• 1804
    iktidar ile ilişkide en çok galatasaray suçlanır. gerçek öyle mi? 2020-2021 sezonunda galatasaray taraftarı son maçta kovalanırken, beşiktaş göztepe maçında polisler göztepeli taraftarları kovalıyıp, beşiktaş taraftarını stada alıp, akşamına eğlencenin baş konuğu olmuşlardı. dünkü maç * sonucunda kimin aklına gelir, maçtan saatler sonra stada gelip sevinme merasimi yapmak. hayatın olağan akışına aykırı. bu yüzden kimseye kızamıyorum , tek beklentim hukukta hesabı sorulması. ama hepsi birbiri ile yüz yüze oldukları için ne kadar takipçi olabilirler.
  • 1806
    cumhurbaşkanının bile haldur huldur izinsiz kimsenin evine giremediği ama ali koç'un ne hikmetse evimize polisimizi peşine takıp, polisimizi kullanıp haldır huldur girdiği ülkedir.

    nezaketen de olsa izin istenir.
    ali sami yen stadyumu bizim evimizdir. mesire alanı değil! cumhurbaşkanı bile böyle stadımıza giremez. en azından önceden haber verilir.

    bu ali koç'u cumhurbaşkanından da güçlü kılan nedir? salgın zamanı belediyeler kendi başlarına yardım toplayınca "devlet içinde devlet olmaz" diyen cumhurbaşkanı ortalıkta cumhurbaşkanından daha dokunulmaz ve kafasına göre takılan ali koç'a neden ses çıkarmıyor.

    o ali koç evimize baskın yapmış yetmemiş görevliyi dayak yersin diye tehdit bile ediyor.

    ülkemiz, yıllarca esprisini yaptığımız muz cumhuriyeti'ne döndü gerçekten.
  • 1807
    bu topraklarda yaşayanlar iyi bilir ki "azdan az, çoktan çok gider".

    parasına güvenip nüfuz sahibi olmaya çalışan, eksikliklerini paranın verdiği güçle kapatmaya, başarıyı para ile satın almaya çalışanlar kaybetmekten en çok korkan, kaybettiğinde en çok zarar görecek olanlardır.

    gün gelir devran döner. ateş bacayı sardığında, paranın da sizi kurtaramayacağını anlar ve kaçacak delik ararsınız bunu unutmayın.
  • 1808
    tokadı ağırdır. ülke olarak ne kadar istisnalar olsada türk milleti sabırlı bir millettir. o yüzdendir ki öfkesi de bir o kadar ağır olur.

    zamanında cem uzan’da çok sert dilliydi. kendisi ve ailesi kendilerini devletten büyük sanmaya başladı ve cüretleri karşılarında dur diyen olmadıkça arttı da arttı. sonu hepinizin malumu.

    şimdi de ali koç benzer tavır ve tarzlarla 5 yıldır futbolun içinde. her geçen gün de skandalları ve cüretleri artıyor. bu ülkede hiç idealist bir savcı olmadığını mı düşünüyor ya da adalete değer veren hiç bir bakan ya da milletvekili mi yok sanıyor bilmiyorum ama böyle devam ederse biz bu filmi izlemiştik noktasına gelinebilir.

    futbol dünyası tatlı sert bir dünya atışmalar takılmalar hep oldu ve olacak. ancak kantarın topuzu kaçarsa bu işin sonunda farklı şeyler yaşanabilir.

    taraftar ülkenin de ekonomik durumu nedeniyle lanet olsun deyip geçiyor. kulüp yöneticileri devlete bağlılığından mecburiyetinden tepki veremiyor. futbol dünyası içerisinde birçok ticari hayatını riske etmek istemeyen başkan ve yöneticiler susuyor. ama gün olur devran döner.

    biz millet olarak gücü de güçlüyü de severiz ancak gücünü kibir ego olarak görenede haddini bildiririz.

