1
aramaya inandım, ancak arayıp bulamadım, varsa benzer bir başlık, sözlük yazarları affeylesin...
zaten açılmamış olması şaşırtıcı geliyor...
efendim, öncelikle belirtmek isterim ki bu başlık bir anket başlık değil, "galatasaray sözlük yazarlarının hayalindeki teknik direktörün özelliklerini, yapısını, karakterini, varsa ismini zikretmek üzere oluşturulmuş" bir fikir yumağıdır...
galatasaray taraftarının "budur" diyeceği teknik adamda hangi özellikler olmalı? nasıl bir karakter olmalı?
çok isim geldi bu takıma ve çok isim de başarılı oldu...
- fatih terim çok çok başarılıydı, ancak karakteri, egosu, agresifliği, siyasi duruşu, verdiği kararlarla hayalimiz olmaktan uzaklaştı...
- mircea lucescu belki de terim'den daha başarılıydı, ancak oynattığı futbol sıkıcı ve tatmin edici değildi, sadece sonuca oynuyordu, hücum arzumuzu, açlığımızı gidermiyordu ve lucescu da karakter olarak istediğimiz ayarda değildi, yer yer pasif, yer yer pasif-agresif...
- eric gerets çok sevildi... adam gibi adamdı... hücuma doyurdu, ancak maç seçiyor, oyuncu seçiyor, istikrar yakalayamıyordu. nitekim rekor puanla şampiyon olup ertesi sene çöken takımın hocası olarak tarihimize geçti...
- gheorghe hagi varlığı yetiyordu, bir gülüşü dünyalara bedeldi, dünyanın en iyi 10 oyuncusundan birisiydi ancak iyi hoca, başarılı hoca olamadı... iyi futbolcudan iyi teknik direktör olmaz kuralını doğruladı... olamadı.
- frank rijkaard çok seveni ve tutanı vardı, total futbol oynatacak hevesiyle yandık tutuştuk, ancak çöküş dönemimizin başlangıcı oldu. büyük takımlarda büyük başarılar yakalayan genç hocalar aldatıcı oluyor, guardiola gelse galatasaray'da başarılı olamaz derim hep... arkasındayım.
- karl heinz feldkamp galatasaray taraftarının can simidiydi. ne zaman zaman başımız sıkışsa "kalli gibi hoca" diye tutturuyoruz. kalli'nin kodu disiplindi, ancak kalli'yi aranızda kaç kişi net hatırlıyor bilmiyorum, hatırlayanlar doğrulayacaktır, ön liberodan forvet, santrfordan sağ bek, sol kanattan stoper falan yaratmaya çalışma fantezileri vardı kalli'nin... değişik adamdı vesselam... ama "hayalimizdeki" değildi...
- mustafa denizli galatasaray tarihinin en büyük başarılarından birinin altında onun imzası var... ancak "vekaleten"... evet, çünkü derwall'in mirasını devraldı, onun başarısına "legend" değil "legacy" deniyor yabancı literatürde... yerel liglerin şampiyonluğa en kolay ulaşan hocası olabilir, zira türkiye liginin muhtemelen bug'larını çözmüş, ancak futbol seyir zevki açısından hiçbir katkısı olduğunu görmedim, duymadım.
- jupp derwall hatırlamıyorum kendisini... ama bugünleri kendisine borçlu olduğumuzu biliyorum. kurduğu yapıya minnettarım, vizyonuna minnettarım, atatürk türkiye cumhuriyetini kurup bu toprakları kurtardıysa, derwall'de galatasaray efsanesini kurup türk futbolunu kurtaran adamdır gözümde... hayalimizdeki oydu... kesinlikle oydu... ancak biz onu tanıyacak kadar erken doğamadık...
yukarıdaki analizlerime katılanlar da olabilir şiddetle karşı çıkanlar da...
hayallere en yakın hocanın "jupp derwall" olduğu hususunda bir orta noktada buluşuruz diye düşünüyorum...
ancak artık derwall'i, toprağı bol olsun diyerek minnetle anmaktan başka çaremiz yok...
günümüze bakmalıyız...
hangi özelliklere sahip olmalı hayalimizdeki hoca? aşağıdaki özelliklerden % kaçına sahip olursa yeterli olur bizim için?
