• 4
    roberto carlos'un teknik direktörlük için gerekli belgeyi alması için talimatta değişikliğe gitmişler. mehmet demirkol'un da dediği gibi bu kadar uğraşacaklarına direkt roberto carlos'un adını yazsalarmış keşke.

    --- alıntı ---

    buna göre, türkiye'de en az 2 sezon forma giymek kaydıyla (gbkz: dünya futbolunda söz sahibi ülkelerinin milli takımlarında uzun süre oynayan yabancılar), spor toto süper lig kulüpleri'nde "yönetici" sıfatıyla sahada görev yapabilecek.

    --- alıntı ---

    http://www.tff.org/...687&ftxtID=18756
  • 5
    --- alıntı ---

    http://www.tff.org/...285&ftxtID=19584

    allah' ın adını zikredelim evvela zira o yerde ve göktedir. ne yaparsanız yapın o' nun haberi olacaktır. o her şeyi bilendir zira kandırılamaz. bunu bir kenara koyuyorum zira ben her şeyi bilemem, gördüklerimden sonuç çıkartır önceden bildiklerimi de bu sonuçlara uygularım. ortaya hegel' ci bir anlamda -biraz indirgemeci olsa da- bir sentez çıkar. neyse bu yüzden aşağıda yazacaklarımdan incinecek olan varsa peşinen özür diliyorum zira bu yazıyı okumanız için mesaj kutularınızı taciz edeceğim. bunun için de ayrı bir özrü borç bilirim. başlayalım mı?

    öncelikle bu sözlükte siyaset yasak diye biliyorum. ama ben bu yasağı deliyorum kimi zaman ve bu tavrıma da devam edeceğim müsaade edilirse. bu konuda bana müsamahakar yaklaşan moderasyona da teşekkürü borç bilirim.

    siyaset kavramı bizim ülkede çok korkulan bir kavram. sebebini anlamak zor değil zira biz bir türlü karşısındaki farklı fikirde olan adamla tartışmayı öğrenememiş bir toplumuz. biz de tartışılmaz kolay kolay; kavga edilir. şimdi münazara kültürünün oturmadığı yapılarda farklı fikirlerin savunulduğu alanlardan biri olan 'siyasetin' de bir kavga aracı olması ve ayrışmaları kolaylaştıran bir fail olarak görülmesi çok normal. açıkçası sözlükte de, günlük hayatta da siyaset denince uyanan negatif duyguları bu perspektifte açıklayabiliriz. yani aslında siyasetin yasak olmasının nedeni 'yaprak dökümü' dizisindeki güven hokna' nın oynadığı kadın karakterin klişe sözüyle: 'aman huzurumuz kaçmasın' düşüncesi. vallahi çok da haksız bulmuyorum böyle düşünenleri zira bu ülke hiç yoksa bir kez temelinde siyasi ayrışmanın bulunduğu bir anarşi ortamını gördü 1970' lerin sonunda. her ne kadar o ortam 'yaratılan' ve 'yapay' olsa da sonuçta fail yine siyaset olarak belirlendi.

    bu durumun üstüne bir de ülkemizdeki 'mühür kimdeyse süleyman o' dur' şeklinde açıklanabilecek yönetme pratiklerini koyun. ne çıkar ortaya? karşıt görüşe tahammülü olmayan 'siyaseten hasmı' olarak gördüğü klikleri 'makamının gücüne dayanarak' bastıran boğan, hiç olmadı onlarla kavga eden iktidar odakları. peki bu iktidar odaklarının son faaliyeti ne oldu? gezi olaylarının sahalara yansımasını engellemek için 'siyasetin her türlüsünü stadlarda yasak ettiklerini' söylemek. elbette bu bir yalan.

    neydi stadlarda siyaseti yasaklarken gerekçe?

