• 1426
    çarşamba nasip olursa kızım ile bundan 45 sene önce 6 yaşında ayrıldığım memleketime gideceğim.

    hem kızıma doğduğum şehri gösterecektim hem de gs store ve avm lere gidip alışveriş yapacaktık.
    niye yalan söyleyeyim, son olaylardan sonra biraz ürktüm.
    kendim için değil, kızıma bir şey olmasında biz zaten yarım asırı devirmişiz.

    evet biliyorum, ihtimal olarak böyle bir olaya kurban gitmek, bineceğimiz uçağın düşmesinden çok ama çok daha düşük bir olasılık ama baba kalbi işte.
  • 1428
    bundan birkaç sene önce birkaç yıl yurtdışında yaşadım - takıldım. sonra geri döndüm nedensiz. bu sene, manitadan da ayrılınca kafayı kırıp yurtdışından iş kovalamaya başladım. malta’dan iş teklifi geldi, bütün mülakatları “teker teker geçiyoruz turları” minvalinde geçtim, maaş teklifinde de bulundular, her şey hazırdı, “evet” dememe kaldı her şey ama bilin bakalım ne oldu? gitmedim, gidemedim.

    ben bu ülkeyi seviyorum. benim sevgim hükümet ya da insan sevgisi değil. galatasaray’ı sevdiğim gibi seviyorum. neden diye sorsanız anlatamam ama bir kere o sevgi işleyince atamıyorsun, söküp alamıyorsun kendinden.

    buradan giden ya da gitmeye çalışan insanları anlıyorum ama cidden bana göre değil. birçok ülke gezdim, dolaştım, yaşadım ama burası kadar rahat hissettiğim bir yer olmadı. artık öleceksem de burda öleyim kafasındayım ben, bunu anladım.

    şu an ülkenin durumu kötü gözükse de ilerisi için ümitliyim ben. bakın göreceksiniz, 10 yıl içerisinde türkiye yükselen bir yıldız olacak. onlarca yıldır içten ve dıştan parçalara bölmeye çalışmalarına rağmen ülke sapasağlam. komşularına bakarak bu durumu anlayabiliyorsunuz. yok abi, 1925’lerde falan bölemediyseniz katiyen parçalayamazsınız bu ülkeyi. bunu anlayacaklardır ilerde.

    şu an ukrayna - rusya savaşı yaşanıyor. iki ülkenin de dostuyuz ve hislerim, bu savaşın durmasında önemli rol üstleneceğimizi söylüyor. bunu başarırsa, bu ülkenin değeri anlaşılacak abd ve avrupa tarafından. dünya’nın ortasında olmasına rağmen ikinci dünya savaşı’na katılmayan bir ülkeden bahsediyoruz. sahi biz nasıl başarabildik bunu? çok yaşa inönü.

    söylediklerim basit bir propoganda değil ama bu ülkede mutlu olmaya bakın. en azından kalacaklar veya kalmak zorunda olanlar için söylüyorum. ekonomi düzelir, eğitim iyileşir, bunlar bir devrime bakar. daha adını yazamayan topluluğu bir gecede latin alfabesine geçiş yaptırdı atatürk. fazla küçümsüyoruz kendimizi bence.

    dediğim gibi, 10 sene içerisinde bu ülke inanılmaz potansiyelli bir ülke olacak. ekonomik sıkıntı çekiyorsanız, ikinci bir iş bulun. bakın ben onu yaptım. döviz ile maaş almama rağmen ikinci bir iş buldum. neden? bu ülkede babalar gibi yaşamak için. 10 sene içerisinde bu ülkenin geldiği noktaya hepimiz şaşıracağız emin olun. bunun ne hükümetle ne de bir ideolojiyle ilgisi var. kimse önemsemiyor ama ukrayna - rusya savaşı buna sebep olacak. bakın görün, o savaşın en büyük kazananı türkiye olacak.

    paranızı yurtdışında yaşamak için değil, ilerde burda zevk-i sefa içerisinde yaşamak için biriktirmeye bakın.

