• 153
    yaşayan efsanemizin elle tutulur ilk belgeseli. izlemedim ama uefa kupası kısmında malum fetö ile halen aktif görünen futbolcuları belgeseline taşımadığı için eleştiriliyor. galatasaray sosyal medya hesapları bile uefa kupasıyla ilgili paylaşım yaparken fotoğrafları kırpmak zorunda kalıyorken kendisinin ne yapması gerekiyordu tam olarak anlamıyorum. malum takım taraftarları daha belgesele tahammül edemezken, elinde palayla bekliyorken, istiyorsanız ki rahat rahat paylaşsın sonra da fetö soruşturması yesin derseniz onu bilemem. içeride dışarıda adamın tarihi başarısını halen bile hazmedemeyenlere fırsat vermemesi yerinde olmuştur. yoksa geçtim dışarıdakileri içimizden bile fetö ile başarılı olmuş diyenler çıkabilir. çünkü öyle bir dönemdeyiz ki fatih hocaya düşmanlığın boyutu apayrı bir seviyede. pek normal değil bu durum.
  • 155
    belgeseli izlemedim ve sanırım izlemek de istemiyorum. "o zaman neye yorum yapıyorsun" diyecekler çıkacaktır. hem haklısınız hem de kendimce haklı tarafları anlatmak istiyorum.

    yorum yapan fanatik galatasaray taraftarı ve fatih terim'i sevenlere bakıyorum, bir olmamışlık hissi alıyorum. sanırım hocanın karamelize edilmiş halini video-imaj yoluyla belgesel haline getirmişler. fatih hocamızın yeri her birimiz açısından çok değerlidir ve özeldir. ancak saatlerce süren video içerisinde ve ortada galatasaray olmadan fatih terim'i düşlediğimiz an sonsuz bir boşluk hissedebiliriz.

    fatih terim başarısız olduğu bir dönem sonucu (gönderilmesini istemiyordum) çok sevdiği takımından gönderilmiştir. elbette başarısızlık da futbolun içerisinde var ama fatih hocamın dördüncü dönem futbolunda keyifle izlediğimiz maçlar çok az. çoğu zaman şahsım da dahil olmak üzere "allah kerim fatih terim" desek de, bazı işler yolunda gitmiyordu. zaten hoca sonrası torrent ile acayip bir hızla çöküş yaşadık. her neyse demek istediğim şeye kısaca geleyim.

    bu belgesel 2012-2013 arası çekilmiş olsaydı, inanın hâlâ izlenir bir videobelge haline gelirdi. ama bu yönüyle sezgilerim çok da matah olmayan bir çalışmanın ortaya çıktığını söylüyor. aksine kakofoni ortamında da değiliz ama yine de galatasaray harici bir şey düşünülmeyen fatih terim için, belgeselinin bu ortamda çıkıyor oluşu, beni hiç mi hiç heyecanlandıran olgu değildi. çünkü fatih terim'i sevme sebebim de galatasaray'dır. bu yönüyle fatih terim'in anlatısının geçeceği bir çalışma, onun daha güzel anılarla galatasaray'dan son ayrıldığı döneme denk gelişini belirterek yukarıda yazmış idim.

    çalışmayı kötülemek çabasında değilim. benim için önemli olan, tıpkı hocanın da bahsettiği "hikayeler" kısmıdır. yıllarca öykü yazmakla kafayı bozmuş biri olarak, hikayesi olmayan durumların sıkıcı bir monolog haline geleceğinin bilakis farkında olduğum için "terim" belgeselini en ufak izleme heyecanını duymadığımı belirtmek istiyorum.

    her hafta "galatasaray daha iyi nasıl oynar, oynayabilir" diye düş kurarken, günler boyunca "terim" belgeseli üzerinden taraftarlar arasında bir heyecan fırtınası kopuyordu. bunu anlamsız buluyorum. örnek garip ve konu dışında gelebilir ama dar gelirli, kirada ya da sıkıntıda milyonlarca vatandaşın olduğu bir ülkede, sosyal konut projesi diyerek absürt bir çalışma ortaya koyup, gönül eğlendirmek, akılları bulandırmak insanın sinirini zıplatıyor değil mi? benim örnekle, belgesel arasında kurduğum korelasyonu hisler bakımından değerlendirmeye tabi tuttuğunuz an, sanırım daha iyi anlayacaksınız.

