• 5
    gazeteci celal eren çelik tarafından, kırmızı çizgi programında bulunduğu bir imadan dolayı, kendisi hakkında ağır bir eleştri yazısı yazılmıştır.

    https://www.medyasiyaset.com/...hale-siz-getirdiniz/

    --- alıntı ---

    not düşelim ki; bu bir “spor yazısı” değildir …öyle gibi görünse de memleketin fikri ikliminin şekillenmesinin başlıca aktörü olan yazar/çizer/gazeteci üçgeninin getirildiği-dönüştürüldüğü acı ve pespaye durumu anlatmaktadır…
    bugün sizlere çok farklı bir konuda yazacak gibi gözüksek de aslında yazacağımız konu bu memlekette “zihniyet çürümüşlüğünün” nasıl her bir alana tezahür edişini göstermesi açısından önemli…

    malumunuz şampiyonlar ligi son 16 turu eşleşmesinde beşiktaş, alman temsilcisi bayern münich ile bit müsabakaya çıktı ve bu karşılaşmadan da 5-0 gibi talihsiz ve farklı bir mağlubiyet ile ayrıldı…

    tabii hem gazeteler hem televizyonların spor programlarının ana gündem maddesi de bu karşılaşma oldu. gazetelerde trajik manşetler atıldı, detaylı analiz ve yorumlata yer verildi, keza televizyon kanallarının spor programlarının 1.gündem maddesi bu tartışma oldu.

    işte bu karşılaşmayı ana gündem maddesi olarak ekranlarına sunan bir program da ntv spor kanalında yayınlandı: kirmizi çizgi

    bu programın daimi konuğu olan serdar ali çelikler, beşiktaş’ın dünya’nın en iyi takımlarından bir tanesi ile oynadığını ifade ederek “beşiktaş’a gösterdiği muhteşem grup performansı için teşekkür etmeliyiz. en azından robben’i falan dünya güzüyle izleyelim bir daha” dedi değerlendirmesini yaparken rövanşta istanbul’da oynanacak maçı kastederek…
    şimdi diyebilirsiniz ki “arkadaş bunun terslik neresinde, üzerine yazı yazılacak tarafı neresinde?”… haklısınız zaten buraya kadar hiçbir terslik yok konuşma da program da gayet normal seyrinde, keyifle sıcak bir sohbet havasında ilerlemekte…

    ancak serdar ali çelikler ne zaman ki bu ifadelerinin ardını getirmeyi başlıyor iş orada “kopuyor”

    zira orada bir anda garip bir şekilde programın bir diğer daimi konuğu olan mehmet ayan araya giriyor ve serdar ali çelikler için programın sunucusu erbatur ergenekon’a “şimdi iddia yapalım maça gidemez” diyor

    serdar ali çelikler bizim zaten “anlamlandıramadığımız” bu çıkışı “safa yatarak” kendisi de anlamamış gibi yapıyor “niye maç çarşamba günü değil mi?” diye soruyor ama mehmet ayan üzerine gidiyor “çarşamba günü ama sen gelemezsin” diyor serdar ali çelikler’in cevabı daha da ilginç “gelirim canım, sen ayarlarsın işte bir şey…”

    bizim bilmediğimiz ama anlaşılan o stüdyodakilerin “gayet iyi” bildiği ve “ayarlanabilir” birtakım şeyler ile ilgili konuşmayı şaşkınlık ile izlemeye devam ediyoruz…

    bu esnada mehmet ayan “ne ayarlayacağım, basın kartın var git izle” dese de sonra iki tarafın da yüzündeki gülümsemeler daha belirginleşiyor ve bizlerin “bilmediği” ama o stüdyoda bulunanların anlaşılan gayet iyi bildiği bir konuda “mesaj ve imalar yolu ile” bir muhabbet başlıyor…

