• 77
    sebahattin şirin iyi bir tribün lideri değildir:)) peki tribün lideri nasıl olmalıdır? çıkıp balkona herkesten çok marşlara eşlik etmeli, herkesten daha gür sesi olmalı, her marşı ezbere bilmeli. bu mudur tribün liderliğinden anladığınız?

    tabii ki sadece sebo değil ama sebo ve benzeri adamlar sayesinde artık rahatça maçlara gidip geliyorsunuz. bir çok olay anlatırım sizlere, maç öncesi yaşanan. samiyen inönü kadıköy'ü geçtim, spor sergi de sadece basket sevdalısı olan gs'lı gençlerin o salona nasıl girebildiğini hiç düşündünüz mü? bizler gelene kadar salonun dışında fb (veya bjk) taraftarları girişleri kapardı girecek yer bulamazdı taraftar. sebo'nun kaç defa onlarca kişinin üzerine uçtuğunu bilirim. ki o zamanki kavgalar şimdiki gibi -al sana!! al sana!!- modunda olmuyordu. emanetin binbir çeşidi kullanılıyordu. o savaşlarda mücadelelerde takımın yanındaydık. seboda yanımızdakilerden biriydi. peygamber'i, fil alisi, hz. hamza'sı azmi'si zoff'u pirzo'su aklınıza gelmeyecek kadar adam vardır gs tribünlerinin bu haline gelmesi, o taraftarın rahat maç izlemesi imkanını veren. şimdi numaralı koltuğa maça 15 dakika kala gelip oturabildiğiniz için gs'lılığı en iyi siz biliyorsunuz. bloglarınızda iki de sert laf edip twitter'da da tt yaptınız mı biter göreviniz. ama hala deplasmanlarda aynı sorun yaşanıyor. 2 sene önce eskişehir deplasmanında neler olduğunu biliyormusunuz? geçen sene bursa deplasmanında ne oldu? yoook bilmezsiniz ama böyle tribün liderimi olur dersiniz.

    en basit örnek. bu sene saraçoğlundaki maçta aynı tribünün fb tarafından bize lazer tutuyorlardı. sebo çağırdı polisi o adamı iki dakkada paket yaptılar. yan tribünde localardan balkonlardan bize bağırıp küfrediyorlardı aynı şekilde paket oldular. çünkü polis tarafından da ciddiye alınan biridir sebo. öyle kıçı başı oynamaz. yapmayacağı bişi için söz vermez. yapacağı bir iş de de baskıya rağmen tek başına osla da yapar. şu günlerde artık rahatsız eski gücünde değil ama allah onu gs tribünlerinden eksik etmesin. o gittiği an ortalık çakal sürülerine kalacak sebo en azından onları dizginleyebiliyor şu an için. yarın öbür gün tribünü bırakmak istese ben düşünemiyorum.

    aslında bunun için önce tribün lideri ne yapar onu yazmak lazım ama sizlerinde bunu düşüneceğinizi düşünüyorum. sezonda 100 maça gider bu adam. maça gitmekte ne var biz de gidiyoruz diyorsunzudur hadiyin deneyin bu sene gs'ın 50 maçına gidin başka bişi demiyorum. neyse tribün liderliği tanımı başka bir başlığın konusu. sebahattin şirin oldukça fazla da hatası olan bir insan ama gs tribünlerinde tribün liderliğini hakkeden tek adam...

    edit: bir yanlış anlamayı ortadan kaldıralım alpaslan dikmen iyi bir gs'lıdır ama hiç bir zaman gs tribün lideri olmamıştır. onun zamanında da tribün lideri sebahattin şirin idi. alpaslan dikmen zaten 2000 yılına kadar saha içinde fotografçılık yapıyordu.
  • 86
    kendisi çok konuşmayı sevmeyen, mülayim, ağır, efendibir insandır. geçen aylarda geçirdiği ciddi kalp sorunu nedeniyle de biraz üzgün, durgun bir hali var son zamanlarda.

    başıma bir şey gelmeyecekse tabi * bunlar kişiliğiyle ilgili yorumlarım. yoksa ultraslan başlığına yazdıklarımdan da anlaşılacağı gibi, ne o grup, ne reislikkavramı filan hiç haz ettiğim şeyler değil.