    çok şahsi, dar pencerede sunulmuş bir çalışma ve gereksiz zamanlama. bu belgeselin "gelecek adına şöyle iyi doküman bırakacak" denildiğini hiç okumadım, duymadım. gerçekten ilgimi zerre çekmiyor ve zamanlama olarak rahatsız bulduğumu yazmak istiyordum.

    belgeseli keyifle izlemiş olanlardan özür diliyorum. fatih terim'in galatasaray ile hikayelerini hep sevecek biriyim ama bu gömleğe ne bu ceket ne de kravat uymadı!
  • 156
    ızlerken 3 kez gozlerimin doldugu belgesel. hakan ve arif de yer alsa bir galatasarayli olarak mutlu olurdum ama bu sebeple kizmak mumkun degil. ıktidardakilerin utanmasi gereken bir sey bu, adamlari adeta tarihten silme islemi yapiliyor.

    genel anlamda begendigim bi biyografi dizisi. asla belgesel degil.

    daha fazla buyuk isim gormek isterdim videolarda. ali sen, fsruk suren ve o kalibreden diger insanlar. spor yazarlari ve futbolculari konusturmak guzel ancak biraz bakis acisini genis tutabilirlerdi. mesela aziz yildirim, fstih terimi en yakindan taniyan baskan kendisi *
  • 160
    belgesel hakkında ekşide şöyle bir entrye denk geldim.

    --- alıntı ---

    socrates fc'nin 131'inci bölümünde ilhan özgen, luis figo belgeselinden bahsederken kendi değerlendirme kriterlerini şöyle sıralamıştı:

    -olayın kahramanları yeterince konuştu mu konuşmadı mı?
    -kahramanı rahatsız edecek tezatlıklar yaratılmış mı? (barcelona başkanının figo hakkında söylediği "kalleş, hain" sözlerini örnek veriyor)
    -kurgu nasıl?
    -sadece bir olaya değil o döneme ışık tutabilmiş mi?

    işte ben de fatih terim belgeseline de objektif olarak ilhan özgen'in bahsettiği kriterlerle yaklaştım ve sonuç aslında tam da benim beklediğim gibi oldu.

    -ilk kriterimi ele alarak yorumlayacak olursam fatih terim ve çevresi haricinde olayların kahramanlarının görüşlerine neredeyse hiç yer verilmediği görülüyor. galatasaray'dan ayrılış dönemlerinde keşke olayları bir de yönetimler tarafından dinleyebilseydik mesela. yahut milan döneminde inzaghi, shevchenko, pirlo gibi oyuncuların görüşlerine de yer verilseydi. hiç olmadı ünal aysal konuşsaydı da fatih terim'in ayrılığını neden tv'den öğrendiğini bilseydik. ancak bunların hiçbirini göremedik. zaten fatih terim'in çevresindeki insanların, belki de onlarca röportajda anlattıklarının ötesine gitmeyen görüşleri vardı sadece. bu yüzden, bu kriterde sınıfta kaldı belgesel.

    -ikinci kriterde ise zaten ben sanmıyorum ki bir kişi bile fatih terim'i rahatsız edecek olayların/durumların belgeselde yer alacağını zannetmiyordu. bakın ben demiyorum gidip kebapçı ile konuşsunlar ya da ne bileyim figo belgeselindeki gibi biri çıkıp hocayı sert sözlerle yerden yere vursun. sadece bir kişi de yok muydu acaba fatih terim efsanesine anti-tezler üretebilecek? en basiti, tüm kulüplerinde neden bütün yönetimlerle ters düştü sorusuna bile yer verilmiyor burada. haliyle baş kahramanı rahatsız edecek hiçbir şeyin yer almadığı yapımlar da "belgesel" olmuyorlar. çünkü belgesel dediğimiz şey biraz daha objektif bir gözle tüm tarafların söz haklarına yer vermeli zannediyorum.

