• 751
    yabanci sayisi tekrardan 3e falan dü$erse bundesliga paketi falan alip dortmund maçlarini takip ederim sanirim. ne gassarayi abi. yabanci kurali serbestken kabiz futbol var, bir de sadece yerlilerden olu$an bir ekibi dü$ünebiliyor musun?

    kalede eray, sag bek sabri, göbekte semih & ahmet, sol bek hakan balta, orta saha da flash transer deniz türüç, ön libero da tolga, kanatlarda yasin ve geri gelen emre çolak (neden gelmesin, yillik 3.5 milyon avro veriyolar), forvette burak yilmaz ve fener'e attigimiz transfer çalimi ile takimimiza yillik 5 milyon'a kazandirdigimiz türk fernandao*.
  • 755
    21 nisan 2017* sonrası fifa eliyle* disipline edileceğini düşündüğüm ortam. infantino'nun geçtiğimiz günlerdeki türkiye ziyaretinin temelinde de bu var muhtemelen. tff yetkilileri 'aktarma yapmıştır, bizle alakası yok' dese de gerçeğin bu olduğuna inanmıyorum. güvenirliği magmada olan bir kurumun şaibeli yöneticilerinin söylediklerine inanmamak için onlarca neden var. dolayısıyla söylenenlere niye inanalım ki.

    cas'ın uefa'yla ilgili olan meselede çoktan sonuca vardığını düşünüyorum. netice açıklamasının 21 nisan 2017'ye ertelenmesinin sebebi court of arbitration for sport başlığında bazı yazar arkadaşların da değindiği gibi; referandum. görüşmeler, pazarlıklar yapılmıştır.

    aziz'in ve rıdvan'ın ağlaklıklarıyla gündeme gelen yabancı oyuncu sayısı konusu direkt olarak cas - uefa ffp yaptırımlarıyla alakalı. bana kalırsa bu yaptırım(lar) fenerbahçe'ye hem fifa eli ile hem de uefa'nın ffp kıstaslarının gerektirdikleri ile uygulanacak. cas - fifa denkleminden bağımsız olarak fenerbahçe dışındaki bazı kulüpler de uefa ffp kuralları sebebiyle frenlenecek. 2. futbol zirvesi'nde uefa ffp direktörü traverso fragmanı izletti... filme de 1 ay kaldı.

    asıl soruya gelirsek... elin elinin türk futboluna müdahil olmasına izin verilecek mi? yukarıda nacizane bir yorumla görüşmelerin, pazarlıkların yapılmış olabileceğini belirttim. çok büyük olasılıkla söz konusu pazarlıkların temelinde euro 2024 adaylığı var. devlet - tff ortaklığı kendilerine tebliğ edilecek olan yaptırım kararlarının önüne set çekilmeyeceğinin garantisini fifa'ya ve/veya uefa'ya(u: neticede uefa fifa'nın alt kümesi. bu açıdan emir komuta zinciri misali hareket edeceklerdir.) vermiştir. bu teminatın karşılığında da tff'ye 'eliniz güçlenir', hatta 'turnuva sizin olur' okeyinden bahsedilmiştir.

    euro 2024 global anlamda recep tayyip erdoğan ve onun başını çektiği siyasi yönelim için muazzam bir propaganda ve reklam şansı. bu fırsatı hiçbir şekilde kaybetmek istemeyeceklerdir.

    uzun lafın kısası; ülkedeki siyaset foseptiği türk futbolunu zaten yiyip bitirdi. artık ne olacaksa olsun da ona göre elimizi ayağımızı türk futbolundan komple çekelim.
  • 756
    midemi bulandırıyor artık iyice, 3 senedir kombinemi alıp maçlara kaçırmadan gidiyorum ama önümüzdeki sezon ciddi ciddi kombinemi yenilememeyi düşünmeye başladım, kulüp başkanlarından federasyon başkanına, hakemlerden futbolculara, yazarlardan yorumculara o kadar mide bulandırıcılar ki benim gibi futbolla yatıp futbolla kalkan adamı bile tiksindirdiler.
  • 759
    yine yabancı sınırlaması konuşmaları ile kurtarılmaya çalışılan sözde spor olgusu.
    sonunun kökenine inelim o zaman. hazır mısınız.

    bu bir özeleştiri yazısı özelinde genel durum özeti olacaktır.