    ekran 3’e bölünmüş serdar ali çelikler- mehmet ayan-erbatur ergenekon ekranda…
    programın moderatörü erbatur ergenekon “çok güzel vodafone park arena’nın basın tribünü” deyince serdar ali çelikler’in yüzünde “almaz/istemez” bir jest ve ifade beliriyor ve ağzından “iıh” şeklinde bir şeyler dökülüyor…

    zaten şaşırmış durumdaki biz izleyici daha asıl büyük bombanın geride olduğunu ise bilmiyoruz tabii ki…

    bombayı mehmet ayan patlatıyor… “o “park”ı çıkartıyor başka mesaj veriyor…” sözleri ile serdar ali çelikler’in vodafon’a mesaj verdiğini alenen milyonlar önünde ifade ediyor, bu esnada serdar ali çelikler gayet rahat kağıda bir şeyler çizmekte…

    ben serdar ali çelikler’den “bir dakika arkadaş, esprinin şakanın da dozu var.sen ne demek istiyorsun?bizim kimseye mesaj gönderecek durumumuz da kimseden gelecek özel davetlere de ihtiyacımız yok,haddini bil” tarzı bu mealde bir tepki bekliyoruz ama nerede…

    iki saniyelik bir suskunluk oluyor stüdyoda ve suskunluğu bozan ise moderatör erbatur ergenekon oluyor… kendisine “hala alamadın mı mesajı?” der gibi bakan mehmet ayan’a “ben anladım vodafone loca’ya gitmek istiyor” diyerek ağızdaki baklayı çıkarıyor, hani serdar ali çelikler’in “mesaj” olarak gönderip çıkaramadığı meşhur baklayı…

    biz hala bir umut serdar ali çelikler’den bir tepki bekliyoruz zira o esnada konuşmuyor. ama ağzını açtığında ettiği kelam türk basının düştüğü/düşürüldüğü durumun rezaletini ortaya koyuyor…

    serdar ali çelikler, gayet rahat, gayet relax, gayet normal bir olaymış gibi “locadan davet alırım diye düşünüyorum” diyor gülerek… mehmet ayan ise “çok zor…” diyor…

    serdar ali çelikler “yürüme olayı bende yok o yüzden diyor” … üçlü bakıyorlar ki iş biraz daha uzarsa başka bir boyut kazanacak “geyik moduna geçişle” durumu toparlayıp kapatıyorlar…

    bu yaşananlar yaklaşık 1,5 dakika içerisine sığıyor ama o 1,5 dakika türk basının içerisine düştüğü rezaleti bize en çarpıcı biçimde anlatıyor…

    gazetecilik başka mesleklere benzemez…

    sen bu meslekte hediye alamazsın, ticari bağlantı kuramazsın,kaynağın ile maddi-alış verişlere giremezsin, “özel davet”-tatil-gezi tekliflerini kabul edemezsin…

    ey serdar ali çelikler şimdi sana buradan soruyorum:

    o maçı keyifle ve kendini “özel/imtiyazlı/vip hissederek” ve pek tabii egon tatmin olarak izleyeceğin loca –ki ne locaymış bu kadar pespayeliği milyonlar önünde yaptırtıyor insana- için seni vodafone bugün davet ederse belli ki koşarak gideceksin…

    peki, aynı vodafone sen yarın beşiktaş aleyhine belgesiyle dört başı mamur bir haberi yayınlamak üzereyken, beşiktaş başkanı fikret orman üzerinden yahut başka kanallar ile sana “bu haberi yazma” dediğinde ne yapacaksın? yazabilecek misin o haberi?

    ya da aynı vodafone sana yarın birgün,sponsor olduğu bir kulüp yahut ilişkisinin iyi olduğu bir menajer için spekülatif bir haber yapmanı istediğinde “yok hayır ne münasebet ben yapamam böyle bir haberi” diyebilecek misin?

