10-15 yıl öncesinin
sebahattin şirin'i ile şimdikinin arasında dağlar kadar fark var.
eskiden deplasmanlar bu kadar güvenli değildi.
birçoğunda can güvenliğimiz bile yoktu. ilk güvenlik kurulu altın günü yapar gibi toplanmazdı.
bilirdik ki her gittiğimiz deplasmanda ya kafamıza taş gelecek ya da bir köşeden rakip taraftarlar bize saldıracaktı.
ilk deplase olduğum yıllar
ultraslan felan yoktu. ama her deplasmanda
sebo, s
uat ateşdağlı,
türk metin,
süleyman abi,
aret abi,
kerem abi,
fil ali,
kasap gökhan ve saymadığım birçok büyüğümüz önde biz arkada giderdik. o dönemler alpaslan dikmen foto muhabirliği yapıyordu.
deplasmanlara en az 3 otobüs kalkardı. gidilen şehirde 2 tanesi aranır bir tanesi farklı yoldan daha önceden belirlenen noktaya giderdi.
o otobüsün içinde alet edevatlar vardı. şimdilerde 20 li yaşların başında olan kardeşlerimiz bunların aslında müthiş fiyakalı şeyler olduğunu düşünüyorlar ama hayatımın en güzel zamanlarını bir o kadar da tedirgin birşekilde geçirdim.
sebahattin şirin aslında bu hikayelerin temiz tarafında yer alan bir adamdı. fakat o dönemin şartlarından ötürü kendiside düzene ayak uydurmak zorundaydı.
yıkıcı bir insan değil, yapıcı bir insandır.
herhangi bir sorunu gidip kendisine anlattığınız zaman eğer makul birşey ise veto etmez çözmeye çalışır.
galatasaray tribünlerinin ultraslan'dan önce de tek lideriydi şimdi de tek lideridir.
baskın ve saygın bir kişiliği vardır. maçlarda gördüğünüz ve üstlerindeki yeleklere güvenen emniyetin hepsi ondan it gibi korkar.
çünkü geçmişini çok iyi bilirler. aslında tanısanız ve yanında yöresinde gezen bazı tipleri görseniz bunların böyle bir adamın yanında ne işi var dersiniz.
ama bu adamın yanında yöresinde böyle adamlar olmak zorundadır.
dediğim gibi eskiden herşey çok çetindi. çok insan öldü. bizden de öldü rakip taraftan da öldü. olayları bu duruma getiren insanlar sebo ve sebo gibiler değildi. bu olaylar onlar tribüne çıkmadan önce de oluyordu çıktıktan sonrada oldu. ama dedim ya aslında hiç yıkıcı bir adam değil bilakis yapıcıdır. artık herşey çığrından çıkacakken elini taşın altına koydu ve içinde bulunduğumuz güven ortamını yaratmak için herkesle görüştü, çalıştı, didindi.
şimdi birçoğumuz bu nasıl bir güven ortamı diyecek. daha 17, 17, 17 yaşlarımda evim
ali sami yen'in karşısında olmasına rağmen birçok defa maç çıkışı eve varamadan bir köşeden çıkan hangi takımlı olduğunu bile bilmediğim kişiler tarafından çok tartaklandım. bırakın deplasmanı kendi stadımın çevresi bile güvenli değildi.
eğer artık staddan çıkıp rahat rahat eve veya başka biryere gidiyorsam, deplasman otobüslerinde döner bıçağı, satır, pala gibi alet edevat bulunmuyorsa bu adamın sayesindedir. gerektiği yerde tribüncünün silahının yumruğu olduğunu iyi bilen adamlardandır.
uzun lafın kısası
sebahattin şirin aslında güzel adamdır. fakat artık yaşınından ötürü dinamizmini yitirmiştir. birçok noktada gençler gibi düşünmemeye başlamıştır. şu an
ultraslan'a karşı fikir yürütülüyorsa onunda tek nedeni sebo'nun aldığı kararlardır. eğer bu gidişat 2-3 yıl daha sürerse ortada ne tribün kalır ne de tayfa kalır. en yakın zamanda liderlik vasfını kullanıp hell ve bh ın ilk zamanlarını andıran ve müthiş bir organizasyona ve kollara sahip olan ultraslan-uni'nin görev alanlarını ve yetkilerini genişletmelidir. bizden farklı yaşayan insanlara göre tribün sıradan bişey olsada aslında tribün yönetmek ülke yönetmek gibidir.