• 228
    bunca yildir sözlükte yazar olmama ragmen buraya yazmamis olmama sasirdigim basarilardir.**

    baslayalim;

    milli egitim bakanligi bünyesinde;

    2003-2004 ilkokul türkiye sampiyonlugu
    2004-2005 ilkokul türkiye sampiyonlugu *

    * bu sampiyonluklarda simdi pilot olan oxi de takim arkadasimdi.

    tombulum kendi de yazmis zamaninda* (bkz: #791604)

    türkiye voleybol federasyonu bünyesinde;

    2003-2004 kücük erkekler kulüp türkiye sampiyonlugu
    2004-2005 yildiz erkekler türkiye ücüncülügü *

    2005-2006 yildiz erkek milli takim avrupa sampiyonasi kampi ankara kampi(u: 2 sene önce milli takimin bülent korkmazi olacagim hayalleriyle yanip tutusurken geldigim en yüksek nokta)
    2009-2010 cankaya belediyesi 2. ligden küme düsme*
    2010-2011 cankaya belediyesi ankaspor ile parayi basip direk süper lige cikma *

    hepsinden öte bir de gazi üniversitesi besyo sinavlarina girmisligim var. voleybolcu adama 1500m kosu testi yaptilar utanmadan. ilk 400 metre cikisina gelmeden yani halk tabiriyle o viraji almadan hemen önce cok artistlik bir sekilde, tribündeki babamin gözleri önünde ambulansin icine kosmustum yüzsüzce *

    sonrasi profesyonellik kontenjaninda hacettepe üniversitesine girdim zaten
  • 231
    malesef ki son derece yeteneksiz bir gencim.allah da bizi böyle yaratmış ama az çok tanınan biriydim lisemizde.bilenler bilir liselerde sınıflar arası futsal turnuvası vardı.hani halısahada falan koşuyosun , ne bileyim bi omuz koyuyosun idare ediyosun ama futsal öyle değil salt yetenek gerekiyor.çalım yeteneğin belli bir seviyede olmak zorunda , o gülle gibi topa adam gibi vurabilmek için tusubasa vari şut da mecburi ve tabi daracık salonda oynayabilmek için çok hızlı düşünüp hızlı hareket etmek gerekiyor.neyse bizim bu turnuva takımına zaten benim katılmak gibi bir düşüncem yoktu ama yedek eksik dediler ismimizi yazdırdık.sonrasında tabi bizim takım baya iyiydi favorilerdendi hatta zaten yeteneksiz olan ben bu takımda yedek olarak bile giremiyordum.tanıyan insanlar da illaki bir dalga geçme modu oluşmuştu ama takmıyordum.bu devran böyle dönerken bizim takım gruptan çıkmayı garantiledi ve gruptan çıkma ihtimali son maça kalan aynı dönemin diğer şubesiyle eşleşti.zaten bizim maçlar da salon baya kalabalık olurdu maç da böyle hafif kritik de olunca nerdeyse full tribünlere oynandı.bizimkiler parçalıyor tabi , sonra ben girdim.beyler allah sizi inandırsın ben o salonda öyle bir alkış tufanı duymadım artık dalga geçmek için mi alkışladılar sevdiklerinden mi orası hala mechul.neyse şimdi alkışta gelince insan bir garip hissediyor.herkesin gözü üstünde ve sen bundan eminsin.bi topa basıp düşsem ne bileyim bi saçma bişi yapsam tüm okulun dilindeyim.iyice gerdi bu beni.sonra yerden bir pas geldi karşı takımdan bir arkadaş da anında yapıştı bana bende o an nasıl olduysa topu sektirip , arkadaşın üzerinden aşırıp kontrol ettim.biraz şarj da vardı tabi.başarım bu kadar.baya bi alkış koptu tabi sonra.devamındaysa bi topum direkten döndü ve futsal sahalarına veda ettim.
  • 233
    lisede okul takımının kalecisiydim. bok gibi kaleciydim afedersiniz. derslerden yırtabilmek için girmiştim zaten takıma. ee hocada kaleci eksiğimiz var diye beni yedek kaleci yaptı. bende ki mutluluğu anlatamam. olay bundan sonra başlıyor ilk maçta bizim as kaleci sakatlanınca mecburen ellerinde bir tek ben kaldım. zaten direk hocaya olmaz ben yapamam dedim. ama hoca kapı gibi defans var sana top gelmez dedi. aman yaranı yarı final maçını görmelisiniz. rakip takım kalede 1.60 ilk kekliği görünce her aşırtma gol her aşırtma gol. zaten kariyerim de iki maç sürdü.
  • 237
    çan-biga (çanakkale) karışık ortaokullar arası çim saha futbol turnuvasında tsubasa bölümleri gibi finale çıkmak, finalde kaybetmek. tüm maçlarda ilk on birde 60 dakika (toplam oyun süresi bu kadardı yanlış hatırlamıyorsam) stoper olarak oynadım. bölge şampiyonasına gidememişti bizim takım. gerçi kazansak bile babam bölge şampiyonasına gönderir miydi bilmem, sınav senesi olduğu için sıcak bakmayabilirdi. bunu aslında sözlük yazarlarının sportif başarısızlıkları başlığına da yazabilirdim ama geldiğim nokta itibarı ile benim için başarıydı.