    yazarsan yahut yazmazsan vodafone’un istediği o haberleri, milyonların gözü önünde nerdeyse “bana loca daveti gönderin” diye bangır bangır yayın yapıp programını buna alet ettiğin o lüks locayı bir daha ömrü hayatında görebilecek misin?

    yoksa istenilen haberi yapmayacak, ya da “istenilen gibi bir haber yapacak” ve “daha fazla sayıda locada maç izleme karşılığında” kalemini mi susturacaksın?

    bu konu bu kadar ince ve bir o kadar ağır bir “etik” ve “temel meslek ahlakı” konusudur çelikler, tabii o değerleri özümsemiş “loca bağımlısı” olmayan gerçek gazeteciler için…

    gazeteciliği localarda değil, mürekkep kokusunu ciğerlerinde hissederek,mürettiphanelerinden yetişerek gelen,ustalarından “kalemini kır ama asla satma” diye feyz almış olanlar da bu konunun öyle “geyik muhabbeti” dahi yapılamayacak bir konu olduğunu iyi bilirler… kaldı ki sen hiç ama hiç geyik muhabbet yapmıyordun ve gayet ciddiydin.

    zaten mehmet ayan’a söylediğin “sen ayarlarsın bir şeyler” sözleri, bu “ayarlama işlerinin gayet sıklıkla yapıldığını” sizlerin de bu işlere gayet alışık olduğunuzu gösteriyor.

    derhal bu konuya açıklık getir, bu sözlerini kamuoyunu ama önce biz meslektaşlarını tatmin edecek biçimde açıkla yahut tekzip et serdar ali çelikler…

    işte sevgili okuyucular bu tip adamlar bugünün “yeni türkiye’sinin” yeni medyasının spor yazarı, program yorumcusu oluyor…

    ama tabii suç onlarda değil…bu tip adamlara gazete sütunlarını,kanal ekranlarını teslim edip bu tip adamların buralardan elde ettiği gazetecilik etiği ilişkiler karşılığı çıkarlara da reyting/tiraj/iktidar-sermaye-güç odağı ilişki dengesindeki rolleri sebebi ile ses çıkarmayan patronlarda…

    sadece bu değil emin olun… artık “hediye” adı altında alınan rüşvetlerin, yurtdışı “tatillere” götürülen ve kumar paralarına kadar cebine konulan gazetecilerin (!),iş takipçiliği titri “temsilci” titrinin önüne geçmiş ankara temsilcilerinin hülasa kendisini bozuk düzenin, güçlüden yana olanın her daim kazandığı ahlaksız dişlilerine teslim etmiş, bir “zihniyet çürümesinin” ve gazetecilik mesleğinde yaşanan bozulmanın, itibar kaybının sebebinin 1,5 dakika içerisinde nasıl da yüzümüze çarpılabileceğinin izdüşümüdür serdar ali çelikler örneği ve bu nedenle önemlidir…

    kendisi bu konu hakkında tatmin edici bir açıklama yapmadığı müddetçe de konunun takipçisi olacağımızı buradan siz değerli okuyucularımıza iletmeyi ayrıca kendimize bir borç telakki ediyoruz…
    --- alıntı ---
  • 7
    2010 - 2011 sezonunda ki servet çetiniçin bile kendisinin nando ve maicon için söylediği şeyleri böylesine rahat söyleyemem. görmedim çünkü artı ciddi büyük iftira... kendisi nasıl bu kadar rahat söylüyor anlamadım. orada olsam sorardım ayrıca maicon takımdan hoca gönderecek kadar ne zaman güç sahibi oldu diye...

