce ne görmemişti hatırlayan var mı?.
    söyleyeyim...
    kasımpaşa maçında ali güneş‘in kale çizgisindeki plonjonunu da görmemişti. böylece o da “büyük ev sahibinden çekinmeyen” hakemler kervanına katıldığını sanıyor. bana göre; ancak kırkpınar’da başaltına belki güreşir. standardı da yok, önsezisi de. bilgisi de yok, oynamışlığı da. tavrı bir penaltı çalmak için maçın başında olduğumuz ve bu kadar erken penaltı çalınamayacağı şeklinde!.
    o anda; teknik analizi bir hakeme rağmen yapmak zorunda kalacağımı hissettim ve bıraktım maçı. “istifa da bir hizmettir” pankartını analiz etmek, sahadaki hakem kılıklı birinin yerle bir ettiği maçı analiz etmekten daha isabetli olacak gibi geldi bana. çünkü baros‘un durumunda iyice belli etmişti kendini. böylece “delikanlılığı” ancak galatasaray’a karşı gösterebilenler arasına yazdırdı adını.
    etrafa bakalım o zaman...
    arkasını dönüp protesto eden mi ararsınız, şarkı besteleyip sövmeye çalışan mı?..
    oysa sahada, “böyle birkaç maç oynasa” zirve adayları arasında yer alacağı kesin olan bir takımları vardı. coşku gırtlağa kadar, baskı ve topsuz oyun diz boyu ve tribünler hâlâ daha “la la laaa... hadi galassaaaaay” peşinde. oysa inönü ve kadıköy, 2. dakikadaki pozisyonun peşini bırakmaz, hakemin yakasından düşmez ve o pozisyonu ona telafi (!) ettirirdi.
    nerede o bilinç...
    onun yerine beyaz mendil sallamak da böylece kültürümüze girmiş oldu dün gece.
    maç mı?..
    “düdüklünün” tayin ettiği kıvamda bitti ilk yarı.
    stat kaynayan kazan, maç ise hakem nedeniyle olmuş daha 2. dakikadan düdüklü tencere...
    ikinci yarıda dövdüğü sevgilisine aniden aşık oluveren seyirci arkadan itiverince, gaza gelen galatasaray arkayı açma pahasına geldi ve belli ki ya yiyecek, ya da atacaktı...
    o bile olmadı ve bir kayıp daha...
    yarın da bir istifa daha belki...

    --- alıntı ---

    http://www.turkiyegazetesi.com/...detay.aspx?id=482590

    ibretlik...
  • 177
    rezil oynayan yasin'e bir laf etmeyen, yaptığı her bindirmede saçmalaya tarık'a deyinmeyen, emre'nin 100 tane hatasını görmemezliğe gelen, umut'u her topa dokunusunda yalayan, ama rodriguez azcık kötü oynayınca sırıta sırıta laf cakan spiker. azıcık adaletiniz, ahlakınız olsun. tamam rodriguez ilk yarı pok gibi oynadı ama 90 dakika boyunca ben ptt 1. lig topçusuyum diye bağıran adamlara da ses edin, ayıp.
  • 150
    ulan nostalji diyeceğiz, anlattığı efsane maçlara hürmeten susacağız da yok lan, bildiğin bok gibi maç anlatıyor, daha doğrusu anlatamıyor. üstelik umut bulut fetişi çıktı. neymiş çok mücadele ediyormuş, kornerden top uzaklaştıran adam umut bulut'muş... lan gol kaçırıyor, bir şu kısmetsizliğini yenemedin umut diyor. amına koyayım kısmetsizlik değil o, "beceriksizlik" be adam. bildiğin beceriksiz işte. eskiden kazma derdik, kalas derdik, ha bi de defans oyuncuları için kullanırdık bu lafları. umut bildiğin kazmanın dik alası sevgili ümit aktan, bi bok yapmadan senede 2 milyon avro kazanan adam kısmetsiz olmaz.
  • 64
    galatasaray dergisi haziran-temmuz 2010 sayısında, ''futbol ve hayat'' bölümünde çok güzel bir yazı yazmıştır.