    ama işin ilginci kendisi de özel hayatında bu reislik olayıyla filan kafayı bozmuş biri değildir. kendisiyle geçen yaz misafirliğe geldiği bir yerde * görüşme fırsatım oldu. çevresinde 10 kişi var ve hiçbiri kendisini tanımıyor, ne olduğunu bilmiyor belki de sadece bildikleri galatasaraylı olduğudur o kadar. ben onun orada oturduğunu görünce tabi, saçı başı düzeltip reis hoşgeldindiye yanına gittim, reis deyince şaşırdı, tanıyormuyum acaba diye bir şaşkınlık içine girdi. ondan sonra orada 2 saat konuştu ve ne tribünden ne reislikten hiç dem vurmadı. lan bu yanımdakiler de ne biçim adam benim gibi birini tanımıyorlar, biraz anlatayım da şekil yapayım derdi yoktu.

    yani demek istediğim bu ağabeyimiz bazı menfaatler elde etmek için, yada gösteriş için yaşayan biri değil emin olun. fenerli sefa mesela terör estirir uğradığı mekanlarda. sebahattin ağabey ise son derece mütevazi. he yanındakiler onun reisliğinden nemalanır mı, onun arkasına sığınıp millete poz keser mi, tokmak fırlatır mı kafalara onu bilemem. tek bildiğim tribünsel anlamda evet koskoca bir hayal kırıklığı belki ama insani açıdan çok daha olumlu bir kişilik.

    (u: yalnız benim gibi muhalif, tırnak içinde elit bir adam bile yanına gidince reis diyor, ilginç. )
  • 87
    bir ayrıntıya girmek istiyorum. mühendis oktay olayından sebahattin şirin ceza almıştır bu doğru ama o çocuğun öldüğü an oralardaydım baron gibi bir dükkan vardı orada o köşede çocuk yere düştükten sonra gelen vurdu giden vurdu kimisi üzerine bastı kimisi tekme attı hepsini gördüm sanırım ya 92 ya da 93 de oluyor olay. eğer o olay için birilerini suçlayacaksanız en az 500 kişi saymak gerekiyor. sebahattin o olayın cezasını çekmiş kişidir. zaten sanırım mahkemede de onun öldürdüğüne dair kanıt bulunamaıd ve 3 ay civarı yatıp çıktı o zamanlar sebahattin'in manevi babası gibi olan yurdeşen karahasan'ın onu kurtardığına dair söylentiler çıktı. ama işin esası bu süreçte suçu olan ve/veya tek başına çekmesi gereken kişi değildi. bu yüzden de tepkiler biraz yavaşlayınca içeriden çıkarıldı.

    herkesin konu ile ilgili bildikleri vardır kendi içine atar. ama bilmediklerinizden yola çıkıp katil demeyin adama.
  • 88
    kendisini çok uzun yıllardır tanırım, kankası yılmaz ise benim tribünden çocukluk tanıdığımdır. her ikisini de galatasaraylılıktan imtihan etsen 10 üzerinden 2 bile alamazlar. maç seyretmezler, gole sevinmezler, tezahürat bilmezler, yenilsek üzülmzler. maç biter onların galatasaraylılığı biter. eğer maça giremesinler, galatasarayı kahvede televizyondan bile seyretmezler. daha fazla bilgi başımı bu çapulcularla belaya sokar. korkumdan değil de galatasaray sevdasından susuyorum.
  • 89
    onu bunu bilmem de adamın götünü keser. en son, bir toplantıda bahçelievler (istanbul) belediye başkanının ayaklarının dibine bardağı fırlatıp bin kişilik salonun buz kesmesine neden olduğuna şahit oldum. kralına gider yapar. devlet hariç kimsenin gücü yetmez.