    türk insanı çalışkan değildir! burası net.
    neden? çalışkan insan sadece mesai saatleri içerisinde kendisine verilen görevi yapıp, geri kalanında bırakıp gitmez. kendisini geliştirmek için sürekli çalışır, sürekli öğrenir, sürekli çabalar. bizim insanımızda (ben de dahilim buna) bu özellik yok.
    araştırma yapmayı sevmez. kendisinin araştırılmasını da sevmez. o bekler ki "sorgulamasın abi kimse, x ofiste - y bankada - z müessesede çalışıyorum değil mi? ben saatinde geliyim, saatinde gidiyim ama o arada ne yaptığımı kimse araştırmasın - sormasın".
    bu yüzdendir ki "devlet dairelerinde 5 kişi fotokopi çektiriyormuş" söylentileri çıkmıştır. bu sebeple tüm dünyanın çatır çatır geliştiği "alanda profesyonelleşme" bizim ülkemizde yoktur. en ufak düzeylerde vardır varsa da.
    kabul edelim abi. hepimiz böyleyiz. yapımız bu yani. şahan gökbakar recep ivedik tiplemesinde filmlerden birisinde "benim dna'mda çalışmak yok. kodum bozuk" dediğinde ağzını ayıra ayıra gülen bu milletin yapısı bu. şimdi düşün evden çıkmayacaksın, çıktığında boş - aylak gezeceksin, boş boş muhabbet edeceksin ve senin asgari ihtiyaçların kadar para sana verilecek. diğer yanda da full verimle sabah 8 akşam 5 çalışacaksın ve atıyorum 20 sene çalıştığında ciddi paralar kazanıp çocuklarına iyi bir gelecek bırakacak, saygın bir yere geleceksin. kaç tane çıkar ki türk insanından ikinci şıkkı tercih edecek? bir çoğumuz (ben de dahilim buna tekrardan belirtiyorum) ilk şıkkı tercih edeceğiz. açık.
    bilim - teknoloji - inovasyon - gelişim vs. bizim için zaten uzak kavramlar. biz bunlara yaklaşmadık ki hiç.

    ve gelelim, türk futbolu.

    hadi türkiye tarihinde avrupa'ya gitmiş ve başarılı olmuş türk futbolculardan (almanya'da yetişme de olur) bir karma takım oluşturalım. bakın tüm tarihte. ben size söyleyelim, bırakın 18 kişi bulup sahaya çıkacak bir kadro oluşturmayı, 11'i ucu ucuna kurarız. öyle abi kabul edelim.
    bizim çalışkanlık eşiğimiz düşük. düşük yani yapacak bir şey yok bu konuda, ne yapalım. biz "armut piş, ağzıma düş" ekibindeniz bu dünyanın. biz çalışmayalım, biz gelişmeyelim, biz çabalamayalım ama birileri yapsın, biz faydalanalım.
    futbolda da aynı şekilde. ya şöyle düşünün, bugün hollanda'nın nüfusu ne kadar? bak vikipedi'de 2015 tahmini 17.000.059 olarak görünüyor. bizim nüfusumuz ne kadar? 2016 sayımı 79.814.871. hollanda son dünya kupasında üçüncü oldu. biz gidemedik. bak almanya vs. demiyorum. hollanda ya. el kadar ülke hepi topu değil mi? oradan bu kadar futbolcu çıkmış, bizden çıkmıyor. neden abi? bunu sorguluyor muyuz biz?
    ben söyleyeyim. bu adamlar çalışıyor. en azından bir süre ciddi çalışıyor ve kendini bir alanda en iyilerin arasına sokacak kadar çalışıyor. yeteneği olmasa bile yada düşük seviyede olsa bile çalışkanlığı ile bunu tolare ediyor. biz? ne yeteneklerimiz heba oldu gitti. sergen yalçın diye birisi var ya. belki de dünyanın en düzgün sol ayak yeteneğine sahip futbolcularından birisiydi bu adam. kendisinden daha kötü serbest vuruş atan david beckham bugün dünya futbol ikonu, adını söylediğinde tanımayan yok. gidelim buradan atıyorum uganda'ya "beckham" diyelim oradaki adamlar beckham hakkında konuşmaya başlar. futbolun beşiği ingiltere'ye gidip "sergen" desek, adamlar en fazla chelsea taraftarıysa zamanında onlara attığı golden bilirler. ötesi yok.

    işte temel sorun bu. çalışmak. biz çalışmıyoruz ve sergen olmayı tercih ediyoruz hep. neden, çünkü büyük sahne büyük yorgunluk getirir. ne gerek var abi? biz kendi küçük sahnemizin zaten kralıyız değil mi? galatasaray'da fenerbahçe'de beşiktaş'ta ilk 11 oyuncusu olduğun zaman hele bir de milli takıma girmişsen tamam, oldun. böyle bakıyoruz. türk futbolculardan kurulu son iyi çalışan takım 2 avrupa kupası getirdi + 2002 dünya kupası üçüncülüğü geldi.