    'tüm dünyada futbol sahalarının yalnızca futbolun oynandığı ve izlendiği alanlar olması hedeflenmektedir'

    en büyük rakibinin saha dışında yaptığı şikenin aklandığı, yani futbolun daha çok saha dışında -inşaatlarda, tarlalarda- oynandığı ülkede bu gerekçeye götünüzle güldünüz değil mi? vallahi ben güldüm şahsen. durun ama daha bitmedi.

    siyasi olan nedir? diye sorduğumuzda siyasetin yalnızca politika hatta günlük politika bağlamında yandaş ya da muhalif olmak anlamına geldiği bir ülkede yaşıyoruz. hatta üzülerek görüyorum ki sözlüğümüzde bile siyaset bu indirgenmiş anlamında kullanılıyor. halbuki siyasi olan sizin benliğinizi oluşturan kimliğin herhangi bir parçasına ilişkin olandır. insanın kimliği ise tek bir şeyden oluşmaz aksine birbirine eklemlenmiş çeşitli unsurların bir araya gelmesiyle oluşur. dolayısıyla aslında 'özel olan her şey siyasidir.'* ve 'iktidar sizi nereden vurursa o sizin kimliğiniz olmaya başlar.'* bugün 'atatürk' imgesi -hani bize şu milli eğitimde filan verilmiş olan- büyük saldırı altındadır. bu imgenin problemli olduğu zaten bir gerçek ama bunu benimsemiş insanların bu saldırıdan incinip o imgeyi daha da sahiplendikleri tartışılmaz. yani 'atatürk' e saldırı onu bitirmez aksine kendini 'atatürkçü' olarak tanımlayan odakları daha da kenetler, radikalleştirir. günümüzde 'atatürk' ün saldırı altında olduğunu düşünmeyen var mı bilmiyorum ama varsa şöyle 1 ay geriden gelip bir haber taraması yapsınlar yeter. ya da bana ulaşsınlar ben göndereyim gerekli haberleri. bak daha iptal edilen, teşrif edilmeyen milli bayramlarda olanları filan saymıyorum. bunu unutmayın bir kesimin bir değeri saldırı altındaysa o kesim onu kimliğinin bir parçası haline getirip sahiplenir. yani şunu demeye çalışıyorum: bir maça 'yüce atatürk' yazısıyla çıkmak da siyasidir.

    hatırlayın sırf başını örtüyor diye okuma hakkı elinden alınan kadınları... onlar ne yaptı vaz mı geçti okumaktan? elbette hayır. daha da sıkı sarıldılar başından alınmak istenen örtülere, daha sıkı sarıldılar 'özgürlük' kavramına ve artık 'başını örtme' eylemi bir siyasi simge haline geldi. bugün o azimli savunucular iktidarda çünkü gerçek olan mağduriyetleri halkta yankı buldu ve halk iktidarı onlara vermeye uygun gördü. kendi deneyimleri ve iktidara geliş süreçlerinden dersler çıkarmamış olsalar gerek bugün aynı mağduriyeti rövanşist bir eğilimle karşı tarafta yaratıyorlar.

    şimdi bazı kişiler diyor ki atatürk hepimizin değeri bu yüzden siyasete alet edilemez. buna da götümle gülüyorum yalan değil. nerede yaşıyorsunuz siz arkadaşlar? atatürk nerede herkesin değeri? böyle bir şey mümkün olabilir mi? atatürk' ten ala bir siyasi figür var mı lan ülkede? bugün her türlü siyasi akım kendini atatürk' e olan mesafesi üzerinden konumlandırmıyor mu? bugün bir parti 'biz atatürk' ün partisiyiz bu yüzden bize oy verin' derken atatürk siyasete alet edilmiş olmuyor mu? bugün başka bir parti 'kemalizm' e çakarak saflarını sıklaştırmıyor mu? ben size şunu söyleyeyim: insan olmak dışında herkesin ortak değeri olan hiçbir şey yoktur. dolayısıyla bu hariç her şey siyasidir. bir maça 'kadına karşı şiddete hayır' pankartıyla çıkmak da siyasidir, ' yüce atatürk' yazılı tişörtlerle çıkmakta. çünkü bunlara muhalif olan hoşuna gitmeyen birini bulmak her zaman mümkündür. ve bu tarz şeyler eğer gerçekten yasaksa cezalandırılmalıdır. bu bağlamda ben de fethiyespor' un ceza alması gerektiği görüşündeyim.

