---
alıntı ---
tugay komutan !
bu yazıda
britanya’da şu kadar maç oynadı, şu kadar gol attı falan gibi istatistiki bilgiler olmayacak. sevmem zaten istatistik. şahane bir gol pasını, sırf golcü kaçırdı diye pası atanı görmezden gelen bilim bana uymaz. senin golcün
güiza’ysa ne olacak?
sadece şöyle bir bilgi olsa iyi olur tugay'la ilgili : türk milli takımlarında toplamda en çok oynamış futbolcu olması çok yüksek tugay'ın. herhalde 12-13 yaşından beri her milli takım'da oynadı.
çok gençken
galatasaray’a geldi tugay.
trabzonspor genç takımından ( o zamanlar altyapı denmezdi) transfer olmuştu. sanırm 1985 ya da 1986 yazı olmalı. daha 15-16 yaşındayken a takımla idmanlara çıkmaya başlamıştı
derwall galatasaray’ın başındayken.
o zamanlar yurtdışı kampına gitmek çok önemliydi her kulüp için. anadolu takımları zaten hiç gidemezlerdi,
kızılcahamam veya
uludağ 1.lig kulüplerinin idman yerleriydi, bir de zengin şehirlerin 2.ligde oynayan takımları buralarda kamp yapardı.
konuyu dağıtmayalım, yoksa toparlamak güç olur.
almanya kampına yıllardır 1.ligde oynayan tecrübeli bazı futbolcular götürülmezken, tugay derwall tarafından kadroya alınmıştı. halbuki galatasaray’a katılalı 1 hafta ya olmuş, ya olmamıştı. birisi tugay için çok iyi referans vermişti derwall’e, ama kim bilmiyorum.
tugay’ın hayatını değiştiren adam odur, neredesin firuze?
küçük bir deprem oldu elbette istanbul’da, futbol camiası şöyle bir çalkalandı sonra duruldu.
derwall karar vermişti lan, kim ne karışır. şimdi
rijkaard’a fazla sallayamadıkları gibi derwall’e de bir şey diyemiyorlardı. gerçi o zamanın spor yazarları şimdikiler gibi dandirik tipler değildi, kıyaslayınca.
tugay’ın ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu anlamak için bir tüyo vereyim. sonradan a takımda birlikte oynayacakları, hatta tugay’ın kaptanlıkta kendisinden sonra geldiği, bütün kupaları birlikte kaldırdıkları büyük kaptan
bülent korkmaz genç takımdaydı. bülent, tugay’dan 2 yaş büyüktü. ama demek ki kadrodaki ihtiyaç stoperde değildi.
tugay o günden sonra zaman zaman a takım kadrosunda yer aldı. ama kendisine asıl katkıyı
prekazi yaptı.
simoviç bülent’le ilgilenirken, prekazi tugay’a yardım etti.
sonrasında kupalar, şampiyonluklar, paralar kazandı tugay. sembol futbolcularmızdan bir olma yolunda ilerledi.
ama doğrusu taraftar kendisi hakkında fazlasıyla bölündü. kimsi hiç beğenmedi, kimisi yere göğe koyamadı. ben ise, gerçek potansiyelini vermediğini düşünüyordum. gücü, uzun pas, kısa pas yeteneği, çalımları, şutlarının bize gösterdiğinden daha iyi olduğunu düşündüm hep. mesela 18 üzerinden çok daha fazla golü olmalıydı ama vurmuyordu işte. iskoçya ve ingiltere’de türkiye’den daha fazla uzaktan golü var tugay’ın.
tam da bugünlerde her hocanın, her takımın ihtiyaç duyduğu adamdı tugay. çok yönlü orta saha oyuncusu. savunmada da hücumda da etkili olabilen bir oyuncuydu. ama bu özelliklerini britanya’da maksimum kullandığını gördük.
buradan gitmeden çok eleştiri alıyordu, doğru. benim gibi düşünen çok kişi vardı hakkında. tugay genellikle kolaya kaçıyor,
hagi gibi bir usta varken kendisi pek ön plana çıkmıyordu. biraz saklanıyordu sanki. çok fazla geri pas ve yan pas yapıyordu. britanya’da başarılı olduktan sonra, bakıyorum da bazıları “vay efendim zamanında çok eleştiriliyordu galatasaray’da” diyorlar. doğruydu be kardeşim, burada istediğimiz tugay, britanya’da kendini gösterdi.
tugay, türkiye’de oynarken hiç sakin bir futbolcu değildi. özellikle maçta puan kaybetme tehlikesi oluştuğunda sertleşirdi rakiplerine karşı. hakemlerle uğraşır, kendisine yapılan faulün rövanşını mutlaka alırdı.
milli takımın
euro 2000 kampında
mustafa denizli ile takışıp kadro dışı bırakıldı, ya da önce tugay kampı terk etti sonra kadro dışı bırakıldığı açıklandı.
1996-2000 galatasaray’ının en önemli oyuncularından biriydi. 99-2000 sezonu devre arasında
souness’ın
glasgow rangers’ına gitti.
fatih terim yönetiminde başarıdan başarıya koşan galatasaray’dan ayrıldı. kesinlikle ne fatih hoca’yla ne kulüple, ne taraftarla sorun yaşamadan ayrıldı. britanya’dan souness çağırınca, bence şansını denemek istedi. belki de fatih hoca ve faruk süren “git bir bak olmazsa senin yuvan burası, ne zaman istersen dönersin” demiştir, ki bu çok yüksek bir ihtimal.
asıl olarak, tugay o zamanın galatasaray’ındaki “kim isterse gitmesine izin veririz, kimi istersek alırız, galatasaray’da transfer sezon boyunca bitmez” tavrının kurbanı oldu. ne eskiden ne de şimdi bu kadar kolay transfer mümkün değil.
tugay’ın başardığı en önemli şey : 30 yaşından sonra futbolda öğrendiklerini müthiş bir hızla geliştirmesi oldu britanya’da. daha doğrusu benim gibi düşünenler açısından : kendi potansiyelini ortaya çıkardı.
şimdi geldi galatasaray altyapısını başına. kesin faydalı olacaktır.
ümit davala’yı ve
bülent korkmaz’ı yanlış zamanlarda, yanlış görevlere getiren
adnan polat yönetiminin en başarılı hamlelerinden biri
tugay. diyorlar ki; “altyapı tecrübesi yok tugay’ın”.
evet, biliyoruz. ama bir hocanın altyapıya verecekleriyle beraber altyapının hocaya verecekleri de önemlidir. maçlardan önce çift kale yapmıyor mu takımlar? maç olmadıktan sonra bir işe yaramaz diyor muyuz, demiyoruz. o zaman tugay’ın altyapıya vereceklerinden çok altyapının tugay’a öğreteceklerini düşünelim.
ayrıca tek başına değil ki, yanında altyapının asıl sorumlu
evert jan derks var. rangers’dan tanışıyorlarmış. evert jan derks de tugay’a çok katkı sağlayacaktır.
son söz :
uefa kupasının alınmasında emeği olmasına rağmen, o kupayı kaldıramamış olması içimde uktedir. başkaca da kendisiyle ilgili üzüldüğüm bir şey yoktur.
---
alıntı ---
http://captano.blogspot.com/...3/tugay-komutan.html*