• 179
    1 ay olmasını geçtim artık. kafam da güzel biraz, güzel olsun zaten. ben galatasaray'ımı çok özledim sözlük. her şeyin başı sağlık, mahalle yanarken saçını tarayan kahpe olmak da istemiyorum ama bitsin artık bu hasret. hayata tekrar karışalım artık. tribünde ismini bilmediğim insanlarla ahbaplık kuran ben karşıdan gelen biri varsa yolumu değiştirmekten bıktım usandım..

    doğu üst'ten gelen bir sese kulak verip kollarımı açarak sen gözümün nuru adanmış hayatların umudu diye bağırmak istiyorum. karantina gibi sensizlik de yordu galatasaray.
  • 300
    günaydın sözlük. ben daha uyumadım.

    gece 4'te nihayet işten geldim. birkaç bira içip vivaldi dinleyerek nirvanaya ulaştım. yeni uyananlara selamlar, gerçi pazar sabahı kimsenin bu saatte uyanacağını düşünmüyorum.

    uzun zaman sonra mutluyum ya sözlük, öyle bi yerlerde birilerine yazmak istedim. aklıma vazgeçilmez duvarımız geldi. biz bu pütürlü duvara kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazmayı seviyoruz. herkese mutluluklar diliyorum hayatta. hiçbir şey candan, canandan ve sağlıktan önemli değil. kötü günler gelir geçer, ben de b*ka batmış olabilirim belki ama geçer be sözlük.

    not: "pütürlü duvarlara kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazmak." sözü bana değil yılmaz erdoğan'a ait. muhteşem bir şairliği var adamın. şiir de en meşhur şiiri olan "ben senin beni sevebilme ihtimalini sevdim" şiiri. buraya orijinalinden de küçük bir kuple yazayım. okuyanın içi açılsın:

    ...ilkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında;
    ankara'da karbonmoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman.
    özlemeye başladım herkesi, ve bu hasret öyle uzun sürdü ki;
    adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra.
    bizim kemalettin tuğcu'larımız vardı, bi de camların buğusuna yazı yazma imkanı.
    yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan kahverengi sıralarda, solculuk oynamaya başladık.
    ben doktor oluyordum, sen hemşire. geri kalanlar kontrgerilla...
    kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu pütürlü duvarlara,
    ve türk dil kurumuna inat bir türkçeyle.
    abilerimizden öğrendik "ş" harfinden orak, çekiç figürleri türetmeyi...

    vakti olandan ricamdır şiirin tamamını da okusun. film şeridi gibi gözünüzün önünden geçer...
  • 278
    bugün benim doğum günüm sözlük. tebrik eden etmeyen herkesi çok seviyorum. burası benim ailem gibi, hayatım gibi bir şey oldu. olumsuz ya da olumlu yazan herkes galatasaray'ın iyiliğini istiyor. bunu biliyor ve buna inanıyorum. istemeden kırdığım kim varsa özür dilerim. herkesi çok seviyor ve teşekkür ediyorum. bizim sevdamız galatasaray ötesi yok. sevgili, aşk, şu bu hepsi umrumuz dışı. bize her sevdadan geriye kalan galatasaray!
  • 276
    samiyen son senesi eski açık kombinesi almaya gittim son 3 sezondur almaya gittiğim gibi.

    cebimde 800 lira para var 250 tl eski açık.

    kapalı içimde hep ükte.

    önümde askerlik var.

    kapalı kombinesi 750 tl yarım sezon.

    evet kapalı kombinesi aldım tam göbekten tribün yaptım 50 tl ile o ayı geçirdim.

    tarihin en kötü sezonlarından birini geçirdik.

    son maç söktüğüm koltuk hala odada dolabın en üstünde.

    bakalım senle daha nerelere gideceğiz be galatasaray.

    afiyetler herkese.
  • 169
    kendisi için yaptırdığım şu siktiğimin anahtarını her deliğe sokuşumda tarifi mümkün olmayan bir acı duyuyorum. koridordaki yarrak gibi ortadaki halıyı gördüğümde gözlerim dolmaya başlıyor. uyuyabilirsem sabah işe gidiyorum ama geri dönemiyorum. bu koduğumun odası o yokken içimi öyle sıkıyor ki eve dönmek istemiyorum. keşke ciğeri beş para etmez aptalın teki olmasaydın.
  • 206
    --- alıntı ---
    sana yüzme bilmeyen kuşlarını
    ellerinden yeryüzüne düşmekten yorgun düştüğüm düşlerimi
    sensiz hiçbirşeye yaramayan gülüşlerim bırakıyorum
    sana belki uğrarsın diye açılmış bir gönül kafesi
    bir yangının külünü yeniden yakacak hevesi
    başka birine sensiz yaşayamam demek için benden aldığın nefesi bırakıyorum
    sana affetmekten asla vazgeçemediğim suçlarımı
    seninle buluşmak için gidemediğim galatasaray maçlarını ve intiharımın ipuçlarını bırakıyorum
    ben sana ezberlediğim şiirin ardından kalan son iki cümle
    sana istikbalimden kadar uykusuz karanlık ve biçare bir gece
    isminden bile güzel gözlerine kurduğum iki hece
    yakışıklı prensin seni öpmesine kıyamadığım 6 cüce bırakıyorum
    ben sana düşen her yaprağa sela okuyan aşkların ve şarkının sözlerini
    belki ağlayasın gelirse diye hülya avşar'ın mavi gözlerini
    ben sana baharı bekleyen kumruların güzlerini bırakıyorum
    yani ben sana her şeyimi bırakıyorum