    10 sene sonra görüşürüz…
  • 1429
    at izinin it izine karıştığı ülke. bundan sonra bir şeylerin düzelmesi ve oturması normal koşullarda mümkün görünmüyor. önümüzdeki çok da uzak olmayan zamanda ciddi kırılmalar yaşanacağı düşünüyorum. amacım umutsuzluk pompalamak değil ama ülkemiz adına geri dönüşü olmayan yola girildiğini maalesef kabullenmek gerekiyor. bu durumu bu hale getirenlerden tutun da, bu duruma göz yuman, bu durumdan rahatsız olupta rahatını bozmayan herkes yani hepimiz sorumluyuz. ve üzülerek belirtmek gerekirse hepimiz bunun acısını çekeceğiz.
  • 1433
    eski kültürü, iyi kötü bir imparatorluk geçmişi ve genç cumhuriyeti ile coğrafyasının hakkını verecekti. gelgelelim yıllardır birlikten kuvveti, sadece bir dogmatik lider kültü etrafında, ötekileri ezmek suretiyle kendileri ile aynı kalıptan insanların doğurabileceğine inanan totalite sevdalısı yaygın bir zihniyetin, üçkağıtçıların, kaba ve saygısız insanların elinde tepinmektedir. dünya kupası izlerken bile akan altyazılar, son dakikalar arar gözler.
  • 1434
    son dönemde yabancı sınırlaması yüzünden mecburen yerli kaleciler görev aldığı için kaleci cenneti gibi görülen ülkem. halbuki tarihinde yetiştirdiği turgay şeren, yasin özdenak, şenol güneş ve yakın tarihte rüştü reçber ve bir iki sezon volkan demirel hariç vasatın (ortalamanın) üzerinde kaleci çıkaramamıştır. turgay, yasin ve şenol ne kadar iyiydi ancak büyüklerimiz bilir. rüştü'ye de ne kadar iyi diyebiliriz o dahi tartışılır. sözün özü; ligde istikrarlı başarı yahut avrupa'da başarı yakalamak isteyen takımlar için ideal kalecilerin olmadığı ülkedir.
  • 1437
    muhalefet tarafından göz göre göre uçuruma itilen canım ülkem. davullu zurnalı kazanılacak bir seçimi, bir parti liderinin ''ben aday olacağım'' ısrarı yüzünden kaybedecek bu gidişle. olan da tüm ülkeye olacak.

    üzgünüm, çok üzgünüm. imkanı olan gidip kendini kurtarsın, kalanlarsa kendinin sevdiklerinin canına sahip çıksın. çünkü gidişat gidişat değil.

    edit: bugün olduğumuz durumun suçunu muhalefete yıkmıyorum. ama ileride olacağımız durumun bir suç ortağı da onlar olacaklar bu gidişle. kastım budur.
  • 1439
    bundan tam yirmi sene once ucuruma itilmis guzel ulkemizdir.

    iktidar ve muhalefet partilerinin kadrolarina, vekillerine, sozculerine, uyelerine bakarsaniz ulkemizin ne halde oldugunu daha iyi gorebilirsiniz.

    bir avuc doymak bilmeyen ve makam hirsiyla yanip tutusan insanin, "memleket meselesi" kisvesi altinda nasil yer kapma savaslari verdigini gorunce insan gercekten hayret ediyor.

    bu adam veya bu kadin vatanini seviyordur diyebilecegimiz 10 kisi bulabilir miyiz mecliste? hic sanmiyorum.

    herkes kendi sulalesini doyurmanin pesinde.
    ulke yoneten veya yonetmek isteyen adamlarin vizyonuna bakinca kanim donuyor.
    muhalefet twitterdan muhalefet yapiyor, esprili sozlerle laf sokuyor. iktidar tehdit ediyor. kisir bir dongu icinde gidiyoruz.

    biri de cikip demiyor ki aga siz hangi yeterlilikle buradasiniz? mesela sen beni nasil temsil ediyorsun? edebiliyor musun?

    diyemiyor cunku sectigi adam o koltuga oturdugu an artik sen oy dilenecegi bir vatandas degilsin, onu fonlayan ve sesini cikarmamasi gereken bir piyonsun.

    neyse demokrasi boyle bir sey iste. daha adini yazamayan insanlarin eline verildigi zaman padisah'tan baska bir sey secmez. kendi de köleden baska bir sey olamaz.

    gelecek guzel olur umarim...
  • 1440
    futbolundan ekonomisine belki 50 sene geriye gitmişken, hukuk guguk olmuşken hala öncelik karmaşası yaşayan, odadaki filden kaçınan, beğenmezükçü seçmenlere sahip ülke. bence hazır ekmek de 10 liraya doğru gidiyorken 10 aday birden çıksın, herkesin gönlü olsun. ideolojiler para ediyor nasılsa, görüldü, tecrübe edildi.