    amaaaaaa.... işte burada kocaman bir 'standart' problemi var renktaşlar. 'standart' bir uygulamanın bir kuralın üzerinde uygulanacağı kişi ya da olaydan bağımsız olarak var olup; uygulama kazanması olarak tanımlanabilir. bir nevi objektivitedir, kişiden kişiye uygulamanın değişmemesidir. peki ülkemizde standart var mıdır uygulamalar konusunda? bun 'evet' diyen galatasaray taraftarı en iyimser tabirle 3 temmuz 2011' den beri tv izlemiyor, internet kullanmıyor, haber okumuyor hatta mağaradan çıkmıyor olsa gerektir.

    biz bu ülkede sırf fb yaptı şikenin aklandığına şahit olduk. maçtan önce -2011- 2012 sezonu şampiyonluk maçı- kazanan kupayı sahada alsın diye anlaşıldıktan sonra kaybedince 'kupa diye tutturdular' diyen yanar dönerleri, kupayı vermemek için kırk takla atan 'güvercinleri' gördük. bu ülkede yaptığınızın yanınıza kalıp kalmayacağı kim olduğunuza göre değişir. maalesef durum bu.

    şimdi dönelim fethiyespor' a. yapıkları kurallara aykırıdır. evet spora siyaset karıştırmaktır. lakin biz ne kurallara aykırılıklar gördük cezasız kalan. bu noktada şu soruyu çok net sorabiliriz 'iktidara yaranmak için yaptığınız gösteride gücünüz fethiye' ye yetti di mi? aksi takdirde şu hareketler nasıl pfdk' ya sevk edilmedi:

    http://www.fbhaber.org/...si-secdeye-yattilar/

    evet din de siyasidir. peygamberimizin ölümünden sadece 25 yıl sonra sıffin savaşı' nda müminler tüm müslümanların üstündeki iktidar olan halifelik için birbirine girmiştir. o günden itibaren alimler arsındaki görüş ayrılıklarının da etkisiyle mezheplerin türemesine ortam hazırlanmıştır. her biri de hak yolunun kendisi olduğunu iddia etmiştir. bugün herhangi bir mezhepten olan kişi dinin siyasallaşmasından payını almıştır.

    cdn1.haberdar.com/...

    cdn1.haberdar.com/...

    olaymedya.com/...

    peki ya bunlar? evet r4bia işareti de siyasidir. başbakan mitinginde r4bia işareti yaptığından ayrıca da ayrıştırma nesnesidir. kendi içinde barındırdığı anlamlardan bağımsız olarak bugün herkesin görebileceği şekil -yani twitter' da kameralar önünde maçta filan- rabia işareti yapmak hükümetin mısır politikası ve başbakanın mısır hakkındaki sözlerine destek vermek anlamını taşımaktadır.

    galeri7.uludagsozluk.com/...

    bildiğim kadarıyla bursaspor da bu pankart için pfdk' ya sevkedilmemiştir

    www.google.com.tr/...

    sahi beşiktaş ve cevahir' in adının pfdk ile geçtiğini duyan olmuş mudur? halbuki bir siyasiye taraftar ve takım adı kullanarak seslenmek futbola siyaset karıştırmak değil de nedir?

    daha da örnek bulunabilir ama gerek yok. bunların hiçbiri pfdk' ya sevkedilmemiş, ceza verilmesi düşünülmemiştir.