    -belgeselin en zayıf yönlerinden biri de kurgusu. banu yelkovan - arda turan geçişi dışında kurguya dair elimizde çok az numara var. üstelik hiçbir beklentim olmamasına rağmen en azından belki fatih terim'in kişisel arşivinden bir şeyler görürüz diye heyecanlanıyordum ama o da yok. bu arada bodrum'daki evi gerçekten şahaneymiş. umarım ailesi ve torunlarıyla çok mutlu günler yaşarlar.

    -dönemi yansıtma kriterinde ise ne yazık ki yine sınıfta kalıyor demeliyim. 2000'lerde türkiye'nin dışa açılma politikalarını, galatasaray ve fenerbahçe'nin avrupa'da aynı dönemde çeyrek-yarı finaller yapmasını, fatih terim'in futbolculuğunda futbol sosyolojisini vs. hemen hiçbir açıdan dışarıya çevrilmiyor kameralar. hep içeride, hep fatih terim'in ekseninde. oysa fatih terim'in hayatı aslında birçok noktadan türkiye'nin geçirdiği dönüşümle de kesişiyor. buralar da es geçilmiş.

    sözün özü, terim yapımı bir belgesel olmamış. fatih terim'i yeni kuşaklara tanıtacak, ona saygı kuşağı cinsinden bir yapım olmuş. bu yönüyle sınıfı geçebilir belki ama tamamen fatih terim'in sportif kişiliğinden bağımsız olarak söylüyorum ki bir yapım olarak vasatın altında kalıyor. hele eldeki malzemeyi düşününce...

    --- alıntı ---

    genel olarak düşüncelerim aynı, çok daha dolu dolu bir yapım olmasını beklerdim fakat bunun gerçekleşmemesinin sebebi terim değil bizim memlekette bunun bir örneği yok zaten sanırım.
  • 161
    açıkçası netflix'in yaptığı işleri genel olarak beğenirim. belgesel türünde de gayet güzel işler çıkartıyorlar ve izlemesi keyif veriyor.

    fakat terim belgeselini biraz yavan, tuzu eksik mükemmel bir yemek tadında buldum. sanki youtube videolarından kesitler birleştirilmiş ve bize sunulmuş gibi. teknik anlamda bilgim olmadığı için fazla yorum yapamam ama içerik anlamında doyurucu olmadığını düşünüyorum.

    ben biraz daha hocanın bilinmeyen yönlerini görmek, hocayı biraz daha yakından tanımak isterdim. mesela çiçeklerle ilgilenmesi, bodrum'daki yazlığını yaptırırken mimarın işine hiç karışmaması ve her şeyi ona bırakması gibi detaylar çok hoşuma gitti. daha da sayarım ama aklıma şimdilik bunlar geldi.

    her şeye rağmen yine de dünya çapında bir platformun, ilk kez bir türk futbol adamının belgeselini yapıyor olması gurur verici. fatih terim iyi ki galatasaraylı, bizler iyi ki galatasaraylıyız!
  • 162
    bülent korkmaz, hasan şaş, arif erdem, hakan ünsal ve hakan şükür gibi kendisine onlarca kupa kazandıran yıldızın yorumlarının olmadığı vasat bir belgesel. özellikle bülent korkmaz'ın olmayışı beni şok etti. kendisinin kaptanlık yaptığı dönemler fatih terim'in de galatasaray'daki prime zamanlarıydı aslında.

    fiorentina ve milan'da yaşadıklarını görmek için izledim açıkcası. benim gibi bunları merak eden varsa direk 3. bölümü izleyip kapatabilir.