    edit: söylenmek istenen anlaşılmamış. bin kişilik salonda gık diyebilen çıkmamıştır. meraklısı varsa başka şeyler de yazarız bu sözlüğe. kendisini günahımız kadar sevmediğimiz yukarıda yazdıklarımızdan veya ultraslan başlığına yazdıklarımızdan anlaşılabilir herhalde. beni galatasaray tribünlerinden ve galatasaray taraftarının bir kısmı ile galatasaray kulüp üyelerinin bazılarından soğutan adamdır kendileri. kısacası galatasaray kulüp üyesi bazı zengin ve züppe çocukların kankasıdır. bazı galatasaray kulübü üyesi şımarık ve züppe zengin çocukları ile galatasaray tribünlerinin ırzına geçen adamdır. daha yazayım mı! öyle ince ayar almaya fazla tahammül edemem.
  • 94
    10-15 yıl öncesininsebahattin şirin'i ile şimdikinin arasında dağlar kadar fark var.
    eskiden deplasmanlar bu kadar güvenli değildi.
    birçoğunda can güvenliğimiz bile yoktu. ilk güvenlik kurulu altın günü yapar gibi toplanmazdı.

    bilirdik ki her gittiğimiz deplasmanda ya kafamıza taş gelecek ya da bir köşeden rakip taraftarlar bize saldıracaktı.
    ilk deplase olduğum yıllar ultraslan felan yoktu. ama her deplasmanda sebo, suat ateşdağlı, türk metin, süleyman abi, aret abi, kerem abi, fil ali, kasap gökhan ve saymadığım birçok büyüğümüz önde biz arkada giderdik. o dönemler alpaslan dikmen foto muhabirliği yapıyordu.
    deplasmanlara en az 3 otobüs kalkardı. gidilen şehirde 2 tanesi aranır bir tanesi farklı yoldan daha önceden belirlenen noktaya giderdi.
    o otobüsün içinde alet edevatlar vardı. şimdilerde 20 li yaşların başında olan kardeşlerimiz bunların aslında müthiş fiyakalı şeyler olduğunu düşünüyorlar ama hayatımın en güzel zamanlarını bir o kadar da tedirgin birşekilde geçirdim.

    sebahattin şirin aslında bu hikayelerin temiz tarafında yer alan bir adamdı. fakat o dönemin şartlarından ötürü kendiside düzene ayak uydurmak zorundaydı.
    yıkıcı bir insan değil, yapıcı bir insandır.
    herhangi bir sorunu gidip kendisine anlattığınız zaman eğer makul birşey ise veto etmez çözmeye çalışır.
    galatasaray tribünlerinin ultraslan'dan önce de tek lideriydi şimdi de tek lideridir.
    baskın ve saygın bir kişiliği vardır. maçlarda gördüğünüz ve üstlerindeki yeleklere güvenen emniyetin hepsi ondan it gibi korkar.
    çünkü geçmişini çok iyi bilirler. aslında tanısanız ve yanında yöresinde gezen bazı tipleri görseniz bunların böyle bir adamın yanında ne işi var dersiniz.
    ama bu adamın yanında yöresinde böyle adamlar olmak zorundadır.

    dediğim gibi eskiden herşey çok çetindi. çok insan öldü. bizden de öldü rakip taraftan da öldü. olayları bu duruma getiren insanlar sebo ve sebo gibiler değildi. bu olaylar onlar tribüne çıkmadan önce de oluyordu çıktıktan sonrada oldu. ama dedim ya aslında hiç yıkıcı bir adam değil bilakis yapıcıdır. artık herşey çığrından çıkacakken elini taşın altına koydu ve içinde bulunduğumuz güven ortamını yaratmak için herkesle görüştü, çalıştı, didindi.
    şimdi birçoğumuz bu nasıl bir güven ortamı diyecek. daha 17, 17, 17 yaşlarımda evimali sami yen'in karşısında olmasına rağmen birçok defa maç çıkışı eve varamadan bir köşeden çıkan hangi takımlı olduğunu bile bilmediğim kişiler tarafından çok tartaklandım. bırakın deplasmanı kendi stadımın çevresi bile güvenli değildi.
    eğer artık staddan çıkıp rahat rahat eve veya başka biryere gidiyorsam, deplasman otobüslerinde döner bıçağı, satır, pala gibi alet edevat bulunmuyorsa bu adamın sayesindedir. gerektiği yerde tribüncünün silahının yumruğu olduğunu iyi bilen adamlardandır.