- başarıya aç olmalı, bu açlık başarıya ulaşıldığında dinen değil daha da kamçılanan bir açlık olmalı, galatasaray teknik direktörlüğü koltuğuna oturduğu andan itibaren hedefi "şampiyonlar ligi şampiyonu olana kadar" olmalı...
- bir duruşu olmalı... karakteri eğilip bükülmeyen, doğruyu, yerinde, zamanında, lafı gediğine koyarak, galatasaray kültürüne ve kimliğine leke sürmeden ifade edebilecek bir yapısı olmalı...
- futbol mantalitesi olmalı... takıma geldiği andan itibaren bir karakter katmalı... bu karakter, galatasaray'dayken her zaman hücumdu, hücum olarak devam etmeli... rakibi boğan, bunaltan, basan, yoran galatasaray karakterinden asla uzaklaşmamalı... "en iyi defans hücumdur" demeli
- futbolculara lafını dinletmeli... bir saygınlığı olmalı... futbolcu o ne diyorsa onu yapmalı, hocasına güvenmeli, lafından çıkmamalı, futbolcu nerede inisiyatif alacağını hocasının gözüne bakınca anlamalı... oyundan çıkarken hocasına atar gider yapamamalı oyuncu...
- ölü futbolcuyu diriltmeli, diriyi coşturmalı... bir futbolcu büyük takıma transfer olacak kadar potansiyel gösterdiyse bunun elbet bir kinetik karşılığı vardır... içinde bir miktar cevher olmayan hiçbir futbolcu bu takımlara kadar yükselemezler, buna sabri sarıoğlu bile dahil. işte "takımın en kötüsü" denen oyuncudan bile verim alabiliyorsa bir hoca, hocalık orada başlar
- öğretmen hoca olmalı... futbolun doğruları bellidir, tekdir, değişmez... farklı seçenekler ve alternatifler futbolun doğrularını değiştirmez. bir futbolcu 15 yaşında kariyerine başlasa da 35'ine kadar öğrenmeye devam eder. fizik geçicidir, fizik gelişimi kısıtlıdır, ama zeka ve yetenek kalıcıdır ve her daim ilerler...
- inatlaşmamalı, ısrarcı olmamalı, değişebilmeli, hatasını görebilmeli, ancak hatasını gördüğünde düzeltirken bunu açık seçik ortaya dökerek değil kendi içinde halletmeli... özür dilemeli, ancak diliyle değil sahada dilemeli... hatta dilememeli, dilenmek olmamalı, "affettirmek" olmalı düsturu...
- türkiye'de, galatasaray'da görev yapacaksa ülkeyi, ülke futbolunu, kronik sorunlarını, hastalıklarını bilmeli... futbolcunun dilinden anlamalı, empati yapabilmeli, "türk futbolu başka ülke futboluna benzemez" diyebilmeli, o sorunlara yavaş ve kalıcı çözümler bulabilmeli...
şimdi diyeceksiniz ki "be birader tüm bunları bir adamda nasıl bulacaksın?"
evet, hepsi bir arada bulunmaz.
şimdi hepinizi hayal kırıklığına uğratayım mı bu yazının sonunda?
ben, caki101, 2. nesil galatasaray sözlük yazarı, futbola aşık, futbolun bilimine, tarihine hayatın keyfi olarak bakan, her yanını ıncık cıncık araştıran bir yazar olarak şunu çok net söyleyebilirim:
*** yukarıdaki özellikleri bir arada barındıran ve türkiye'de görev yapan 1 tek teknik adam vardı, hala var, ancak galatasaray o treni kaçırdı...
benim hayalimdeki galatasaray teknik direktörü şenol güneş'tir... sanırım hep de öyle kalacak...
