1185
başakşehirspor'un sözleşme uzattığı kalecidir. tahminime göre yılda 1 milyon liraya yakın para kazanacaktır. yaptığı tek şey takımla idmana çıkmaktır. kupa maçlarında kaleye geçer. hatalı gol yese bile "adam maç yapmıyor ki normaldir böyle gol yemesi" denir... ulan ne güzel istanbul be.
istanbul demişken; istanbul'un en güzel yerinde oturur, tatile en güzel yere gider, en havalı(!) kadınlarla takılır. günde 1 paket marlboro light içer, haftada en az 2 gün gece kulübüne gider, en az 3 gün de yeşiköy hubble bubble'da nargile içer. milli maç aralarında yurt dışına gider, arasıra -onların deyimiyle- bodrum'a kaçar, türkbükü'nde jetski biner.
"gaziantepspor'un kalecisi kötü. şu menajerime söyleyim de soruştursun. oraya gideyim kendimi kanıtlayayım. belki tekrar galatasaray'da oynarım" diye bir düşünce tabi ki yok. bu göt onda zaten yok. ne yalan söyleyeyim şu hayat bende olsa kıçımı kaldırıp işemeye gitmem, gitsem bile dönerken ellerimi yıkamam. ufuk da başakşehir'e kapağı atmış hayatını yaşıyor. isterse kulübü sömürsün. zaten kulübü sömüren futbolcuları gördükçe ben önce kulübe kızıyorum.
yanlış anlaşılmasın kendisiyle bir sorunum yok. sonuçta herkesin hayatına kimse karışamaz. "ya kardeşim sen bunları neden anlatıyorsun" derseniz söyleyeyim. geçen gün nişantaşı'na gittim. arkadaşım, piç piç sırıtarak gel bak bir şey göstereceğim dedi ve bir mağazaya soktu beni. bir kazak gösterdi koyu gri böyle sağı solu yırtık delikli bir kazak. ya yürü gidelim diyorum gel şu cekete de bak diyor. dümdüz bir ceket gösterdi. derken oranın çalışanı geldi, bizimki fiyatları sordu. kazak 9.000tl ceket 14.500tl. ben daha şoku atlatamamışken oranın ana caddesine çıktık. gidenler bilir yani böyle hayatlar olamaz. daha önce de gitmiştim ama o zamanlar yaş 19-20 olduğu için ortamın büyüsüne kapılıp dikkat etmemiştim. geçen gün ise elime sprey boya alıp o ortadaki kavşağa "yaşıyorsunuz be bu hayatı" yazmak istedim. hiçbir emek sarfetmeden büyük paralar kazanan o kadar çok insan var ki ufuk ya da diğer futbolcular gerilerinde kalır. insan ister istemez yadırgıyor bu insanları. iyi ya da kötü olduklarını bildiğimiz için değil, o hava bunu gerektirdiği için. ama o imkanlar ben de olsa şu saate burada yazı yazıyor olmam, o mekanda çalışan ve arabamı 30 saniye geç getiren valeyi azarlıyor, azarladıktan sonra da cebine 50 lira koyuyor olurdum. böyle de naif bir insanım işte.
yanılmıyorsam o gün orada ufuk'u da gördüm. zaten deve gibi hemen dikkat çekiyor ama uzaktı emin olamadım. bugün de sözleşmesinin uzatıldığını görünce aklıma geldi. oradaki mağaza ya da mekanlardaki takım elbiseli korumalar (evet mağazalarda da ciddi korumalar var. kazak 10.000, ayakkabı 20.000 lira olunca mecbur tabi) bize ters ters bakarken ufuk ve diğer bütün bizden yüce insanlara 'efendim' çekiyorlar. buradaki benim gibi birçok yazar ya da okurun illa ki bir büyük sahada futbol geçmişi amatör olarak futbol oynamışlığı vardır. kimse de bize "yahu evladım, gel devam et. bir sikim olamasan bile yedek kaleci olursun, 3. kaleci olursun ilerde çocukların geceleri yatağa huzurlu girer" demedi. duyduğumuz tek cümle "oku da bir baltaya sap ol". kodumun yerinde kimse "siktir et sapı mapı iki ucu da keskin balta demiri" ol demedi. hal böyle olunca biz buraya ancak ufuk üzerinden edebiyat parçalayan entryler girebiliyoruz, ufuk ise bunları okuyorsa kesin götüyle gülüyordur, şahsen ben olsam öyle yapardım çünkü.
saygılar.
istanbul demişken; istanbul'un en güzel yerinde oturur, tatile en güzel yere gider, en havalı(!) kadınlarla takılır. günde 1 paket marlboro light içer, haftada en az 2 gün gece kulübüne gider, en az 3 gün de yeşiköy hubble bubble'da nargile içer. milli maç aralarında yurt dışına gider, arasıra -onların deyimiyle- bodrum'a kaçar, türkbükü'nde jetski biner.