    https://twitter.com/...%5E7090%7Ctwterm%5E2
  • 9
    https://twitter.com/...s/967831657863634947

    kendisinin yaptığı şeyi "fikrini söylemiş abi saygı duyun adama" seviyesinde hoş gören yazarları hayretle okuyorum. özgürlük, her şeyi soyleyebileceginiz anlamına gelmez. elinizde kanıtlar olmadan sadece öyle hissettiniz diye böyle bir şey soyleyemezsiniz. bu insanın fikri değil, üçüncü bir şahsa yaptığı ithamdir. kulüp ve oyuncular tarafından hukuki süreç de baslatildigina göre, ilgili şahıs mahkemede de belirtsin fikrini de görelim o zaman. geçmişte servet çetin'e de böyle bir ithamda bulunulmuş olması, bu günkü durumu meşru kılmaz, o da yanlıştır, bu da. elmayla armutu birbirine karistirmayalim. ha yok eğer öyle kafamıza göre, sırf öyle hissettik diye birilerini mesnetsiz bir şekilde itham edebiliyorsak, o zaman biz de itham edelim keyfimize göre birilerini. ne var abi fikrimizi söyledik deriz.

    edit: link
  • 10
    https://twitter.com/...%5E7090%7Ctwterm%5E2

    muslera ve maicon hakkında söyledikleri hukuka göre hem ceza, hem de hukuk davasının konusu olur. hiç kimse, hiç kimse hakkında bu tür söylemleri kolay kolay yapmamalı. varsa elinde belge konuşursun. taraftar maç stresi ile, kızgınlıkla konuşabilir. bu kişiler gazeteci. toplumu yönlendiren insanlar ağızlarından çıkanı kulakları duyacak. tudor'a bu sezon yapılan algı oyuncularımıza yapılmaya başlandı. bu söylemler insanların bilinçaltına işleniyor. bu oyuncuların kötü oynamaları, hata yapmaları ile galatasaray başarısız olursa bu söylemler su yüzüne çıkacak. o yüzden bu tür konuşmalara gerekli cevap verilmeli. tudor bile bu algılar yüzünden en son elinde baskıyı kaldırma ile ilgili kitap okuyordu.
  • 11
    http://gss.gs/UOy

    bir galatasaray sözlük yazarının maicon'un ve muslera'nın tudor'un kuyusunu kazdığını iddia ederek savını bu platformdan paylaşması başka şey, serdar ali'nin iftirasını ntvspor aracılığıyla prime time zaman diliminde seslendirmesi başka şey. arada büyük bir uçurum var... bunun dışında sözlüğün kategorisi özelinde takip edilen bir platform olduğunu herkes biliyor. bizler "ne var canım, biz de zamanında benzer şeyleri yazdık" dedikçe serdar ali gibiler bizlerin söylemlerinden cesaret alıyor, yeri gelince savunmalarını bu doğrultuda dizayn ediyor.

    rica ediyorum malzeme vermeyelim şu heriflere.

    e: imlâ
  • 12
    ağır galatasaray kompleksi olan kişi. öyle böyle değil hem de. normalde bu benim hoşuma gider, çünkü başarılı olduğumuzda karşıdaki kişi ile dalga geçmemi, o kişiyi kızdırmamı kolaylaştıran bir şey. direk tuz basılabilecek bir yara.* ancak galatasaray kompleksi olan kişi sürekli ekrana çıkan, kolayca algı yaratabilen, yalan yanlış bilgilerle insanları manipüle edebilen bir konumda olunca bu tip birisi sıkıntı yaratıyor.

    bu arada galatasaray kompleksi yazdığı köşe yazılarında ve life+ tv'de yaptığı yorumlarda daha çok belli oluyor. oralarda dili daha sivri. sanırım daha küçük bir kitleye hitap ettiği için göze batmaz, gündem olmam diye düşünüyor.

    kendisinin fenerbahçe fanatiği olduğu zaten yazılmış. ipin ucunu kaçırdığı kısımı biliyorsunuz*:

    ''fenerbahçe türkiye'nin bayern münih'idir. o bir tarafa diğer 17 takım diğer tarafa.''

    sadece gülüyorum.

