yazdıklarımı muhtemelen milyonuncu kez okuyacaksınız. kusura bakmayın.
takıma zararları dokunuyor. takım desteklemekten acizler. her zaman sahadaki oyuncudan önce tribünün gardı düşüyor. bugün de tipik örneğini yaşadık.
2 ocak 2014 galatasaray maccabi tel aviv basketbol maçı'nda takımlarını desteklemeye tekbirle ve kahrolsun israil sloganıyla başlamışlardır. maçı açıp ilk tezahüratı duyduğum an, anlayamadım ne olduğunu. ne israil'i, ne tekbir'i diye düşündüm bir kaç saniye. rakibin tel-aviv olduğunu unutmuşum. ben unutmuşum da bu tribün grubunun bir an aklından çıkmamış anlaşılan. dakika 1, kahrolsun israil. maçın devamı; koy şu israil'e, israil köpeğine.
aslına bakarsanız hiç umrumda değil, bu düşünceden yoksun kendine taraftar grubu diyen topluluğun yaptıkları. ancak ikiyüzlülük midemi bulandırıyor.
''reis'' denen ve büyük ihtimal bu sözlükte de yalaması bulunan adamlar, bu tribünün ''abileri"; her yerde, bulundukları her ortamda "tribünde siyaset yapılmasın" diye bas bas bağırdılar. arena'da her ''her yer taksim'' tezahüratı yapıldığında ıslıklattılar. polislerle işbirliği yaptılar. bazı abiler, twitter'da, orda burda ''burada gaassaray'dan başka bi şey bağırılmaz." diye ahkam kestiler. tezahüratı yapanların galatasaraylılığını sorguladılar. ve
ultras kimliğine yakışır şekilde tribünde bu tezahüratı yapanları polise şikayet etmekle tehdit ettiler. kavga çıkarttılar. başka tribünlere adam yolladılar. her türlü pisliği yaptılar.
bunların hepsi, ne siyasi görüşlerinden, ne inançlarından. keşke öyle olsa, bi nebze saygı duyabilsem. hepsi rant için. gerçekten
her yer rüşvet, her yer yolsuzluk. karaborsa'dan gelen paralar kesilecek, tezgahları bozulacak diye 3.5 atıyorlar. bu kadar basiretsiz bir oluşum hayatımda görmedim ben. bu kadar küçük...