    çalışınca oluyor. biz tembeliz, kabul edelim...

    ha futbol yöneticileri de bu sorunların temeline inip inceleme yapmak yerine cumhurbaşkanının fotoğraf karesinde yer alıp sonrasında önemli konular konuşulurken kendilerinin organize ettiği futbol zirvesinden ayrılırlar. biz de burada daha çok sorun ararız, çok çözüm buluruz hep birlikte...
  • 760
    siyasilerle ayni yataga girmeye bayilan -bugun degil ezelden beridir- kisilerin maalesef yonettigi alandir.

    ne siyasetci fetisisti milletiz arkadas? nerede bi isi olsa, olmaz gibi gorunen, hemen bir siyasetci tanidik bulup isi yurutmeye calisiriz. bi kademede yonetici olmak icin siyasetciye yamuluruz.

    dik durmak yok bizde. aha, gecen gun canakkale sehitlerini andik, anma toplantisinda, reee-ceeep tay-yip er-doo-gan. lan, godik, senin andigin o sehitler dik durdu 7 duvele karsi, ama sen onlari anarken bile yamuluyorsun.

    simdi bu turk futbolu nasil duzelir? duzelmez arkadas. bu toplum adamciliga, tembellige, armut pis agzima dusculuge, evropa bizden daha eyi yauculuga, kindarliga, kendisinden olmayani olabildigince otekilestirmeye vs vs. bu kadar duskunken olmaz.

    eger bir seyleri gelistirmek istiyorsan, tependeki adama dogru olan -bak dogru bildigin degil- sey icin gerekirse kafa tutacaksin. tepedeki de amenna diyecek, du bakalim diyecek, bi deneyebilir miyiz diye arastirilmasini emredecek, gerekirse oturup kendisi arastiracak, ona gore olur verecek, ya da saglam gerekcelerle savi curutup hayir diyecek, savi one suren de ikna olacak.

    sizce bir ust paragraftaki durum, turkiyede mumkun mu? hayir.

    biz ne yapiyoruz, baslik ozelinde,
    federasyon: yabanci sayisi 5
    kulupler: olleeeaayyyy.

    hukumet: tff baskani osman bilmem kim
    kulupler: hallellujah.

    mhk: hakemler bundan sonra otturecek gordugunu calacak
    kulupler: ameno, himene, dorime

    eh iste! biz buyuz!

    bizde tabandan gelen degisim olmaz, tepedeki emreder, -andaval olanlar- amenna der. akli olan 3-5 milyon kisi de surekli magdur olur. ama ne hikmetse, hep karar alanlar magdur olur. afiyet olsun.
  • 761
    içerisinde "taraftar" olarak yer aldığımız ve uzun zamandır kandırıldığımız çirkin bir düzen.

    dünya tarihinin en büyük şikelerinden birinden sonraki yaptırımlar, mağdur olanlar, pişkin pişkin görevlerine devam edenler bu düzenin igrençliğini ortaya seriyor. maalesef sadece futbolda değil ülkenin her alanında yapılan yolsuzluklar, sahtekarlıklar hiç olmamış gibi davranılabiliyor. bu özellik halkımıza mevcut iktidar ile iyice yerleşti. ne de olsa çakal olmakla, birilerini kandırmakla, üçkağıtçı olmakla övünebilen insanlar çoğunlukta. o yüzden biraz da müstehak diye düşünüyorum ya neyse...

    bir diğer özellik ise her sey mükemmelmiş gibi göstermek ve davranmak. arda turan açıklamasında saha içi ve saha dışında avrupa'da daha iyi sonuçlar aldığımızı söylüyor. tff başkanı olacak olan kişi yalakalık yapmak için cumhurbaşkanını övüp futbolumuzun gelişmesinde ne kadar büyük pay sahibi olduğunu söyleyip, siyasi propagandasını da yapmaktan geri kalmıyor. futbol konuşmaya gelmiş olan eski dünya yıldızları sahneye çıktığında ise herkes kendi işini görmüş olduğundan çekip gidiyor.