    buna ek olarak galatasaray taraftarına, yani bize hakaret etmişliği de var bu arkadaşın. fener
    erkek basketbolda euroleague şampiyonu olduğu zaman erbatur ergenekon gelen mesajları okuyordu da ''diğer tüm takım taraftarları tebrik ediyor.'' demişti. bu arkadaş da onun üzerine ''galatasaraylılar tebrik etmez.'' demişti. ''niye etmesinler?'' diye sorulunca da cevabı ''onlarda o kapasite yok.'' olmuştu. lafa bak...

    galatasaray ile ilgili de imalı imalı konuşmalarını, tarihi ve gerçekleri çarpıtarak kazandığımız başarılara gölge düşürmeye çalışmasını ya da galatasaray'a çamur atmaya çalışmasını zaten biliyorsunuz. örnek vermek gerekirse; muslera ve maicon ile ilgili konuştuğu diğer bir konuyu ben de yazacaktım ama ekşisözlük'te sigara69 nickli yazar zaten güzel bir şekilde yazmış, onu buraya alıntılıyorum:

    --- alıntı ---

    gözden kaçıyor ama aynı programdan başka kesitler;

    ''por favore'' kezman-alex penaltı bırakma hikayesini anlatırken kurduğu cümleler nasıl bir bilinç altı ve nasıl bir kafa yapısı olduğunu size gösteriyor.

    cümleler;

    - aynı hafta gençlerbirliği-galatasaray maçı var.lincoln'ün gol attığı.sabri'nin adamı eliyle ittiği ama kuddusi'nin penaltıyı çalamadığı.çok iyi hatırlıyorum.akşam erman hoca böyle ''eliyle itme'' hareketini anlatmıştı.bariz penaltıydı.

    - ankaraspor maçı kezman penaltıyı dışarı attı.90+4 verilmişti.90+5'te mehmet yılmaz golü attı.90+5.4 dakika verilen uzatmaydı ama.

    skandal cümle geliyor;

    - fenerbahçe, galatasaray maçına aynı puanda gitti.eğer 2 puan kaybetmeseydi ankara'da.galatasaray, fenerbahçe'yi yendi diyelim.gene nonda'nın golü ile yendi.galatasaray bitime 2 hafta kala 1 puan öne geçti.

    -nereye gitti galatasaray? sivas'a gitti.kaç kaç yendi? 3-4 yendi.sivas fenerbahçe'nin şampiyon olabilmesi için yenmesi gerekiyordu ( hayırdır?? ) sivas o gün 3 gol attı.yenmek için oynadı 4 yedi.beraberlik için oynasaydı? ( haysiyet? ) fener yine şampiyon olurdu.por favore'den gitti.

    serdar ali çeliker

    bu muhabbet başlamadan önce şunu da dedi.
    fener'de son hafta biri ile oynuyor işte.

    o biri de trabzon deplasmanı ve 2-0 kaybetti fenerbahçe.

    galatasaray 6 puan fark ile şampiyon oldu.

    içinde ki galatasaray nefreti, galatasaray şampiyonluğa yaklaştığı her hafta daha da körüklenecek ve rıdvan dilmen'in başka türevi olan bu kişiyi halen izleyen,savunan galatasaray'lı kardeşlerime de tavsiyem;

    yapmayın.

    bugün muslera-maicon tudor'u yedi diyecek; 2 hafta sonra yarış daha da alevlenince başka bir ''pr'' çalışması yapacak.

    --- alıntı ---

    bu söylediklerine de mehmet ayan ''evet galatasaray hakem hatasıyla şampiyon oldu.'' diye destek verdi.

    olabilir, hakem hatası bizim lehimize de oluyor. ancak burada asıl sorun şikeye ''kumpas''* diyen, ''fenerbahçe 3 temmuz'u hücum ederek yenmiştir.''* diyen tiplerin bize ''hakem hatasıyla şampiyon oldular.'' demesi.

    pozitif yönleri de var tabii ki. hayat siyah beyaz değil sonuçta.