    özetle fatih hoca’nın dediği gibi her firavunun bir musası vardır.

    zaman her zaman haklıya hak ettiğini verir. ilahi adalet de gerçekten şaşmaz.
  • 1810
    koca bir tımarhane. eleştirel düşünce namına birşey yok. tarikat liderinin arabasının lastik izini öpenleri eleştirenler benzer tutumu kendi inançlarına yönelik sergiliyorlar. delinin biri! sanatçısından, yorumcusuna ve futbolcu eskisine kadar tüm kitleyi peşinden sürüklüyor. doğru söyleyenler ise linç ediliyor.

    az önce öğretmen arkadaşımla kavga ettim. hakan hanoğlu denen meczubun videosunu bana attı. tff, arda güler ve hakan çalhanoğlu'nun açıklamalarını kendisi ile paylaşım ama nafile. arda çıkıp aksini anlatsa yine inanmazlar.
  • 1811
    fatih terim'den bu yana ilk kez bir milli takım hocasının bu denli mobbinge uğradığını görüyorum bu ülkede.

    işin içinde siyasiler, sanatçılar, entellektüeller ıvır zıvır kim ararsan var. hatta fatih terim'e bile bunun daha azı yapıldı.

    montella hoca çekecek çilen varmış. adam daha da durmaz buralarda. zaten cvsi bu ülkenin kokuşmuşluğu için çok fazla.
  • 1812
    şu an fertleri toplu bir histeri yaşıyor.

    gerçekten aklımı kaybetmek üzereyim. 70 saniyelik bir görüntüden siyasetçisi, oyuncusu, şarkıcısı bir anlam çıkarıp cadı avını başlattılar.

    futbolu da takımları da batsın gerçekten. burası artık ahlakını yitirmiş, hiçbir değeri kalmamış yozlaşmış bir toplum ve bunun geri dönüşü artık olmayacak.
  • 1814
    ortalama zeka ve farkındalık seviyesi her geçen gün biraz daha düşen ülke.

    celal şengör ülkenin ıq ortalamasının gerizekalılık sınırına dayandığını söylemişti bir süre önce. sanıyorum artık sınırın fazlasıyla içindeyizdir.

    ülke çok ciddi bir bunalım halinde. çok çok çok fazla sayıda insanın gerçeklikle bağı kopmuş durumda. insanlar ne kendilerini sağlıklı bir şekilde değerlendirebiliyor ne de olayları. herkes beyninde sağlıklı düşünmeyi engelleyen bir tümör var gibi yaşıyor hayatı. saçma bir öfke içinde ne kadar fazla insan var farkında mısınız? en ufak fikrini dahi sinirlenmeden söyleyemeyen, sürekli birilerine bağırıp çağırıp birilerini eleştiren? herkesin beyninde o blokaj var çünkü ve bunun için bir çözüm değil suçlu arıyorlar. çözüm aramak zeka meselesi çünkü.

    suç oranı tavan, ahlaksızlık tavan, erdemsizlik tavan. öfke, nefret, saldırganlık, taciz, tecavüz, kişisel hak ve alan ihlali, hukuksuzluk, adaletsizlik tavan.

    en korkuncu da bunları çok ciddi bir kesim asla fark etmiyor. asla rahatsız olmuyorlar. çirkinliğini yüzüne söylediğin bile asla utanmıyor, gocunmuyor, rahatsızlık duymuyor, kendisini sorgulamıyor. sadece aynı çirkinlikle, aynı öfke ve nefret diliyle karşılık verip yoluna devam ediyor. çünkü adamların normali olmuş artık. bunda yanlış bir şey olduğunu dahi idrak edemiyor. zeka seviyesi o kadar aşağı inmiş çünkü.

    hayvanlar gibi içgüdüsel ve anlık koşullara bağlı yaşayan bir topluma dönüştük. hayvanlar gibi utanması ve kişisel değerleri olmayan, farkındalık kavramı bulunmayan, anlık bir patlamayla karşısındaki kişiyi rahatça öldürebilecek milyonların arasındayız. her yerdeler. dibimizdeler sürekli. çok korkunç ama her yerdeler.

    bir insanın kendisini öfkelenmeden ifade edememesi dahi çok sıkıntılı bir psikolojiye işaret eder, yukarıda söylediğim gibi. çok sağlıksızdır. öfke sorunu bu toplumdaki en düşük seviyeli problem. düşünün gerisini.