    uzun lafın kısası sebahattin şirin aslında güzel adamdır. fakat artık yaşınından ötürü dinamizmini yitirmiştir. birçok noktada gençler gibi düşünmemeye başlamıştır. şu an ultraslan'a karşı fikir yürütülüyorsa onunda tek nedeni sebo'nun aldığı kararlardır. eğer bu gidişat 2-3 yıl daha sürerse ortada ne tribün kalır ne de tayfa kalır. en yakın zamanda liderlik vasfını kullanıp hell ve bh ın ilk zamanlarını andıran ve müthiş bir organizasyona ve kollara sahip olan ultraslan-uni'nin görev alanlarını ve yetkilerini genişletmelidir. bizden farklı yaşayan insanlara göre tribün sıradan bişey olsada aslında tribün yönetmek ülke yönetmek gibidir.
  • 95
    13 kasım 2011 galatasaray anadolu efes basketbol maçına yeğenlerimle birlikte gittiğim için maçı pota arkasından izledim. maçın ikinci yarısı, sağ tarafıma baktığımda sebahattin şirin'i gördüm. ilk önce niye burdaki acaba dedim içimden. çünkü bu adam basketbol maçına geldiyse, mevzileneceği tribün bellidir. orda olmasını, her zaman etrafında en az 15-20 kişi olan bu adamın, yanındaki iki koltuğun da boş olmasını yadırgamıştım.

    en üst kata çıkmış, tek başına oturuyordu. üzerinde belki de ilk defa bütünüyle galatasaray'ı temsil eden, sarı-kırmızı, polo yakalı bir sweat vardı. her zaman sakallı görmeye alışkın olduğumuz bu adam, o gün sakallarını kesmis, bıyıklarını toplatmış; sanat filmlerinden çıkmışcasına derin, manalı ve çaresiz gözlerle kah maça, kah tribünlere bakıyordu.

    üst dudağının görünmesine izin veren temiz bıyığının etkisiyle mi , yoksa böyle güçlü bir karakteri o gün ziyadesiyle çaresiz görmem mi, ya da üzerindeki enine çizgili sarı-kırmızı polo sweat mi-ki enine çizgili olduğu kendisini olduğundan da kilolu göstermişti-, veyahut da sakallarını kesmesiyle yüzünde beliren nurdan mı bilmiyorum ama sebahattin şirin, o gün gözüme ilk kez şirin gözükmüştü.
  • 96
    sebahattin şirin'in halil özer'in "galata sarayı efendileri" adlı kitabından alıntı olan 17 mayıs 2000 deki şu mevzusu efsanedir.