    izlenecek çok bir yanı olmayan bir belgesel. fatih terim'i severim, ancak bence kişiliğini, karakterini, duruşunu dört bölüme sığdırmaya çalışanlara alet olmasaydı iyiydi. belgesel boyunca öfke adı altında örtülü olarak hocanın egosundan bahsedilmiş hep. hocadaki egoya ego diyemeyen herkes hoca çabuk kızar, öfkelenir falan diyor. ilginç.

    ayrıca hayatı boyunca soyunma odasına kimseyi sokmadım diyen canım hocam şimdi hayatına milyonları sokmuş oldun. ee gün gelir herkes değişir.

    neyse hayırlısı hocam. seviyoruz seni.
  • 163
    henüz bitirdiğim belgesel. hocam dümdüz dursa izleyecek biri olarak, beğenmemekten ziyade hayal kırıklığına uğradım.

    4 sene üst üste şampiyonluk sürecinde 2. şampiyonluğa kadar detaylı ilerlerken bir anda her şeyi yüzeysel geçmeye başladılar. özellikle uefa kupası serüveni, euro 2008 ve 12/13 sezonu şampiyonlar ligi yok nerdeyse. direkt real madrid maçına sardılar schalke maçlarından bile bahsedilmedi. sonra da apar topar bitti belgesel.

    ne diyelim... gönül isterdi 30 bölümlük uzun ve detaylı şekilde izleyelim hocanın hayatını. ama ne netflix ne de hoca çok uzatmak istemedi sanırım. yine de hiç görmediğimiz birkaç anına tanıklık etmek güzeldi. allah uzun ömürler versin canım hocam.
  • 164
    maalesef hiç beğenmediğim bir belgesel oldu. belgesel olarak hiçbir kıymeti yok. maddi hatalar, kurgu hataları, eksikler ve en önemlisi otosansür var... arşiv araştırması yapılmamış ki türkiye'de arşivler gayet iyidir. gerçekten çok ama çok kötü bir belgesel. fatih terim gibi bir figür ancak bu kadar özensiz ve yetersiz işlenebilirdi.

    detaylı incelememi şurada yaptım: https://episodedergi.com/...sel-nasil-yapilamaz/

    sonuçta, fatih terim'in ve eski güzel günlerin hatrına izleniyor, akıyor. fakat bu bir belgesel değil. belgesel olmanın neredeyse hiçbir vasfını taşımıyor. bir çeşit tribute klibi bu.
  • 165
    11 yıl terlettiği galatasaray formasıyla şampiyonluk yaşayamadı fatih.. vardı işte o dönemlerde de bir hayali, futbolcuyken alamadığı şampiyonluk kupasını tam 8 kez havaya kaldırdı galatasaray'a teknik direktör olunca.. yetmedi ülkeye ilk uefa kupasını getirdi galatasaray ile.

    teknik direktörlük yıllarında da var bir hayalim dedi. tıpkı futbolculuk yıllarında alamadığı şampiyonluğu teknik direktörlük yıllarında söke söke alması gibi; teknik direktör olduğu dönemde alamadığı şampiyonlar ligi kupasını neden başkanlık döneminde almasın?

    belgeseli yoğun tempo, sağlık sorunları gibi sebeplerle biraz geç izleyebildim. taraftarımız belgesele güzel eleştiriler getirmiş, beğenilen noktalara yeterince değinmiş, ben bu kısmı es geçiyorum.

    benim gözümden özeti "adanalı fatih, futbolcu fatih, galatasaray'lı fatih, teknik direktör fatih, baba fatih, dede fatih ve yakın bir gelecekte şampiyonlar ligi kupasını kaldıran başkan fatih" olan belgeseldir. hikaye bitmedi, çünkü dedi ya "var bir hayalim"...
  • 168
    bir kere vasat değil, direkt kötü bir iş olmuş. bu bir belgesel değil, fatih terim'i övmek için yapılmış kötü bir dokümanter sadece. olmasaydı olurdu demiyorum, olmasaydı daha iyi olurdu.