    4 yaşındaki çocuğuma yabancı dil öğretmeye şimdiden başladım ve bu ülkede yaşamayacağını daha şimdiden anlatıyorum kendisine. çünkü bu toplum çok korkunç bir şekilde raydan çıktı artık ve 1 - 2 asırdan önce geri dönüşü olacağını hiç sanmıyorum.
  • 1815
    kamu kaynaklarının uygunsuz şekilde harcanması, asimetrik güvenlik tehditleri, mülteciler, liyakatsiz atamalar ve popülizm varlığını en çok tehdit eden unsurlardır. popülizm de hiç azımsanmayacak seviyede ülkeyi yanlış uygulamalara itmektedir. aslı astarı bilinmeyen konularda fikirleri baskın kılmak her alanda toplumumuzu olumsuz etkileyecektir. bu konuya değinmemin sebebi az kişinin ilgili olduğu spor dallarında başarılar elde ettiğimizi görürken onlarca yatırım yapıp aynı oranda başarı elde edemediğimiz futbol konusundaki yaşanan örneklerdir. ülkede bir spor göz önünde ve kitlelere hitap ediyorsa peşi sıra başarısızlık geliyor, tam tersi olması gerekirken. yöneticilerinden tutun da malzemecilere kadar sırf popüler diye alanında yeterliliği tartışılan isimler o işin başına geçiyor, basını, yorumcusu, sosyal medya fenomeni, şarkıcısı vb. hep beraber bir uğultu kopup gidiyor. oysa biz çok yatırımlar yapsak da tarihinde istikrarlı bir turnuva tecrübesi olmayan bir futbol geçmişine sahibiz. bunun bilinciyle euro 2024'ü yaşamaya çalışsak, yenilerini istesek, önce katılmayı ve yarışmayı öğrensek çok iyi olacak.
    mesela 2002 kore japonya dünya kupasında 3. olduk ama; 2006 almanya - turnuvada yokuz,
    2010 afrika - turnuvada yokuz,
    2014 brezilya - turnuvada yokuz,
    2018 rusya - turnuvada yokuz,
    2022 katar - turnuvada yokuz.
    önce biraz istikrar ve oyunun parçası olabilmeyi, yarışmalara katılmanın mutluluğunu birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz. birleşeceğimiz yerde daha beter bölünüyoruz.
  • 1816
    ülkedeki milli takım eleştirisinin ana kaynağı fenerbahçe ve beşiktaş kaynaklı spor yorumcuları ve diğer bilimum sosyal medya fenomeni tipler maalesef. onların da sebebi kendi oyuncuları oynasın para etsin dışarı satılsın, galatasarau oyuncuları oynamasın istiyorlar. yoksa oyuna ilişkin, oyun planınındaki noksanlara ilişkin tek bir eleştiri yok. sorsan ferdi muhteşem oynadı, kimse savunmasının delik deişk edildiğini konuşmuyor o cenahta. hatta maçın en iyisiymiş, dordmund 25 milyon euro veriyormuş, fener 30 istiyormul haberleri döndürülüyor. yediğimiz goller veya ataklar ağırlıklı kendisinin kanadından geliyor. üstelik kerem geriye destek vermesine rağmen. milli takımda tek işi koşmak ve yana pas vermek kendisinin. varsa yoksa kerem, barış ve yunus neden oynadı. kaan neden oynuyor. bir tek gürcan bilgiç aspor'da dün br yayına sahip çıktı ve anlamsız söylemleri eleştirdi ki muhtemelen o da iktidar tarafının tercihini savunma amaçlı idi. ancak gayet sağlam bir şekilde izah etti durumu şaşırdım. montella'yı ben de eleştiriyorum ancak samet tercihi ve yunus tercihi üzerinden. santrafor koymayıp barışı kenara atmamasından. ancak elde santrofor da yok maalesef. cenk formda değil, semih semih diyorlar, gördük büyük maçlarda ne kadar etkisiz kalıyor. sonuç olarak, portekiz'i yenemediğimiz için ne kadr hayal kırıklığı yaşıyorsak sebebi yangına körükle giden sosyal medya. biz bu sosyla medya ile zamanında uefa kupası da alamazdık bence...
  • 1817
    bu ülkede bir kürt, alevi,kadın olarak kendimi güvende hissetmiyordum. buna birde galatasaray taraftarı olmak eklendi. son yazdığımı gülünç bulabilirsiniz ama gülmeyin bu bir gerçek. diyarbakır ve mardin'de çıkan yangınlarda sosyal medyanın kürtlere karşı kullandığı ırkçı dil, 2 temmuz sivas katilamın yıldönümü geliyor, zaten kadın cinayetleri ortada. günlerdir sosyal medyada milli takım özelinde galatasaray lobisi diye algı oluşturuldu. bu algının arkasında bir canlı ,görüntü üzerinde bir konuşma yaparak bir provokasyon ortamı oluşturuyor. bu provokasyona elinde bayrakla koşanlar kim? sıradan halk değil. farkındalığı yüksek bireyler. olayları sorgulama yok. karşısında olsa montelle'yı dövecekler. bu insanlar bunu yaparsa , diğerleri neler yapmazlar. bunun tek sebebi yıllarca olunmayan şampiyonluk ,aşağılık ve eziklik dili değil. yıllarca süren bir bilinçli propaganda. şenol güneşli beşiktaş dönemi ile başlayan ve her geçen gün dozonu artıran kara propaganda. bu durumu senelerdir belirtiyorum. aziz yıldırım ,ingilterede ki boranlar diyerek bu söylemimi doğruladı. galatasaray ve camiası olarak artık bir düşman ve ötekisiyiz.
  • 1819
    ülkemizdir. doğası, havası, atatürk'ü, tarihiyle özeldir.
    ama kabul edelim ki, genel olarak değerlendirdiğimizde (hepimizi), kötü enerjili ve genel itibariyle iyi kalpli olmayan bir toplumuz. toksik bir toplumun neredeyse bütün özelliklerini mikro ölçekten, makro ölçeğe kadar birçok yerde gösteriyor türkiye insanı.