    ''.. maç için kopenhaga avrupanın dört bir yanından türkler akıyodu bizde gazeteci olarak orda yerimizi almıştık
    maça daha 2 gün vardı hatta futbolcular bile gelmemişti
    ama finalin bir ismi ingiliz diğeri ise türk olunca olayçıkmaması imkansızdı
    bizde bu olayları takip edebilmek için kopenhaga erken gitmiştik
    15 mayıs : sabah erkenden çıkıp şehrin en büyük meydanı olan tivoli meydanına gitmiştik
    her tarafta dostça görüntüler vardı ingilizler ve bizimkiler beraber foto çektiriyodu
    ama bunlar maça aileleriyle gelmiş olanlardı
    holiganları biraz araştırdığımızda gündüzleri dinlendiklerini geceleri ise içip olay çıkardıklarını öğrenmiştik
    bizimkiler ise leeds maçından dolayı galatasaray tribünün kalbi olarak adlandırılan tayfanın çok büyük bir kısmı gelememişti maça
    sadece sebahattin ve bi kaç arkadaşı gözümüze çarpıyodu istanbuldan
    ama ortalıkta almanya hollanda gibi ülkelerden gelen ülkücü gençler vardı
    gördüğümüz kadarıylada sabahattin bu gençleri organize etmeye çalışıyodu
    ... gece olduğunda bize gelen haberde meydana yakın bi barda olay çıktığı bildirildi
    hemen oraya koştuk biz gittiğimizde polis olayları yatıştırmıştı
    ingilizler barın içindeydi türkler ise kapıda polis kapıyı kapatımış bizimkileri içeri sokmuyodu
    bir genç o sırada kapıya yaklaştı polise bir şeyler söyledi tam dönerken koşarak kapıya bir tekme attıtam o anda kapı açıldı ve ingilizler çekerek bizimkini içeriye aldı
    barın dış kısmı full camdı
    dışardaki türkler bu görüntünün ardında taşlarla camları kırıp içeri girdiler ve burdaki ingilizleri kötü benzettiler
    bizimkiler çıktığında içerde bıçaklanmış bi nigiliz vardı
    16 mayıs : gece yaşanan olaylardan dolayı iki tarafta grup şekline dolaşıyodu ve nerdeyse her tarfta küçü olaylar oluyodu
    ama bunlar 3-5 kişinin yaptığı kavgalardı
    akşama doğru yine bir kavga haberi geldi bara gittiğimizde bir ingiliz hastaneye kaldırılıyodu
    yine geç kalmıştık olay çıkmış ve bizimkiler yine üstün gelmişti
    17 mayıs : olayın kokusu burnumuza geliyodu bu gün kötü şeyler olacaktı
    meydanda kameralarımızla bekliyoduk meydan tamamıyla türklerle doluydu 6-7 bin türk meydandaydı her taraf sarı kırmızıydı
    arada ingilizde görüyoduk ama bunlar yaşı baya büyük ailelerdi
    öğlene doğru bi haber geldi '' 500 civarı ingiliz meydana doğru geliyodu
    ve bu sırada onları görmüştük evet 500 kadarlardı ama yüzlerinden intikam okunuyodu caddenin karşısına gelice durmuşlardı
    meydanın o tarafına bakan kısmına bizim gençler toplanmaya başlamıştı ellerinde kemer şişe hatta bıçak olanları vardı
    tam bu sırada meydanın diğer tarafında bi ses yükseldi
    yaklaşık 500 kişilik bi ingiliz grup arkadan saldırmıştı :''yeeeeeee... ''
    tam bu sırada cadde tarafındaki ingilizlerde saldırıya geçti
    bu saldırı karşısında bizimkiler tamamen şok olmuştu çok iyi planlı bi saldırıydı
    organize saldırıyolardı
    bizimkilerde direniş vardı ama kişiseldi bunlar org. bi hareket yoktu
    bu arada gözlerimiz sebahattini vede ülkücü gençleri arıyodu ama hiç biri yoktu ortada
    yanımdaki arkadaşımın :''nerdesin sebahattin''ediğini duyduğuma eminim
    ingilizler meydanın ortasında birleşmişti bizimkiler ise kaçıcak yer arıyodu direnenler çok azdı
    dediğim gibi kişisel direnişti ve bi işe yaramıyodu
    ve tam bu sırada meydana çıkan bir caddeden bir ses geldi sanki gök yarılıyodu :'' ya allah bi̇smi̇llahallahu ekber''
    bir an binler yürüyo sanmıştık
    ve işte bizimkiler geliyodu en önde sebahattin arkasında inanmış yürekli 300-400 civarı bir grup
    meydanın başına gelince durdular ingilizlerin dikkati oraya yönelmişti
    sebahattin elini kaldırdı ve bir kez daha bağırdı '' yaallah bi̇smi̇llah allahu ekber'' ve arkasındakilerle birlikte meydana giriş yaptı ingilizlerin üstüne acmısız bir şekilde saldırıyodu az önce ortalığı yakıpyıkan ingilizler şimdi kaçıyodu yere düşenlere defalarca vuruluyodu
    sebahattinin geldiğini gören diğer türkler(kaçanlar) geri dönüyodu onlarda kaptığı sandalye fırça kemervs. ingilizlere saldırmaya bşalamışlardı elindeki büyük türk bayrağını bırakmayan bir türke saldırıyodu ingilizer diğer tarafta
    sebahattin ordusu oraya yöneldi o aslan parçası gençte kurtarılmıştı
    bu savaşta kazanılmıştı
    meydanın ortasında toplanıldı en önde o türk bayrağı herkes sustu
    sebahattin ağzını bir kez daha açtı :'' dağğ başınıı duman almıışşşş.
App Store'dan indirin Google Play'den alın