(bkz: şenol güneş/@caki101)
şuan hayalini kurduklarımı, daha az potansiyelli beşiktaş'ta yapmaya başladı...
hayatta fenerbahçe'ye gitmeyecek olan bu asi trabzonlu adamın türkiye'de en çok yakışacağı camia galatasaray'dı...
olmadı...
olamadı...
olur mu? - bu saatten sonra çok zor...
zaten açılmamış olması şaşırtıcı geliyor...
efendim, öncelikle belirtmek isterim ki bu başlık bir anket başlık değil, "galatasaray sözlük yazarlarının hayalindeki teknik direktörün özelliklerini, yapısını, karakterini, varsa ismini zikretmek üzere oluşturulmuş" bir fikir yumağıdır...
galatasaray taraftarının "budur" diyeceği teknik adamda hangi özellikler olmalı? nasıl bir karakter olmalı?
çok isim geldi bu takıma ve çok isim de başarılı oldu...
- fatih terim çok çok başarılıydı, ancak karakteri, egosu, agresifliği, siyasi duruşu, verdiği kararlarla hayalimiz olmaktan uzaklaştı...
- mircea lucescu belki de terim'den daha başarılıydı, ancak oynattığı futbol sıkıcı ve tatmin edici değildi, sadece sonuca oynuyordu, hücum arzumuzu, açlığımızı gidermiyordu ve lucescu da karakter olarak istediğimiz ayarda değildi, yer yer pasif, yer yer pasif-agresif...
- eric gerets çok sevildi... adam gibi adamdı... hücuma doyurdu, ancak maç seçiyor, oyuncu seçiyor, istikrar yakalayamıyordu. nitekim rekor puanla şampiyon olup ertesi sene çöken takımın hocası olarak tarihimize geçti...
- gheorghe hagi varlığı yetiyordu, bir gülüşü dünyalara bedeldi, dünyanın en iyi 10 oyuncusundan birisiydi ancak iyi hoca, başarılı hoca olamadı... iyi futbolcudan iyi teknik direktör olmaz kuralını doğruladı... olamadı.
- frank rijkaard çok seveni ve tutanı vardı, total futbol oynatacak hevesiyle yandık tutuştuk, ancak çöküş dönemimizin başlangıcı oldu. büyük takımlarda büyük başarılar yakalayan genç hocalar aldatıcı oluyor, guardiola gelse galatasaray'da başarılı olamaz derim hep... arkasındayım.
- karl heinz feldkamp galatasaray taraftarının can simidiydi. ne zaman zaman başımız sıkışsa "kalli gibi hoca" diye tutturuyoruz. kalli'nin kodu disiplindi, ancak kalli'yi aranızda kaç kişi net hatırlıyor bilmiyorum, hatırlayanlar doğrulayacaktır, ön liberodan forvet, santrfordan sağ bek, sol kanattan stoper falan yaratmaya çalışma fantezileri vardı kalli'nin... değişik adamdı vesselam... ama "hayalimizdeki" değildi...
- mustafa denizli galatasaray tarihinin en büyük başarılarından birinin altında onun imzası var... ancak "vekaleten"... evet, çünkü derwall'in mirasını devraldı, onun başarısına "legend" değil "legacy" deniyor yabancı literatürde... yerel liglerin şampiyonluğa en kolay ulaşan hocası olabilir, zira türkiye liginin muhtemelen bug'larını çözmüş, ancak futbol seyir zevki açısından hiçbir katkısı olduğunu görmedim, duymadım.
- jupp derwall hatırlamıyorum kendisini... ama bugünleri kendisine borçlu olduğumuzu biliyorum. kurduğu yapıya minnettarım, vizyonuna minnettarım, atatürk türkiye cumhuriyetini kurup bu toprakları kurtardıysa, derwall'de galatasaray efsanesini kurup türk futbolunu kurtaran adamdır gözümde... hayalimizdeki oydu... kesinlikle oydu... ancak biz onu tanıyacak kadar erken doğamadık...
yukarıdaki analizlerime katılanlar da olabilir şiddetle karşı çıkanlar da...
hayallere en yakın hocanın "jupp derwall" olduğu hususunda bir orta noktada buluşuruz diye düşünüyorum...
ancak artık derwall'i, toprağı bol olsun diyerek minnetle anmaktan başka çaremiz yok...
günümüze bakmalıyız...
hangi özelliklere sahip olmalı hayalimizdeki hoca? aşağıdaki özelliklerden % kaçına sahip olursa yeterli olur bizim için?