    --- alıntı ---
  • 110
    99 depreminden hemen sonraydı. deprem zamanında avcılarda ikamet ettiğimizden mütevellit depremde aile olarak çok sarsıldık hem gördüklerimizden hem yaşadıklarımızdan. hem bu psikolojiyi atlatma umudu hemde daha güvende oluruz mantığıyla böyle villa tarzında müstakil bir eve taşınmıştık. villa dediysem öyle lüks bir şey falan değil. şimdi ki esenyurta bağlı köhne bir mahallede, duvarlarından rutubet akan küçük bir ev. geceleri sokağa yalnız başınıza çıkamayacağınız bir muhit.

    o köhne evde anneannemler ile beraber kalıyorduk. anlayacağınız üzere maddi durumumuz pek iyi değildi o zamanlar. belkide hayatıma dair anlamlandırmakta en çok zorluk çektiğim dönemdir. allah ailemden razı olsun, kimse bana bir şey yansıtmamaya çalışıyordu ama ben her şeyin farkındaydım 7 yaşında bir çocuk olarak.

    evet şimdi baktığında her şey çok daha basit görünebilir ama 7 yaşında ki bir çocuk için hayat o kadar kolay değildi. çevren değişiyor, yüzler değişiyor, birinci sınıfa gelip, ikinci sınıfa gelmeyen arkadaşlarından bir kısmının ve öğretmeninin depremde vefat ettiği söyleniyor...

    yanlış anlaşılmasın asla kendine acındırma gibi bir psikolojiyle yazmıyorum bunları. zaman geçti de geçti. biz tekrar avcılara döndük. ben mühendis oldum, göreceli olarak iyi paralar kazandım, bir şeylerin sahibi oldum, ingilizce öğrendim şu sıralar yanına bir de fransızca eklemeye uğraşıyorum. çok iyi bir üniversitede yüksek lisans eğitimimi tamamlamak üzereyim. ailemin durumu da eskiye göre çok daha iyi. hayatım 180 derece değişti. değişmeyen tek şey hala birisi bana galatasaray dediği zaman içim titrer sebebi de o evdir.

    ara karne döneminde hepsi pekiyi olursa bana forma alınacağının sözü verildi. aslında ilk ve orta okul döneminde vasata yakın bir öğrenci olsam dahi forma sözünü duyunca ne yaptım ne ettim o karneyi baştan aşağı beş getirdim. ve bana önünde marshall yazılı arkasında sarı fontla 10 yazılı galatasarayın siyah forması şort, konç ve krampon ile birlikte alındı. dışarıya giyersem kirlenir korkusuyla üç gün boyunca ben o evde forma, şort, konç, krampon kombiniyle dolaştım. yatarken çıkarıyordum. o zaman çocuk aklıyla işin ucunda forma olunca insan sorgulamıyor ama o forma aklıma geldikçe hala içim burkulur acaba babam o formayı bana hangi parayla aldı diye. acaba birinden el borcumu yaptı. yoksa o ay biz faturalarımı ödeyemedik diye.

    o formanın alınmasının üstünden yaklaşık 3-4 ay geçmişti ki aynı evin içinde bir gece vakti, 37 ekran tüplü televizyonun karşısında, hafif karıncalı bir görüntüye nazır, dizlerimin üstüne çökmüş uefa finalini ağzı açık bir şekilde takip edip, içimden bildiğim duaları okuyordum. popescu son penaltıyı attığında ekranın başında donup kalmıştım bir süre.

    o zamanlar galatasaray o çocuğun tedirginliklerle dolu hayatını çizgi filme çevirmişti sanki. yükümü azaltmıştı, sebepsiz yere bahtiyar etmişti. kahramanım gibi olmuştu galatasaray. bugün ne zaman galatasaraydan konu açılsa benim aklıma hayatımın o dönemi ve galatasarayın bana o günlerde hissettirdikleri gelir.

    bugün dışardaydım, mustafa cengiz yönetiminin ibra edilmediğini eve gelince öğrendim. kendileri iyi yönetimdir, kötü yönetimdir ben işin o kısmıyla ilgilenmiyorum. her iki şekilde düşünene de saygı duyarım. ama ibra edilmediklerini öğrenince benim içimde hakikaten bir şey cız etti. üzüldüm. galatasaray, benim gibi milyonlarca kişinin kahramanı olmuştur bugüne kadar. her bir ferdinin hatırında aklına geldikçe tebessüm ettiren veyahut içini burkan sayısız hatıra bırakmıştır. o galatasarayın belli bir kesimin elinde istedikleri gibi kullanabilecekleri bir oyuncağa dönüştüğünü görmek eminim bütün sevenlerini yaralamıştır. ben şahsen yaralandım. ibra edilmeme olayına değilde, milyonlarca insanın kahramanının birkaç kişinin elinde istediği zaman tehdit unsuru olabilecek bir yapıya dönüşmesine yaralandım.

    ne yapalım vicdanımızın sesini bastırmak için artık biz de uzaktan gönül veririz çocukluk kahramanımıza. ta ki devran dönene kadar.
  • 107
    yılbaşı gecesinden sonra ilk kez rakı içiyorum bu gece. tadını ve kokusunu özlemişim meretin ne yalan söyleyeyim. bir de söylemesi ayıp kilosu 20 liradan karadeniz levreği yakaladım ve fırında da enfes oldu ki sorma sözlük. neyse hazır keyfim yerindeyken tekrardan yazayım dedim. iyi ki varsın be galatasaray! bu gece kadehimi şampiyonluğa diye kaldırıyorum beyler. yarasın!*

    (bkz: sen şampiyon olacaksın)
    (bkz: hedef 21)
App Store'dan indirin Google Play'den alın