3
nonbertarafus atropa belladona -2-
(latinceye katkılarımızla,)
lucescu zavallısı ve yandaşları..
-bu başlığa cevabı ben vermeyeceğim bay ukala, ancak tüm değerlendirmenin arkasından, bir “malumu ilan” olacak.
hıncal uluç'a saldırmanın dayanılmaz hafifliği
içindekiler bir, "yanıt verir de köşesinde adımı geçirir" diye umutlananlar iki, mal bulmuş magribi gibiler gene.. şaktar denen takım uefa kupasını aldı ya..
iğrenç bir “kitsch” türkçesi bok yücelticisi, aşağılık, güya romancı, kundera hayvanından arak bu tümcenle neyi, nasıl kastettiğini anlamasak da, saldırmak teriminin anlamını bilmediğin ortada. eğer anlamış olsan, tıpkı kedigiller gibi hem düzen hem de bağıran bir türden olduğunu idrak eder ve saldırganın sen olduğunu net biçimde kavrardın.
aldıysa utanalım.. bu kadar sıradan top oynayan bir takım bu kupayı kazandıysa, bu yıl hem de türkiye'deki finale bile çıkamayanlar, fenerliler, galatasaraylılar ve beşiktaşlılar utansın..
-neden utanalım? utanacak ne var bunda. lucescu’yu sevmek, değer vermek çok sade biçimde bir duygudur, hem de içinde yaşadığın ve her şeyin paraya teşmil olmadığı bir dünyada, kendimizce ilkeli, gönüllü ve bağımsız bir tercih. nasıl bir dünya seninki? ilkeli gönüllü ve iradi olan utanılacak bir şey mi oralarda?
bir galatasaray'ın 2000 yılında şampiyon olurken yendiklerine bakın, bir de bu yıl finale çıkanlara.. yarı finale bakın.. tek italyan, ispanyol, ingiliz, fransız, hollanda takımı yok. iki ikinci sınıf alman takımı, bir de dünya futbolunda adı geçmeyen bir ülkenin iki takımı..
-eee? ne olmuş o ülke takımlarına? kupaya mı katılmamışlar? diskalifiye mi olmuşlar? yok sa ne? ikinci sınıf, birinci sınıf cart-curt
eminim hayatının hiçbir alanında doğru dürüst ve uzun soluklu bir tarifin olmadığı gibi bu terimlerinde bir tarifi yoktur. dünya futbolunda adı geçmeyen bir ülke
allah alah git işine kardeşim git!...
"vay avrupa'nın zavallı futbolu, vay benim ayıbım" demiyorlar da.. "gördünüz mü lucescu'yu" diye o on para etmez futbolu göklere çıkarıyorlar. futbola akılları on paralık ermediği için.
-dedim ya senin dünyanda artık her şey paraya teşmil olmuş. olmuş onu anladık da anlamadık hala, nasıl bir şekil var? yav desene bir futbolun birimi şudur (adet, metre, kilo, set, grup) birim fiyatı da budur (tl, usd, euro, sterlin, onpara). de de anlayalım arkadaş. onpara etmeyen neymiş?
bu lucescu'nun türkiye'de maaşlı yazarları, muhabirleri var sanki.. ne zaman, milli takım dahil birinin antrenöre ihtiyacı olsa, onun adı ortaya atılıyor, dünyada başkası kalmamış gibi.. niye ki?. bu adam bu kadar iyi hoca da, niye bir fatih terim düzeyine gelemedi?. niye italya'nın, ispanya'nın, almanya, ingiltere'nin büyüklerinden teklif almıyor?. varsa yoksa türkiye?.
-burada tipik bir tırsma, ürkeklik ve hatta ötesi yalakalık seziyorum. yaşa be fatih terim demiyorum, siz ömrünüzce korkuya taptınız, korkuya ve korkularınıza
bu konuda daha önce bir takım şeyler yazmıştık. tekrarlamaya gerek yok. biri, ama anlayan biri söylesin bana, nedir bu gelinemez “fatih terim düzeyi”?
çünkü büyük hoca falan değil. oynattığı futbolun, futbol zevki yok. fatih terim'den devraldığı o harika galatasaray'ın, harika futbolunu öldürdü. onun yerine kendi korkak, zevksiz, tatsız tuzsuz futbolunu koydu. bu yüzden de kovuldu.