    fatih terim gibi türk futbol tarihinin rakipsiz teknik direktörünü bu kadar yüzeysel, bu kadar sıradan anlatmak kendi içerisinde anti bir başarı sayılabilir tabii o ayrı. materyal eksikliği yapılan işin birinci sıkıntısı. yani perde arkası hiçbir görüntü, hiçbir anı yok neredeyse. fatih terim ilk fener derbisini kaybediyor, öfkeyle soyunma odasına giriyor ve kapı kapanıyor, sonra bu olay da orada kapanıyor. bu mu yani? ertesi gün gelmiş de üçlü oynayacağız demiş de... ıvır zıvır. nasıl bu kadar ucuz, bu kadar basit hale getirilir türk değil, dünya futbolunda devrim sayılabilecek bir oyun anlayışı ya? hücum presi dünyaya öğreten takımlardan biridir o galatasaray ve fatih terim!

    hadi her şeyi geçtim, materyal eksikliği tamam ama belgeselde en özen gösterilen yer hakan şükür'ü galatasaray tarihinden silmek olmuş. yani ben şu belgeseli izleyince şunu gördüm; biz aslında uefa kupasını sanırım almamışız, almış gibi gösterilmişiz bu belgesele göre. madem hakan şükür'ü çıkaracaksın ki büyük yanlış, çıkarmamalısın; ama o zaman bari belgeseli başka türlü kurgula, başa yerden yaklaş kupaya, başka anılar dinlet bize.

    ulaşılabilecek sayısız insan varken 4 5 adamı toplayıp kamera karşısına oturup sırayla konuşturmuşlar, iki üç tane uyduruk grafikle gazete kupürü oluşturmuşlar... çocukça işle adeta. yani aynı bütçe şuradan 4 5 kişiye verilse daha iyisini ortaya koyarlardı neredeyse.

    bir bu belgesellerin şahı olan last dance'e bak, bir buna bak. benim için fatih terim, o dönemin chicago bulls'tan daha az şey değildir bu ülkede bu bir, ikincisi ise o işteki materyal fazlalığından bahsetmiyorum, daha ilk 15 dakikada bir hikaye kurguluyor sana o belgesel. bu izlediğimiz terim'de kurgu adına ne var allah aşkına ya? boşa harcanan 4 saat başka bir şey değil.
  • 169
    netflix’in işlerini yapan arkadaşım önden izlemiş “hayal kırıklığı uğramanı istemem ama çok kötü olmuş” demişti.
    ne koysak gider mantığıyla bir iş yapmışlar.
    haliyle biz de o koyulanlar olduğumuz için oturup izledik.
    hocanın hayatı için en az 10 bölüm lazımken 4 bölümü sığdırmaya çalışmışlar ama olmamış.
    bir sürü eksik şey var, kurgu vs kötü.
    hoca gibi titiz bir insan bu basit işi nasıl kabul etti hala anlayabilmiş değilim.
    herkes ağladık demiş ama benim iki yerde gözüm doldu.
    birincisi babasıyla ilgili olan kısımda, diğeri de fulya hanımın yaman ile ilgili anlattıklarında.
    velhasıl çok kötü olmuş, he izledik çünkü hocanın hatırı büyük.
  • 170
    yaşı itibariyle fatih hocanın futbolculuk dönemini ve anadolu takımlarını çalıştırdığı dönemi hatırlaması mümkün olmayan bir taraftarım. sadece benim şahit olduğum dönem dahilinde bile hocayla ilgili merak ettiğim onlarca soru var ve bunların hiçbirinin cevabı bu belgeselde yok. eğer bir belgesel yaptığınız iddiasındaysanız "fatih terim şu maçı kazandı, şu kupayı kaldırdı, iki kız evladı bilmemkaç tane torunu oldu" nevinden google bilgilerinden ötesini vermeniz, insanların merak ettiği ve bugüne kadar açıklanmayan konulara ışık tutmanız beklenir. bir cevap alamasanız bile bu konularda soru sormanız gerekir, belgesel denen şey böyle yapılır çünkü.