    son maçın son on dakikasında 2-0 gerideyken hocam beni forvete gönderdi ama bizim simülasyonda tsubasa ben olmadığım için gol atamadım. maç o şekilde bitti. final maçında as santrforumuz oynamamıştı, ondan tsubasa olurdu bak. maç öncesi planlanmış bir cerrahi operasyon geçirdiği için gelememişti. yarı final maçında onun golüyle berabere kalıp penaltılarla finale çıkmıştık. o maçta penaltı atmaya gönüllü oldum ve kaçırdım, karşı taraf daha fazla kaçırdığı için finale çıktık. final maçında karşı takımda bizim iki katımız büyüklüğünde bir forvet vardı, tsubasa'daki dev oyunculara benziyordu. kojiro hyuga gibi parçaladı adam bizi. yerel bir futbol takımının alt yapısında fiziki avantajı sebebiyle üst yaş gruplarında oynuyormuş. zaten antrenörümüz ve beden eğitimi öğretmenimiz olan sami hoca karşı takımın beden eğitimi öğretmenini görünce diğer takım arkadaşlarıma çaktırmadan bana "ben tanıyorum bu arkadaşı. branşı futbol, eski profesyonel futbolcuydu. ikinci ligde (şimdiki birinci lig) uzun süre futbol oynadı. yener bunlar bizi." demişti. nitekim yendiler, roberto hongo da karşı takımın antrenörü olunca finalde dayanamadık. bizim hocanın branşı tenisti.