    toksik insanlar her yerde, her ülkede varlar. ben de yurtdışında yaşıyorum. geçmişte de farklı ülkede yaşamıştım. oran olarak değerlendirildiğinde türkiye toplumu oldukça yüksek oranda toksikleşmiş, yozlaşmış bir toplum haline gelmiş. genel bir değerlendirme oldu. ben sadece gözlemimi, hissettiklerimi dile getirdim.
  • 1821
    artık futbol ile de birleşemeyen, mutlu olamayan ülke.
    eskiden böyle değildi. genç forvet semih ile biz sevinir, sabri ile fenerliler sevinirdi.
    şimdi kalmamış belli. herkes her şeye laf söylemekten zevkini alamıyor artık futbolun. şu son 1 ayda futbolda birleşmek yerine daha da ayrıldık.

    çok komik. futbol afyon derlerdi, bizde daha da kötü yapıyor halkı.
    edit: belki gerçek hayatta yan yanayken daha iyidir ki kesin iyidir. ama sosyal medya, futbol yorumcuları vs ben milli takımın bu kadar çok saçma şeyler ile konuşulduğu dönem hatırlamıyorum. maç sırasında tabi iyiyiz, güzeliz ama bundan 10 gün önce yer gök galatasaray lobisi diye inliyordu.
  • 1822
    uzun zaman sonra, ay ve yıldız etrafında birleşen bir halk görmek mutlu etti. sosyal medya maymunları anca beğeni alsınlar. meydanlarda halk ay ve yıldız için birleşti.
    golde hep birlikte sevindik, mağlup olunca da aynı üzüntü ile sandalyelerimizi alıp evlerimize dağıldık.
    sosyal medya ayrı bir şey ama fb forması giyenler, bjk forması giyenler herkes tek bir amaç için belediyenin açık hava yayınına gelmişti. bozkurt yapanlar, dua edenler, içenler, küfür edenler... tek bir şeydi hayalimiz. kazanmak ve tüm özgüvenimizle avrupaya acaba dedirtmek. maalesef olmadı. canları sağ olsun. emek eden, tekmeye kafa sokan bu çocuklar elbet bizi bir gün sevinçten havalara uçaracak.
    allah hepsinden razı olsun.
  • 1823
    bu ülkeyi birleştiren tek şey futbol değildir, hele toksik ortamdaki futbol takımları hiç değildir ama bir kez daha gördüm ki bizi birleştiren başarılı bir milli takımdır. zaten milli takım desteklemeyen kulüpçülere ve avrupa'ya ruhunu satmışlara bir şey diyemem. onlar zaten bizden yana olamazlar. 100 sene önce de böyleydi, değişen bir şey yok. geri kalan her şey hala bizimdir. hala bazı şeyler için ümit vardır. bu ülkeyi çok seviyorum.
  • 1824
    almanya ve pkk lobisine kaybetmiş canım ülkem.

    bizi maçtan önce gerim gerim gerdiler. zaten millet olarak kırılgan bir yapımız var. allah var futbolcularımız asla bir an bile geri adım atmadı ama sahadaki ve monitör başındaki tetikçi elenmemizi izledi. xavi simmons'un mert'in ayağına yaptığı müdahale dünyanın her yerinde kırmızı ama izlenmedi bile. dakika kaç? 20 falan. o karar koca maçı etkiliyor. daha diğer birçok çifte standarta girmiyorum bile.

    dün birileri elenmemizi istedi. bizim hatalarımız bizi ilgilendirir ama sahadaki o başka renk formalı lavuğu yenemiyorsun işte.

    (bkz: 6 temmuz 2024 hollanda türkiye maçı)
App Store'dan indirin Google Play'den alın