    1) fatih hoca galatasaray'daki ilk döneminde emre belözoğlu'na "fethullahçılarla görüşme" şeklinde bir uyarıda bulundu mu? bu konudaki endişesi neydi?
    2) o dönemde ve ilerleyen yıllarda hakan şükür ve arif erdem'i de fetö konusunda uyardı mı? bu oyuncuların iddia edildiği gibi genç oyuncuları cemaate üye yapma çabasına şahit oldu mu?
    3) 2000 yazında uefa kupasını kaldırdıktan 10 gün sonra galatasaray'dan koparıldı mı? yoksa kendisi mi ayrılmak istedi?
    4) 2002 yazında galatasaray'a dönmek isteyen hakan şükür'ün transferine iki yıl önceki jip krizinden dolayı engel oldu mu? bunun üzerine bjk hakan şükür'e teklif yaptı mı?
    5) 20 mart 2004'te "bir daha türkiye'de takım çalıştırmayacağım" dedikten bir yıl sonra sözünü çiğneyip neden milli takımın başına geçti?
    6) 16 kasım 2005'teki isviçre maçı sonunda çıkan olaylardan dolayı ne düşünüyor? kendisini suçladığı bir unsur var mı?
    7) 2010'da adnan polat'ın galatasaray'ın başına geçmesi teklifini neden reddetti? o gün polat'ın sunamayıp 2011'de aysal'ın sunduğu şey neydi?
    8) 2013'te yıldırım demirören'le yaptığı sözleşmenin detaylarını neden kamuoyuyla paylaşmadı? bu kıvılcımla başlayan olaylar neticesinde kovulacağını bilse aynı şekilde davranır mıydı?
    9) 2016 yazında galatasaray'a dönmek istediği halde siyasi erk tarafından önüne engel kondu mu? "serdar aziz'i alın" talimatını kendisi mi verdi?
    10) 2016'da arda'yı ve çetesini milli takımdan niçin kesti? sonra onları neden geri çağırdı? "kadroya almak gönlüme almak demek değil" cümlesi ne anlama geliyordu?
    11) 2018-19 sezonunun ilk yarısında peşpeşe yaşanan sakatlıkların ardından yasin küçük'ü görevden alıp yerine alberto bartali'yi getirmesi bir tesadüf müydü? yoksa gerçekten yanlış bir tercih yaptığını mı fark etti?
    12) 2019'da serdar aziz ve eren derdiyok'u neden kadrodışı bıraktı? hocayı bu oyunculara karşı bu kadar öfkelendiren şey neydi?
    13) iki oyuncuyu bir çırpıda silen bir teknik direktör olarak 23 ocak 2020'de maç sonunda çıktığı basın toplantısında "ben arda alınsın istiyorum ama yönetimimiz reddediyor" restini niçin çekti? yedi ay sonra başkan cengiz'i bu transfere nasıl ikna etti?
    14) 2020-2021 sezonundaki bjk şampiyonluğunun hak edilerek kazanıldığını düşünüyor mu? düşünmüyorsa şampiyonluğu onun elinden çalanların dönemin galatasaray yönetimi içinde uzantıları olduğundan şüphelendi mi? (sayın sherlock hocanın bu soruya dair şöyle bir cevap verdiğini söyledi https://www.youtube.com/watch?v=ks0H5QUC-BU )
    15) yardımcılarının yetersiz olduğu konusundaki eleştiriler hakkında ne düşünüyor? galatasaray'daki üçüncü döneminden beri ekibinde görev verdiği vedat inceefe, ümit davala, hasan şaş, necati ateş, selçuk inan gibi isimlerin gelecekte iyi birer teknik direktör olacağına inanıyor mu?
    16) mehmet ağar'la olan dostluğunun arda'yı affetmesinde bir rolü oldu mu? ağar gibi ismi çetelerle anılan biriyle dost olmasının fatih hocaya yakışmadığını düşünen galatasaray taraftarlarına cevabı ne olur?