    --- alıntı ---

    ---kız başkasına kaçtı---

    bir masal gibi yaşandı pazar gecesi, hüznü ve coşkuyu barındıran. her masal gibi güzel bitmesi gerekiyordu, ama birilerinin de acı çekmesi gerekiyordu. bir topun çizgiyi geçip geçmemesine bağlı olmamalıydı sonuç. bir karış daha aşağıdan veya bir karış daha ileriye dürtse birisi, hemen kahraman olacak, şenlikler başlayacak ve masal orada bulunanlar için iyi, orada olmayanlar için kötü bitecekti. her şey bir karış mesafeye bağlanacak kadar küçük bir farka mı kalmalıydı? hayatın iki uç noktasının arası bir karış mıdır?

    masal bu ya... köyün ağası karar vermiş köyün güzelini almaya. ağa bu; kaçıracak değil ya, vermiş 20 davar ve 50 keçi, iki de ipek halıcık göndermiş ve kızın rızası sorulmadan başlamış düğün hazırlıklarına. komşu köylerden çengiler gelmiş, davul zurna hakeza... ağanın köşkünün bahçesi süslenmiş. gelin yukarıda hazırlanırken, aşağıda damat tıraşını bile yatırmış ağa...

    kimse sormamış ya gelin kıza, köyün güzeline; ''gönlün kimdedir?'' diye ve kızımızın gönlü ise tuttuğunu koparan ve kendisini ''kullanmak'' için arzulayan ağaya meyilli değilmiş meğer... mermiler bile sürülmüş namlulara, havaya ateş edilecek ya gelin avludan inerken...

    tam o saat gelmiş... çığırtkan, ağaya da yaranacak ve ertesi gün alacağı bahşişin yüzü suyu hürmetine bağırıvermiş... ''gelin kızımız geliyor. çalsın davullar, oynasın dört kol çengiii...'' merdivenden gelen yok... bir daha anons... hâlâ gelen yok... koşmuşlar kızın odasına, üst kata ve ne görsünler... cam açık, perde rüzgarla uçuşuyor ve kız yok... kız kaçmış...

    hemen o an ağanın adamları kırıp dökmeye başlamış ortalığı... havaya ateş edecek silahlar birbirlerine doğrultulur olmuş. kıyamet kopar gibi olmuş... kız gönlünün sesini dinlemiş. paraya para demeyen ağaya değil, kendisini kullanmak için isteye ağaya değil, fakir ama mert delikanlı sevgilisine kaçmış... zengin ve şımarık yerine fakir ama gururlu genci tercih etmiş... kız sevdiğine kaçmış...

    sevgi alınmaz verilir... bu masalla ilgili olarak aldığım en güzel mesaj şudur: ''türkiye'de fenerbahçe'nin neden antipatik bulunduğunun cevabı, iki dakikalığına kendini şampiyon sandığı anda hoplayıp zıplayarak bunu kutlamak yerine hemen rakibini incitmek ve onunla alay etmek amacıyla timsah yürüyüşü yapmaya kalkmakta gizlidir.''

    sevmiyorsun... saygı hiç duymuyorsun... sevgi beklemiyorsun belki ama saygı istiyorsun. saygıyı elde edemediğin zaman da kalkıp korkutarak bunu elde etmeye çalışıyorsun. bu nedenle üç yıldır en şanlı yabancılarla ve en pahalı hocalarınla üç adet türk'e kaybediyorsun şampiyonlukarı.

    zico ile cevat güler'e...
    aragones ile mustafa denizli'ye...
    daum ile ertuğrul sağlam'a...
    şenol güneş senin elinden ligi alıyor, kupayı alıyor, sonra süper kupa'nın bile dışına itiyor... sen ise hâlâ ''sınırsız yabancı'' istiyorsun...

    aziz ağabey... kız kaçmaktan bıktı... alan her yıl götürüyor bu kızı...

    --- alıntı ---
  • 1
    ilginç bir kişiliğe sahip spikerlerimizdendir.

    başlıca replikleri şunlardır

    "hakan öyle vurdu ki top baltık denizine kadar uçtu "

    "tugay şutunu çekiyor.. top az farkla taça çıkıyor"

    "boliç topu öyle ayağından açtı ki, taksi tutsa yetişemez artık"

    "sergen defansı geçti,kaleciyi geçti, çizgiyi de geçti....aut!"

    ve bunun gibi bir sürü garipliklerle dolu bir adamdır.
  • 81
    çok güzel yazmış...