    arkasında dogma bırakmayan bir liderden dogmasız düşünenemeyen bir topluma geçişin hikayesi.
  • 1442
    turkiye her olayi kendi caninin yandigi yerden okuyanlarin ulkesi. kimse icin olayin kendisi onemli degil ve herkesin hakliligina kilif uydurabilecegi farkli bir yarasi var. o yüzden herkes her zaman hakli ve herkes her zaman haksiz. inanilmaz bir kitlesel "fallacy" durumu.

    konu ne olursa olsun, kulaklari tikayip birbirine dil cikarip "bana da x olmustu oh catla da patla" diyen milyonlarca insandan olusan kocaman bir cocuk parki ve buyuyemiyoruz da.
  • 1446
    daha önce şahit olmadığım kadar kurak bir kış geçiren ülkemiz. geçen sene 270 cm kar olan doğu anadolu bölgesi yaylalarında bile hiç kar yok. hava nisan başı gibi sıcak. dün kastamonu bozkurt ilçesinde sıcaklık 28 dereceyi görmüş. buharlaşma yoluyla su kaybı çok yüksek. su tüketimini azaltacak tasarruf tedbirlerine başlamazsak, yazın pek çok yerde ciddi su sıkıntısı çekebiliriz.
  • 1447
    2 gün önce garip bir tartışma yaşadığım ülkem.

    sabah 7'de çalıştığım yere gittiğimde giriş kapısının hemen önünde duran lüks marka bir arabayla karşılaştım. aynı arabayı uzun zamandır yolun hemen kenarındakin yük indirme yerinde devamlı görüyorduk zaten. bu sabah kaldırımın da üzerine çıkarak restoranın kapasının önüne atacağımız masaların olduğu yere koymuş arabayı...

    sabah erken saatler olduğundan bekliyim dedim. 7.30-8.00 oldu ses yok. esnafa sordum tanıyan var mı diye şurda en üst katta oturan "yavşağın biri" dediler. iyi dedim abi adam ceza yemesin boşuna zilini çalayım da çeksin arabayı. zili çaldım, buyrun diyor. "x bey günaydın ben xxxx yerde çalışıyorum xxx marka araba sizinmiş sanırım, oradan çekebilir misiniz?" dedim. "tamam geliyorum" dedi. 15-20 dakika geçti hareket yok. bu sırada gün doğdu insanlqr gelmeye başladı tabii. sonra ben bir süre sonra bir daha zili çaldım;

    "x bey aracınızı çeker misiniz?"
    lavuk: " taman bilader geliyoruz."

    saat 9 gibi lavuk şıkır şıkır giyinmiş geldi.

    "neden çalıyorsun bilader saat 8'de iki kere zilimi?"

    devamına gerek yok. böyle gücü olan insanların olduğu bir ülke olmuştur. sözlü tartışma yaşadık çalıştığım yerin ömrünün çok uzun olmaycağıyla tehdit edip 10 dk sonra zabıta yollattı, artık işi gücü tanıdığı neyse. bir sıkıntı olmadı tabii her şey kuralına göre olduğundan.

    sonra lavuk yine kaldırımın üzerine* iki aranasını birden bıraktı. tüm esnaf şikayetçi olsa da bir şey olduğunu görmedik.

    neyse. fifa milli takımlar sıralamasında acilen yükselişe geçmesi gereken ülkedir.
  • 1448
    yine, yeni, yeniden cenderede kalan ülkemiz. dün iran’a farklı noktalarda hava ve siha saldırıları oldu. saldırıyı kimin yaptığı belirsiz. olağan şüpheli israil. bazı rus kaynaklarsa azerbaycan olduğunu iddia ediyor. zira iran azerbaycan’a açık düşmanlık yürütüyor. bir intikam saldırısı da olabilir.
    velhasıl iran’da savaş çıkacak olursa yine milyonluk bir göç dalgasıyla karşılaşabiliriz. hatta bu savaş azerbaycan ile iran arasında olursa müdahil olmak zorunda da kalabiliriz. gerçi iran kağıttan kaplan, birkaç animasyon filmiyle intikam alıp köşesine çekilir.

    galatasaray gibi ülke. hergün yeni bir kaosla uyanmazsak olmuyor.
App Store'dan indirin Google Play'den alın