sarı kırmızı roman

• 26

  istanbul'un karsi yakasinda ise olaylar cok daha farklidir. oraya gelen fransiz ben futbolu para icin oynarim, duygusal bakmam diyor, menejerligini abisine yaptirip olayi iyice babadan ogla gecen ocakbasi kivamina getiriyordu.
  basin ise anadolu yakasini daha cok sevdigi icin fresco'nun yaninda ki masum duruslu, travmatik bu genc icin ekiekeiekeikei bonus geldi bonus diyor. 2 ezeli rakibin biri meshur fransiz aldigi icin galatasaray'in da bir fransiz getirdigi imasinda bulunuyorlardi.
  usulca katlayip cebine koydu ailesinin fotografini ve ataturk havalimanini bilenler icin soyluyorum, inisleri gosteren panellerin hemen altindan basin karsina cikti ribery.
• 27

  toplantı bittikten ribery şöyle otelden bir çıkayım dedi. sıkışık trafik..boğucu sıcak...vapura doluşmuş insanlar...ne oluyor bu şehre dedi tercümanına. tercümanı ise iş çıkış saati olduğunu söyledi. insanlar diğer yakadan resmen buraya taşındı iki saat içinde dedi kendi kendine. sonra yürümeye devam ettiler. diğer yakadan gelenler arasında sarılı lacivertli (sarıyı kirleten türden) bir topluluk vardı. tercümanı ribery' nin gözlerinden soruyu anladı. bunlar 24 senedir kupayı alamıyorlar. bu yüzden kupaya ilgileri çok büyük dedi. ribery is kulağına gelen bonus rüzgarlarına aldırmadan şimdiden sayıyı 25 yapsınlar dedi. ellerini cebine soktu. boğaz' ı seyretti.
  
• 28

  yanına necati yaklaştı, "ateşin var mı hacı ?" cümlesi belki de ribery'nin o anki ruh halini birebir yansıtıyordu...
• 29

  ribery fransızca bir şeyler söyledi. necati ne dediğini anlamadı. ribery cebinde nezaketen bulundurduğu çakmağı sağ ayağının dışıyla necati' ye attı. necati bu çocukta iş var dedi kendi kendine. çakmağın hemen yanması necati' yi şaşırttı. zira kendisi büfeden alınan 1 ytl değerindeki yanmayan çakmaklara alışıktı. ''yok yok bu çocukta bir şeyler var'' dedi kendi kendine ''bak çakmak bile ne kadar hızlı yandı''.
  
  kendime not : gidişat telifi van gobbel ile paylaş diyor. sen ne diyorsun ?
  
  şaka bir yana katkı bekliyoruz.
• 30

  yolun üzerinde bir ferrari enzo durdu, cam yavaş yavaş açıldı. ribery ve necati endişeyle arabaya doğru döndü, sanki bir anda rüzgar durdu. cam artık tamamen açıktı.
  
  - olm ben doğuştan fenerliydim zaten, ehehehehehe....
  
  araba uzaklaştı, ribery zaten bir halt anlamamıştı. necati "taş yok mu taş" cümlesini kendi kendine tekrarlayarak bir transa girmişti. aynı anda diego lugano vangobbel'in elinden kurtulmanın hesaplarını yapıyordu...
• 31

  (bkz: benim adım tatar ramazan, ben bu oyunu bozarım)
• 32

  mobese kamerasının başındaki polis sarışın güney amerikalının vardır bir suçu yoksa niye dövsünler kameranın önünde diyerek kamerayı kapattı. vangobbel kayıtın kesildiğini görünce derin bir oh çekti. işine devam etti.
• 33

  - birazdan çok beklediğin cezayı çekeceksin diego, beni bundan vazgeçirmen de çok zor artık. söyleyecek bir sözün var mı ?
• 34

  var. bir sigara yakayım der. van gobbel de samsun 216 uzatır. sana fazla bile der.
• 35

  diego lugano artık son kozlarını oynamaktadır.
  
  - aslında ben de ekmeğimin peşindeyim be abi. yani benim de tarzım bu. materazzi'ye birşey demiyorsun ama.
  