    işte 'yüce atatürk' yazılı tişörtlerle çıkmak da bunların başka bir versiyonudur. ama ne hikmetse adaletin kılıcı sadece fethiye' ye karşı keskindir. galasatasaraylı taraftarlar olarak bize düşen her samimi insan gibi uygulamalarda bir standart ve samimiyet talep etmektir. zira adlet bir gün herkese lazım olacaktır. fener için gece gece kanun değiştirilmesine ses çıkaranlar bu olay karşısında da susmamalıdır. eğer samimilerse tabi. zira 'haksızlıklara karşı iki ayak üzerinde dikilmek, ona boyun eğmekten kolaydır.'*

    http://i.milliyet.com.tr/...fft99_mf1108997.Jpeg

    bize de bu yakışır.

    velhasıl kelam hepimizin bildiği gibi bu ülkede siyaset filan değil muhalif olmak yasak.

    bir de 1453 kartalları vardı. sahi ne oldu onlara?

    --- alıntı ---
  • 7
    kepazelikleri yurtiçi sınırlarından taşıp, uluslararası boyuta ulaşan kurum. önce başkanları y. demirören, espn tarafından yılın en kötü spor adamı seçildi. şimdi de fifa başkanı blatter, drogba ve eboue'nin nelson mandela'yı anma olayının pfdk'ya sevk edilmesinden dolayı kınama yayınladı.

    www.habervitrini.com/haber/sepp-blatter-tffyi-topa-tuttu-740676/
  • 8
    --- alıntı ---

    drogba'nın disiplin kuruluna sevkedilmesi olayına afrika'dan bakınca ne gördüğümü anlatacağım.

    futbol acayip bir şey, her tarafımızı sarmış, ortak bir dil olmuş. hiçbir şeyde ortak bir payda bulamadığın insanla bile sadece futbol konuşabilirsin, futbol deyince orada herkesin söyleyecek bir şeyleri vardır. her seviye insan futbol sayesinde aynı seviyede buluşabilir.

    nelson mandela ve didier drogba. başta michael jackson olmak üzere bazı afroamerikalı şarkıcılar, belki birkaç tane daha siyahi insan. bunlar afrikalının kabile şeyleri gibi. martin luther king var ama o değil mesela.

    bu federasyon bu ikonlardan ikisini aldı, afrikalının gözünde türkiye'yi bir anda bitirdi.

    afrikalı bir hamal düşünün. önce bizim ülkemizdeki bir hamalı düşünün, sonra bir de afrikalı hamalı düşünün, bu adam insanlığın kendi içindeki sıralamada bilgi, fikrine önem verilme, saygı görme, insandan sayılma gibi kriterlerle değerlendirildiğinde en aşağıdadır. bu adam bile bana didier drogba'nın nelson mandela tshirt'ü giydi diye neden cezalandırıldığını soruyor. adamın türkiye ile ilgili bildiği tek şey drogba'nın galatasaray'da oynadığı. ikinci bir bilgi yok. belki kendi ülkesinden bir oyuncu zamanında türkiye'de bir takımda oynadıysa onu da biliyordur. kısaca adamın türkiye ile tek bağlantısı futbol. ne kadar güzel bir yer olduğunu, ne güzel mevsimleri olduğunu, içinde ne güzel insanların yaşadığını, denizindeki balığının tadını bilmez. bildiği tek şey türk federasyonunun drogba gibi bir yarı tanrıya, hem de mandela gibi bir yarı tanrı yüzünden ceza vermesi. adamın duyacağı nefrete gel.

    türkiye futbol federasyonu bu adamı aldı türklere antipati besleyen bir adam haline getirdi. sadece bu adam olsa iyi, afrika'nın tamamı neredeyse bu tür adamlardan oluşuyor. onlar insanlığın en altında geziniyorlar. afrikalı nüfus yığınları; bütün gün eşek gibi çalışır, azıcık para alır, kiliseye gider paranın bir kısmını orada pasteur'a kendi isteğiyle kaptırır, futbol seyreder, uyur, sabah kalkıp eşek gibi çalışmaya gider. en önemlisi bu adam sorgulamaz, bir şeyi kötü olarak gördüyse o artık kötüdür.