-boş anlamsız mesnetsiz lakırdı olur da bu kadarı olmaz. neden kovulmuş? futbolu en az kendi düzeyinde bilen ulemalar bakmışlar ki, zevksiz, tatsız, tuzsuz boktan bir futbol oynatıyor. her yıl kupalar kaldıran dünyayı sarsan, tuttuğunu düzen, kaçanın kurtulduğu bir alem olan türk futbolu alemi bir felakete sürüklenecekmiş. “hooop!” demişler arkadaş. sonra ne olmuş? gene aynı hülyalı günlere dönüvermişiz. vaaay beee!...
beşiktaş'tan kovulmakta geç kalındığını zamanındaki beşiktaş yöneticileri, defalarca söylediler.. başkan serdar bilgili ve 2 nolu sorumlu hüsnü güreli, "lucescu'yu daha evvel kovsak şampiyonduk" dediler kaç defa.. 8 puan öndeki beşiktaş farkı, lucescu denen adam darmadağın olduğu ve bu dağınıklığı futbolculara da aşıladığı için eritti ve bitti. ama lucescu'ya kızma sebebim bunlar değil.. bunlar, onun çok iyi bir hoca olmadığı benim kişisel görüşüm. "iyi hocadır" diyenler de var. bu da onların görüşü.. saygı duyarım.. o ayrı.. benim "öfke" sebebim ayrı..
-al şimdi buna bak. insan bu denli mi dengesiz olur? kontrolsüz olur. yukarıda tonla saygısızlık yap, söylediğini bırakma,aşağıda “saygı duyarım” iki yüzlülüğü
ne olacak modern toplumun post yüzü
sizleri sevmiyoruz bay bulvar basını. sizin hiçbir haliniz içten değil. vıcık vıcıksınız, ilkesizsiniz, kontrolsüzsünüz, beyniniz tuz buz ve bir hücre ile diğeri arasında kontrol iletişimi yok. çok rahat küfredebilir, incitebilir, inkar edebilirsiniz. güvenilmezsiniz, iki yüzlüye kurban olalım, binbir suratlısınız.
bu romen, benim ülkeme, alenen ve resmen hakaret etti. türkiye cumhuriyeti'ni çavuşescu'nun romanyasına benzetme küstahlığında bulundu. öfkem ondan..bu ülkede o zaman bir içişleri bakanı olsaydı, daha o gün, çalışma izni iptal edilir ve şutlanırdı. bir daha da dönmeyi aklına getiremezdi. medyamızda bu hakareti içine sindirenler var. hatta bu ülkeye, bu millete hakaret edilmesinden sapıkça zevk alanlar var. ben onlardan değilim. ülkeme söven adamı affetmem. saygı duymam. onun ayağına giden galatasaraylılara da saygı duymuyorum. hele ona teklif yapanları (eğer yaptılarsa) defterimden ebediyen silerim.. galatasaray'ın türkiyeme söven adama ihtiyacı yok.. adnan polat'a açıkça söyledim. "özhan, beni kulüp üyeliğinden istifa ettirdi" dedim. "lucescu'yu getirirsen, sen de galatasaraylılıktan da istifa ettirirsin!." tamam mı?.. anladınız mı, bab-ı ali çirkinleri, hıncal, lucescu'ya niye karşı?..
-hah işte her şey tamam oldu. günümüz popüler kültürüne bir gönderme. milliyetçi, mukaddesatçı ülkemin güzide bulvarcısı. ne yapacaktın yani? tabi ki bunu
şimdi götü yiyen biri çıkıp bunlara laf söylesin de görelim
bu ülkede trendi siz belirlemiyorsunuz. sadece trendin borazanısınız. hakkınızı yemeyelim, iyi de yapıyorsunuz bunu. ama “entelektüel(!)” bayım, sana bir önerim var. kendine yönelik ziya paşa’nın “terkib-i bent” ini okumanı öneririm. satır atlama bulvarcıların hepsine bir şeyler karalanmıştır muhakkak oralarda.
bilmediğin konulara girmekte mahirsin. çavuşesku dönemi ile ilgili ne biliyorsun merak ediyorum. “demokrasiye geçiş”te ne olmuş? ne olmuş nasıl olmuş da koca bir kültür çökmüş? sen ülkemiz hakkında ne biliyorsun ki? otobüse, minibüse ne kadar zaman harcıyorsun ömründe? maaş kuyruklarında? çöp eşeleyen kaç dostun var? bırak onu şu ultraslan’dan kaç kişiden haberdarsın? sığındığın üçüncü sınıf bulvar gazetesinde işin nedir? ne iş yaparsın? senin cebine parayı niye koyarlar?
bırak bunları hıncal. hiçbir şeysin. her şey olmak istiyorsun. bilgisizsin alim geçiniyorsun. daha önemlisi kimsenin sevgisine ve küçücük mutlu dünyalar yaratmasına bile tahammülün yok, sevgi pıtırcığıyım diyorsun.
hiçbir özelliğin yok, senden her köşe başında bir tane beş tane var.
git başka mevzulara takil. futbol sevgi üretmeli. senin işin değil bu!...