semih kaya, farklı dönemler altında incelenmesi gereken bir futbolcu. zaten farklı dönemler altında değerlendirme yaptığımız zaman, bugün gelinen noktada kendisine bir çok eleştiri yapmamız mümkün.
kariyerinde ciddi olarak incelenmesi gereken ilk dönem
fatih terim ve
tomas ujfalusi dönemi.
bu dönem, semih kaya'nın "parladığı", taraftarın altyapıdan gelmiş olması hasebiyle kendisine sevgi duyduğu ve zaman zaman gereksiz yere koruyup kolladığı dönem. dönem içerisinde semih'in ufak tefek hataları olmuş ise de, yanında ujfalusi tipi commanding ve oyun görüşü, pozisyon bilgisi muazzam bir adam olduğu için yaptığı hatalar gözümüze batmadı. soru işareti olan noktalarda ise, "kendisini parçalıyor, gelişime açık" diyerek taraftar olarak bizler kredi verdik. ujfalusi'nin sakatlığı sonrasında, belki onun yanında oynamanın kendisine kazandırdığı tecrübe ile çok sırıttığını söyleyemeyiz. nasıl ki rigobert song'un yanında oynayan servet olduğundan daha iyi bir stoper gibi gözüküyordu, semih'in durumu da buna benzer bir durum idi. bu, tamamen yanındaki adamın mmorpg tabiri ile "buff" yeteneğinden kaynaklanıyordu.
kariyerinde inceleyeceğimiz ikinci dönem ise fatih terim sonrası - hamza hamzaoğlu öncesi dönem.
bu dönemde savunmada sıkıntılar yaşadık. hakan balta'nın stopere monte edilmesi ile biraz daha derli toplu gözükse de, semih, ujfalusi dönemi sonrasında en ufak bir gelişme göstermedi. belki geri de gitmedi (kesinlikle tartışılır), ancak yanında buff özelliği olmayan hakan balta veya chedjou gibi adamlar oynadığında hatalar yaptığını gördük. semih, hamle bazlı oynadığından, doğru hamleyi yapamadığı zaman haliyle adam semihi geçmiş oluyordu ve ne şecu, ne hakan o boşluğu kapatabildiklerinden kalemizde ciddi tehlikeler görüyorduk. elbette mancini - prandelli döneminde takım içerisinde taktik olarak yaşanan kurgusal bozukluklar ve takımın üzerine çöken ölü toprağı (ki temel sebebi yeniçeri olarak nitelendirdiğimiz türk topçuların hoca gitsin diye oynamamaları idi) nedeniyle, "la bu genç buna gelene kadar kimler var" der hale geldik.
semih kardeşimizin kariyerinde irdeleyeceğimiz üçüncü dönem ise hamza hamzaoğlu dönemi.
takım alternatifsiz ve ofans yetenekleri (attığımız gol sayısından bağımsız) kısıtlı idi. forveti umut bulut olan bir takımdan bahsediyoruz. bir oyuncunun haftanın 6 günü umut'u tutacak şekilde antrenman yapması üzerine hepsi umut'tan fersah fersah önde olan süper lig forvetlerine karşı hatalar yapabilme ihtimali vardı. evet, hamza hamzaoğlu döneminde takım gerçekten kadro olarak kötü ve alternatifsizdi. bu da semih'in, yukarıda bahsettiğim husus dışında bir rehavete girip salmasına yol açmış olacak ki, 3 sene önce 10 yıl stoper aramayız denilen adam, altı pas çizgisinde dururken arkasına adam kaçırabilen bir adama döndü. elbette evlat kontenjanından kayrıldı, oynamaması gereken zamanda performanstan bağımsız olarak oynatıldı, haliyle dibi görene kadar sıçtı. kendisinin bu duruma gelmesinde şüphesiz ki aslan payı semih kaya'nındır.
son inceleyeceğimiz dönem de jor dönemi.
jor dönemi derken, geçen seneki bok gibi kadroyu değil, 2016-17 sezonunda oynayacak kadroyu kastetteğimi anlamışsınızdır. an itibariyle başımızda liyakata göre forma şansı tanıyan ve yerli yabancı ayrımı yapmayan bir hoca, sezon başından beri form anlamında dibi görmüş bir chedjou ile, 2014-15 sezonunun tamamı ile geçen sezonun ilk yarısındaki dirayetli performansından uzak bir hakan balta var. zannımca adam olacak çocuk koray ve yeni transfer serdar ise sakat. buna rağmen semih, resmi maçlarda form ve yaş itibariyle düşüşe geçmiş iki stoperimizi de 1, yazı ile bir dakika kesemedi. şunda hemfikiriz ki, jor hoca "elimde daha genç alternatif varsa yönelirim" diyen bir adam. buna rağmen, yani hamza kadar sert bir kollanma olmasa dahi, genç oyuncuların üzerine eğilen bir hoca yönetiminde ilk 11 başlayamadı semih.
şimdi semih, sen soruyorsun ya altyapıda oynayan gençlere "a takıma çıkmak için ne gibi ekstra çalışmalar yapıyorsunuz" diye. ben de bir taraftar, seni seven bir büyüğün olarak sana şunu soruyorum: sen a takımda ve galatasaray'da kalıcı olmak için ne gibi şeyler yapıyorsun güzel kardeşim?