    drogba'nın giydiği mandela tshirt'unun bizim coğrafyamızla ya da avrupa coğrafyasıyla alakası olmadığı o kadar açık ki buradan bakınca. adam bir afrikalı olduğu için giymiş onu, türkiye'de şu grubu sevindireyim, şu grubu üzeyim, avrupa'da şunun sempatisini kazanayım demiyor adam. adam kara kıtanın bir ferdi olduğu için üzerinde taşımış. bu tshirt olayı bizim coğrafyamızda değil afrika'da geçiyor. onu drogba giyince sadece o giymiş olmuyor, tüm afrika halkları içlerinde mandela tshirt'ü ile gezmiş oluyor. burada drogba'nın ülkesi olmamasına rağmen ölünce tanrı, isa ve drogba ile buluşacağına inanan adamlar var. mandela'nın ülkesinden çok uzakta olmasına rağmen burada günlerdir yas tutuluyor. bizim federasyon ise tüm bu insanların nefretini kazanıp türkiye'yi bir öcüye çeviriyor. türkiye onlar için uzakta bir ülke, drogba ve mandela sevilmiyor, bitti.

    daha eğitimli insanlar, sorgulamayı öğrenmiş olanlar ise ısrarla soruyorlar neden? ortadoğu'da biz insanların fazla esktremist olduğunu söyleyebiliyorum ancak. herkesi sevemeyiz, çünkü herkesi seversek birbirimizi de sevmek zorunda kalırız. bu son cümleyi içimden diyorum sadece.

    --- alıntı ---

    https://eksisozluk.com/entry/38951982
  • 11
    web sitelerinin arşiv kısmında geçmiş yıllara ait geniş bilgi var.
    en azından 1990 1991 sezonuna kadar liglerin puan durumunu falan eklemişler. gayet güzel.
    hatta aynı kısımda sezonların "yıllık"larıda söz konusu.

    pdf formatında hazırlanmış bu dökumanlarda, şampiyonun resmi kapakta olacak şekilde hazırlanmış sezona ait geniş bilgiler var.

    yalnız ilginçtir, en son 2011 - 2012 sezonu için yüklenmiş bu yıllıklar. galatasaray'ımızın iki sene üst üste şampiyonluğunu belgelememek için herhalde artık böyle bir uygulama yapmaktan vazgeçmişler.. bilemedim.

    http://www.tff.org/default.aspx?pageID=545
  • 13
    an itibariyle başta (bkz: yıldırım demirören) olmak üzere haklarında görevi kötüye kullanmak ve şike yapan takımı, başkanını, korumak suçlarından dava açılmalıdır. müsabaka sonuçlarının talimatlara aykırı bir şekilde etkilendiği mahkemece kanıtlanan müsabakaların iptaliyse iptali, değilse de yazılı bir açıklama ile kamoyunu aydınlatılması gerekmektedir. yargının kararı müsabakaların haksız yollarla etkilendiği ortadadır. 1 puan dahi hatta bir kaç gol averajı dahi şampiyonu değiştireceğinden ötürü acilen toplanıp şike sürecindeki kararı yeniden gözden geçirmelidirler. aksi takdirde uefa, fifa peşimizi bırakmayacak.

    ancak şöyle bir olay daha var. tff 58. madde gereği şike yapan takım puan silme cezası alır veya düşürülürdü. ancak yeni çıkan (değiştirilen) 58. madde diyor ki;