"gaziantepspor'un kalecisi kötü. şu menajerime söyleyim de soruştursun. oraya gideyim kendimi kanıtlayayım. belki tekrar galatasaray'da oynarım" diye bir düşünce tabi ki yok. bu göt onda zaten yok. ne yalan söyleyeyim şu hayat bende olsa kıçımı kaldırıp işemeye gitmem, gitsem bile dönerken ellerimi yıkamam. ufuk da başakşehir'e kapağı atmış hayatını yaşıyor. isterse kulübü sömürsün. zaten kulübü sömüren futbolcuları gördükçe ben önce kulübe kızıyorum.
yanlış anlaşılmasın kendisiyle bir sorunum yok. sonuçta herkesin hayatına kimse karışamaz. "ya kardeşim sen bunları neden anlatıyorsun" derseniz söyleyeyim. geçen gün nişantaşı'na gittim. arkadaşım, piç piç sırıtarak gel bak bir şey göstereceğim dedi ve bir mağazaya soktu beni. bir kazak gösterdi koyu gri böyle sağı solu yırtık delikli bir kazak. ya yürü gidelim diyorum gel şu cekete de bak diyor. dümdüz bir ceket gösterdi. derken oranın çalışanı geldi, bizimki fiyatları sordu. kazak 9.000tl ceket 14.500tl. ben daha şoku atlatamamışken oranın ana caddesine çıktık. gidenler bilir yani böyle hayatlar olamaz. daha önce de gitmiştim ama o zamanlar yaş 19-20 olduğu için ortamın büyüsüne kapılıp dikkat etmemiştim. geçen gün ise elime sprey boya alıp o ortadaki kavşağa "yaşıyorsunuz be bu hayatı" yazmak istedim. hiçbir emek sarfetmeden büyük paralar kazanan o kadar çok insan var ki ufuk ya da diğer futbolcular gerilerinde kalır. insan ister istemez yadırgıyor bu insanları. iyi ya da kötü olduklarını bildiğimiz için değil, o hava bunu gerektirdiği için. ama o imkanlar ben de olsa şu saate burada yazı yazıyor olmam, o mekanda çalışan ve arabamı 30 saniye geç getiren valeyi azarlıyor, azarladıktan sonra da cebine 50 lira koyuyor olurdum. böyle de naif bir insanım işte.
yanılmıyorsam o gün orada ufuk'u da gördüm. zaten deve gibi hemen dikkat çekiyor ama uzaktı emin olamadım. bugün de sözleşmesinin uzatıldığını görünce aklıma geldi. oradaki mağaza ya da mekanlardaki takım elbiseli korumalar (evet mağazalarda da ciddi korumalar var. kazak 10.000, ayakkabı 20.000 lira olunca mecbur tabi) bize ters ters bakarken ufuk ve diğer bütün bizden yüce insanlara 'efendim' çekiyorlar. buradaki benim gibi birçok yazar ya da okurun illa ki bir büyük sahada futbol geçmişi amatör olarak futbol oynamışlığı vardır. kimse de bize "yahu evladım, gel devam et. bir sikim olamasan bile yedek kaleci olursun, 3. kaleci olursun ilerde çocukların geceleri yatağa huzurlu girer" demedi. duyduğumuz tek cümle "oku da bir baltaya sap ol". kodumun yerinde kimse "siktir et sapı mapı iki ucu da keskin balta demiri" ol demedi. hal böyle olunca biz buraya ancak ufuk üzerinden edebiyat parçalayan entryler girebiliyoruz, ufuk ise bunları okuyorsa kesin götüyle gülüyordur, şahsen ben olsam öyle yapardım çünkü.
saygılar.