  - sıra ona da gelecek merak etme.
  
  - işin açıkçası servet de sert oynuyor yani, ona da bir bak istersen.
  
  vangobbel ufaktan sıyırmaya başlar. zira 1.91 boyunda 88 kilo bir adamdan yumuşak oynamasını beklemektedir bu vitaminsiz pörtlek gözlü.
  
  
• 36

  baslatma servet'ine dedi sert bir tonla vangobbel. ayni anda aklindan "samsun 216dan degil biyiklarim, gogus killarim sarardi aq. biri gecse de finstan* comsem" diye gecirdi. lugano hala sertligi ile taninan diger futbolculari sayiyor, onlardan adete medet umuyordu. "haa bir de sabri var" dedi, "her mac kufrediyor bana", vangobbel hitman edasiyla dondu, "galatasaraylilarin adini agzina desturla al lan kopek" dedi, bir yandan da "ulan ipneye bak sabriyi bile savundurttu bana" diye dusunuyordu.
• 37

  burak gelir. lugano' yu vangobbel' in elinden alır. sonra fener yenilince biz eksiktik bık bık bık vık vık vık demesin der. özgürlüğünü geri verir. burak sakinliğine inanamamaktadır. vangobbel' i alır gel bir tek atalım adamım kendine gelirsin der. gece açık tekel büfesi aramaya başlarlar. ( malum ay sonu )
  
• 38

  tekelden alınan muhtelif içeceklerin ardından vangobbel'de harrycool'da yavaş yavaş çözülmeye başlarlar, vangobbel aslında hiç böyle asabi olmadığını ancak fener forması görünce kendisini kaybettiğini gururla karışık bir üzüntü içerisinde açıkça ifade etti.. bu sırada lugano ise "ulan adamlar yine gelir" düşünceiyle topuklar ve hemşehrisi jose fleurquin'in evinde saklanmaya başlar..
• 39

  (bkz: sozlugu forum zannetmek)
• 40

  jose fleurquin kendi kendine ''oğlum bir kere beşiktaş' a gol attık yurda kapağı attık buralar ikinci vatanım'' diyordu ama 223 ytl olacak emekli maaşı nereye kadar nereye kadar yeter düşündü kendi kendine. lugano ekstradan yemek payı ayırılacak biyidi fakat kendisini soyurmak için sponsor lazımdı.
• 41

  o anda kapı çaldı. kapıyı açtığında artık saçları daha bir sarı olmuş frank de boer'u görünce şaşkınlıktan düşeyazdı.
  
  - sana sponsor olmaya geldim fülerkin, ancak şartlarımı kabul etmen lazım... dedi de boer.
• 42

  fleurquin otur ''bir hele otur soluklan yeğenim şart şurt sonra konuşuruz bak inter sahasında yenik gel seyredelim mourinho denen adam nasıl çıldırıyor iki tane miller açalım açılalım'' dedi.
• 43

  fleurquin bi an "babam dolar milyarderi lan benim" diye düşündü.. ama sadece düşündü..
• 44

  zira babası kendisine zırnık koklatmıyordu...
• 45

  çünkü, istediği kızla evlenmemiş. şirketlerine değer üstüne değer katmamıştı.
• 46

  "vay anasını" dedi kendi kendine, "galatasaraylı taraftarların aklında yer etmek dışında bir icraatım yok" dedi. düşündü, frank de boer'u düşündü, "boer nasıl okunuyor acaba" diye düşündü.
• 47

  okunuş önemliydi çünkü şartları kabul etmeliydi. lugano' yu doyurmak için üstüne apartmana reklam alsak kesmez dedi kendi kendine.
• 48

  ama tabi ki bu soruna çok takılmadı sonuçta bu ülke xavier, besçastnik gibi telaffuz sorunları yaşamıştı..
• 49

  o yüzden telefonda adama hep sen diye hitap etti. çaktırmadı.
• 50

  ama bu böyle devam edemezdi birinden öğrenmesi gerekiyordu.. önceki gece rüyasında sakallı dede ömer üründül o'na cebini vermişti.. hemen telefonun tuşlarını çevirmeye başladı..