13
kevin punter, kyle hines, malcolm delaney... bana kalırsa ciddi bir hype var şu an milano açısından. birkaç hafta önce biraz daha olumluydum ama yeni hamleleri gördükçe fikirlerim olumsuza döndü.
2019-2020 euroleague normal sezonuna 8/10 ile başlamıştı italyan ekip. kazanılan 8 karşılaşma içinde barça, baskonia, fb beko, maccabi, pao ve zalgiris galibiyetleri vardı. parkedeki oyun da sezonun geleceği adına sağlam şeyler vadediyordu. birçok basketbol otoritesi milano'yu el'nin net final four adaylarından biri olarak görmeye başlamıştı; ancak ne olduysa 21 kasım 2019 olimpia milano anadolu efes basketbol maçından sonra oldu. efes'e evinde kaybeden milano devam eden 5 müsabakadan da mağlubiyetle ayrıldı ve bir anlamda tepetakla gitmeye başladı. yerel ligde de virtus bologna'nın gerisindelerdi fakat ana odak el olduğundan bu pek dikkate alınmıyordu. ne var ki takım için işler el'de de sarpa sarınca, büyük beklentilerin karşılanamayacağı düşüncesi ve bu düşüncenin getirdiği psikolojik baskı milano'yu o biçim ezdi. zaten sezonun devamında da ne el'de ne de yerel ligde toparlayabildiler durumu.
milano'nun yeni transfer hamlelerini efes'in bir dönem sıkça yaptığı etiket transferlerine benzetiyorum; dontaye draper, nikola vujcic, sconnie penn, zoran planinic vs. tıpatıp aynı işler değil ama benziyor. dusan ivkovic, efes'in başına geçtiğinde tuncay özilhan'ın da kameraların karşısında olduğu bir imza töreni düzenlenmişti. ivkovic'in istikrarlı bir biçimde dillendirdiği tek şey "kimya" sözcüğüydü. kimya, kimya ve yine kimya. milano'nun yeni hamleleri cv olarak güzel adamlar ama kimya? delaney dediğimiz adam yetenek abidesi fakat kariyeri boyunca hiçbir zaman takım oyuncusu olamadı ve bu noksanlığı ona hep eksi yazdı. punter ise ne üst düzey bir bireysel skorer ve yaratıcı, ne de şahane bir takım oyuncusu. hines profil olarak net bir lider, aynı zamanda şahane bir sporcu fakat 34'üne geldi. 34 yaşın beraberinde getirdiği fiziksel birtakım dezavantajlar bilhassa bu sezon* açıkça göze çarptı da. çeska bu yüzden hines'a yol verdi zaten ki sezon içerisinde de joel bolomboy'la ve johannes voigtmann'la işi götürmeyi denediler daha çok. bir de şu var; arturas gudaitis'i yüksek ihtimalle kaptıracaklar (öngörüm real madrid), dev kayıp. öte yandan 3 numara pozisyonu da olduğu gibi kaldı; michael roll (33) ve vladimir micov (35). iki temposuz veteran. artık sadece fundamental yetmiyor; çabukluk, çeviklik, dinamizm esas farkı yaratan hususlar. shane larkin gibi süper seri bir adam vasilije micic gibi bir eküriyle birlikte avrupa basketbolunun içinden geçebiliyor örneğin.
4 numaraya monte edecekleri ismi merak ediyorum. gigi datome falan deniyor da ne bileyim, çok da fazla fark yaratabileceğini düşünmüyorum. bence göz boyanması, hafiften şişirilme vaziyeti var milano özelinde. diğer el ekiplerinin nasıl takımlar kuracaklarını bilemiyoruz elbette, pandeminin sebep olduğu bütçe düşüşleri malum ancak yine de milano "bence" final four'luk bir takım değil, en azından gün itibarıyla.
2019-2020 euroleague normal sezonuna 8/10 ile başlamıştı italyan ekip. kazanılan 8 karşılaşma içinde barça, baskonia, fb beko, maccabi, pao ve zalgiris galibiyetleri vardı. parkedeki oyun da sezonun geleceği adına sağlam şeyler vadediyordu. birçok basketbol otoritesi milano'yu el'nin net final four adaylarından biri olarak görmeye başlamıştı; ancak ne olduysa 21 kasım 2019 olimpia milano anadolu efes basketbol maçından sonra oldu. efes'e evinde kaybeden milano devam eden 5 müsabakadan da mağlubiyetle ayrıldı ve bir anlamda tepetakla gitmeye başladı. yerel ligde de virtus bologna'nın gerisindelerdi fakat ana odak el olduğundan bu pek dikkate alınmıyordu. ne var ki takım için işler el'de de sarpa sarınca, büyük beklentilerin karşılanamayacağı düşüncesi ve bu düşüncenin getirdiği psikolojik baskı milano'yu o biçim ezdi. zaten sezonun devamında da ne el'de ne de yerel ligde toparlayabildiler durumu.
milano'nun yeni transfer hamlelerini efes'in bir dönem sıkça yaptığı etiket transferlerine benzetiyorum; dontaye draper, nikola vujcic, sconnie penn, zoran planinic vs. tıpatıp aynı işler değil ama benziyor. dusan ivkovic, efes'in başına geçtiğinde tuncay özilhan'ın da kameraların karşısında olduğu bir imza töreni düzenlenmişti. ivkovic'in istikrarlı bir biçimde dillendirdiği tek şey "kimya" sözcüğüydü. kimya, kimya ve yine kimya. milano'nun yeni hamleleri cv olarak güzel adamlar ama kimya? delaney dediğimiz adam yetenek abidesi fakat kariyeri boyunca hiçbir zaman takım oyuncusu olamadı ve bu noksanlığı ona hep eksi yazdı. punter ise ne üst düzey bir bireysel skorer ve yaratıcı, ne de şahane bir takım oyuncusu. hines profil olarak net bir lider, aynı zamanda şahane bir sporcu fakat 34'üne geldi. 34 yaşın beraberinde getirdiği fiziksel birtakım dezavantajlar bilhassa bu sezon* açıkça göze çarptı da. çeska bu yüzden hines'a yol verdi zaten ki sezon içerisinde de joel bolomboy'la ve johannes voigtmann'la işi götürmeyi denediler daha çok. bir de şu var; arturas gudaitis'i yüksek ihtimalle kaptıracaklar (öngörüm real madrid), dev kayıp. öte yandan 3 numara pozisyonu da olduğu gibi kaldı; michael roll (33) ve vladimir micov (35). iki temposuz veteran. artık sadece fundamental yetmiyor; çabukluk, çeviklik, dinamizm esas farkı yaratan hususlar. shane larkin gibi süper seri bir adam vasilije micic gibi bir eküriyle birlikte avrupa basketbolunun içinden geçebiliyor örneğin.
4 numaraya monte edecekleri ismi merak ediyorum. gigi datome falan deniyor da ne bileyim, çok da fazla fark yaratabileceğini düşünmüyorum. bence göz boyanması, hafiften şişirilme vaziyeti var milano özelinde. diğer el ekiplerinin nasıl takımlar kuracaklarını bilemiyoruz elbette, pandeminin sebep olduğu bütçe düşüşleri malum ancak yine de milano "bence" final four'luk bir takım değil, en azından gün itibarıyla.