    1) gerçek kişiler ve tüzel kişiler aynı anda
    2) gerçek kişiler
    3) tüzel kişiler

    olmak üzere 3 statüde yargılama kararı alınabilir. bu şu demek oluyor. aziz yıldırım gerçek kişi olarak yargılanırsa o başlık atlındaki en ağır ceza bir daha başkanlık yapamayacak olması ve ömür boyu müsabakalardan men ve seyir cezası.

    eğer ki tüzel kişiler yargılanacak olursa (fenerbahçe) bu statü de de en ağır ceza bir alt lige düşürülme cezasıdır. ancak ortada çelişkiler yumağı mevcuttur. kulübün başkanı kulüp için şike,teşvik primi yapmıştır. sonuç olarak kulüp bundan çıkar sağlamış, şampiyon olmuştur. bu yüzdendir ki hem gerçek hem tüzel kişiler konusunda yargılanmalı hem de tüzel kişiler konusunda yargılanmalıdır. o başlık altındaki en ağır ceza olan "ödüllerin iadesi"

    tff 58. madde disiplin talimatı cezaları http://imgim.com/8321incin2157779.png
  • 15
    http://www.tff.org/...285&ftxtID=19724

    --- alıntı ---

    3 ocak 2014 tarihli habertürk gazetesi'nde serdar ali çelikler tarafından kaleme alınan köşe yazısında yer alan gerçeğe aykırı ifadeler üzerine kamuoyunu bilgilendirme ihtiyacı doğmuştur.

    3 temmuz 2011'i takiben ortaya çıkan olaylar sonrasında, futbol ailesinin içinde bulunduğu zor dönemin aşılması amacıyla 2011-2012 sezonunda spor toto süper lig'de mücadele eden 17 kulüp (mke ankaragücü spor kulübü, yaşadığı yönetim boşluğu nedeniyle talepte bulunamamıştır), ocak ve şubat 2012 aylarında türkiye futbol federasyonu ve krea içerik hizmetleri ve prodüksiyon a.ş. (digiturk) arasında 14 ocak 2010 tarihinde yapılan ihale sonucu imzalanan yayın sözleşmesinde yer alan 2014-2015 sezonu uzatma opsiyonunun kullanılması ve bu uzatma opsiyonuna ek olarak ayrıca üç sezona kadar (2015-2016, 2016-2017 ve 2017-2018 sezonları) sözleşmenin uzatılması için türkiye futbol federasyonu'na başvurmuşlardır. kasımpaşa a.ş., 2011-2012 sezonunda spor toto süper lig kulübü olmadığı için talep hakkı bulunmamakta olup bu 17 kulüp içinde yer almamıştır.

    bu başvurular sonrasında digiturk ile yapılan müzakereler neticesinde kulüplerin talepleri doğrultusunda oluşan sözleşme yine kulüplerin talepleri doğrultusunda rekabet kurulu'na sunulmuştur. rekabet kurulu tarafından yapılan inceleme sonucunda, işbu 3 sezona kadar olan uzatma müzakerelerinde belirlenen şartlar için muafiyet kararı tanınmamıştır. rekabet kurulu'nun bu kararına karşı türkiye futbol federasyonu ve digiturk tarafından ankara idare mahkemesi'nde iptal davası açılmıştır ve dava halen derdesttir.

    bu zor dönemin aşılmasını en kısa sürede gerçekleştirmek için türkiye futbol federasyonu kısa bir süre içinde digiturk ile 2014-2015 sezonunu kapsayan opsiyon hakkına ek olarak, iki sezonu için (2015-2016 ve 2016-2017 sezonları) yeni bir sözleşme imzalamış ve rekabet kurulu'na muafiyet kararı için başvurmuştur. bu sözleşmede aynı zamanda spor toto 2. ve 3. lig kulüplerine destek amacıyla türk futboluna yıllık 10 milyon tl'lik ek bir gelir sağlamıştır.