- başarıya aç olmalı, bu açlık başarıya ulaşıldığında dinen değil daha da kamçılanan bir açlık olmalı, galatasaray teknik direktörlüğü koltuğuna oturduğu andan itibaren hedefi "şampiyonlar ligi şampiyonu olana kadar" olmalı...
- bir duruşu olmalı... karakteri eğilip bükülmeyen, doğruyu, yerinde, zamanında, lafı gediğine koyarak, galatasaray kültürüne ve kimliğine leke sürmeden ifade edebilecek bir yapısı olmalı...
- futbol mantalitesi olmalı... takıma geldiği andan itibaren bir karakter katmalı... bu karakter, galatasaray'dayken her zaman hücumdu, hücum olarak devam etmeli... rakibi boğan, bunaltan, basan, yoran galatasaray karakterinden asla uzaklaşmamalı... "en iyi defans hücumdur" demeli
- futbolculara lafını dinletmeli... bir saygınlığı olmalı... futbolcu o ne diyorsa onu yapmalı, hocasına güvenmeli, lafından çıkmamalı, futbolcu nerede inisiyatif alacağını hocasının gözüne bakınca anlamalı... oyundan çıkarken hocasına atar gider yapamamalı oyuncu...
- ölü futbolcuyu diriltmeli, diriyi coşturmalı... bir futbolcu büyük takıma transfer olacak kadar potansiyel gösterdiyse bunun elbet bir kinetik karşılığı vardır... içinde bir miktar cevher olmayan hiçbir futbolcu bu takımlara kadar yükselemezler, buna sabri sarıoğlu bile dahil. işte "takımın en kötüsü" denen oyuncudan bile verim alabiliyorsa bir hoca, hocalık orada başlar
- öğretmen hoca olmalı... futbolun doğruları bellidir, tekdir, değişmez... farklı seçenekler ve alternatifler futbolun doğrularını değiştirmez. bir futbolcu 15 yaşında kariyerine başlasa da 35'ine kadar öğrenmeye devam eder. fizik geçicidir, fizik gelişimi kısıtlıdır, ama zeka ve yetenek kalıcıdır ve her daim ilerler...
- inatlaşmamalı, ısrarcı olmamalı, değişebilmeli, hatasını görebilmeli, ancak hatasını gördüğünde düzeltirken bunu açık seçik ortaya dökerek değil kendi içinde halletmeli... özür dilemeli, ancak diliyle değil sahada dilemeli... hatta dilememeli, dilenmek olmamalı, "affettirmek" olmalı düsturu...
- türkiye'de, galatasaray'da görev yapacaksa ülkeyi, ülke futbolunu, kronik sorunlarını, hastalıklarını bilmeli... futbolcunun dilinden anlamalı, empati yapabilmeli, "türk futbolu başka ülke futboluna benzemez" diyebilmeli, o sorunlara yavaş ve kalıcı çözümler bulabilmeli...
şimdi diyeceksiniz ki "be birader tüm bunları bir adamda nasıl bulacaksın?"
evet, hepsi bir arada bulunmaz.
şimdi hepinizi hayal kırıklığına uğratayım mı bu yazının sonunda?
ben, caki101, 2. nesil galatasaray sözlük yazarı, futbola aşık, futbolun bilimine, tarihine hayatın keyfi olarak bakan, her yanını ıncık cıncık araştıran bir yazar olarak şunu çok net söyleyebilirim:
*** yukarıdaki özellikleri bir arada barındıran ve türkiye'de görev yapan 1 tek teknik adam vardı, hala var, ancak galatasaray o treni kaçırdı...
benim hayalimdeki galatasaray teknik direktörü şenol güneş'tir... sanırım hep de öyle kalacak...
(bkz: şenol güneş/@caki101)
şuan hayalini kurduklarımı, daha az potansiyelli beşiktaş'ta yapmaya başladı...
hayatta fenerbahçe'ye gitmeyecek olan bu asi trabzonlu adamın türkiye'de en çok yakışacağı camia galatasaray'dı...
olmadı...
olamadı...
olur mu? - bu saatten sonra çok zor...