    biliyorum, bu sorular zaten mevcut iktidar döneminde sorulamazdı, hatta bazı sorular iktidar değiştikten 10-15 yıl sonra ancak cevap verilebilir olacak. ama yine de kırılma anlarında hocanın düşmanı olarak mimlenen ünal aysal, burak elmas gibi yöneticilere ve hocanın çalıştığı dönemde sorun yaşadığı diğer isimlere söz hakkı tanımak bu kadar zor değildi diye düşünüyorum.

    netflix'e girip fatih terim belgeseli izlemek isteyen bir yabancı futbolsever bu belgesele 10 üzerinden 4 verir. vitrine hocanın adını koyarak böyle bir işe imza atmak, en başta fatih terim gibi uluslararası saygınlığı olan bir adama ayıp olmuş bence.
  • 171
    ilk iki bölümünü yayınlandığı gün, diğer iki bölümünü de bugün izleyerek tamamladığım fatih terim konulu dokümantasyon eser.

    kurguyu iyi bulmadım. zamanlar arası geçişler karışıktı. koskoca efsane ilk dört sezonu birinci bölüme sıkıştırmışlar. türk futbol tarihinin en iyi takımını 100 dakikada nasıl anlatabilirsiniz? amazon prime'da futbol takımlarının dönemsel belgeselleri var, çok daha az malzeme olmasına rağmen çok daha detaylı işliyorlar konuları.

    fatih terim gibi gelmiş geçmiş en önemli türk futbolu figürüne netflix'in proje hazırlaması önemliydi ama, ben çok daha detaylı özellikle fatih hocanın başından geçen ilginç günlük olayları da kapsayan, bilmediğimiz olayları da içeren bir belgesel beklerdim. bu haliyle aslında fatih terim'in kariyer özeti gibi olmuş.

    en sonunda fatih terim sanki başkan olacakmış gibi bir mesaj veriliyor, bakalım görelim gelecekte neler olacak.
  • 172
    fatih terim gibi bir figürün, galatasaray ve türk futbolunun efsanesinin çok daha iyi belgeseli olmalıydı.

    son döneminin büyük kısmında eleştirdim kendisini. ama biz galatasaraylıyız, o da çok büyük bir galatasaraylı.

    işin kötülüğünü netflix'e ihale edelim ama kendimizi de suçlayalım. kulüp olarak, kulüp imkanlarıyla çok daha iyi işler yapabilmeliydik.
  • 173
    sadece hocayı övmek için yapılan ve hiç hatalarından bahsedilmeyen netflix belgeseli. daha doğrusu belgesel değil kronolojik kariyer anlatımı.

    the last dance belgeselinde bile michael jordanın kumar sorunundan, hırsı nedeniyle takım içi yaşanan problemlerden, babasının ölümü ile yaşadığı ruhsal çöküntüden bahsedilmişti. ve bunların hepsine cevap verdi goat.

    keşke hocaya da sorulsaydı. o da cevaplama hakkını kullansaydı. mesela galatasaray teknik direktörü iken, galatasaray düşmanı demirören ile nasıl anlaşıp bizi bıraktığı süreci sorsalardı. bilseydik keşke. tek konuşulan pislik kebabçı ile yaşadığı olay.
  • 174
    90lardan nice gazete haberi ve videoyu arşivlerden, kütüphanelerden arayarak youtube’da(ve gain’de) magazin belgeselleri yapan şokopop’a yaptırsalar muhtemelen çok daha güzel bir belgesel çıkarırdı. arkasındaki araştırma ve özen çok eksik kalmış. hadi 70ler neyse de 90lardan gerçek gazete küpürü bulmak hiç zor değil, gerçi 70ler de zor değil, hepsi kütüphanelerde, arşivlerde bulunabilir. videolar belki daha zor olur ama çok daha fazlası orada da bulunabilir. netflix’e kar amaçlı bir iş değil de düşük bütçeli öğrenci projesi gibi her maliyetten tasarruf etmişler.
App Store'dan indirin Google Play'den alın