    kandırılıyoruz. salak yerine koyuluyoruz. bütün bunlar olurken biz hala burada paragraf paragraf futbolcu analizleri, taktikler, galatasaray'ın mali durumu vb. üzerine tartışmalar yapıyoruz. o kadar önemsiz ki. çok degersiziz bu düzende. ben kendimi paralamaktan, gidip orjinal ürünler almaktan, saatler süren (ne kadar zevkli de olsa) futbol muhabbetlerinden çok yoruldum. çünkü işler öyle yürümüyor. siyaset spora karışmakla kalmamış, sporu olduğu gibi eline almıştır. yorumlarımızın bir değeri yok. nasıl bundan 2 3 sene önce bizim önümüz kesildi, aynı şeyler yine olacak ya bize ya bir başkasına. burada rant önemli, yok öyle bir takımın başını alıp gitmesi, yok öyle başka bir takımın geride kalması, o takımın başkanının işlerinin bozulması.

    ben yoruldum sevgili yazar arkadaşlarım. bu sözlükte yazacağım başlıklar artık müzik kulübü, dizi kulübü ya da türk futbolu dışındaki konular olacak. galatasaray'ı elbette desteklemeye devam ama ben enayi miyim buna kafa yoracağım ?

    galatasaray yönetimi zaten bambaşka bir konu ona hiç girmeyelim, çok da gerek yok her sey ortada.

    türk futbolu ile ilgimi alakamı kesince hayat kalitemde bariz bir artış bekliyorum. sonuçları paylaşacağım. *
  • 762
    hala yayıncı kuruluşuna, tuttuğu takıma, bilmem neye para harcayan var mı merak ettiğim futbolun türkiye'de oynananı.

    benim için futbol passolig gelince bitti. ne digitürk var ne bir şey. kafa rahat. ayrıca izlemek istesem de internet cagındayız abicim içsene buz gibi ülker linkini...

    galatasaraylısı fenerlisi yok bu olayın. bilinçlenip biz olmazsak bunlar da olmaz demeliyiz. yoksa o fubolcu lamborcini alır öbürü porsche alır sen eve 500t ile dönersin. valla acıkcası müstehak.
  • 763
    problemi ulkenin genel problemlerinden tabi ki farksizdir; sistemsizlik, gunu birlik cozumler ve alt yapi.

    turkiye'de herhangi bir kurumun basina gecen insanlar benden sonrasi tufan seklinde yoneticilik yapar. bunun da sebebi denetleme mercilerinin calismiyor olmasidir. prensip denilen sey turkiye'de sadece ara sira soylenen havali bir kelime. ne bireysel olarak prensiplerin pesinden gitme motivasyonu vardir, ne de bu prensipleri dayatacak denetleme kurumlari ya da yargi.

    baskanlik secimlerinde "galatasaray'in gelecegi cok onemli, bir kurusu bile ziyan etmeyecegiz" diyenler astronomik paralari hazir futbolcu almak ugruna har vurup harman savurur. kimse demez ki "altyapiya agirlik verelim. sistemi kurmaya oradan baslayalim. belki benim donemimde meyvelerini yemeyiz ama daha sonraki yillarda hem a takimda direk oynayacak oyuncular yetisir hem de satip para kazanacagimiz futbolcu havuzumuz olur." hic bir baskan bunu demedigi gibi bunu demesi gerektigini kendine hatirlatacak bir denetleme organi da yoktur kuluplerin. bir ton parayi cavanda'ya, tarik camdal'a, jem paul karacan'a, ryan donk'a, de jong'a, hajrovic'e, ontiverio'ya sacmak daha mantikli gozukur!

    bu gercekler galatasaray ozelinde daha can acitici bir hal almaktadir. turkiye futbol tarihinin en basarili futbol takimidir galatasaray. bu basarilarin top yaptigi 1996-2002yillari arasinda 5 lig sampiyonlugu, 2 avrupa kupasi ve sayisiz diger kupalari kazanirken, kadrosunda alt yapidan cikan bulent korkmaz, tugay kerimoglu, suat kaya, okan buruk, emre belozoglu, fatih akyel ve bu isimlere ilaveten henuz geldiginde en yaslisi 23 yasinda olan hakan sukur, arif erdem, hakan unsal,umit davala,ergun penbe,hasan sas vardi. uc tane de kariyerine ve kalitesine laf soylenemeyecek taffarel, popescu ve hagi'nin takima monte edilmesiyle arsenal ve real madrid'den 4 ayda avrupanin en buyuk 3 kupasindan 2si nasil alinir hep beraber gorduk.

    yani galatasaray basariya giden yolu 1988-2002 yillari arasinda itinayla herkese gostermisti. alt yapiya ve genc futbolcuya yatirim yap. yabanci alacagin zaman da az olsun ama takima abilik de yapabilecek buyuk isimler olsun. formul bu kadar basitti. burada muhim olan yabancilarin coklugu azligi degil ama alt yapidan futbolcu cikarmanin onemi ve genc yastan itibaren beraber oynama aliskanligi edinmis bir futbolcu grubuna sahip olmaktir esas olan.