    rekabet kurulu tarafından yapılan inceleme sonucunda, federasyonumuz ve digiturk arasında imzalanan bu yeni sözleşmeye bireysel muafiyet tanınmıştır. bu inceleme sırasında rekabet kurulu, kasımpaşa a.ş.'nin üyesi olduğu kulüpler birliği'nin başkanı sayın ilhan cavcav ile 29.07.2013 tarihinde görüşmüş ve sayın ilhan cavcav bu sözleşmenin türk futbolu için öneminden bahsetmiştir.

    spor toto süper lig yayın hakları, kanunen türkiye futbol federasyonu tarafından merkezi sistemle ihale edilmekte olup uzatılması da tüm yasal koşullar sağlanarak ve kulüplerimizin talebi doğrultusunda gerçekleştirilmiştir. bu tür açıklamaların halen derdest olan davayı etkilediğini de eklemek gerekir.

    türkiye futbol federasyonu başkanı sayın yıldırım demirören'in bu süreçte kişisel çıkar sağladığını iddia eden ilgili köşe yazısıyla ilgili yasal haklarının saklı olduğunu ifade eder, konuyu kamuoyunun bilgisine sunarız.

    --- alıntı ---

    rekabet kurumunun yayın ihalesi hakkında kararı ise;

    http://www.tff.org/...ac9fdd1c412b1b00.pdf
  • 16
    "tff, bruma'nın gaziantepspor'a kiralanması durumunda kendilerinin yapabileceği her hangi bir hamle olmayacağını açıkladı."

    şöyle bi habere konu olmuş federasyon. yani açıkça "galatasaray'ın önünü kesmek için yapabileceğimiz bi' şey yok" diyorlar. belki de "ah ulan" diyorlar, "maalesef" diyorlar.

    http://www.mackolik.com/...den-Bruma-aciklamasi

    edit: "hamle" ne ulan? "hamle" ne?

    resmen itiraf niteliğinde, açık açık karşılıklı iki gücün savaşı sanki... rezalet...
  • 17
    kendilerinin son günlerdeki etik ve ahlaki değerlerden bahsetmeleri üzerine, ufaktan bir hatırlatalım istedik..

    mathias delgado, michael fink, filip holosko, 2010-2011 sezonu, 2011-13 sezonları arasındaki engellemeler ve galatasaray'a engel olma çabaları. kumpasın en büyüğünü yapan, adaleti yanıltmaya çalışan ve ahlaktan bahsetmemesi gereken kurum. biz bu senaryoyu daha önce izledik ama artık herkes kendi işine baksın.

    --- alıntı ---

    2009-2010 sezonunda mathias delgado'nun sözleşmesini, 2010-2011 sezonunda ise michael fink'in sözleşmelerini yabancı kuralı izin vermediği için birer yıl donduran, 2011-2012 sezonunun devre arasında filip holosko'yu da sakatlandığı dönemde (2 ay süren bir sakatlık) istanbul bşb'ye bedelsiz olarak ve maaşını ödemek koşuluyla kiralayan siyah-beyazlı takımının yönetim kadrosunda sizce o gün kim yer alıyordu? futbol komitesi üyesi ve basın sözcüsü ünvanıyla görev yapan, tanıdık bir sima; mete düren!