    --- alıntı ---

    temizlig yapalım...
    kulüplerimizin bir kısmı, öylesine başkan cavcav, federasyon üstündeki etkinliklerini ve derebeyliklerini kaybetmek istemeyen “kulüpler birliği” denilen kirlilig’in odağı olmuş “kifayetsiz muhteris” yöneticiler; “temizlikten yana” gibi görünüp aslında asla “temizlig” istemediklerini her gün biraz daha kanıtlıyor. onların niyeti belli: “bana dokunmayan yılan bin yaşasın...”

    savunma avukatları olmuş birer mikser...
    hiçbir şey yapamıyorlarsa, akıl karıştırmayı deniyorlar. hepsi birer demagog...
    ifade alınırken müvekkillerinin yanındaydılar, neler sorulduğunu ve ne cevaplar verildiğini birebir yaşadılar ve şimdi “bize bilgi verilmiyor” diyorlar. futbol federasyonu etik kurulu’nun incelediği tutanaklar da avukatların çok daha önce görmüş olduğu ve canlı canlı yaşadıkları tutanaklar zaten...
    anlayacağınız kıvırta kıvırta raks ediyorlar...
    ortada mütalaa yok ve oradan kanırtıyorlar adaleti...
    bir de ceza kanunu ile federasyon yönetmeliği ve uefa talimatnamesinin ne anlam ifade ettiğini bilmiyorlar... türk ceza kanunu ile uefa yaptırımının “ters orantı” sunduğunu algılayamıyorlar.
    algılıyorlar da algılayamıyormuş gibi yapıyorlar.
    aslında biliyorlar da, bilmiyormuş gibi yapıyorlar...
    koca koca adamların kirlettiği “masum, saf ve eğlenceli oyunu”, hâlâ daha kullanmak isteyen adamların oyuncağı olmaya devam ediyorlar.
    yetkisiz menajerler esas suçlu, ortalığa balıklama dalan avukatlar ise “potansiyel palyaço...”
    mahkemede en fazla karşı tarafı tahrik edebileceklerine alışmışlar ama bu durumda 20 milyondan fazla insanı tahrik edip gaza getirdiklerini bilemiyorlar...
    çünkü hayatlarında ilk defa birini savunurken aslında arkalarına geçen 20 milyon kişi olmasının zevkini ve tatmin duygusunu yaşıyorlar...

    biz hariç temizlig yapalım!..
    kendine “yalnızlığı” seçen, bütün takımları “ötekileştiren”, kendisi gibi düşünmeyen herkesi düşman gören ve görülmesini dayatan, kimseye saygı duymayan ve herkesten sevgi bekleyen bir camia bugün büyük töhmet altında.
    asla sorgulanmayan gerçeklere sığınan bir camia...
    1996-2000 gerçeğini 2000-2010 arasında kısır galatasaray galibiyetleriyle doyuma ulaştıran bir camia. milyonların önüne hiçbir uluslar arası hedef koymamış, koyamamış bir yönetici gurubunun sadece lig şampiyonluğu ile, hatta ondan daha değerli tuttuğu galatasaray galibiyetleriyle “yetinmek” zorunda bıraktığı insanları şimdi sokaklara dökmeyi deneyen bir anlayış...
    çavuşoğlu ve benzerleri bayrak olacak ve siz derdinizi anlatacaksınız ha...
    ancak bu kadar anlatırsınız kendinizi...
    siz size yetmezsiniz ki; sizi savunanlar bunlar oldukça...
    bize 8’leri çoook sallamış ingiliz’in liverpool’una 3 atan takımın değerlendirmesi, 3 attığınız sakaryaspor maçından küçük kullanıldığı sürece bir arpa boyu yol gidemezsiniz...
    bunu yapanlar aslında size kötülük yapanlardır...
    büyümek için daha geniş alana veya daha çok insana gerek yoktur...
    büyük olmak büyük insanlarla olur...

    --- alıntı ---
  • 195
    "şımaykıl değil bütün maykıllar gelse o golü ordan alamazdı" cümlesi benim için çok değerlidir. 93'te benim gibi küçük çocukların hafızalarına kazınmıştır. o dönemin koşullarında kendisi gayet iyi bir spikerdi, söz konusu 20 ekim 1993 manchester united galatasaray maçındaki anlatımıyla da büyük saygı duyarım ama maalesef çağın çok gerisinde artık. oyuncuları tanıyamıyor, maça konsantre olamıyor, kurduğu cümleler yeni nesil tarafından anlaşılmıyor.

    tadında bırakmak diye bir şey vardır. ülkemizde ne anlama geldiği bir türlü anlaşılamadı.
App Store'dan indirin Google Play'den alın