    galatasaray'in kendinden baska rakibi yok. kucuk hesaplarin degil, galatasaray'in vizyonu olan batiya acilan pencere ya da ali sami yen'in dedigi gibi "turk olmayan takimlari yenmek" motivasyonundan baskasina ihtiyacimiz yok. bize para babasi plansiz baskanlar degil, galatasaray'in 10 yillarinin planini yapabilecek vizyoner liderler lazim. en azindan cavanda, jem paul, ryan donk, hajrovic'e guvendigimiz kadar guvenebilecegimiz ama alt yapimizdan cikmis genc oyuncular lazim. yoksa biri gelmis jardel'i getirmis, digeri gelmis drogba'yi almis neye yarar! 10 yilda 3 kere sampiyonlar ligine kalip birinde ceyrek final oynamak ve digerlerinde rezil olmak ve hatta bazi seneler borc yuzunden hic alinmamak mi? yoksa 10 senenin 8inde sonunda hic ceyrek final yapamasak bile nihayetinde sampiyonlar ligine katilip rezil olmadan istikrarli sekilde mucadele vermek mi? surasi da bir gercek ki boyle bir istikrarin sonucunda ceyrek final de gelir final de. bu ulkenin genclerinde bu potansiyel ve galatasaray'in bunu basaracak vizyonu var. yeter ki bu hedefleri koyup bunlara sadik kalacak yonetimler gelsin.
  • 764
    sanki kurgulanmış bazı şeyler var. benim sezdiğim şey şu. zamanını tahmin edemiyorum ama en geç iki yıl içinde fatih terim galatasaray'a, şenol güneş milli takıma gidecek; beşiktaş'a ise isterlerse abdullah avcı gidecek, istemezlerse yabancı td bulacaklar. bu teoriyi ise şunlara dayandırıyorum: terim'in hali hazırda milli takımda mutlu olmadığını çıkan affı dışardan müdahalelerle çıkardığını biliyoruz. abdürrahim albayrak'ta adaylığını açıkladı ve kendisinin iktidarla ve terimle olan yakınlığı belli. 2. olgu şenol güneş'in hala sözleşme yenilememiş olması. beşiktaş'ta arada jorge jesus vb haberler görüyoruz misal. korkuyorum açıkcası umarım benim paranoyaklığımdır.
  • 765
    sıtkım sıyrıldı artık bundan. resmen akıl tutulması yaşıyorum.
    ülke futbol federasyon başkanı ballandıra ballandıra yabancı kuralı getirdi 2 sene önce.
    bu düzende milli takım öyle ya da böyle bir turnuvaya katıldı ve muhteşem über profesyonel türk futbolcuların tripleri sayesinde erkenden eve dönüldü.
    sonra bu ülkenin en üst makamı görüşünü bildirdi.
    ülke futbol direktörü hepimizi şaşırtarak genlerinden beklenen bir çıkışla ve mantıklı gerekçelerle karşı çıkdı.
    3 gün sonra ülke futbolunun patronu mevcut konjektüre uygun olarak "cb katılıyorum azaltılmalı" dedi.
    kulüpler birliği karar vericekmiş...
    karar çoktan verildi zaten.
    he ben mi bundan sonra size ne ekmek ne su var iyice çocuk oyuncağına çevirdiniz futbolumuzu.
  • 773
    dibine kadar siyasetin karıştığı,

    federasyon başkanının siyaset tarafından atandığı,

    şikenin örtbas edildiği,

    cahil, para peşinde, kendini geliştirmeyen, güç zehirlenmesi yaşayan maganda futbolculardan oluşan,

    hakemleri eyyamcı, yeteneksiz olan,

    gazetecileri taraf olan, işine gelen konuları işine geldiği gibi yorumlayan, yazan, çoğu zaman mamalanan, siparişle haber yapan,

    sayısız menajerin, çakal yöneticilerin sürüyle komisyon döndürdüğü,

    taraftarı olmayan belediye takımlarının milletin parasıyla takım kurup transfer yaptığı,

    tahkim kurulu, etik kurulu vb. gibi federasyonun bütün kurumlarının verdiği cezalar, saha kapatma, futbolcu cezası olsun, istisnasız hepsinde adaletsiz karar verdiği,

    passolig denen, hiç bir işe yaramayan, ama birilerini zengin eden saçma sapan bir uygulamanın olduğu,

    ülkenin futboludur. kısaca dünyanın en fazla siyasete bulaşmış, en kötü ligi.
App Store'dan indirin Google Play'den alın