    oyuncuların sözleşmelerinin dondurulması, dondurulmaması bir kenara. türkiye'deki tüm adalet kurumlarının, avrupa'da futbolun bir numaralı yöneticisi uefa'nın, avrupa'nın en büyük spor yargılama kurumu olan cas'ın, avrupa'nın önde gelen yargı kurumlarından isviçre federal mahkemeleri'nin görüş birliğine varmışcasına karar verdiği bir şike dosyası vardı. 2 yıldır süren tüm adli ve idari yargılamaların yanı sıra, sportif yargılamalarda da "şike ve teşebbüs bulunmaktadir." kararı veren bir adalet mekanizması var, kararlar ortada. bu kararlara rağmen halen çıkıp "bizim için bu konu kapandı" diyen bir tff yöneticisi mete düren. tüm ülkenin, kıtanın ve hatta dünyanın kabul edip tescillediği şike davasının üzerini örtmeye çalışan demirören ve ekibinin bugün çıkıp etikten, haktan veya hukuktan bahsetmek gibi bir lüksü yok. geçmişte yaptıklarını unutup, delgado - fink ve holosko'nun hesabını vermeden birde üzerine şike konusunda çuvalladıklarını da alenen unutan mete düren'in bugün kulübümüze veya herhangi bir kuruma, şahısa "etik değerleri" hatırlatması son derece ironiktir. fatih terim'in milli takımın başına nasıl geçtiğini, hepimiz biliyoruz. galatasaray başkanı ünal aysal'a ana avrat küfürler saydıran vedat incefe'nin milli takımlar altyapı organizasyonuna nasıl getirildiğini biliyoruz. geçen sezon galatasaray'ın şampiyonluğunun nasıl engellenmeye çalışıldığını, bir önceki sezon şampiyonluğumuzu nasıl geciktireceklerinin hesabını yapanları da biliyoruz. galatasaray'a kupa vermemek için ülkeyi terkedenleri de, bu ülkenin hiç bir stadyumuna gidemeyenleri de biliyoruz. işte bu malum kurumun basın sözcüsünün bu şekilde ekran karşısına çıkıp, etik değerlerden, ahlaki ilkelerden bahsetmesi komik bile değil.

    siz önce geçmişte yaptıklarınızın, halen yapmaya devam ettiklerinizin ve adaleti, tüm dünyanın uyguladığı kararları uygulamaktan korkma sebebinizi açıklayın. bunun hesabını verin. galatasaray'a nasıl engel oluruz, nasıl işi yokuşa süreriz diye düşünmek yerine türk futbol tarihinin en büyük lekesine nasıl bulaştığınızı açıklayın. şikeden yargılanan, evrakta sahtecilik yapan kulübün yöneticileri olarak tff'nin başında olmanız bile en büyük ironi iken, geçmişte yaptıklarınızı unutup bugün galatasaray'a etik ve ahlak dersi vermeye kalkmanız sadece acınacak durumda olduğunuzu gösterir. 2 sezon önce göbeğinizi kaşıyarak izlediğiniz, haline güldüğünüz galatasaray öyle büyük bir çınar olduğunu gösterdi ki, iki yıldır her türlü engellemelerinize rağmen, stadyumlara gelemeyip kupa verememenize ve verdiğiniz süper kupa sırasında da suratınız kıpkırmızı olmasına rağmen şampiyonluk kupasını müzesine götürmüştür. uzun lafın kısası.. galatasaray'a etik değerleri öğretecek son kurum sizsiniz. kendi işinize bakın.. yaptıklarınızın hesabını verin. yapacaklarınızın hesabını nasıl olsa biz size bir şekilde soracağız. ama tarih, sizi de, türk futboluna bu kara lekeyi sürenleri de unutmayacak. unutursak veya unutturmaya çalışanlara göz yumarsak, yüzümüze tükürsünler.

    --- alıntı ---

    yazının tamamı için; http://bit.ly/1jv0pFS
  • 23
    muhtemelen dün gece atıldığı iddia edilen tweet yalan haberdir. montaj falandır. tff yi aklamak değil tabii ki niyetim sıfırlanan paralar kez çamaşır suyuna soksan aklayamazsın tff yi fakat görseldeki yazı tipinden montaj olduğunu düşünüyorum. bir de şöyle bir açıklama yapmışlar:

    --- alıntı ---

    twitter hesabımızdan son 15 saat içerisinde herhangi bir paylaşım yapılmamıştır. sahte, fotomontaj tweetlere itibar edilmemesini rica ederiz

    --- alıntı ---

    https://twitter.com/TFF_Org
App Store'dan indirin Google Play'den alın