---
alıntı ---
çocukluk ve gençlik yıllarımda, kendi hayatımı kurana kadar, yaklaşık 20 sene boyunca hep bir önceki günün bayat ekmeğini tükettim ben. beş kişilik bir aileydik biz ve ilk ekmeği kim almışsa fazla almış ve bu domino etkisiyle 20 sene sürmüş. taze ekmek hep ekmekliğe gider biz bayatı yerdik. ulan baba istanbul'un herhangi bir yerinde büyük bir tarla almadın zamanında anladık. bari bayat ekmek yediğimizi farkedip bir gün ekmek almasaydın da taze ekmekli yeni düzene geçseydik. bunu nasıl çözemedin sen ya.artık hevesim kaçtı, ekmeksiz yiyorum.
---
alıntı ---
geçen günlerde yukarıdaki girdiyi karalayıp, çocukluk dönemi travmalarımdan birinden bahsetmişim. çok ciddi bir dert olmadığını düşünen yazarlar olabilir. ancak bende derin izler bırakmış ki yıllar sonra bile unutamamışım. yalnız bu travmanın nedeni bu ekmek mevzu ile ilgili yaşadığım bir olay olabilir.
doğduğumdan beri bayat ekmek yemenin bende yarattığı histeri ile evde babamın çelik kasada sakladığı taze ekmeği çalıp evin merdiven altına indiğimde 12-13 yaşımdaydım. ortadan ikiye böldüğüm ekmeğin sıcaklığı ile anlık duygusal bir doyuma ulaşmıştım. ancak nirvanaya ulaşmak için ekmeği yemem lazımdı. tam büyükçe bir lokmayı ağzıma atmak üzereyken mahallelinin ellerinde sopa ve levyelerle etrafımda toplandığını gördüm. acı acı çalan siren seslerinden sonra 40 kişilik bir çevik kuvvetin ona dört dizilimle ve postallarından çıkan rap rap sesleriyle bana yaklaştığını ve durduğunu gördüm. amirlerinden bana doğru tok bir ses yükseldi.
" elindeki ekmeği yavaşça yere bırak ve ellerini başının üstüne götür."
mahallelilerin bende oluşturduğu linç korkusu ve emniyet güçlerinin baskısı o lokmayı ağzıma götürmemi engelliyordu. ancak bu esaretten kurtuluş için yıllarca üzerinde çalıştığım plan ve projemin zayi olmasına müsade edemezdim, yaşamak cesurların hakkıydı.
hızlı bir hareketle sıcak ekmekten bir lokma ısırdım. linç, biber gazı, tazyikli su havalarda uçuşuyordu, ortalık savaş yeriydi. sonra nezarete babam geldi. " sen bizi rezil ettin, seni doğuracağıma taş doğursaydım" dedi bana. o doğurmamıştı halbuki beni ama o anda bunu belirtsem ağzıma sıçardı, sustum.
bir süre yattım, sonra çıktım. avukatın dediğine göre iyi halden çıkmışım. arasına sucuk da koyabilirdin yapmamışsın, ayrıca ekmek hafif yaralı ve durumu şu an iyi dedi. senden şikayetçi olmadı diye de ekledi. o yaşıma kadar hiç sucuk yemediğim için avukat hanım farkında olmadan ikinci operasyonumu bilinç altıma kazıdığının farkında bile değildi...
neyse dostlar gelelim sözün özüne. ekmek 8 lira olmuş. 8 kişilik bir ailenin her bir bireyi her öğün bir ekmek yese günde günde 24, ayda 720 ekmek yapar. yani az kalabalık bir aile sadece ekmek yese aylık 6000 liraya yakın para vermek zorunda. biraz lükse kaçıp 2 ekmek yerlerse asgari ücret üstü bir rakam karşımıza çıkıyor. "eve ekmek getiren" lafı sanırım buradan geliyor. insan üzülüyor biliyor musunuz?