    neden bana penaltı attırılıyor, maç sonunda servet çetin gibi umutsuzca forvete gönderiliyorum? ilk iki maçta stoper halimle üç gol atmıştım. kornerlerde ileri çıkan golcü stoperdim. gruptaki ilk maçı 10-0 almıştık, iki gol orada attım. savunmada da iyiydim. sonradan çan'daki halı saha turnuvasında da altı kişilik kadroya girdim. savunmanın ortasında tek stoper olarak yine tüm maçlarda oynadım ve bu sefer şampiyon olduk. gruptaki ilk maçı 26-0 almıştık. çok az öğrencisi olan bir okulun takımıydı. eli ayağı tutan tüm erkek öğrencilerden ancak bir takım çıkarabilmişlerdi ama çok güçsüz kalmıştı. ben de iki gol atıp haim revivo taklası atmıştım. o zamanlar çok havalı bir hareketti. bize en yakın güçte gördüğümüz takımla da aynı gruba düşmüştük. onlarla gruptaki maçımızı 5-1 kazandık. final maçında yine onlar denk geldi ve 3-0 yendik. o sene aynı zamanda okul bandosunda majördüm. ilçe stadındaki 23 nisan töreninde okul takımı eşofmanla kupayı alırken bende bando kıyafetleri vardı. okulda ve ilçede çok popülerdim. hey gidi günler...
  • 238
    şu başlık karşıma çıkınca birden anılarım gözümde canlandı, heyt be benden bişeyler olurmuş ama olmamış dedim kendi kendime.
    6. sınıfta okul atletizm takımı kuruluyordu, orta okul 6-7-8. sınıfları toplamışlardı, önce 2 km maratonu tamamlayıp 100-200-300-400 ve 500 metre yarışlarına kalmaya hak kazanmıştım. derken hepsini tamamlayıp okul atletizm takımına katılmıştım. istanbul içinde bir çok yarışa katılıp dereceler almıştım. okulun beden eğitimi öğretmeni beni futbolda denemek istemişti. ordada hızım sayesinde baya fark ettirmiştim kendimi. derken hem okul atletizm takımı hemde futbol takımında oynuyordum. okul bana lisans çıkartmıştı. iki ayağımıda kullanıyordum sağ-sol aynı derecede. o zamanlar amatör takımlar okullarda futbolcu seçerlerdi, anadolu üsküdar, demirspor, özkaracahmet spor ve tantavi spordan denenmek için teklif almıştım babam hiç birine göndermemişti. en son hiç unutmam malatyaspor altyapı hocası talat hoca vardı babamla birebir konuştu götüreyim malatya’ya bu çocuğu diye babam onada izin vermemişti. bizim hikaye burda son bulmuştu sonrası halı saha topçuluğu. ama atletizmin ekmeğini askerde çok yedim. 3 ay acemi birliği yaptığım samsun’da, her hafta yapılan 100m yarışlarında 500 kişiden birinci olup çift çarşı hakkı kazanmıştım. usta birliğine mardin’e gittiğimde spor eğitiminde bölük komutanı emre ve metin kim öne çıksın demişti. ulan dedim bu ne iş yeni geldik ne oluyor. spor dosyanıza baktım iki koşucumuz var yani dedi. emre tim öncüsü ben timin sıhhiye çavuşuyum. (yani birimiz en önde diğerimiz en arkada gidiyor arazide). oğlum bir şey olursa biriniz en önden diğeriniz en arkadan kaçarsanız bilin mermiden hızlı kaçamazsınız demişti. aklınca latife yaptı kerata. sonra sizi bi yarıştıralım bakalım kim daha iyi dedi adam sırf keyfi 200m alana bizi çıkarttı ve yarıştırdı ordada birinci gelerek atletizm hayatımı noktaladım. halı saha topçuğu devam ediyor. sağ ve sol bek oynarım ilgilenen arkadaşlara duyurulur.
  • 239
    2003 cebit bilişim fuarında deli ibo ve ilhan mansız'la 5'er tane penaltı çekiştik. ibrahim üzülmez 1 tane kaçırdı. ben 5'te 5 yapıp turkcell'den bir tane basket topu anahtarlık ve shubuo paketi kazanmıştım. hayattaki ilk ve tek sportif başarım bu oldu amk. anahtarlığı hala saklarım. eve geçince göt içi kadar fotusunu atayım da inci delili gibi olsun.
  • 242
    ilkokul ve lisede toplamda 3 kez katıldığımız sınıflar arası futbol turnuvasının üçünde de şampiyon olmuştuk. tabi benim bu turnuvalarda gösterdiğim üst düzey performans da yadsınamaz. hele 4. sınıfta katıldığımız turnuvada tek başıma şampiyonluğu getirmiş olabilirim. hiç unutmuyorum finalde maçı 3-0'dan 3-3'e getirmiştim hattrick yaparak. daha sonrasında ilk penaltının başına geçmiş topu tavana dikmiş ama kale direkleri yerine taşlar olduğu için geçerli sayılan bir penaltı atmıştım. pozitif ayrımcılık yapılmıştı yeteneğimden dolayı. güzel günlerdi.
  • 243
    futbolda klasik halı saha anıları var zibilyon tane. hepsinde kasılmış istatistikler var. ama hiçbiri ortaokulda sınıfça aramızda yaptığımız ayakla top sektirme yarışmasında birinci olmamı unutturamaz.*
    aynı zamanda organizatör beden hocamızın oğlu olan emlak bankası reklamlı arkadaşımın fenerbahçe formasıyla salya sümük ağlayışı ayrı bir absürdlük, hocanın bana o günden sonra kin duyması ayrı bir milli eğitim garipliğiydi.
  • 244
    galata köprüsü'nde futbol topuyla 2 adet dik tahtayı aynı anda devirdim ve karşılığında da 5 paket cigara aldım. yarım saat sonra aynı yere uğrayıp tekrar atış yapmak istediğimi söylediğimde 3,5 esmer adam beni tenhaya çekip "s.kt.r git buradan bizim üzerimizden tekel mi açacaksın lan?" demişlerdi. hazmedemediler amansız yükselişimi ve kariyer basamaklarını üçer üçer sıçramamı. inanmayan varsa ispatı aşağıda.*

    https://gss.gs/zGk.jpg
  • 246
    ilkokul birinci sınıftayım. 36 kişilik sınıfta beden dersinde mendil kapmaca oyunu oynanacak oldu. sınıf 18'erden 2'ye bölündü. öğretmenin isimlerini söylediği kişiler iki uçtan koşarak ortada mendili tutan öğretmenin yanına geliyor, mendili kapıp rakibi tarafından yakalanmadan kendi tarafındaki başlangıç çizgisine dönen ya da mendili kapan rakibini başlangıca gelmeden yakalayan kazanıyor oyunu. rakip de eleniyor herkesin tek yenilme hakkı var yani. anormal bir şekilde bizim takım karşıdan bir allahın kulunu eleyemeden teker teker elendi. en sona ben kaldım. karşımda 18 kişi. sırayla herkesi eleyip takımımın kazanmasını sağladım. kenarda gözyaşları sel oldu. duygu patlamalarıyla coşku dolu sevinç gösterileri... 7 yaşında bir çocuk için daha epik bir an olamazdı. evet yegane başarım budur arkadaşlar*.
App Store'dan indirin Google Play'den alın