    bu adamın hayat tecrübesi yüksek. o yüzden saha dışı konuları iyi analiz edebiliyor. gerçi burada da bizim bilmediğimiz, ekranlara ya da gazetelere yansımayan bazı bilgilere ulaşabilmesi bunu yapabilmesine çokça yardım eden bir durum ama aynı şartlara sahip olup bunu yapamayan spor medyası çalışanı gırla.

    bir de bu adam okuyor, araştırıyor, çoğu spor medyası çalışanı aksine. yabancı takımlarla ya da oyuncularla ilgili söyledikleri, yaptığı analizler falan genelde alıntı. belli oluyor, çünkü okumadığı bir konuda kendi düşüncesini söyleyince sırıtıyor. örnek vermek gerekirse; harry kane ile ilgili söyledikleri; kendini sürekli geliştirdiği falan:

    http://www.independent.co.uk/...-stats-a8130441.html

    buradan geliyor.

    yoksa bu adam bundesliga'da yılın oyuncusu seçilmiş nuri şahin'i gömdü, real madrid'in tarihini en başarılı yılını* geçirirken oynattığı stoperi varane'a giydirdi falan. liste uzar gider. işin özü okumayıp, kendi düşüncesini söyleyince belli oluyor. burada asıl sorun bizim halkımızın okumaması, okuyor olsalar bu adamın hiç bir büyüsü kalmaz.

    aykut kocaman analizleri de gayet başarılı. saha dışı özellikle. yoksa alex de souza cephesinde saf tuttuğu için orada da uçuk kaçık yorumları var saha içi ile ilgili.

    ancak bu yazdığım pozitif yönlerine rağmen futbol ve hatta genel olarak spordan anladığını düşünmüyorum. genel olarak yaptıkları programdaki üçlünün futbol ve sporla ilgili çoğu düşüncesine katılmıyorum ve fikirlerini beğenmiyorum. kırmızı çizgi programını da zaten genelde yemek yerken ya da evde iş yaparken bir şey açık olsun da ses olsun diye açıyorum.

    karman çorman bir entry oldu ama kırmızı çizgi programının akışı gibi oldu diye düşünün.*
  • 13
    http://gss.gs/Tna

    dursun abiciğine basketbol şubesindeki kepazelikleri, futbol takımına aylar boyunca yapılmamış olan maaş ödemelerini, yine aynı şekilde voleybol şubesindeki maaş rezilliklerini, florya'nın biriken ve üç gün önceye kadar ödenmemiş olan elektrik faturası borcunu sormayı akıl edememiş bu zat-ı yamuk. ha bir de... erdemli insan özür dilemeyi bilen insandır. ulan sen maicon - muslera konusunda özür dileyeceğine hala kıvırıp haklı olduğun imasında bulunuyorsun. ne biçim bi' değişiksin babacım sen?

    takdim edeyim; adam sanılanlar familyasından mister şebinkarahisarlı sevici.
  • 18
    (bkz: mesut özil)

    --- alıntı ---

    almanya, euro 2024 avrupa şampiyonası ev sahipliği için rakibimiz. 4 dünya şampiyonu ve uluslararası organizasyonların en başarılı uygulayıcılarından biri, belki de birincisi. ama uefa'nın bir sloganı var "say no to racism" diye...

    ırkçılık karşıtlığı pek çok şeyden önemli. mesut özil, 2014 dünya kupası şampiyonu takımın 10 numarası. zaman zaman spielführer'i yani takım kaptanı. şimdi o özil, başarısız geçen bir turnuvanın ardından ırkçı saldırılara uğrayıp milli takımı bıraktı. adalet bakanı katarina barley'in "alarm sinyalidir" cümlesi de yerli yerinde duruyor. adam ırkçılık yüzünden milli takımı bıraktığını açıklıyor; vergi kaçırmaktan hapis yatmış hoeness performans vurgusu yaparak "iyi oldu" diyebiliyor. ben de uefa'ya soruyorum... sayın ceferin, "say no to racism" diyebilecek misiniz?

    tff'ye de önerim, 2024 tanıtım yüzlerimizden biri de kabul ederse mesut özil olsun...

    --- alıntı ---

    http://gss.gs/srB
  • 21
    ntvspor'da denk gelirdi bazen bu adam, hep hararetli hararetli bir şeyler anlatırdı bilirkişi edasıyla. mesela söylediği ve sanırım kendisine çok havalı gelen şeyleri tekrar tekrar söylerdi. yani ben o sohbetin ortasında 1-2 dakikalığına denk geldiğim anlarda dahi bunu sık sık görürdüm. mesela:

    ''abi adam girmiş odaya 'böyle böyle' demiş. bak, girmiş odaya 'böyle böyle' demiş. sana diyorum ki girmiş odaya 'böyle böyle' demiş.''

    zaten tuhaf bir ses tonu var, bir de böyle bilirkişi edasıyla konuşuyor. yanına da mehmet ayan'ı koymuşlardı lan kadroya bak hahahaha.

    her neyse bu eleman dün çok büyük bir rezilliğe imza atmış:
    https://eksisozluk.com/...i--5801137?a=popular

    umarım bu haber iyice yayılır da tüm ülkeye rezil olur. bir daha da böyle ''ben her şeyi çok iyi biliyorum.'' tavrında olmaz kendisi. bu arada herif videoda da tamamen kolpa bir şeyi dünyanın en somut gerçeği gibi anlatıyor. ayrıca dün sözlükte yazılmıştı, emre bol isimli soytarı 23 yaşındaki umar için ''30 yaşının üstünde'' demiş. hakikaten boşuna demiyoruz şu sözlükteki çoğu yazar ekrana çıkan şarlatanlardan yüz kat fazla futbol bilgisine sahiptir diye.
  • 22
    trollenecek kadar cahil olabilir ama serdar gibi 10 tane fenerli gazeteci olsaydı 10 sene şampiyonlar ligi yolu gözlemez, hayalciliği bırakıp adam gibi takım kurarlardı. adam kaç yıldır tek başına passat medyasının yalanlarına karşı mücadele ediyor, o yüzden sevdiğim az sayıda fenerliden biri *

    geçmiş olsun panpa, şu videoyu izleyip ders almanı öneriyorum https://www.youtube.com/watch?v=0HXMYm4k6w0
  • 25
    https://twitter.com/...284052980002821?s=21

    şu yorumunu ben de beğenmiştim. hatta 2 hafta önce, benimle barışmak isteyen eski kız arkadaşıma aynı lafı söylemiş, ‘ben başkasını senden çok daha fazla sevdim, seni unuttum. sen de bir gün beni unutursun mihriban’ demiştim. kız fena yıkılmıştı:(

    serdar ali çelikler, bu yorumu ersun yanal-fenerbahçe ilişkisi üzerine yapmıştı. ersun fener’e gelmeden birkaç gün önce söylemişti yanılmıyorsam. ‘ersun gelsin de, artık ne olacaksa olsun’ demişti. ama serdar ali çelikler’in tezine, fatih terim-galatasaray ilişkisi uymuyor. zira zamansız ayrılıktan sonra ikinci kez buluştuk ve işler kötü gitti. yine de biz fatih terim’e döndük. üçünçü buluşmamızda aşkımızı tükettik, ben dahil bir çoğumuz fatih terim’den nefret etti(u: ki ben hala eskisi gibi sevemiyorum hocayı, gülüşüyle sevindiğim adam artık yok ve biliyorum ki bu kimsenin umurunda değil) ama yine de dördüncü kez buluştuk.

    yani diyeceğim o ki serdar, bazı aşklar vardır, değil ikinci, dördüncü kez birlikte olup tükensen bile başkasına gidemezsin.
App Store'dan indirin Google Play'den alın